Sahipsiz Orman Masalı


 Sahipsiz Orman Masalı

Çok güzel bir masal, iyi okumalar.

Aslanı olmayan bir ormana çakal kral olmuş. Ee ne demişler? Koyunun bulunmadığı yerde keçiye “beyefendi” derler. Çakala da kral demişler… Gelin görün ki demekle kral olunmuyormuş. Çakal, masumları cezalandırmış, güçsüzlere zulmetmiş. Olur olmaz isteklerle hayvanları canından bezdirmiş. Orman halkı “Allah böyle kralı düşmanımıza vermesin!” dermiş de başka şey demezmiş. Bakmışlar, bakmakla olmayacak. Lafla peynir gemisi yürümeyecek. Çakalın krallığında huzur bulamayacaklar. Kafa kafaya verip düşünmüşler, seçimle gelmedi ki bu seçimle gitsin. Çakalın saltanatına son vermek için bir plan yapmışlar. Planı tez zamanda uygulamaya koymuşlar. Ormanın hangi köşesinde iki hayvan yan yana gelse konu aynıymış:

— Tavşanı bol; kekliği, güvercini sebil; atı, eşeği semiz; keçisi, koyunu karınca sürüsü bir dağmış orası. Yediğin önünde yemediğin ardında. Av, kendi eliyle ayağıyla gelirmiş önüne. Bir bolluk ki yıllardan beri böyle bolluk görülmemiş. Kıyıda köşede hayvanlar baş başa verip ballandıra ballandıra anlattıkça dağın nimetlerini, çakalın ağzının suyu akarmış.

— Ola ola bu fakir ormana kral oldum. Yediğim içtiğim ne ki! Tavşanları dişimin kovuğunu doldurmaz. Atlarına, eşeklerine sahipleri gözü gibi bakar. Sürüden bir kuzu kapsan kıyamet kopar. Çektiğim can korkusuna değmez, diye hayıflanırmış. Çakal daha fazla dayanamamış. Tası tarağı toplamış, tahtını vârisi oğluna teslim etmiş, bir sabah erkenden yola çıkmış. Dağın yolu yokuş, başı karlıymış. Meşakkatli bir yolculuktan sonra varmış dağa. Kaçışan tavşanları, uçuşan kuşları, akışan keçileri ve koyunları görünce sevinmiş.

— Değer, demiş, çekilen her zorluğa bu nimet denizi. Ayağının tozuyla iki tavşanı tutup mideye indirmiş. Tok bir mide ile yeni krallığın hayaline dalmış. Daldığı bu hayalden iki kurt tutup çıkarmış çakalı. “Ne oluyor?” diyemeden kendini aslanın huzurunda bulmuş. Aslan kükremiş:

— Sen kim oluyorsun da ülkeme izinsiz giriyorsun. Halkıma zulmediyorsun. Söyle kırk katır mı, kırk satır mı? Çakalda bet beniz atmış:

— Bilmiyordum kralım, demiş. Sizin ülkenizde sizden habersiz avlanmak bu fakirin haddine mi? Bağışlayın, sizin şanınıza bu yakışır. Kendi krallığını anlatmış yaptığı zulümleri atlayarak. Aslan, bıyık altından gülmüş:

— Sen gelmeden krallığının ünü geldi. Bizi bu zalimden kurtar diye, tilki ile baykuş ricacı oldu. Sen duymadın mı? Zulüm ile abad olanın sonu berbad olur. Gururdan, kibirden burnu Kafdağı’nda gezen çakal, attan inmiş de eşeğe bile binememiş. Kırk yıl aslanın kapıcılığını yapmaya hüküm giymiş. Bir çakalın ömrü kaç yıl ki? Etme bulma dünyası. Keser döner, sap döner. Gün gelir, hesap döner. Ne demişler? Ne ekersen onu biçersin. Çakal rüzgâr ekmiş, fırtına biçmiş. Kırk yıl hüküm giyince yanlışını anlamış. Cezasını çekmeye başlamış.

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir