Hikayelerle “Yeryüzü Ayetleri” 8. Bölüm 


Hikayelerle “Yeryüzü Ayetleri” 8. Bölüm 

“Bir Yağmur Damlası Doğuyor”

“Gökten yağmur indiren de O’dur (Allah’tır) O sudan hem bir içecek olur, hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler çıkar. O suyla Allah sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve her türden ürünler bitirir. Düşünen bir topluluk için bunda bir âyet vardır.”

Nahl Sûresi, 10 ve 11. ayetler

“Sen Küçükken”, dedi annem. “Yağmurlu günlerde pencereden bakmayı çok severdin. O minik burnunu cama dayar, pencereye vuran yağmur tanelerini sayardın. Bilmem hâlâ hatırlıyor musun? Sana öğrettiğim bir şarkı vardı…”

İnsan pek çok şeyi unutabilir ama annesinin öğrettiği şarkıları kolay kolay unutmaz… O şarkıyı, elbette hâlâ hatırlıyorum:

“Yağmur yağıyor, seller akıyor.

Arap kızı, camdan bakıyor.”

Benim için o zamanlar Arap kızı, kıvır kıvır siyah saçları başının her bir tarafından fırlamış, iri kara gözlü bir siyahî çocuktu…

Ve çocukluğumun her yağmurlu gününde, pencerenin başına geçer; Arap kızını; uzaklardaki bir evin penceresine oturmuş, tıpkı benim gibi yağmuru seyreden, kıvırcık saçlı, kocaman kara gözlü o kahverengi kız çocuğunu düşünürdüm…

Bugün ise, yağmurlu günlerde, daha çok yağmuru düşünüyorum.

Bir yağmur tanesini, bir yağmur tanesinin yanardağların ağzından, sahra çöllerinden, engin okyanuslardan başlayan, bir bulutun karnında olgunlaşan ve gümbürdeyen gri göklerden, usulca pencerelere kadar, toprağın altındaki tohumcuklara kadar, ağaçların ipek gibi yumuşak ve ince yapraklarına kadar süzülen yağmur tanelerinin, acayip ve şaşırtıcı öyküsünü düşünüyorum, son zamanlarda…

Doğrusu, arada bir de; “Acaba” diyorum. “O Arap kızı, hâlâ, öylece yağmuru mu seyrediyor; çocukluğumun ‘çikolata renkli’ hayali, kimbilir şimdi neler düşünüyor…

YAĞMUR ÇEKİRDEKLERİ

Havadaki su buharının yağmur olup yeryüzüne düşmesi için miniminnacık bir yağmur çekirdeğine ihtiyaç vardır. Bu dünyadaki her şey bir sebeple yaratıldığı gibi, yağmur da işte o miniminnacık yağmur çekirdeği sebep yapılarak yaratılır. Tıpkı kocaman bir çınar ağacının küçük bir çekirdekten yaratılması gibi…

Aslına bakarsanız onun adı yağmur çekirdeği falan değildir. Ona bu ismi ben koydum. Bilim adamları bu çekirdeğe ‘Yoğunlaşma Çekirdeği’ adını verirler. Ve havadaki su buharı, bu çekirdeğin etrafında yoğunlaşarak bir damla yağmur olur. Yağmur bulutları, işte bu minicik minicik damlalardan meydana gelir…

Peki, yağmur çekirdekleri, ya da yoğunlaşma çekirdekleri havaya nereden gelir?

Bunun pek çok yolları vardır. Bunlardan bir tanesi, uzaydan atmosfere giren gök taşlarıdır. Bu gök taşlarının çoğu atmosfere çok büyük bir hızla girdikleri için yanarak kül olurlar. İşte bu küller havaya karışır ve yağmur çekirdeği olur.

Çöllerde esen kum fırtınaları, milyonlarca ton çöl tozunu atmosfere karıştırır. Bunlar da birer yağmur
çekirdeğidir.

Yanardağlardan fışkıran küller ve dumanlar, rüzgârın etkisiyle yükselir yükselir ve atmosfere karışarak yağmur çekirdeği olur.

Son olarak denizlerde çıkan fırtınalar milyonlarca ton ‘tuz’(deniz tuzu) zerresinin atmosfere karışmasına sebep olur. Ayrıca normal bir şekilde buharlaşan deniz yüzeyinden atmosfere tuz zerrecikleri karışır. Her gün, milyonlarca ton tuz, bu yollarla, denizlerden ve okyanuslardan alınıp atmosfere serpilir.

Gökyüzünün mavi atlas tarlalarına, bu tozlar, tuzlar ve küller, yeryüzüne yağacak yağmur taneleri için, miniminnacık birer tohum gibi ekilir. Bir süre sonra, her biri akıl almaz bir şekilde, birer yoğunlaşma çekirdeğine, sonra da bir yağmur tanesine dönüşecektir.

BİR YAĞMUR DAMLASI DOĞUYOR!

Yoğunlaşma çekirdeğinin etrafında oluşturulan su molekülleri, buluttan aşağıya düşecek kadar ağır değildir. Bu, anne karnındaki bir bebeğin henüz doğacak erişkinliğe ulaşmaması gibi bir şeydir.

Bulut annenin, yavrusunu doğurma vakti henüz gelmemiştir. Bu minik yağmur “embriyoları”na BULUT DAMLASI adı verilir ve bir milimetrenin yüzde biri kadar miniminnacık bir şeylerdir. Yağmur olup yağması için biraz daha büyümeleri gerekmektedir.

PEKİ BÜTÜN BU İŞLER NASIL OLUR?

Bilim adamları yağmur tanelerinin bulutlarda olgunlaşmasını çeşitli teorilerle anlatmaya çalışırlar. Yani bu işin nasıl gerçekleştiği tam olarak bilinen bir şey değildir.

Bazı bilim insanlarına göre, minik bulut damlaları birbirlerine çarpa vura bir araya gelir ve bildiğimiz irilikte bir yağmur damlası meydana çıkar. Bazılarına göre ise, bu teori pek gerçekçi gözükmez. Onlara göre, binlerce kilometre yukarılarda meydana gelen bu olay, oradaki ısının sıfırın altında bilmem kaç olmasından kaynaklanan birtakım karmaşık olaylar zinciri sonunda ortaya çıkar.

Öyle ya da böyle… Bu işlerin tam olarak nasıl olduğunu –pek çok şey gibi– belki hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

Bir bulutun karnında, bir yağmur tanesinin nasıl doğduğunu hiçbir zaman anlayamayacak, birbirinden karışık formülleri sayfalar dolusu yazacak, ama yine de bu söylenenler, doğru olabileceği kadar yanlış da olabilecek bir teoriden ibaret kalacak.

Ama her saniye milyonlarca ton yağmur taneciği bulutların karnında doğup yeryüzüne yağmaya devam edecek…

Meraklı çocuklar ve kıvırcık saçlı, kara gözlü  Arap kızları, yağan yağmur tanelerine “camdan bakıyor” olacak.

Tohumlar suya kanacak, ağaçlara serinlik gelecek, dallarda kirazlar da renklenecek, elmalar da…

Karıncalar su içecek, kelebekler ve geveze serçeler ile güzel sesli bülbüller de…

Bir kısmı dere olup akacak yağan yağmur tanelerinin, bir kısmı süt, bir kısmı bal…

Bahçelerde papatya, gül, karanfil, ballı hanımeli çiçekleri, çılgın mor salkımlar bitecek.

Tarlalarda, fasulye, mısır, arpa buğday yetişecek.

Kimine renk olacak yağmur, kimine koku olacak, kimine tat.

Göller dolacak, barajlar dolacak, sofrada sürahiler, pınar başlarında avuçlar dolacak…

Bir toz tanesi, bir tuz tanesi, bir kül tanesi… Bir bulutun karnında minicik tatlı bir yağmur tanesine dönüştürülerek, bize rahmet, bize bereket, bize şefkat olarak, ılık bir yaz sabahı, serin bir güz akşamı ya da tatlı bir bahar öğlesi üzerimize yağacak.

Ve azıcık düşünenler, bir yağmur damlasının, uzaydan gelen meteor taşlarına, lavlar püskürten volkanlara, kızgın çöl tepelerine ve tuzlu okyanus fırtınalarına uzanan büyük macerasının; karmakarışık formüllerle rakamlarla izah edilemeyen bu maceranın, kendi kendine tesadüfen, birtakım rastlantılar sonucu olamayacağını çok iyi biliyor olacak…

Ve, yağmurlu bir yaz günü sonrası, gökyüzünün mavi teninde açan yedi renkli bir gökkuşağı çiçeğinin yaprakları üzerinde okuyabilenler için, bakın ne yazacak:

“Gökten yağmur indiren de O’dur
(Allah’tır). O sudan hem bir içecek olur,
hem de hayvanlarınızı otlatacağınız
bitkiler çıkar.
O suyla Allah sizin için ekinler,
zeytinler, hurmalar, üzümler ve her
türden ürünler bitirir. Düşünen bir
topluluk için bunda bir ibret vardır. ”
Nahl Sûresi, 10 ve 11. ayetler

ÖZKAN ÖZE 

Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 1036 – Çocuk Kitapları: 267

Hikayenin Bölümleri

  1. Bölüm
  2. Bölüm
  3. Bölüm
  4. Bölüm
  5. Bölüm
  6. Bölüm
  7. Bölüm
  8. Bölüm
  9. Bölüm
  10. Bölüm

 

hikaye, öykü, masal, çocuk hikayleri, çocuk öyküleri, çocuk masalları, hikaye oku, öykü oku, masal oku, ayet, dini hikayeler, eğitici hikayeler, düşündüren hikayeler, yağmur damlası nasıl oluşur, atmosfer, yağmur damlası, okul için hikaye, Çocuk Kitapları, Diyanet İşleri Başkanlığı

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir