Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/hikayelerimizden/public_html/wp-config.php:1) in /home/hikayelerimizden/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
korkunç hikayeler arşivleri - Hikaye Oku https://hikayelerimizden.com/tag/korkunc-hikayeler Hikaye Çeşitleri Sat, 28 Oct 2023 18:20:03 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://hikayelerimizden.sirv.com/WP_hikayelerimizden.com/2020/06/c/r/n/cropped-hikayelerimizden.png?w=32&h=32&scale.option=fill&cw=32&ch=32&cx=center&cy=center korkunç hikayeler arşivleri - Hikaye Oku https://hikayelerimizden.com/tag/korkunc-hikayeler 32 32 Korku Hikayesi “13’ün Uğursuzluğu” II. Bölüm https://hikayelerimizden.com/korku-hikayeleri/korku-hikayesi-13un-ugursuzlugu-ii-bolum.html https://hikayelerimizden.com/korku-hikayeleri/korku-hikayesi-13un-ugursuzlugu-ii-bolum.html#respond Sat, 28 Oct 2023 18:18:09 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=9232 Korku Hikayesi “13’ün Uğursuzluğu” II. Bölüm O gece ne olup bittiğine anlam verebilmek için sürekli düşünüyor ama mantıklı bir şeye bağlayamıyordum. Yatakta bir o yana bir bu yana dönüp durdum, en sonunda yorgunluğun ve stresin vermiş olduğu, hayal ürünü bir gece, olarak kabul ettim. Bir daha böyle bir şeyin başıma gelmemesini ümit ederek sabaha karşı […]

The post Korku Hikayesi “13’ün Uğursuzluğu” II. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Korku Hikayesi “13’ün Uğursuzluğu” II. Bölüm

O gece ne olup bittiğine anlam verebilmek için sürekli düşünüyor ama mantıklı bir şeye bağlayamıyordum. Yatakta bir o yana bir bu yana dönüp durdum, en sonunda yorgunluğun ve stresin vermiş olduğu, hayal ürünü bir gece, olarak kabul ettim. Bir daha böyle bir şeyin başıma gelmemesini ümit ederek sabaha karşı ancak uyuyabildim.

Ertesi gün iş dönüşü apartmanımızın önüne geldiğimde, işin gerçeği hâlâ içimde bir tedirginlik vardı. Bir türlü kimsenin el atmadığı şu daima açık dış kapının yapılmasına ve elektriklerin açılma işine, bu sefer ben el atmalıyım diye düşünmüştüm. Elbette dünkü yaşadığım garip olaylardan oluşan korkum buna sebep olmuştu. Sıkıntı ve stres bütün benliğimi kaplıyordu.

Derin bir nefes alarak, bütün bunlar saçmalıktı dedim ve elime telefonumu alarak saate baktım. Saat tam olarak 01:13’dü ve kendi kendime en fazla 5 dakika sonra evimin içine girmiş olacağım diye telkinde bulunarak telefonun fenerini açtım ve ilk adımımı attım. Sonra adeta koşarcasına hızla yukarı çıkmaya başladım. Bu sefer çıkarken kaçıncı katta olduğumu şaşırmamak için sesli bir şekilde çıktığım katları da saymayı ihmal etmiyordum. Dükkanın üstüne çıktım şimdi 1. kata geldim, şimdi 2. kata geldim, burası 3. kat dedim ve nefesim tıkanmaya başladığı halde hızla çıkmaya devam ederek 4. kata geldim diye kendime sesleniyordum. Bu son kat ve şimdi 5. kata çıkıp evime gireceğim dediğimde artık çok zor nefes alıyordum ama son kata, yani evimin önüne gelmiştim bile.

Kapımın önüne geldiğimi görünce o kadar rahatlamıştım ki hemen ceplerimi kurcalayıp anahtarı çıkartmak istedim. Bir yandan da hâlâ kendi kendime konuşarak, “bak gördün mü her şey hayal, demiştim, bir şey olmadığını gördün işte, şimdi eve gireceğim ve rahat bir uyku uyuyacağım,” diyordum. Kendi kendime yapmış olduğum bu telkinler işe yaramış gözüküyordu. Anahtarı bulduğumda ellerimin titremesi de azalmıştı. “Sonunda!” diyerek derin bir nefesle birlikte evime girmek için kapıyı açtım.

Fakat karşıma evimin içi yerine, aşağıya doğru uzanan zifiri karanlıktaki sonu gözükmeyen merdivenler çıkınca şaşkınlığım daha da arttı. Heyecanla hemen arkama döndüm, evet son kata evime gelmiştim ama ne olduğunu anlayamıyordum. Buraya kadar koşarak çıkmanın mı yoksa korkunun mu etkisi olduğunu bilemediğim bir şekilde dizlerimin bağı çözülmüştü. Olduğum yere kapının eşiğine diz çöktüm ve gözlerimi kapatıp başımı ellerimin içine aldım. Allah’ım neler oluyor diyordum kendi kendime.

Sonra acaba ben delirmeye mi başladım diye düşündüm. Evet bu şu anda olanları açıklayabileceğim tek mantıklı şeydi. Son zamanlarda yaşadığım stres bana fazla gelmiş olmalı ve halüsünasyonlar görmeye başlamış olmalıydım. “Ne olursun gözlerimi açınca her şey düzelsin,” diye dua ederek ellerimi indirip gözlerimi yavaşça açtım ve fenerle tekrar kontrol ettim. Ama nafile hâlâ karşımda aşağıya doğru boylu boyuna uzanan merdivenler ve cep telefonunun fenerinin aydınlatabildiği kadarıyla da oldukça dik ve sonu gelmiyordu. Arka tarafımı kontrol ettiğimde ise buraya kadar beni getirmiş olan, gayet normal gözüken merdivenler vardı. Tam arada kalmıştım, önümde iki seçenek vardı. Ya buradan aşağıya doğru inecektim, yada arkamı dönüp evime çıkmak için geldiğim merdivenlerden aşağıya inecektim. Ancak artık arkamı dönünce de normal bir şey ile karşılaşacağıma emin değildim. Ayağa kalktım ve henüz daha merdivenleri görür görmez adım atmaktan vazgeçtiğim tarafın bir hayal olması ümidiyle gözlerimi kapatarak, zor zamanlarda kendi kendime yapmış olduğum bir şekilde kendimi telkin etmeye çalıştım. “Şimdi buraya adım atar atmaz bunun gerçek olmadığını anlayacağım ve evime girmiş olacağım” sözlerini tekrar etmeye başladım. Üçüncü tekrardan sonra her ne kadar emin olmasam da ileriye doğru adım attım. Ancak maalesef ayağım düz zemin mesafesinde yere değmediğinden dengemi kaybettim ve o hayal dediğim merdivenlere doğru savruldum. Bu sefer şanslıydım ki kapı kenarına tutunabilmiş ve o dik merdivenlerden aşağıya düşmemiştim. Ama bütün şansım sadece bu kadardı. Merdivenlerin gerçek olduğunu maalesef bu şekilde anlamıştım.

Geri dönmektense ileri devam edip bu merdivenlerden aşağıya inmeye kendimi zorunlu hissediyordum. Cesaretimi toplamaya çalışarak aşağıya inmeye başladım. Ama karanlıkta, giderek merdivenler hem dikleşiyor hem de merdiven genişliği daraldığı için adım atmak zorlaşıyordu. Bu şekilde bir müddet daha inmeye devam ettim.  

İleride zayıf bir ışık hüzmesi gözüküyordu. Aşağıya doğru indikçe ışık kuvvetleniyor ve ışığın geldiği yerden çocuk sesleri de gelmeye başlıyordu. Yukarı doğru baktığımda ise oldukça uzun bir zamandır yürümemden belli olduğu gibi çoktan merdivenlerin başlangıcı gözden kaybolmuştu. Kulaklarımı iyice açarak sesleri dinlemeye çalışıyordum ama çok az gelen sesleri anlamlandıramıyordum. İlerledikçe sesler çoğalıyor, tiz kahkahalara dönüşüyor ve bu sesleri çıkaran çocukların sayısının bir hayli fazla olduğu daha rahat anlaşılıyordu. Tam olarak nasıl bir durumda olduğumu anlayamadığım için kendimi belli etmemek adına oldukça sessiz bir şekilde ve cep telefonumun feneri sadece hemen önümü görebileceğim şekilde ilerlemeye devam ettim. Sonunda merdivenler bitmiş ve etrafı kapalı olan bir odaya girmiştim. Oda oldukça alçak olduğundan eğilerek yürümeye çalışıyordum. Işığın kaynağına geldiğimde karşıma yaklaşık olarak bir metre büyüklüğünde ufak bir kapı çıktı. Kapının tam ortasında 13 numarası yazılıydı. Işık ve sesler kapının ardından geliyordu. Kapının altından ve kenarlarından sızan ışık bembeyaz ve oldukça kuvvetliydi. Kapıyı direk açmak yerine etrafı kontrol ederek kendimi daha güvende tutabileceğim başka bir yer aradım. Biraz ileride kapının açıldığı tarafa doğru ufacık bir pencere buldum ve oradan içeriyi gözetlemek için pencereye doğru gittim. Göreceğim şeyin ne olduğunu ve görecekleriminde beni görme ihtimali olduğunu bilerek, pencere camına tedirgin bir şekilde uzandım.

İçeride ufacık bir oda ve odanın tam ortasında ise bir çember şeklinde oturmuş çocuklar vardı. O beyaz ışık tüm odayı kaplıyordu. Çocukların tam ortalarında büyükçe bir maket vardı ve onunla oynayarak gülüşüyorlardı. Beni görmediklerine emin olduğumda daha rahat bir şekilde pencereden etrafı gözlemlemeye başladım. Odanın içinde etrafta bir çok ranzalar dizilmişti. Ranzaların haricinde tam pencerenin altında bir de yatak ve o yatakta yatan bir kadın vardı. Kadın uyuyor çocuklar ise oyun oynuyorlardı. Kadının pencerenin altında ki yatakta uyuması beni görme ihtimalini kuvvetlendirdiği için daha çok tedirgin etmişti. Ancak dikkatle baktığımda kadının uykusunda gözlerinden yaşlar aktığını gördüm. Sanırım kötü bir rüya görüyor ve bunun neticesinde rüyasında ağlıyordu. Tekrar çocuklara dikkat ettiğimde çocukların sayısının da 13 olduğunu fark ettim. Her zaman çocuklara karşı aşırı bir ilgim ve sevgim olmasından dolayı olsa gerek çocukların güzelliğine hayran kalmıştım. Hepsi birer nur gibi parlıyorlardı.

Sonra dikkatimi oynadıkları oyuncağa yönelttim. Oyuncak oldukça büyük bir apartman maketine benziyordu. Çocuklardan birisi makete yaklaştı ve dikkatli bir şekilde maketin bir tarafından tutarak yap boz şeklinde yapılmış olan katlardan birisini kendine doğru çekti. Hepsi aynı anda kahkahayı bastı. Sonra dışarı doğru çıkan katın üzerinden elini sokarak içeriden evin penceresini açtı. Sonra yatakta yatırılmış olan bir oyuncak adamın üzerindeki yorganı çekerek yatağın yanına yere bıraktı ve tekrar gülüşmeye başladılar. Ancak o sırada yataktaki o oyuncak adam hareket etti ve yataktan kalkarak pencereyi kapattı. Ardından yerdeki yorganı üzerine alıp tekrar yatağına yattı. Bu inanılmaz bir şeydi, oyuncak kendi kendine hareket etmişti. Ancak çocuklar buna sadece gülüyor ve eğleniyorlardı. Sonra bir başka çocuk oyuncağa yanaştı. Elini cebine attı ve cebinden çıkardığı şişenin içinde saklamış olduğu böcekleri avucuna aldı. Ardından maketin bir başka katındaki açık olan pencereden böcekleri içeri bıraktı. Hayret ve dikkatle olanları seyrediyordum, sonra o katı dışarıya doğru çekerek içinde neler olup bittiğini izlemeye başladılar. İçeri giren böcekler bir odadan içeri girdi ve odadaki oyuncak adamın yattığı yatağın baş ucuna doluşmaya başladılar. Yatakta yatan o oyuncak adamda birden bire yataktan fırlayarak delirmişcesine etrafta koşturmaya başladı. Eline geçirdiğini o böceklere doğru fırlatıyor ama çocuklar bunu seyrederek kahkahalara boğuluyorlardı. Ardından bir başka çocuk geldi ve maketi her tarafından çekerek ortasının açılmasına sebep oldu. Ufacık bir kedi vardı apartmanın tam ortasında merdivenlerden yukarı doğru çıkıyordu. O da elini cebine attı ve cebinden oyuncak bir köpek çıkartarak apartmanın girişine doğru koydu. Oyuncak köpek birden canlanarak apartmana girdi ve yukarı doğru koşmaya başladı. Kedi köpeğin sesini duyunca can havliyle yukarı doğru fırladı ve merdivenlerden hızla yukarı çıkmaya başladı. Ancak çocuk merdivenleri eline aldı ve yönünü değiştirip tekrar yerine koydu. Bu sefer kedi fark edemeden aşağıya doğru koşuyordu. Yani tam köpeğin geldiği yöne ama çocuk köpeği alıp üst katlardan birine koydu. Ardından kedinin koşmaya devam ettiği merdiven katını söküp alt kata taktı, kedi bu oyunlar karşısında bitap düşmüştü.

Şimdi her şeyi daha anlayabiliyordu. Bu çocukların oyun diye oynadıkları maket apartman kendi yaşadıkları apartmandı. O içindekilerde oyuncak değil apartman sakinleriydi. Tam o sırada çocuklardan birisi gruptan ayrıldı ve  duvar kenarındaki elektrik prizi ile oynamaya başladı. Çok geçmeden prizden alevler çıkmaya başladı ve odayı sardı. Çocuklar korkuyla bir oyana bir bu yana koşturmaya başlamışlardı. Her yer alevler içindeydi. Çocuklar uyuyan kadını uyandırmak için onun yanına geldiler. Bağırıyorlar fakat kadın yerinden kımıldamıyordu. Odanın her yeri alevler içindeydi, duman da yoğunlaşmış ve çocuklar adeta boğuluyorlardı. Bu durum karşısında çocukları kurtarmak için hemen biraz önce görmüş olduğum o küçük kapıya yöneldim. Kapıyı açmak istedim ama kapı kilitliydi. Çocukların feryatları kulağımı parçalıyordu. Ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde onlara yardım etmek için kapıya vurmaya başladım. Ama kapı bir türlü açılmıyordu. Kapıyı kırmak ve çocukları dışarı çıkarmak için tekmelemeye başladım. Kapı bir türlü kırılmıyordu. Tekmelemeye devam ederken kapının üzerindeki 13 rakamının 1 numarası yere düştü. Elime alıp dikkatle baktığımda aslında o bir numarasının kapının kilidi olabileceğini düşündüm. Kapının anahtar deliğini deneyince hakikaten de o bir rakamının, o kapının anahtarı olduğunu fark ettim ve kapı açıldı. Dumanlar içinde kalan odaya girdim ve çocukları dışarı çıkarmak için onlara seslenmeye başladım. Çocuklar hemen etrafıma doluştular, bana sarılıp ağlaşıyorlardı. Hemen kapıya yöneldim ama maalesef ortada bir kapı yoktu. Kadının yattığı yerin üzerindeki cama gittim. Bir yandan da kadına sesleniyordum ama kadında maalesef hâlâ gözlerindeki yaş damlaları haricinde, en ufak bir hareket yoktu. Çocukları camdan çıkartmak için hemen pencereyi açtım. Ama bu pencere biraz önce benim içeri baktığım pencere değildi. Pencere dışarı açılıyordu ve aşağıda itfaiye arabaları bekliyordu. Bana haydi aşağıya atla diye bağırmaktaydılar. Bende, “çocuklar var onları kurtarmalıyım,” dedim ve  kucakladığım çocukları  camdan itfaiyenin açmış olduğu hava yastığına atmaya başladım. En sonunda bütün çocuklar kurtulmuştu, sadece yatakta yatan kadın kalmıştı ve onu kucaklamak istedim. Ama tam ona eğildiğim anda gözlerini açtı ve bana sarıldı. “Ben çoktan öldüm ama sen benim yavrularımı kurtardın, teşekkür ederim sana,” dedi ve bir eliyle maketi gösterdi. Maketin sadece en üst katı yanmaktaydı. Sonra maket birden bire yok olmaya başladı ve her yer sallanmaya başladı. Düşmemek için yere diz çökmüş bir şekilde eğildim ve sallantıyla birlikte her şeyin yavaş yavaş yok olduğunu seyretmeye başladım. Oda, içindeki eşyalarla birlikte tamamen yok oluyordu. Bu ne muhteşem bir manzaraydı. En son kucağımda bana sarılmış olan kadın yok olmaya başladı ve tam oda yok olacağı sırada yüzündeki ağlama eseri bitti ve büyük bir sevinç, mutluluk hakim oldu.

Eliyle son bir şeyi işaret ederek o da kendi kendine yok oldu. İşaret ettiği şeye doğru yöneldiğimde orada bir kutu vardı. Kutuyu açtığımda içinden bembeyaz kristalden yapılmış bir gül, bir miktar para ve bir de mektup vardı. O mektubu elime alıp okuduğumda mektubun sahibinin o kadın olduğunu anlamıştım. Mektupta evlendiğinin ilk günü trafik kazasında kaybetmiş olduğu sevgilisinden bahsediyordu. Sevgilisiyle kurdukları hayallerinde mutlu bir aile ve çocukları vardı. Bu yüzden acısını bastırabilir miyim acaba düşüncesiyle kimsesiz kalmış çocukları sahiplenmiş ve kendini onlara adamıştı. Ancak bir türlü unutamadığı sevgilisine kavuşma umuduyla, o gece intihar etmiş ve maalesef yine o gece çıkan yangında kendisi haricinde o güzelim çocukları da kurtaracak kimse kalmamıştı. Bu yüzden ruhu azap içinde kalmış ve her gece aynı şekilde orada hapis kalmıştı. Taki ben gelinceye kadar. Tam o sırada aşağıdan yukarı doğru açılan kapaktan eşim kafasını çıkarmış bana bakmaktaydı. Bana, “ne işin var senin tavan arasında,” dediğinde evimizin tavan arasında olduğumu anlamıştım. Saate baktığımda saatin tam olarak 01:13 olduğunu gördüm ve eşime, “sana hazırladığım bir sürprizim vardı, onu saklayacaktım,” dedim. “Ama madem uyandın” diyerek ona ölen kadının sevgilisinin hediyesi olan kristal gülü uzattım ve parayla beraber mektubu da cebime koyarak sevgilime sarıldım. Ona bu olan olayları anlatmam mümkün değildi, ama ona güzel bir şey söyleyebilirdim. “Seni çok ama çok seviyorum,” diyerek sarıldım ve kulağına sessizce, karımın yıllardır istediği ama benim korkularım yüzünden bir türlü kendimi hazır hissedemediğim şeyi söyledim. “Karıcığım çocuk yapalım mı?” Eşimin yüzüne baktığımda o yok olan kadının son andaki mutlu görüntüsünü  gördüm.

ZeNHaR

13’ün Uğursuzluğu I. Bölüm

13’ün Uğursuzluğu II. Bölüm

hikaye, hikaye oku, korku hikayesi, kısa korku hikayeleri, kısa hikayeler, korku öyküsü, korkunç hikaye, korkunç hikayeler, uğursuz, 13’ün Uğursu

The post Korku Hikayesi “13’ün Uğursuzluğu” II. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/korku-hikayeleri/korku-hikayesi-13un-ugursuzlugu-ii-bolum.html/feed 0
Korku Hikayesi “13’ün Uğursuzluğu” I. Bölüm https://hikayelerimizden.com/korku-hikayeleri/korku-hikayesi-13un-ugursuzlugu-i-bolum.html https://hikayelerimizden.com/korku-hikayeleri/korku-hikayesi-13un-ugursuzlugu-i-bolum.html#respond Tue, 24 Oct 2023 15:00:46 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=9227 Korku Hikayesi “13’ün Uğursuzluğu” I. Bölüm ZeNHaR İstanbul’da ücra bir semtte, varoş bir mahallede oturuyorum. İş saatlerim maalesef çok uygun değil ama bu işe mecburum. Çünkü bu zamanda bulabileceğim işlerin hiçbirinde bu kadar iyi bir ücret almam zor. Mesai saatlerim 15:00 ve 24:00 arasındaydı, ancak eve varış saatim maalesef gece saat biri bulmaktaydı. Yine her […]

The post Korku Hikayesi “13’ün Uğursuzluğu” I. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Korku Hikayesi “13’ün Uğursuzluğu” I. Bölüm

ZeNHaR

İstanbul’da ücra bir semtte, varoş bir mahallede oturuyorum. İş saatlerim maalesef çok uygun değil ama bu işe mecburum. Çünkü bu zamanda bulabileceğim işlerin hiçbirinde bu kadar iyi bir ücret almam zor. Mesai saatlerim 15:00 ve 24:00 arasındaydı, ancak eve varış saatim maalesef gece saat biri bulmaktaydı. Yine her gün olduğu gibi bugün de mesaimi tamamlamış evime dönüyorum. Hafta içi bu saatlerde genelde bizim sokaklarda in cin top oynar, kimsecikler olmazdı. Yine manzara aynıydı. Bugün iş yerimde çok yorulmuş olduğumdan bir an evvel evime ulaşıp uyumayı düşünüyordum. Bir yandan da iş yerimde başıma gelen olumsuzluklar sürekli kafamı meşgul edip duruyordu. Zor bir gün geçirmiştim. Gerçi son zamanlarda hemen hemen her gün aynı şekilde birbirinden zor geçmekteydi ama elbet bugünlerde geçecek ve sonunda bende rahatıma kavuşacaktım ya da en azından kendimi bu şekilde avutuyordum.

Sonunda evimin önüne gelmiştim tek yapmam gereken her gün çıkmak zorunda kaldığım beş katlı apartmanın merdivenlerini çıkmak değil adeta tırmanmaktı. Çünkü eski bir yapı olan bu apartmanda asansör yoktu. Aslında dükkân üstü birinci kat sayıldığından 6. katta oturuyordum. Ama tek sorun bu değildi, apartman sakinleri arasındaki uyuşmazlık hat safhaya ulaştığından, daha fazla dayanamayan apartmanın yöneticisi zaten uzun zamandır düşündüğü taşınma işini bir gece ansızın gerçekleştirmiş ve giderken de apartmana ait olan elektrikleri de kimseye devretmeden kapattırmıştı. Apartmanımızda merdiven boşluklarında ışıklar bu yüzden çalışmıyordu. Hatta kapı zilleri de çalışmıyordu. Bundan dolayı merdivenleri karanlıkta çıkmak zorunda kalıyorduk. Apartmanımızdaki huzursuzluk devam ettiği için de kimse yönetici olmaya talip olmuyor ve günlerdir bu sorunu yaşıyorduk. Bende diğer komşular gibi zorunlu olarak cep telefonumun feneriyle nispeten önümü görmeye çalışarak merdivenleri çıkmaya çalışıyordum ama yine de çok zor oluyordu. Hele elimde bugünkü gibi eşyalar varsa merdivenler çık çık bitmek bilmiyordu.

Cep telefonumun fenerini açtım ve apartmandan içeri girdim. Yorgun argın merdivenleri birer birer çıkmaya başladım. Bazen hangi katta olduğumu unuturdum, çünkü kaç kat çıktığımı karıştırırdım. Tüm katlarda kapılar birbirinin benzeri ve diğerinden ayırt etmek karanlıkta daha da zor olurdu. Bugün de aynı şey olmuştu, bütün kapılar kapalı apartmanda zifiri bir karanlık ve ben kimseye ses duyurmadan merdivenleri çıkarak bir an evvel o sıcak evime ulaşmaya çalışıyordum. Kafamda bin bir türlü düşünceyle merdivenleri çıkarken kaçıncı katta olduğumu çoktan unutmuştum. Ancak sanki 10 kat çıkmış gibi de yorgundum. Ne bitmek bilmez merdivenlermiş diye kendi kendime hayıflanmaya çoktan başlamıştım. Bir müddet daha apartman merdiven korkuluklarına tutunarak çıkmaya devam ettim. Her çıktığım katta, bu son kat olmalı diye ümit ederek çıkmaya devam ediyordum.

Ben son katta oturuyordum, son kat son daire bana aitti. Ben bu evi almadan önce, uzun süre bu ev boş kalmıştı. Neden bilinmez ama daha önce bu evde oturanlar hep sıkıntı içinde kalmışlar, bunun sebebini de açıklayamadıkları için, daire kapı numarasının 13 olması ve hatta apartmanın numarasının da 13 olmasına bağlamışlardı. Mahalle sakinlerine göre 13 numara uğursuz bir rakam ve çifte 13 çift uğursuzluk anlamına geliyordu. Hatta sırf bu sebeple apartmanın ve kapıların üzerinden numaralar sökülmüş ve bir daha da takılmamıştı. İnsanlardaki bu batıl inançlardan dolayı bu daireyi kimse uzun süre satın almamıştı. Bu sebeple de çok uygun bir fiyata bu eve sahip olabilmiştim. Evim güzeldi, çünkü evimin içinden çatı katına da bir boşluk yapılmış ve dolayısıyla tavan arası bana ait olmuştu. Aslında ben de tavan arasını sadece eski eşyaları koyduğum kiler olarak kullanıyordum.

O kadar çok yorulmuştum ki saatin kaç olduğunu unutup cep telefonundaki saate bakma ihtiyacı duyarak saate bakınca, saatin çoktan 01:30 olduğunu gördüm. Bu da yaklaşık 20 dakikadır merdivenlerde oyalandığım anlamına geliyordu. Bu çok anlamsızdı sonuçta 6. katta olsa 20 dakika da merdivenleri bitirememem imkânsızdı. Elimdeki eşyaları yere bıraktım ve bir müddet dinlendim, kaçıncı katta olduğumu hala bilemiyordum. Ama bu işte bir terslik olduğunu düşünmeye başladım. Ardından bir ses duydum, apartmanda aşağı katlardan birisinde bir hırıltı sesi geliyordu. Apartmanımıza bazen kediler girerdi, geceleri apartmana sığınan sokak kedileri oldukça sık rastladığımız bir durumdu. Fakat bu ses kesinlikle bir kedi hırıltısı  değildi daha büyük bir hayvanın hırıltısına benziyordu. Ender de olsa bazen sokak köpekleri de apartmanımıza girerdi. Soğukkanlılığımı muhafaza etmeye çalışarak muhtemelen bir sokak köpeğidir diye düşündüm.

Aşağıya doğru cep telefonun fenerini uzattım ne olduğunu görmek istiyordum merdiven arasındaki boşluk çok dar olduğundan aşağıda hiç bir şey gözükmüyordu. Bir şey göremeyeceği mi anlayınca tam feneri çekiyordum ki aşağıdan yukarıya doğru kafasını kaldırmış, merdiven boşluklarında bana bakan bir çift göz gördüm. Gözler kan kırmızısı şeklinde ve karanlığı yararcasına bana bakıyordu korku ile geri çekildim. Bir dairenin kapısına yapışmıştım ama o aşağıdaki şey hızla merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı. Bir yandan hırlıyor bir yandan da yukarı doğru koşturuyordu. Ne yapacağımı bilemez halde yukarı doğru koşmaya başladım. Evime bir an evvel ulaşmalı ve içeri girmeliydim. Nefes nefese kaldığım halde karanlıkta sürekli merdivenleri 3’er 5’er atlayarak yukarı koşuyordum. Adım atacak halim kalmadığı halde hala evime bir türlü çıkamamıştım. Mecburen biraz soluklanmak için durdum, telefonla etrafıma göz gezdirdim. Sonra hırıltının kesildiğini duyunca derin bir nefes alarak merdiven pervazlarına uzandım ve feneri tekrar aşağıya doğru uzattım. Hiçbir şey görmüyordum. Ardından tekrar bir hırıltı duydum ama bu sefer aşağıdan değil yukarıdan geliyordu bu ses. Korkuyla yukarıya kafamı çevirdim ve aynı gözleri bu sefer yukarıdaki merdiven boşluklarında bana bakarken gördüm. Hemen sırtımı dayandığım kapıya hızlıca vurmaya başladım. Maksadım komşulardan birisinin kapıyı açması ve kapıdan gelen ışıkla etrafımı daha rahat görebilmekti. Ancak kapıyı açan olmadı, hemen diğer taraftaki kapıya yöneldim. Bu seferde ona vurmaya başladım, birkaç defa vurduğumda ses gelmeyince bu sefer hırıltının yaklaştığını duyarak kapıyı adeta yıkarcasına daha hızlı vurmaya başladım. Maalesef bu kapıdan da ses çıkmıyor ve kapıyı açan olmuyordu. İki komşunun da evde olmaması çok zordu, hemen bir alt kata koşup oradaki komşulara sığınmayı düşündüm. Merdivenlerden hızlıca aşağıya doğru koşmaya başladım. Hırıltı yukarıdan hızlıca aşağıya doğru koşan bir şeyin olduğunu ve beni takip ettiğini bana gösteriyordu. İlk ulaştığım kapıya sesimi bir an evvel duyurmak için kırarcasına vurmaya başladım ama buradan da hiç ses çıkmıyordu. O zaman bağırmaya başladım, yardım eden yok mu diye ama apartmandan hiçbir ses çıkmıyordu. Son çare olarak aşağıya inip apartmanın dışına çıkmak olduğunu düşündüğümden hızla aşağıya doğru koşmaya başladım ama dengemi kaybettim ve merdivenlerden aşağıya yuvarlanma başladım. Cep telefonumu ve elimdeki malzemeleri düşürdüm. O kadar çok yuvarlanmıştım ki sanki bitmek bilmeyen bu merdivenlerde uçurumdan aşağı doğru yuvarlanıyordum. Acımayan yerim kalmamıştı. Perişan haldeydim ama bir türlü duramıyor, bir yerlere tutunamıyordum sonunda bir şekilde durdum. Durduğum anda elime gelen ilk şey garip bir şekilde yine cep telefonum oldu. Cep telefonumu elime aldım, kapanmış olan feneri tekrar açtım ve etrafıma bakmaya başladığımda karşımdaki kapının açıldığını gördüm. Kapıyı açan benim eşimdi beni yerde öylece yatar halde görünce ne oldu dedi heyecanla, bu gürültü senden mi geldi diye sordu, bana elini uzatırken. Ama bu imkânsızdı, çünkü ben aşağıya doğru düşüyordum ve bulunduğum kat şu anda apartmanın son katıydı. Hemen ayağa kalkıp içeri girdim ve kapıyı arkamdan hızla kapattım. Girişteki aynaya bakınca kendimden korktum. Çünkü saçlarım elektrik çarpmışçasına tamamen dikilmiş ve yüzümde bereler oluşmuştu. Eşimin bana korkuyla baktığını görünce, apartmanda köpekler var ve beni kovaladılar bende düştüm ve yuvarlandım dedim ama diğer yaşadıklarımı bir mantık çerçevesine sokamadığım için anlatamadım.

ZeNHaR

13’ün Uğursuzluğu I. Bölüm

13’ün Uğursuzluğu II. Bölüm

hikaye, hikaye oku, korku hikayesi, kısa korku hikayeleri, kısa hikayeler, korku öyküsü, korkunç hikaye, korkunç hikayeler, uğursuz, 13’ün Uğursuzluğu,

The post Korku Hikayesi “13’ün Uğursuzluğu” I. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/korku-hikayeleri/korku-hikayesi-13un-ugursuzlugu-i-bolum.html/feed 0
Genesis’ten Korkunç Bir Hikaye “Ateşten Gözler” https://hikayelerimizden.com/korku-hikayeleri/genesisten-korkunc-bir-hikaye-atesten-gozler.html https://hikayelerimizden.com/korku-hikayeleri/genesisten-korkunc-bir-hikaye-atesten-gozler.html#respond Sat, 05 Sep 2020 10:10:45 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7030 Genesis’ten Korkunç Bir Hikaye “Ateşten Gözler” Seçme Hikayeler Sitesinin Çok Sevilen Başarılı Yazarı GENESİS‘e ait olan Ateşten Gözler Adlı Hikayesini Sizlerle Paylaşıyoruz. Merhabalar. Bugüne kadar birçok açıklanamayan olay yaşadım ve bunların bazılarını bu platformda sizlerle paylaşıyorum. Daha önce burada “duvardaki varlık” başlıklı, yaklaşık 9 yaşlarında yaşadığım bir olayı sizlere anlatmıştım. Bu olayın üzerinden yaklaşık 5 yıl geçmişti […]

The post Genesis’ten Korkunç Bir Hikaye “Ateşten Gözler” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Genesis’ten Korkunç Bir Hikaye “Ateşten Gözler”

Seçme Hikayeler Sitesinin Çok Sevilen Başarılı Yazarı GENESİS‘e ait olan Ateşten Gözler Adlı Hikayesini Sizlerle Paylaşıyoruz.

Merhabalar. Bugüne kadar birçok açıklanamayan olay yaşadım ve bunların bazılarını bu platformda sizlerle paylaşıyorum. Daha önce burada “duvardaki varlık” başlıklı, yaklaşık 9 yaşlarında yaşadığım bir olayı sizlere anlatmıştım. Bu olayın üzerinden yaklaşık 5 yıl geçmişti ve şimdi anlatacağım olayı yaşandım.

“Duvardaki varlık” isimli hikayemi okuyan arkadaşlar bilirler; biz her yaz ailece dedemlerin köydeki evine gideriz, akrabalar orada toplanırlar. Ne kadar ürkütücü bir ev olduğunu daha önce anlatmıştım. Ben o zamanlar yaklaşık 14 yaşlarındaydım. O yaz yine köye, dedemlere gitmiştik. Gündüz kuzenlerimle birlikte dedeme bahçe işlerinde yardım ettik. Hava kararmaya yakın bahçedeki işleri bırakıp dedemlerin evine gittik. Çok yorulmuştuk. Zaten köyde yaşamış olanlar bilirler; köy yerinde insanlar genellikle akşam erken yatarlar. Bizimkiler de akşam saat 10 sıralarında uyumaya koyuldular. Ev kalabalık olduğu için benim yatağımı oturma odasındaki kanepeye serdiler ve gittiler. O odada sadece ben vardım. Biraz yatakta döndüm durdum, beni uyku tutmadı. Televizyonu açıtım, kanallarda izlemeye değer birşey yoktu, kapattım. Zaten sabah erken kalkıp tekrar bahçeye, çalışmaya gidecektik. Saat gece 11 falan olmuştu. Hiç uykum yoktu ama kendi kendime “uyumaya çalışayım” dedim ve yatağa uzandım. Yan yattım. Hala hiç uykum yoktu. Evden çıt çıkmıyordu. Belli ki artık herkes uyumuştu. Benim bulunduğum odanın kapısı nedense yarım açık vaziyette kalmıştı. Kapının diğer tarafında salon var. Tüm ışıklar kapalıydı. Sadece bahsettiğim salonu, gece lambası hafif aydınlatıyordu. Benim yüzüm o kapıya dönük, aralık kapıdan salona bakıyordum. Yaklaşık 5 dakika karşımdaki o aralık kapıdan salona boş boş baktım. Sonra birden salonda saniyelik olarak siyah bir hareketlilik gördüm. Kapının arkasından, sağdan sola doğru çok büyük bir hızla, büyük ve siyah bir cisim geçer gibi olmuştu. O kadar hızlıydı ki ne olduğunu gözüm seçememişti. Sadece karartısını görmüştüm. O an benim gözüme öyle görünmüş bir göz yanılması olabileceğini düşündüm ve çok umursamadım. Yine aynı şekilde uzanıp aynı yere bakıyordum. Fakat az önceki şeyden sonra daha dikkatli bakıyordum. Yaklaşık 10 saniye sonra yine kapının arkasından, bu sefer soldan sağa doğru yine aynı hızla aynı karartının geçtiğini gördüm. İşte o an salonda bir şeyin dolaştığını anladım. Hemen yataktan doğruldum ve oturarak bir sonraki geçişini izlemek için o aralık kapıdan salona baktım. Çok korkmuştum. Daha önce hiç bu kadar hızlı hareket eden birşey görmemiştim. Tüylerim diken diken olmuştu. Kapının arkasından tekrar ne zaman geçecek diye beklerken, yine yaklaşık 10 saniye sonra aynı cisim aynı hızla bu sefer kapıdan bulunduğum odadan içeri girip doğruca üzerime gelip bana çarptı. Kendimi sanki araba çarpmış gibi hissettim ve oturduğum yatağa sırt üstü düştüm. Çarpmanın etkisiyle vücudumun her yeri ağrıyordu. Göğüs kafesimde, kaburgalarımda daha şiddetli bir ağrı​ vardı. Bu ağrıdan dolayı zor nefes alabiliyordum. Sırt üstü düştükten sonra o siyah varlığın üzerimde olduğunu gördüm. Tıpkı siyah bir çarşaf gibiydi. Üzerimde dalgalanıyordu. Vücut hatları zar zor belli oluyordu. Büyük siyah bir kumaş gibiydi. İnsan başı büyüklüğünde bir başı vardı. Bir sisin arkasından görünen, bir çift ateş parçasına benzer, kırmızı gözelerini dikmiş, bana bakıyordu. Burnu, ağzı ve kulakları yoktu. Sadece kırmızı gözleri vardı. Ayaklarını da göremiyordum. Sadece kollara benzer iki tane uzuvu vardı. Ben kaçmaya çalıştım ama ağrılardan dolayı vücudumu zar zor hareket ettirebiliyordum. O esnada ellerini boynuma doladı. Parmakları yoktu. Sadece kollarının ucundaki uzantılardı el olarak kullandıkları. Benim boğazımı sıkınca benim nefesim tamamen kesildi. Artık hiç nefes alamıyordum. Bağırmaya çalışıyordum ama ancak zar zor kısık sesler çıkarabiliyordum. Boğazımı sıkarken başını bana doğru eğdi ve o kırmızı buğulu gözleriyle gözlerimin içine baktı. Ben kurtulmak için çırpınıyordum ve ellerimle bileklerini tutup boynumu ondan kurtarmaya çalışıyordum ama çok güçlüydü. Ona güç yetiremiyordum. Yaklaşık 10 saniye kadar öylece boğazımı sıktı ve ben nefes alamadım. O beni bu şekilde öldürene kadar bunun böylece devam edeceğini düşünürken birden aynı hızla geldiği yöne, kapıya doğru hareket etti ve salonda gözden kayboldu. Ben derin derin nefes almaya başladım. Vücudum ve boğazım hala ağrıyordu. Zar zor yataktan doğruldum ve oturdum bir süre. Sonra biraz kendime gelince kalkıp odanın ışığını yaktım, o aralık kapıyı kapattım. Televizyonu​ da açtım sırf odada birilerinin olduğu hissine kapılmak için. Sabaha kadar odada öylece oturdum. Sabah olayı kuzenlerime anlattım ama pek aldırış etmeden dinlediler. Halbuki bu olaydan 5 yıl önce evin alt katında duvarda yürüyen o varlığı birlikte görmüştük. Bu varlık o varlığa hiç benzemiyordu. Hem şekil bakımından hemde karakter bakımından çok farklıydılar. Bu varlık direkt olarak bana karşı saldırgan bir tutum sergilemişti. Daha sonraki yıllar içerisinde belirli aralıklarla başka olaylar yaşamaya devam ettim. Fırsat buldukça sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Şimdilik hoşçakalın.

YAZAR – GENESİS

The post Genesis’ten Korkunç Bir Hikaye “Ateşten Gözler” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/korku-hikayeleri/genesisten-korkunc-bir-hikaye-atesten-gozler.html/feed 0