Hint Hikayelerinden; “VEZİRİN AKILLI KIZI”


Hint Hikayelerinden; “VEZİRİN AKILLI KIZI”

Bir Hint hükümdarının çok güzel, ve çok yetenekli bir kızı vardı. Soyluların yakın ormanlardaki av partilerine katılmaktan çok mutlu olurdu. Çok iyi bir at binicisiydi.

Ok atışında ise; ülkenin en iyi eğitilmiş okçularından biriydi. Günün birinde atı ile güzel bir geyiği kovalarken, ansızın kendini sık bir ağaçlık alanda buldu. Çevresi ile bağlantısı kopmuştu. Yüksek bir ağaca tırmandı. Ağacın tepesindeki dallara çıkınca; karşıda bir yangını gördü. Alevler her tarafı sarmış, çalılar ve ağaçlar ile birlikte kuşlar ve orman hayvanları da yanıyordu. Geyik sürüleri ile birlikte diğer vahşi hayvanlar da çılgınca kaçışıyorlardı.

Kuşlar ormandan yükselen yoğun dumandan boğulup, bayılıp yere düşüyorlardı. Her tarafta korkunç çığlıklar ve hayvan bağrışları vardı. Bu korkunç olaylar yaşanırken, prenses bir çift yaban kazının, yavrularını kurtarmaya çalıştığını gördü. Yavrular henüz çok küçüktü kanatları bile tüysüzdü. Kurtulmak için sağa sola koştukları sırada alevler iyice yanlarındaki otları sardı. Bu zavallı kuşların kurtulma imkanı yoktu. Alevler yuvaya sıçradığı anda erkek kuş ailesini bırakıp son bir gayretle atılıp güvenli bir dala kondu. Ailesi yapayalnız kalmıştı. Anne kuş yavrularını korumak için atılıp onları kanatları altına aldı. Ancak ansızın çoğalan alevler hepsini yakıp kül etti. Acı çığlıklar atarak yanıp yok oldular.

Prenses bu olaydan çok etkilendi, erkek yaban kazının bencilliği onu çok kızdırdı. Kendi kendine;

“- Şu erkek milleti ne kadar duygusuz! Ne kadar bencil, onlara asla güven olmaz.” dedi.

Sonra bir genelleme yaptı;

“- Sadece kuşlar değil, hayvanlar ve insanları da öyle. Artık erkeklere güvenmiyorum ve ömrümün sonuna kadar evlenmeyeceğim.”

Kısa bir süre sonra birlikte av partisine geldiği arkadaşlarını buldu ve hep beraber saraya döndüler.

Günün birinde tanınmış bir ressam, Hint Racasının sarayını ziyaret etti ve orada çok güzel resimler yaptı. Saraydan ayrılacağı gün son anda prensesi gördü. Onun güzelliğini görünce adete büyülenmişti. O güzelliğin resmini yapmak için, içinde derin bir istek duydu. Hemen prensese yaklaşıp bir portresini yapabilmek için ondan izin istedi.

Prenses teklifini kabul edince resim kısa sürede tamamlandı. Ortaya üstün düzeyde bir sanat eseri çıktı.

Sanatçı büyük bir hayranlık ve coşku dolu bir çalışma ile eserini bitirince çok mutlu olmuştu. Resim, tam manası ile prensese benziyordu, her gören hayran kalıyordu.

Sanatçı resmi bitirince onu prensese vermeyip kısa sürede saraydan sessizce ayrıldı.

Ressam, saraydan ayrılınca; resime olan merakı ile tanınan bir başka rajanın şehrine gitti. Kısa zamanda rajanın sarayına gidip eserini hükümdara sundu. Raja resimden çok etkilendi.

Kral resmi iyi bir para vererek satın aldı. Onu taht odasının yanındaki büyük salona astı. resmi görenler oldukça hayran kalıyordu. Herkes bu güzel eserin kimin portresi olduğunu merak ediyordu. Kralın tek oğlu ve varisi olan prens avdan dönünce bu resmi görmüş ve kimin portesinin olduğunu bile sormadan resimdeki kıza aşık olmuştu. Prensesin güzelliği prensin aklını başından almıştı. Günlerce sadece onu düşünerek şaşkın şaşkın bakındı durdu. Sonra, bir gün kendine geldiğinde o resmin kimin portresi olduğunu ve ressamın kim olduğunu sordu.

Ancak sanatçı hiçbir bilgi bırakmadan çekip gitmişti. Kimse de o konuna hiçbir şey bilmiyordu. Gördüğü resmin büyüleyici güzelliği prensi yüreğinden vurmuştu. Kısa sürede derin bir sessizliğe gömüldü. Yemiyor, içmiyor, derin bir hüzün içinde perişanlığa sürükleniyordu. Sinirleri iyice bozulmuştu. Kimse ile konuşmuyordu, sinirleri iyice bozulunca herkesle yerli yersiz tartışıyor ve kavga çıkarıyordu. Sonunda suskunluğa gömüldü ve saraydaki odasından çıkamaz oldu.

İşte işler bu duruma gelince kral da ne yapacağını bilemez oldu en yakın dostu ve danışmanı olan başveziri, bu duruma çare bulması için görevlendirdi. Başvezir prensin yanına gidince son derece aksi karşılandı, bir tartışma çıktı ve prens başveziri kovdu ve onun idam edilmesini istedi.

Kral çaresiz kaldı, prensin yanına gidip başvezirin idamının bir hafta sonraya tehir edilmesini istedi. Kral bu müddet zarfında yeni bir başvezir atayacağını ve yeni bir hükümet kuruluncaya kadar idamın tehir edilmesini istedi. Prens buna bile güçlükle razı oldu. Kral başvezirin evine dönmesine izin verdi.

Başvezir derin üzüntü ile evine döndü. O, durumunu anlatmasa bile; ailesi onun çok zor durumda olduğunu biliyorlardı. Küçük kızı, babasına yakın bir kişiliği olan; sevgi dolu bir insandı. Babasının üzüntüsünü azaltmak için elinden geleni yaptı ve durumun ne olduğunu öğrendi. En sonunda başvezirin kızı prensin öfkesinin nereden kaynaklandığını öğrenmişti. Bu genç hanım çok akıllı ve yaratıcı düşünen, sorunlara yaratıcı çözümler üreten bir insandı. Babasını da bu güç durumdan kurtaracağına inanıyordu. Vezirin kızı saraya gitti ve prens ile görüşme olanağı buldu. Prense şöyle dedi;

“- Lütfen babamın hayatını bağışlayınız! Bu arada ben en erken zamanda sizin aşık olduğunuz o güzel hanımı bulmak için elinden geleni yapacağım. O resmin kopyalarını yapıp yakındaki hükümdar saraylarına göndereceğim. Nasıl olsa; o kadar güzel bir hanımı mutlaka tanıyanlar çıkacaktır. Sonra onun seninle evlenmesi için elimden gelen her gayreti göstereceğim. Lütfen! Bana size yardım edebilmem için zaman tanıyın ve sizin sevgilinize kavuşmanız için göstereceğim gayretleri destekleyin!”

Aşk ateşi ile yanan prens kendisine uzanan bir dost elini memnuniyetle karşıladı ve onu yurtdışına gidip araştırma yapabilmesi için izin verdi.

Vezirin küçük kızının teklifi ve başarıya ulaşmak için sunduğu hareket planı; prense çok akla yakın göründü. Artık gayesine varmak için bir ümit ışığı doğmuştu. Prens, başvezir için verdiği idam cezasını uygulamaktan vazgeçti. Başvezir saraydaki görevine döndü ve krallığın sorunlarının çözümlenmesi için büyük gayret sarf etti. Kral da olan gelişmelerden çok mutlu oldu ve başvezirin kızının başarılı olması için o da destek vermeye başladı. Prens kısa sürede kendini toparladı ve o da devlet işlerinde babasına yardımcı oldu. Bu olumlu gelişmelerden sonra prensin de sağlığı düzeldi ve daha olumlu düşünmeye başladı.

Vezirin kızının kendisi de iyi bir ressamdı. Hemen o meşhur tablonun çok başarılı bir kopyasını yaptı ve sonra erkek kıyafetleri giydi ve gezgin bir ressam olarak yolculuklarına başladı. Başlangıçta nereye gideceğini ve ne yapacağını bilmiyordu. Sadece babasını çok seviyordu ve onu kurtarmak için çok gayret göstermesi gerektiğine inanıyordu.

Böylece aylarca, çeşitli yönlere seyahatler yaptı ve bir çok insana resimdeki prensesi tanıyıp tanımadığını sordu. Fakat kolay kolay bir sonuç alınabilecek gibi bir durum görünmüyordu.

Bir yıl yorucu bir seyahatten sonra acayip bir ülkeye geldi. Burada herkes resimdeki hanımı kolayca tanıyordu. Bu durum vezir kızını çok mutlu etti.

Resmi görenler onun kendi rajalarının kızı olduğunu tanıyorlardı. Herkesde ondan “asla evlenmeye niyetli olmayan prenses” diye söz ediyordu.

Vezirin kızı;

“- Prenses evlenmekten neden bu kadar korktu? Sorun nedir? Nasıl oldu da böyle bir karar aldı?”

Şeklinde sorular sordu. Kimse bu soruların cevabını bilmiyordu. Prensesin annesinin ve babasının da onun nasıl olup da bu karara vardığını bilmediklerini söylediler.

Aldığı bu bilgiler vezir kızının biraz gözünü korkutmuştu. Eğer prenses bu kadar evlilik karşıtı ise bir yabancı olarak onu nasıl bu kararından vazgeçirecekti. Aşkından adeta deli olan bir prenses ile evlenmesini nasıl sağlayacaktı? Ortada adeta imkansız görünen ciddi bir durum vardı.

Bununla beraber; vezirin kızı cesur bir insandı ve bir gayesine varmak istediği zaman; çeşitli yollar denemesini bilen bir hanımdı.

Önce prensese ulaşmanın bir yolunu bulması gerekiyordu. Bunun için sarayın karşısında güzel bir konak kiraladı ve burada geniş bir pencere önünde atölyesini kurdu. Saray halkı kısa sürede onun orada ne yaptığını öğrendi. Kral da duyduklarından çok etkilendi ve sanatçıyı saraya davet etti. Onun resimlerini görmek istiyordu. Kral gördüğü resimleri çok beğendi ve çok sayıda resim satın aldı. O sıralarda, raja biricik kızı için görkemli bir saray yaptırıyordu. Sanatçının bu sarayın duvarlarına resim yapmasını istedi.

Bu arada vezir kızı birkaç defa prensesi görebildi. Şimdi o portrenin prensisin modellik ettiği sanat eseri olduğuna iyice inanmıştı. Artık kendi ülkesindeki prensin aklını başından alan büyülü güzelin yakınında bulunuyordu.

Yeni sarayın duvarları tamamlandığı zaman; vezir kızı her tarafı resimler ve figürler ile süslemeye koyuldu. Raja ve etrafındaki saray görevlileri sık sık gelip süslemelerinin gelişmesini takip ediyorlardı. Her resmin üzerinde düşünülmesi gereken bir hikayesi vardı. Sanatçı kralın ve saray halkının her sorusuna ilginç cevaplar veriyor, güzel hikayeler anlatıyordu.

Bütün bu güzellikler ve sanatçının anlattığı ilginç hikayeler çevrede aktarıldığı zaman bir çok insan bu eserleri görmeye geliyordu. Saray kadınlarının bir kısmı, prensesin yakınları ve arkadaşları idi. Bir kısmı prensesi iyi tanıyordu.

Vezir kızı bu hanımlardan bazılarının prensesin iç dünyasını, duygu ve düşüncelerini iyi bildiklerini tahmin etti. Mutlaka içlerinden bazıları prensesin neden evlilikten kaçındığını bilmesi gerekiyordu. Neden bütün erkeklerden uzak durmak istiyordu? Mutlaka bunların bir sebebi, bir açıklaması olmalıydı!

Vezir kızı, prensesle yakınlığı ile tanınan birkaç hanımın kalbini fethetmeyi başardı. Onları sanatı ve nezaketi ile etkiledi. Sonunda; Bu hanımlardan biri ona prensesin sırrını açıkladı. Prensesin nedimelerinden olan bu hanım, Vezir kızına, hanımının ormanda yangın sırasında gördüğü olayların onu nasıl etkilediğini anlattı. Yavruları ve eşi yanarken çekip giden bir erkek kuşu görmek onu tüm erkeklerden soğutmuştu. İşte vezir kızının öğrenmek için can attığı bilgi buydu.

Bunun üzerine yeni sarayın büyük duvarına tam da prensesi etkileyebilecek bir resim çizdi. Bu resimde erkek bir geyik bir yangın sırasında yavru geyikleri korurken dişi geyik çekip gidiyordu.

Sanatçı resmin en güzel yerine çok yakışıklı bir prens figürü çizdi. Bu resimdeki erkek figürü hem yakışıklı, hem de kahraman bir insanın etkileyici özelliklerine sahipti. Resim bitirildiği zaman vezir kızı prensesin arkadaşlarına onu getirip resmi göstermelerini istedi. Kısa bir süre sonra; prenses sanatçının ziyaretine geldi. Bütün eserleri büyük bir ilgiyle yakından izledi ve sanatçıya takdirlerini sundu. Onu gönülden tebrik etti. Sonunda geyikler ve prensin büyük bir ustalıkla yansıtıldığı muhteşem eserin önünde durdu ve;

“- Bu resmin hikayesi nedir?”

dedi. Bunun üzerine vezir kızı;

“- Bu resim benim ülkemdeki bir prensin yaşadığı olayın gerçek hikayesidir.

Dedi. Sonra şunları ilave etti

“- Bizim ülkemizdeki prens de bu olaydan sonra kadınların vefasızlığına inandı ve mutsuz oldu!”

“- Bu olaydan sonra prensin yaşamı değişti. Bütün kadınlardan uzaklaştı ve artık evlenmek istemedi. Bu durum değerli kralımızı da üzdü ve ülkede karamsar bir hava yarattı. Şimdi artık kimse bu duruma nasıl bir çare bulunabileceğini düşünemiyor.”

Bunun üzerine prenses;

“- Ne kadar ilginç, ne acayip bur durum! Gerçekten erkekler vefalı ve kadınlar uçarı mı? Böyle bir şey olabilir mi? Gerçekten bu mümkün mü? Bana gelince ben erkeklerin vefasız ve kadınların yakınlarını koruyan unsur olduğuna inanıyordum. Demek hayatta başka türlü olan gerçekler de varmış.”

Sonra şunları söyledi;

“- Artık her sorunun çok yönlü olduğunu anlıyorum, soruna tek yönden bakılınca insanlar gerçeği göremezmiş. Ben hayatımda bir olay yaşadım ve bunun dışında bir gerçek olduğuna inanmadım. Şimdi hata ettiğimi anladım. Her şeyi yeniden düşünmeliyim ve yaptığım yanlışı düzeltmeliyim.”

Bunun üzerine ressam şöyle dedi;

“- Prenses hazretleri bu söylediklerinizi duyduğuma çok mutlu oldum.”

Olayların bu yönde gelişmesi onu mutlu etmişti. Bunun üzerine vezir kızı şöyle dedi;

“- Keşke bizim ülkemizdeki prens de sizin gibi gerçeği görebilse. Umarım yaptığı hatayı anlayıp düzeltme yolunu seçebilir. Siz çok şükür onun gibi inatçı değilsiniz. Sizdeki değişimi ona anlatabilirsem o da yeniden hayata dönebilir. İnsanlar gerçeğin çok yönlü olduğunu anladıkları andan itibaren; Yeni bir uyum süreci başlar.

Daha sonra gelişim ve değişim yönünde gerekli adımları attıklarında olgunluğa ve mutluluğa ulaşabilirler.”

Prenses bu sözleri duyduğu zaman şöyle dedi;

“- Birisi ona gerçeği görmesi için yardım edebilir. Çok defa bir insanın gerçeği görüp değişmesi kurtuluş yolunda adımlar atması, başkalarının da kurtuluşa ulaşmasına yardımcı olabilir. Böyle güzel bir değişimin gerçekleşmesi için yardımcı olmak hepimiz için bir insanlık borcudur.”

Prenses sonunda düşüncelerini şöyle özetledi;

“- Resminizde siz bana onun yaşadığı bir olayı anlattınız. Siz açıklamalarınızla benim gerçeği görmeme ve kurtuluşuma yardımcı oldunuz. Ben onun hayatında yaşadığı bir olaydan faydalandığıma göre, o da benim yaşadıklarımdan fikir alarak kurtuluşa ulaşabilir. Lütfen ona benim yaşadıklarımı anlatın ve onun da bu olaydan faydalanmasını sağlayın. Eğer fikrini değiştirirse beni bu olaydan lütfen haberdar edin.”

Sanatçı bu sözleri duyduğunda çok mutlu oldu. Bu kolay kolay erişemeyeceğine inandığı bir başarı idi.

“- Evet prenses hazretleri aynen söylediklerinizi ona anlatmaktan büyük mutluluk duyacağım.”

Dedi. O günden sonra prenseste olan değişiklikler kulaktan kulağa yayıldı. Artık; herkes prensesin evlenmeye düşündüğünü öğrenince onunla evlenmek isteyenler akın akın saraya gelmeye başladılar. Fakat prensesin kimseye aldırdığı yoktu.

Artık gün boyu sarayın duvarındaki resimleri ve süslemeleri inceliyordu.

Bazen saatlerce prensin av partisini canlandıran resmin önünde duruyor, devamlı hayal ettiği prensi düşünüyordu. Vezirin kızı artık ne yapacağını biliyordu. Prensesin hayallerini süsleyen genç şehzadenin hayatı ile ilgili olayları anlatarak; onun ilgisini capcanlı tutabilmek için elinden geleni yapıyordu. Bu gayreti bir gün meyvesini verdi. Prenses sanatçının ülkesinde yaşayan şehzade ile tanışıp görüşmek istediğini söyledi.

Vezirin kızı böyle bir sonuca ulaşmak için devamlı gayret gösteriyordu. Hemen ülkesine gidip prensle görüşeceğini ve onu buraya getirmek için her şeyi yapacağını söyledi.

Vezir kızı şehzade ile buluşup onu prensesin hikayesini anlatmak için can atıyordu.

Vezir kızı ülkesine döndüğünde yaşlı babası çok sevindi. Akıllı kızı onun hayatını kurtarmak için çok çalışmış ve güzel bir başarı elde etmişti.

Kralın oğlu da gelen haberlerden çok mutlu olmuştu.

Vezir, kızının başarısını tebrik etmek için onu kucakladı ve onu alnından öptü onun hayatını kurtardığı için sonsuz mutluluk duydu.

Prensin mutluluğu da görülecek şeydi. Vezirin kızına bir çok kıymetli hediyeler verdi. Prens hemen yola çıkmak için hazırlıklar yaptı. İki gün sona yanına sarayın ileri gelen yakınlarını da alarak sevgilisinin ülkesine doğru yola koyuldu.

İki sevgilinin buluşması görkemli bir törenle kutlandı. İki krallığın düzenlediği muhteşem bir düğünle evlendiler.

Tarihçiler iki devletin birleşmesinde emeği geçen akıllı vezir kızının bilgisini, sanatını ve başarısını övgü ile anlatırlar.

Bir tarihçi; şöyle yazmıştı;

“- Üstün sanat eseri yaratabilecek güçte olan sanatçılar; toplum sorunların çözmede de bu becerilerini kullanabilirler.”

Hint Hikayesi

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir