Belkıs


Belkıs

Antalya’nın şelalesiyle ünlü Manavgat ilçesi sınırlarında, Aspendos adıyla bilinen büyük bir tiyatro sahnesi vardır. Günün birinde yolunuz Manavgat’a düşerse size rehberlik edenler mutlaka Aspendos  Açık Hava Tiyatrosu’na gitmenizi tavsiye edeceklerdir.

Önünde açık bir alan, etrafında bahçeler bulunan, yapı olarak bir tek açık hava tiyatrosu bulunan ASpendos’u görürsünüz. Eski ve ulu bir yapıt. Yüzlerce yıldır insanlığa sanat alanında hizmet veren bir  yapıttır bu. Hemen arkasında da ona sırtını dayamış ünlü su kemerleri…

Efsane, bu açık hava tiyatrosu ve su kemerleri ile alakalıdır:

Atalarımız Anadolu’ya gelmeden çok önceleri burada Aspendos adında büyük bir kent varmış. Kentin yöneticisinin çok çok güzel bir kızı varmış. Adı Belkıs. Belkıs’ın güzelliği dillere destan. Onun güzelliğini duymayan yokmuş çevrede… O yörenin her delikanlısı Belkıs’a sevdalı. Ona sevdalananın şansı hiç yok. Her gün delikanlıların birkaçı ya Aspendos yöneticisinin karşısında alıyor soluğu ya da Belkıs’a kur yapıyor.

Bu kadar talipli karşısında ne Belkıs karar verebiliyor ne de babası ona iyi bir eş seçebiliyordu. Bir yandan da istekliler evin kapısını durmadan aşındırıyorlardı.

Belkıs, sevdalısı gençler hakkında kendi başına karar verse babasını hiçe saymış olacak. En iyisi mi;

“Kararı sen ver baba.” demekle yetiniyor. Babayı alıyor bir tasa. Nasıl karar versin. Bu kararı vermek o kadar kolay değil. İşin ucunda kızını mutlu edecek bir eş bulmak var.

“Kenti yönetmekten zor bir karar bu, kızım.” diyor bey. Derin bir ah çekiyor. Vezirlerini çağırıyor  başına. Onlara anlatıyor durumu. Tartışa tartışa en

sonunda bir karara varıyor baba. Tüm kente haber salıyor.

“Aspendos yöneticisinin kızı Belkıs Hanım evlilik yaşına gelmiştir. Her kim ki bu kente en faydalı işi yapıyor. Belkıs Hanım onunla evlenecektir. Duyduk duymadık demeyin. Duyanlar duymayanlara iletsin.

Haber, hemen yayılıyor tüm kentte. Daha sonra da en faydalı işi kimin yaptığını belirleyecek heyet seçiliyor. Bu heyet kentin önde gelenlerinden, bilginlerinden, sanatçılarından oluşuyor.

Kentin delikanlıları hemen işe koyuluyorlar. Kimin ne becerisi varsa göstermek için olanca gücünü harcıyor. Karşılığında dünyalar güzeli Belkıs Hanım’la evlenmek var. Duvarcı ustası duvar yapıyor. Nakkaş, kentin meydanına bakan duvarları süslüyor. Mimarlar ev yapıyor, çeşme yapıyor. Sanatkarlar eserlerini sergiliyor.

Mimarın birisi de düşünüyor. Buraya ne yapsam. da halka daha faydalı olsam diye. Böyle düsünüp yürürken kentin bir semtinde su için kavga eden insanları görüyor. Onlara:

“Niye böyle birbirinizi yiyorsunuz? Sıkıntınız nedir?” diye soruyor.

“Efendim,” diyor biri. “bu adam su sıramı elimden almak istiyor.”

Şaşırıyar mimar:

“Hiç su için kavga edilir mi?”

“Asıl su için kavga edilir.” diyorlar. “Neden?”

“Çünkü kentimizde büyük su sıkıntısı var.”

Mimar hemen koşarak eve geliyor. Artık ne yapacağını biliyor. Hiç beklemeden çalışmalara başlıyor.

Biraz daha yüksekçe bir tepede güzel bir su kaynağı varmış. O suyu kente akıtmak için planlar yapıyor. Suyun bulunduğu yer kente oldukça uzak. İnce ince hesaplar yapıyor. Sonra yapım planlarına başlıyor. Bir başka mimar da kenti inceliyor. Çevre kentleri araştırıyor. Çevredeki her kentte açık hava tiyatrosu var, kendi kentlerinde yok. Kentin sakinlerinin toplanıp konuşacağı bir kültür merkezi yok. Hemen “çalışmalara başlıyor. Yapacağı tiyatro salonunun büyüklüğünü, mimarisini en ince ayrıntısına kadar hesaplıyor. Ayrıca diğer açık hava salonlarından farklı olarak salonu akustik olarak düzenliyor. Böylece bir konuşmanın salonun her tarafından duyulmasını sağlamayı düşünüyor.

Hazırlıklarını tamamlayınca kentin meydanında çalışmalara başlıyor. Aspendos’un halkının yanısıra, Belkıs ve babası da olanları yakından izlemeye başlıyorlar. Kentin delikanlıları adeta karınca gibi çalışıyorlar. Her biri bir şeyler yapmak için çaba sarf ediyor.

Açık hava tiyatrosunu yapan mimar en ince ayrıntıları bile kendisi üstleniyor. Sonunda kusursuz bir kültür merkezi salonu yapıyor.

Kente su getirmek isteyen mimar, kısa sürede su’ yu kentin meydanına su kemerleri ile taşımayı başarıyor. Su kemeri ile tiyatro salonunun duvarı kentin meydanında bir araya geliyor.

Tüm çalışmalar bitince jüri toplanıyor. Baştan sona inceliyorlar insan becerisi ile yapılan çalışmaları. Önce eleme yapıyorlar. Yapılan çalışmalar günlerce süren değerlendirmelerden sonra ikiye iniyor. Bunlar, su kemeri ve açık hava tiyatrosu.” Jüri bu iki yapının hangisinin halka daha faydalı olduğuna karar vermekte zorlanıyor. Ne kadar değerlendirme yapıyorlarsa da su ile sanatın insan açısından vazgeçilemezliğinde karar kılıyorlar. O zaman Belkıs’ın babasına;

“Efendim bu kararı siz vereceksiniz. Bizden buraya kadar. ” diyorlar jüri heyetindekiler.

Bazıları derler ki, baba kızını çağırır, iki mimarı da karşısına alır.

“Hanginiz daha çok kızımı istiyorsunuz” diye sorar:

İki mimar da aynı anda;

“Ben istiyorum,” der.

Baba düşünür, taşınır işin içinden çıkamaz. Kızını karşısına çağırır. Kılıcı ile ortadan ikiye böler. Her parçasını mimarlardan birine uzatır.

Bazıları da derler ki, baba topluma en faydalı olanın tiyatro olduğuna karar verir. Kızı ile tiyatro salonunu yapan mimarı evlendirmek için çalışmalara koyulur.

iki genç dillere destan bir düğünle evlenirler. Tüm kent halkı iki gençle birlikte bu coşkuyu paylaşır. Bu rivayetlerden hangisinin doğru olduğu asırlardır tartışılır durur…

Ünlü Efsaneler

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir