Yâ Sabır” Çeken Eşek


“Yâ Sabır” Çeken Eşek

Hikaye Oku: Dervişin biri geziye çıktı; döne dolaşa bir hana konuk oldu, eşeğini ahıra bağladı, kendisi de dostlarıyla sofranın baş köşesine oturdu. Yemek ve tatlı yiyerek söyleşmeye daldı, gitti.

Derviş yemek arasında eşeğini hatırladı; hanın hizmetlisine döndü:

“Ahıra git, eşeğe saman ver, arpa ver,” dedi.

Hizmetli:

“Söylemene ne gerek var? Bu işler, eskiden beri benim işim,” dedi.

Derviş:

“Önce arpayı ıslat; çünkü eşek karttır, dişleri kesmez,” diyerek akıl vermeyi sürdürdü.

Hizmetli söylenerek:

“Yersiz konuşuyorsun, bu işleri en iyi ben bilirim,” dedi.

Derviş cevap verdi:

“Bak! Her şeyden önce palanını[12] indir. Yaralı olan sırtına, acıyı giderecek ilaç sür.”

Hizmetli:

“Tamam anladık! Bana işimi öğretme! Ben senin gibi yüzlerce kişiyi ağırladım, hepsi de benden memnun kaldı. Bıktım artık, az konuş, bana salık verme!” diye söylendi.

Hizmetli, daha sonra:

“Gideyim de önce arpa ve saman getireyim,” diye düşündü.

Gitti, ama eşeği de unuttu gitti hemen. Derviş tavşan uykusuna yatmıştı. Hizmetli arkadaşlarının yanına giderek, dervişin sözleriyle acı acı alay etti, eğlendi.

Dervişse, o uzun yolculuktan yorulmuş bitmişti; açık gözlerle düşler görüyordu. Düşünde, eşeği bir kurdun pençesine düşmüştü; kurt, sırtından budundan onu parçalıyordu.

Derviş uykudan uyanınca:

“Bu ne saçma bir düş; acaba o sevecen hizmetli nerede?” dedi kendi kendisine.

Derken, yeniden uyuyakaldı, yeniden, karmakarışık düşler görmeye başladı. Eşeği kimi zaman kuyuya, kimi zaman bir

çukura düşmüş görüyordu; zaman zaman da birden yatağından fırlıyor, dualar ediyordu.

Uyanınca:

“Allah Allah! Bu derdin çaresi nedir? Bu hizmetli bize bir kötülük mü düşünüyor yoksa?” diye düşündü.

Derviş böyle düşünürken, eşeği öyle bir durumdaydı ki, düşman başına. O zavallı eşek bütün gece taş toprak içinde, palanı tersine dönmüş, kayışı kopmuş durumdaydı. Yol yorgunluğuyla ölmüş bitmiş, bütün gece yemsiz yiyeceksiz kalmıştı. Zavallı eşek bütün gece:

“Yâ rabbî! Arpadan vazgeçtim, biraz saman ihsan eyle!” diye dua etmişti.

O zavallı eşek aç açına sabaha kadar bir yandan öbür yana döndü durdu. Sabah olunca hizmetli geldi, hemen palanını düzeltti. Eşek satanların yaptığı gibi, onu ucu sivri ağaçla iki üç defa dürttü. O insafsız, soyunun gerektirdiği her eziyeti zavallı eşeğe yaptı. Eşek o dürtme acısıyla açlığını, perişanlığını unuttu, sıçradı, kalktı. Zavallının dili yoktu ki çektiği sıkıntıyı anlatsın.

Derviş sabahleyin kalktı, eşeğine bindi, yeniden yola koyuldu. Eşek adım başında tökezliyordu. Eşeğin durumunu görenler, onu hasta sandılar; kimi, kulağına, burnuna bakıyor; kimi, damağında yara mı var diye ağzını açıyor; kimi, nalına sıkışmış taş parçası arıyor; kimi de gözünde yara var mı diye araştırıyordu.

Gelip geçenler dervişe:

“Efendi, nedir bu eşeğin hali?” diye soruyordu.

Derviş durumu anlamıştı; o insafsız hizmetli, eşeği aç bırakmıştı. Bunu anladığında eşeğin durumunu soranlara:

“Geceleyin eşeğin yemi “Yâ sabır” olursa, gündüz de böyle secdeye kapanır,” diyordu.

Mesnevi’den Hikayeler

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir