Hikayelerle “Yeryüzü Ayetleri” 6. Bölüm 


Hikayelerle “Yeryüzü Ayetleri” 6. Bölüm 

“Piknik Yapmak İçin En Uygun Gezegen”

“Biz yeryüzünü bir döşek, yapmadık mı?”
Nebe’ Sûresi, 6. ayet

Piknik yapmanın en zor taraflarından bir tanesi, piknik yapılacak yerin neresi olacağına karar vermektir. Çünkü her kafadan bir ses çıkar. Her kafadan bir ses çıkmasa bile, her piknikçinin kafasından aynı ses çıkar:

“Ya buradan daha güzel bir yer varsa?”

İşte bu soru, asla gerçek cevabını bulamaz.

– Aha! Enişte gel bak! Ağaç var, dere var, çeşme var, tuvalet de yakın. Burada yapalım pikniği ne olur. Sabahtan beri dolaşıp duruyoruz; öğle oldu, gözünün yağını yediğim…

– Hımmmm… Güzel söylüyorsun da Şehabettinim, toz kalkar burdan toz!

– Enişte kurbanın olayım. Ne tozu kalkacak, her taraf yemyeşil ot! 

– Şehabettinim, bana taaa şurdaki düzlük buradan güzel gibi geliyo!

– Enişte orası yasak galiba. Baksana levha asmışlar.

– Yapma be! Ne yazıyor levhada? “Piknik yapmayın, mangal yakmayın” mı?

– Yok, “Bulgaristan Sınırı” yazıyo!

– O kadar geldik mi ki?

– Ah enişte ah! Yedin bitirdin beni…

Piknik yapılacak yere karar vermeyi bu kadar zor hale getiren, alternatiflerin birbirinden güzel olmasıdır.

Bulduğunuz ilk yer güzeldir. Ama mutlaka etrafta daha güzel bir yer vardır.

Ve o daha güzel yerden, çok daha güzel bir başka yer…

Eğer bir foseptik çukurunun kenarı ile ıhlamur ağaçları ile çevrili, papatyalarla bezeli, ortasından şırıl şırıl akan tertemiz derecikler geçen mis kokulu bir bahçe arasında tercih yapmak zorunda kalsaydınız; piknik yapılacak yere karar vermek dünyanın en kolay işi olurdu!

Eğer piknik yapmak için bir yer değil de, bir gezegen arıyorsanız; o zaman karar vermek, sadece kolay değil, çok çok çok çok çok daha kolay olurdu.

Neden mi?

Güneş Sistemi’ndeki gezegenlere şöyle bir göz atalım, nedenini hemen anlayacaksınız.

Piknik sepetinizi bir kolunuza, portatif mangalınızı öteki kolunuza takıp, gelin peşimden.

Önce, en uzaktakinden başlayacağız ama…

PLÜTON: Soğuğun Öteki Adı!

Nasıl? Hiçbir şey görmüyor musunuz?
Aslına bakarsanız ben de tam olarak bir şey görüyor değilim. Ama bu son derece normal. Plüton, Güneş Sistemi’nin en uzağındaki gezegen. Boyut olarak da öyle pek büyük değil. Bu yüzden ona Cüce Gezegen diyorlar.

“O bir gezegen değil, sadece bir astroid. Eğer  Plüton gezegense, onun gibi bir sürü gezegen var bu âlemde” diyen bilim adamları da var…

Fakat yine de yılların Plütonu 9. ve son gezegen olarak kabul edilmektedir. Gerçi son yıllarda Plüton’dan sonra birtakım gezegenimsi gök cisimlerinin olduğuna dair şüpheler yok değil. Yani 10. 11. hatta 12. gezegenlerin de var olduğu söyleniyor. Ama henüz kesin bir karar yok…

Biz şimdilik Plüton’u bir gezegen ve son gezegen kabul edip, piknik için uygun mu değil mi bir bakalım.

Plüton için söylenecek ilk şey son derece soğuk bir gezegen olduğudur. Elbette bunun tek sebebi, Plüton’un Güneşe en uzak gezegen olmasıdır. Güneşten yaklaşık olarak 6 milyar kilometre uzaklıktadır. Güneşin etrafında o kadar geniş bir yörünge çizer ki, bir Plüton yılı, 248 Dünya yılına denk gelir.

Plüton’un yüzey sıcaklığı, eksi 230 derece falandır.

Peki peki! Lafı daha fazla uzatmayacağım. Burada piknik yapmanın mümkünü yok…

Plüton elendi, sıradaki gelsin!

NEPTÜN: Mavi Ama Bildiğiniz Gibi Değil!

Neptün, Plüton’a göre biraz daha ılıman bir iklime sahiptir! Çünkü Güneşe 2 milyar kilo metre falan daha yakında. O yüzden, gündüzleyin hava eksi 218 derece civarında.

Neptün Gezegeni Dünya gibi mavidir. Ama bu mavi renk sizi aldatmasın. Atmosferi Hidrojen, Helyum ve Amonyak gazlarından oluşur. Yaşamak için değil de, daha çok ölmek için ideal bir karışım!

Bu da yetmezmiş gibi hızı saatte 2000 kilometreyi bulan fırtınalar hiç eksik olmaz bu gezegende. Bakın bu olmadı işte! Mavi gördük, azıcık ümitlendik ama bu fırtına işi olmadı!

Ben her dakika, havalanan piknik örtülerini, peçeteleri, devrilen plastik bardak, çatal ve tabakları düzeltmek ile mi uğraşacağım; yoksa yanmasın diye ızgaraya attığım köfteleri mi çevireceğim.

Geçiniz efendim öteki gezegene! Burada da piknik falan olmaz!

URANÜS: 84 Dünya Yılı I Uranüs Yılı

Güneşin etrafındaki bir turunu tam 84 yılda tamamlayan Uranüs’ün atmosferi de, tıpkı Neptün’ünkü gibi hiç hoşlanmayacağımız cinsten… Bol miktarda Hidrojen, Helyum ve Metan içeriyor…

Üzerinde tek bir terliksi hayvanın bile yaşamadığını söylemek için, kalkıp ta oralara kadar gitmeye gerek yok. Kendini 4 milyar kilometre öteden bile belli ediyor zaten…

Piknik yapmak mı? Bırakın gözünü seveyim gidelim hemen burdan!

SATÜRN: Uzaktan Güzel, Yakından, ı-ıh!

Güneş Sistemi’nin ikinci büyük gezegenidir. Yerim dar diyenler için idealdir. Fakat birtakım olumsuz hava ve yer şartlarına sahiptir. Gezegenin havası değil bizzat kendisi %75 Hidrojen, %25 Helyum’dan oluşuyor.

Gezegenimizin yoğunluğu bizdeki sudan bile daha düşüktür. Yani çıkayım bir dolaşayım yok! Ya yüzeceksin, ya kayık ile…

Yiğidin hakkını hemen verelim.

Satürn uzaktan pek güzel bir gezegendir. Taştan buzdan ıvırdan zıvırdan halkaları vardır. Anlayacağınız bakmalık bir gezegendir, piknik yapmalık değildir.

JÜPİTER: En Büyük Jüpiter!

Çapı Dünyanın çapından 11 kat daha büyüktür. Yani burada arazi geniş! Dünya’dan çıplak gözle bile görünür. Dürbünden irice bir teleskopunuz varsa ve nereye bakacağınızı biliyorsanız, Jüpiter Gezegeni’ni çok net görebilirsiniz.

“Pikniğe uyar mı?” derseniz, yok cancağızım nerde!

Jüpiter de Satürn gibi bir gaz gezegendir. Üzerinde karınca ayağı koyacak kadar bile kara parçası yoktur. Sen yaygını kilimini nereye sereceksin de piknik yapacaksın?

Jüpiter’de bi fırtına çıksa 100 sene sürüyormuş. Yer gök hep bir olmuş çalkalanıp duruyormuş senin anlayacağın…

Dünyadan romantik romantik bakıp “Aaaa Jüpiter’i gördüm, sen de gördün mü?” demek kolaydır da, Jüpiter’i yakından görmek hiç de öyle kolay değildir. Hele romantik, hiç değildir!

MARS: Kızıl Gezegen

“Haydi gidelum haydi

Marsa gidelum haydi

Elin uzaylisina

Nasıl diyelum haydi!”

Ben, Karadeniz yöremize ait bu türküyü çok severim, durur durur söylerim nedense?

Elde zerre kadar bir delil olmamasına rağmen, eskiden beri insanlar arasında Mars’ta Marslıların yaşadığına dair bir söylenti almış başını gitmiştir.

Aslında bu söylentilerin en büyük sebeplerinden bir tanesi, İngiliz yazar H.G. Wels’in 1898 yılında yazdığı ve birkaç kez sinemaya uyarlanan meşhur Dünyalar Savaşı kitabıdır.

Bu kitapta üç bacaklı Marslılar dünyaya gelir ve içindekilerle birlikte tüm dünyanın canına okurlar.

1938 yılında Orson Welles adındaki bir Amerikalı Dünyalar Savaşı’nı radyo tiyatrosuna uyarladı.

Fakat program, dinleyicilere –şaka olsun diye– bunun bir radyo oyunu olduğu ayrıntısı söylenmeden başlatılınca, tüm Amerika birbirine girdi. Hikaye

Radyolarının başında, “Dikkat dikkat! Üç bacaklı  Marslılar geldi. Işın tabancaları ile beyninizi jöle gibi eritip, burnunuzdan çekip çıkaracaklar, benden söylemesi!” anonsunu duyan Amerikalılar, korkudan ortalığı birbirine kattılar.

Artık, “Marslılar tarafından öldürüleceğime kendi canıma kıyarım” diyerek intihar edenler mi ararsınız, “Günah çıkartacağım, günah!” diye kiliselere doluşan cemaat yüzünden telef olan rahipler mi ararsınız, pencereden atlayan mı, yoksa kalp krizinden öteki dünyayı boylayan mı…

Sonunda işin aslı ortaya çıktı ama insanların kalbine üç bacaklı Marslı korkusu girdi bir kere; kolay kolay da çıkmadı!

Mars eksi 28 derece ile hatırı sayılır miktarda soğuk bir gezegendir. Atmosferi ise çoğunlukla karbondioksitten meydana gelmektedir. Yani oraların havası için pek iyi demezler…

Su desen, zaten yok! Gidersen yanında taşıyacaksın…

Mars, insan evladı tarafından yapılan bir araştırma aracının ulaştırılabildiği Ay’dan sonraki tek gök cismi ve yegâne gezegendir.

Mars’a gönderilen inceleme araçları, Mars yüzeyini incelediler ama bırakın üç beş bacaklı bir Marslının, tek bir mikrobun bile izine rastlamadılar.

Yani her şeye rağmen, “Bu kadar dolaştığımız yeter. Biz Mars’ta piknik yapacağız arkadaş!” diyorsanız, endişeniz olmasın, kimse gelip ışın tabancaları ile beyninizi eritip burnunuzdan çekip çıkarmaz…

Bu konuda içiniz rahat olsun. Fakat, öteki konulara karışmam.

Rüzgâr pek şiddetli eser, zırt pırt aylarca süren kum fırtınaları patlar. Ha bir de, nefes almaya kalkarsanız alacağınız ilk nefes, aynı zamanda son nefesiniz olur…

VENÜS: Havalar Biraz Isınıyor Mu Ne?

Şu ana kadar saydığımız gezegenlerle kıyas edildiğinde Venüs’ün en belirgin özelliği havaların oldukça sıcak olması. Fakat burası da, tandır gibi mübarek!

Kalın ve karbondioksitten oluşan bir atmosferi vardır. Venüs yüzeyine vuran güneş ışığının bir kısmı, kalın atmosferden geçemediği için, gelir ama yansıyıp tekrar uzaya gidemez. İçeride hapsolur kalır. Bu da gezegeni daha da ısıtır. 450 derece kadar! Dünyamıza yakın ve büyüklük olarak da benzer olduğu için, uzun zaman Venüs’te hayat olabileceğini düşünmüşler. Hatta “Orası daha sıcak olduğu için orada hayat da daha şenliklidir” diyenler bile çıkmış.

Fakat, sadece sülfürik asit katmanlarıyla kaplı atmosferi yüzünden yağan asit yağmurları bile, Venüs üzerinde hiçbir canlının yaşayamayacağını gösterir. Hikaye

Piknik yapma konusunu, Venüs’ün yörüngesindeyken, hiç açmayalım isterseniz…

MERKÜR: Güneşin Dibi!

Merkür, Güneş’e en yakın gezegendir.  Artık onun bir miktar sıcak olduğunu söylemenin sanırım bir gereği yok.

Merkür Güneş’e bu kadar yakın olduğu için orada seneler de kısa sürer. Bir Merkür yılı, sadece 88 Dünya günüdür.

Buna karşılık Merkür Gezegeni kendi etrafında ağır ağır döner.

Bir Merkür günü = 59 Dünya günü. https://hikayelerimizden.com/category/cocuk-hikayeleri

Yani Merkür’de 1 gün, yılın yarısından uzun çeker. İki gün 1 seneden fazla!

Gezegenin kendi etrafında böyle yavaş dönmesinin sonucu, Güneş’e bakan taraf ağır ağır kuzu çevirme gibi kızarır, 400 küsur dereceye kadar ısınır.

Güneş’e bakmayan taraf ise bu uzun gece süresince soğur soğur soğur, eksi 183 dereceye kadar soğur.

Yani bu Merkür Gezegeni’nin ne gece- sinden bize bir fayda gelir ne de gündüzünden!

Gördüğünüz gibi Merkür de piknik için uygun bir gezegen değil…

Dokuz gezegenin sekizini eledik. Size bu iş çok kolay olacak dememiş miydim?

Bakın işte, geriye kala kala, tek bir gezegen kaldı…

DÜNYA: Evim Evim Güzel Evim!

Burası Dünya’dır. Sadece uzaktan bakıldığında bile, tüm öteki gezegenden farklı bir yer olduğu hemen anlaşılır. Hani 9 gezegeni yan yana dizseler de, “Seç içlerinden bir tanesini” deseler, insanın eli, ne kızıl  Mars’a, ne mavi Neptün’e, ne halkalı Satürn’e, ne de iri kıyım Jüpiter’e gider…

İnsanın eli, gözü, kalbi, ruhu ve varsa aklı Dünyaya gider.

Dünya, üzerindeki atmosferiyle, Güneş’e olan uzaklığı ile biricik uydusu Ay’ı ile kıtaları, dağları, ovaları, ormanları, denizleri ile öteki gezegenlerin hiçbirine benzemez.

Çünkü her şeyi ile hayat için yaratılmış ve hayata göre biçimlendirilmiş bir gezegendir.

Öteki gezegenlerde bırakın üç bacaklı beş kulaklı Marslıları, tek bir mikrop bile bulunmazken, Dünya her bir santimine kadar hayatla doludur…

Denizlerinde balıklar yüzer, semalarında kuşlar uçar, ovalarında, ormanlarında güzel gözlü ceylanlar gezer…

Savanlarında aslanlar kükrer… Hikaye

Çöllerinde akrepler, kutuplarında penguenler yaşar…

Ve insanlar için yegâne yuva kılınmış gezegen Dünya’dır.

Havası ciğerlerimize göre, taşı toprağı ayağımıza göre, meyvesi ağzımıza göre, suyu midemize göre, ışığı gözlerimize göre, sesi kulaklarımıza göre yaratılmış bir yuvadır burası…

Burada Güneş, bu ihtişamlı yuvanın lambası ve sobası, burada Ay, bu muhteşem sarayın bir gece kandilidir…

Burada yıldızlar, her gece üzerimizi örten koyu lacivert kadifeden battaniyenin inciden süsleridir…

Burada her şey insan için ve insana göre yaratılmıştır…

Piknik mi yapmak istiyordunuz? Hikaye

Haydi çıkarın yaygılarınızı, kilimlerinizi ve serin şu görkemli ceviz ağaçlarının altına…

Burası Dünyadır, Rabbimizin rahmet eserleriyle kuşatılmış sımsıcak ve şipşirin bir yuvadır…

 ÖZKAN ÖZE 

Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 1036 – Çocuk Kitapları: 267

Hikayenin Bölümleri

  1. Bölüm
  2. Bölüm
  3. Bölüm
  4. Bölüm
  5. Bölüm
  6. Bölüm
  7. Bölüm
  8. Bölüm
  9. Bölüm
  10. Bölüm

hikaye, öykü,masal, çocuk hikayleri, çocuk öyküleri, çocuk masalları, hikaye oku, öykü oku, masal oku, ayet,dini hikayeler, eğitici hikayeler, düşündüren hikayeler,

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir