Kızkulesi Efsanesi


Kızkulesi Efsanesi

Kızkulesi Efsanesi

Efsane Hikayelerini Oku: Boğazın incisi İstanbul’da Üsküdar açıklarında bembeyaz bir deniz feneri vardır. Yüzyıllardan beri  denizin ortasında bir sembol gibi durur. Kızkulesi ile ilgili geçmişten günümüze birçok efsaneler anlatıla gelmektedir:

Çok eskiden Üsküdar sahilinin yakınlarında büyük bir tapınak varmış. Artemis tapınağı. Eski Yunan Tanrıçası Artemis adına kurulan bu tapınakta rahibeler yaşarmış.

Her yıl bahar ayının başlangıcında Artemis Tapınağı’nda baharı karşılamak için şenlikler tertiplenir, delikanlılar ve genç kızlar çılgınca eğlenirlermiş.
Çevreden bir çok genç, akın akın Artemis Tapınağı’na gelir, rahibe kızlarla saatlerce oynaşırlarmış. 
Böyle bir bahar eğlencesine, karşı kıyıdan Leandros adlı bir delikanlı da katılır. Artemis Tapınğı’nda yaşayan rahibeler arasında güzel mi güzel Hero ile Leandros saatlerce oynayıp eğlenirler. Arkadaş olurlar. Kısa sürede kanları birbirine kaynar.  Sıra ayrılığa gelince, iki aşığa ayrılık zor gelir.

“Sen üzülme,” der rahibe Hero.  “Seneye yine görüşürüz. Senin gelmeni hasretle beklerim.”

“Ben sensiz bir yıl yapamam.” der Leandros. “Bir yıl beklemek benim için imkansız. Seninle sık sık görüşmezsem dünyada yaşayamam. Ne olursa olsun seni sık sık görmeye gelmeliyim.”

“Ama nasıl olur. Aramızda koca deniz var. Sık sık gelmek imkansız” der rahibe Hero.

“Deniz ne kadar uzak olursa olsun, ben seni görmeye yüzerek gelirim. Yeter ki sen, geceleri tapınağa şaşırmadan gelebilmem için bir meşale yak. Ben ışığı gördükten sonra sana yüzerek gelirim.” der Leandros.

Böylece aralarında anlaşıp ayrılırlar. Ancak sevgilisinin hasretine dayanamayan Leandros her akşam boğazın kıyısına gelir, karşı sahilden Hero’nun yaktığı meşaleyi görünce yüzerek bu yakaya geçer.

Böylece iki aşık tüm yaz gecelerini buluşarak geçirirler. Yaz geçer, sonbahar gelir. Artık deniz eskisi gibi uysal olmadığından lodos, poyraz iniltileri denizi coşturarak, dev dalgaları uyandırır.

Yaz boyunca iki aşığın buluşmasını öfke içinde izleyen tapınağın rahiplerinden biri, Hero’nun meşaleyi bütün yaz geceleri boğazın kıyısında yaktığını, meşale yanınca aşığının da karşıdan yüzerek bu yana geçtiğini görür. Rahip, kendi düşüncelerine göre utanç verici bulduğu bu duruma son vermek için fırsat kollamaya başlar.

Sonbaharın kısmen sakin günlerinden sonra, fırtınalı günler, geceler başlar. Denizin dalgalarının fırtınada azgınlaştığı bir akşam Leandros ile Hero’nun
buluştuğunu gözleyen rahip, kocaman bir meşale yakarak boğazın kıyısına gelir. Sevgilisini özleyen Leandros, özlem içerisinde karşı kıyılara bakmaktadır.

Akşam vakti meşalenin yandığını gören Leandros, denizin dev dalgalarına aldırmayarak hemen suya atlar. Her zamanki yüzdüğü mesafe, azgın dalgalarla boğuştuğu için çok uzun gelir. Gözleri ile de meşaleyi izler. Leandros kıyıya doğru yaklaşırken, rahip meşaleyi söndürür. Meşalenin ışığını göremeyen Leandros yönünü şaşırır. Saatlerce azgın dalgalarla boğuşur. Sulara dayanamaz. Gücü tükenir, boğulur. Boğulduğu yer kıyıya yakın olmasına rağmen, ışığı göremediği için bunu anlayamaz Leandras.
Ertesi gün Leandros’un boğulduğu haberini alan rahibe Hero, tapınağın en yüksek yerinden atlayarak intihar eder.

Zaman içerisinde Leandros’un boğulduğu yerde bir kayalık oluşur. Bu kayalığa onun anısına bir anıt dikerler. Bu anıt, bugünkü Kızkulesidir. . .

Aradan yıllar geçer, İstanbul daha büyük bir şehir olur. Kızkulesi de adeta boğazın gerdanlığı gibi görünür. İstanbul’un görkemli yapılarından biri haline gelir. Nihayet, İstanbul, Bizans İmparatorluğu’nun başkenti olur.

İmparator, geniş toprakları olan bir ülkenin hükümdarıdır. Ama bir sıkıntısı vardır. Yerine geçecek bir çocuğu yoktur. Tüm endişesi budur.

Aradan hayli zaman geçer, imparatorun bir kızı olur. Dünyaya yeniden gelmiş gibi olan imparator, o günü ülkesinde bayram ilan eder. Törenler, şölenler, şenlikler. Artık yerine geçecek bir varisi vardır. Kızı büyüyüp beş altı yaşlarına gelince, onu ülkeye yönetici olarak yetiştirmesi için ülkesinin baş bilgesini çağırır.

”Biricik kızımı al ve iyi bir imparatoriçe olarak yetiştir. ” diye buyurur. Nedense bilgenin yüzünde büyük bir endişe sezinler. Dayanamayıp sorar:

“Sana verdiğim görevi beğenmedin sanırım.”

“Beğenmemek ne haddime efendim. Benim üzüntüm kızınızın geleceğine dair.”

“Peki ne varmış kızımın geleceğinde?”

“Efendim, kızınız 18 yaşına gelmeden bir yılan tarafından ısırılıp ölecek!”

”Hiç öyle şey olur mu? Sen al kızımı da iyi eğitmeye bak!” diye sertçe buyurur imparator. “Efendim, yerinizde olsam söylediklerime kulak verirdim.” diye üzgün bir sesle konuşur bilge. İmparator bakar ki, bilgenin şakası yok. Üstelik ortada bir şey yoksa neden böyle konuşsun ki, diye düşünür. Sonunda bilgeye hak verir. “Tamam buna bir çare düşüneceğim.” der. İmparator, bir yandan kızının başına geleceklere üzülürken, bir yandan da ne gibi önlemler alabilirim diye düşünür. Bir ara gözüne Üsküdar önlerindeki denizdeki kayaların üzerinde duran bembeyaz kule ilişir. İçini bir sevinç kaplar. Hemen hazırlıklara girişir kuleyi bir saray yavrusuna çevirir. İçini görkemli eşyalarla döşer. Yeni ilaveler ekleyerek kızının lüks içinde yaşayacağı bir yapıya dönüştürür. Bir süre sonra kızını bu kuleye yerleştirir.

İmparatorun kızı böylece denizin içindeki kulede yaşamaya başlar. İmparator artık rahattır. Kuleye bakıp huzur içinde Ülkesini yönetir. Kız büyür, tam on sekizine basmak üzeredir. Bir gün imparatora, bir beyden sepet dolusu beyaz üzüm getirilir. Üzüm o kadar güzel ve tatlıdır ki, imparator kızından ayrı yemeye dayanamaz. Üzümler boğazında düğümlenir. Sepeti olduğu gibi kızına gönderir.

İmparatorun görevlileri üzüm sepetini kıza uzatıp kayıkla geri dönerler. Üzümün henüz ıslaklıkları üzerindedir. Kızın canı çeker üstte bulunan büyük salkımı alır. Üzümü tam koparıp yiyecekken salkımın içinden bir yılan çıkar ve kızı oracıkta öldürür.

İmparatorun görevlileri kızı kontrol etmek için geldiklerinde kızın cesediyle karşılaşırlar.

Acı haber, hemen imparatora ulaşır. Derin üzüntüler içerisindeki imparator, kızına pirinçten bir tabut yaptırır. Yılanlar cesedini yemesin diye tabutu Ayasofya’nın denize bakan yüksek duvarlarından birine astırır…

Ünlü Efsaneler

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir