Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/hikayelerimizden/public_html/wp-config.php:1) in /home/hikayelerimizden/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
sofi arşivleri - Hikaye Oku https://hikayelerimizden.com/tag/sofi Hikaye Çeşitleri Tue, 03 Oct 2023 07:04:45 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://hikayelerimizden.sirv.com/WP_hikayelerimizden.com/2020/06/c/r/n/cropped-hikayelerimizden.png?w=32&h=32&scale.option=fill&cw=32&ch=32&cx=center&cy=center sofi arşivleri - Hikaye Oku https://hikayelerimizden.com/tag/sofi 32 32 Hikaye Oku “Taziye” https://hikayelerimizden.com/sizden-gelen-hikayeler/hikaye-oku-taziye.html https://hikayelerimizden.com/sizden-gelen-hikayeler/hikaye-oku-taziye.html#respond Sun, 01 Oct 2023 18:34:00 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=9192 Hikaye Oku “Taziye” Mustafa Ünver Ateşli genç sofi “bu söz ne menem bir şey, hiçbir anlamı yok, öylesine kafadan sıkılmış, işkembeyi kübradan sallanmış bir laf, olsa olsa sadece bir aforizma,” dedi. Halbuki kendisi sabahtan beri yüksek sesle meşrebine ait onlarca aforizma savurup duruyordu ortalığa, sanki onların bir anlamları varmış gibi. Kaldı ki kendi meşrebine körlük […]

The post Hikaye Oku “Taziye” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Hikaye Oku “Taziye”

Mustafa Ünver

Ateşli genç sofi “bu söz ne menem bir şey, hiçbir anlamı yok, öylesine kafadan sıkılmış, işkembeyi kübradan sallanmış bir laf, olsa olsa sadece bir aforizma,” dedi. Halbuki kendisi sabahtan beri yüksek sesle meşrebine ait onlarca aforizma savurup duruyordu ortalığa, sanki onların bir anlamları varmış gibi. Kaldı ki kendi meşrebine körlük derecesinde fanatikçe taraftarlığı olmasaydı ve karşıdakini azıcık dinleyip anlamaya çalışsaydı, muhatabının söylediği aforizmanın saatlerdir kendisinin o tok sesiyle bangır bangır ortama salladığı bölük pörçük lafları desteklediğini bile görebilecekti. Ama fanatizm böyle bir hastalıktı zaten. Doğru sadece kendi grubundan çıkabilirdi, çıkmalıydı, çıkartılmalıydı. Sadece kendi söylediklerini ve söyleyeceklerini düşün, onları ifade et ve yücelt. Karşı taraftan gelecek her türlü sözü ve cevabı bırak dinleyip anlamaya çalışmayı hemen reddet, küçümse, değersizleştir ve alaya al. Söylediğine ve ağzını açtığına öyle pişman et ki muhatabını; meydan tamamen sana, pardon meşrebine kalsın. Böylece hep sen konuş, hep sen savur; ola ki bu sayede orada bulunanlardan birilerini etkilemiş olarak yapıya kazandırabilesin. Sonra asla hata kabul etme, hiç geri adım atma; hep ötekini suçla, hasım tespit etmeyi unutma. Aman dikkat, karşı takıma hiçbir şekilde puan kazandırma. İşte körlüğün tanımı.

Başka bir meşrebe ait aforizmayı hafifseyip alaya alması tamamen bu fanatik körlükten kaynaklanmıştı. Tartışma hakkı teslim, adaleti ihya etmenin semtinden bile geçmiyordu. Bir insanın kendine ait olan en saçma bir şeye altın muamelesi çekip başkasına ait değerli ve yüce bir şeye, eski ve küflü teneke parçası muamelesi çekebilmesi insanlık adına ne acı bir çelişkiydi. “Her parti ancak kendisine ait olanla sevinip ferahlar,” ayeti geldi aklına.

Muhatabın sahibine nispet ederek ifade ettiği “yok yok olursa, var olur,” aforizmasının aslında toy sofinin dediği gibi “öylesine kafadan sıkılmış,” bir söz olmadığını, aksine matematikteki “eksi ile eksiden artı çıkar,” şeklindeki kurala benzediğini, hatta aynı şeyi ifade ettiğini fark etti. Hem sonra bu söz Allah’ın varlığını ispat eden önemli bir ilke de barındırıyordu. Allah’ın varlığı mı, yoksa haşa yokluğu mu ispatlanmaya daha muhtaç bir tezdi? Başka bir deyişle varlığının mı, yoksa yokluğunun mu açık ve sağlam delilleri vardı? Bugüne kadar varlığına dair onlarca delil görmüş, duymuş, okumuş ve incelemişti. Ama yokluğuna dair ciddiye alınabilecek tek bir delil ne duymuş, ne görmüş, ne de okumuştu. Öyleyse yokluk yok olmuş, yerini bir olan Allah’ın varlığına bırakmıştı. Ortaya iki yoktan bir var çıkmıştı şu halde. Rusların dediği gibi “İnsan anasız babasız yaşar, Tanrı’sız yaşayamazdı” işte, mesele bu kadar açıktı. Fanatik taraftarlığı, meşrebine futbol takımı tutar gibi körü körüne bağlanması, böylesine değerli düşünceleri ıskalamasına neden olmuştu. Hayatta ne çok şey ıskalanıyordu zaten tam da bu körlükten.

Ortamın ilmi bir tartışmaya izin vermeyecek kadar kalabalık ve heterojen, üstelik de kısa oturulması gereken bir taziye meclisi olması tartışmanın içine dahil olmasına engel oldu. Çünkü taze ölü dua isterdi, ruhuna gürül gürül Kur’an’lar, Fatiha’lar okunmasını arzu ederdi; cenaze sahipleri de taziyecilerin “ne yapalım ki emir büyük yerden, Allah rahmet etsin, başınız sağ olsun,” diyerek omuzlarına samimice dokunulmasını beklerdi. İlmi bir tartışmaya, hele de atışmaya izin verecek bir cedel ortamı hiç mi hiç yoktu. Böyle bir ortam olsaydı bile “aptalın yanlışını düzeltme, senden nefret eder,” sözü gereği kendisine samimi olarak sorulmadıkça belki yine de konuşmazdı.

Gökten yıldız topladıklarını sanan zavallılar, yerde, etrafında oturdukları sofranın mahiyetini bilmeyecek kadar kaba ve softa kimselerdi işte. Onlar büyük haritayla meşguldüler zanlarınca. Yerdeki basit, adi ve değersiz varlıklar meşgul olunmaya değmezdi kendilerince. Halbuki hiçbir büyük harita küçük haritayı ihmal etmemeliydi. Küçüğü ve azı ihmal eden büyüğe ve çoğa hakkını veremez, aza şükretmeyen çoğa şükredemez, kuruşta adil davranmayan tomar tomar paralarda da adil davranamazdı. Yerdekini değerleyemeyen göktekini nasıl fark edebilecekti ki? İmkansızdı bu. Şairin “güneşi ceketinin iç cebinde kaybetmek,” dediği bu olsa gerekti.

“Genç katır sert yellenir,” misali heyecanlı toy sofi hâlâ sallamaya devam ediyor, sürekli konuşuyor ve bir türlü susmak bilmiyordu. İçinden kaç defa “lâ havle,” çekti, “hay sizin meşrep terbiyenizi seveyim,” diye mırıldandı defalarca kendi kendine ve daha fazla dayanamayıp ortamı usulca terk etti.

Mustafa Ünver

hikaye, hikaye oku, hikaye okuma, hikaye yaz, seçme hikayeler, hikaye arşivleri, düşündüren hikayeler, ibretlik hikayeler, yol gösteren hikayeler, hikaye arşivleri, kısa hikayeler, Mustafa Ünver hikayeleri kısa ve güzel hikayeler, taziye, sofi, aforizma,

The post Hikaye Oku “Taziye” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/sizden-gelen-hikayeler/hikaye-oku-taziye.html/feed 0
Çok Güzel Bir İbretlik Hikaye “Hastanın Nazı” https://hikayelerimizden.com/ibretlik-hikayeler/cok-guzel-bir-ibretlik-hikaye-hastanin-nazi.html https://hikayelerimizden.com/ibretlik-hikayeler/cok-guzel-bir-ibretlik-hikaye-hastanin-nazi.html#respond Wed, 11 Jan 2023 14:49:13 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=8966 Çok Güzel Bir İbretlik Hikaye “Hastanın Nazı” BİR GÜN, büyük sofilerden Mâruf Kerhî’ye bir misafir gelmişti. Bu zat ölmek üzere olan bir hastaydı. Başında saç kalmamış, yüzünün rengi uçmuş, kireç gibi bembeyaz olmuştu. Canı tenine bir kılla asılı gibiydi. Mâruf Kerhî, hastaya hemen bir yatak sermiş, onun istirahat etmesini sağlamış, fakat hasta bağırıp inlemeye başlamıştı. […]

The post Çok Güzel Bir İbretlik Hikaye “Hastanın Nazı” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Çok Güzel Bir İbretlik Hikaye “Hastanın Nazı”

BİR GÜN, büyük sofilerden Mâruf Kerhî’ye bir misafir gelmişti. Bu zat ölmek üzere olan bir hastaydı. Başında saç kalmamış, yüzünün rengi uçmuş, kireç gibi bembeyaz olmuştu. Canı tenine bir kılla asılı gibiydi.

Mâruf Kerhî, hastaya hemen bir yatak sermiş, onun istirahat etmesini sağlamış, fakat hasta bağırıp inlemeye başlamıştı.

Feryadından, gece sabaha kadar ne kendisi uyumuş, ne de ev halkından kimseyi uyutmuştu. Sert tabiatlı, huysuz bir adamdı. Kendi ölmüyor, lâkin sarf ettiği acı sözlerle başkalarını öldürüyordu.

Feryadından, inleyip sızlamasından, vakitli vakitsiz yatıp kalkmasından evdekiler de bıkıp usandılar ve çareyi selâmlıktan çekip gitmekte buldular. Evde Mâruf Kerhî ve ondan başka kimse kalmadı.

Mâruf geceleri ona hizmet ediyor, arzularını yerine getirmeye çalışıyor, bu yüzden yatamıyordu. İnsan uykusuz bir şekilde nereye kadar dayanabilir? Nihayet uyku, bir gece Mâruf’un başına iyice hücum etti. Fakat gözlerini kapar kapamaz, hasta misafir inliyor, saçma sapan söyleniyor, ona hakaretler yağdırıyordu.

“Lanet olsun, şu pis sofilere! Bunların her işi riya, her halleri gösteriş. Temiz giyinmelerine bakmayın, bunların yürekleri pistir; inançları, ahlâkları bozuktur! Sofuluk satarak adam kandırıyorlar. İşte bu adam da her zaman uyuyor. Karnını doyurup güzelce yatan bir adam, gözlerini yummamış zavallı hastanın halinden ne anlar?” diye avaz avaz bağırıyordu.

Özetle bu hasta adam, bir an uyudu diye, Mâruf’a olmayacak hakaretler etti, söylemediği söz bırakmadı.

Fakat Kerhî, âlicenap davranıyor, bu sözleri duymazlıktan geliyordu.

Hastanın bu çirkin sözlerini haremdeki kadınlar bile duymuştu. Evin hanımı, Mâruf’a usulca şöyle dedi:

“Hasta adamın sana neler dediğini duydun, artık onu burada tutmamalısın! Ona söyle, bundan sonra başının çaresine baksın, buraya ağırlık olmasın, ölecekse de başka yerde ölsün. İyilik adamına yapılır, kötüye iyilik yaramaz. Alçağın başına yastık koymamalıdır, onların başı taş üstünde gerek!” Mâruf Kerhî’nin karısı coşmuştu. Yağıp gürlüyordu:

“Ey güzel insan, kötülere iyilik etme. Çorak yere ağaç dikenler cahillerdir. Ben sana, ‘İnsanlara iyilik etme,’ değil, ‘İyiliği nankörlere zayi etme’ diyorum. Kaba, bayağı, görgüsüz kimselere yumuşaklık gösterilmez. Hakkı tanıyan bir köpek, şükretmeyen insandan ahlâkça daha iyidir. Adi kimseye karlı su verip de koruma. Eğer korudunsa sevabını buz üstüne
yaz! Ben, şu hasta kadar münasebetsiz ve nankör insan görmedim. Böylesine merhamet edilmez!”

Evin hanımı böyle ağır sözler söyleyince temiz kalpli şeyhin gönlü daraldı. Karısına şöyle öğüt verdi:

“Hanım, sen bunları söylememiş ol! Git, yatağında rahatça uyu! Onun sözleri seni üzmesin. Onun, sana çirkin görünen sözleri, benim kulağıma güzel geliyor. Asıl hüner, böyle kimselerin simlerine katlanmaktır. Görüyorsunuz ki, her an acı içindedir, bir an olsun uyuyamıyor. Kendini kuvvetli ve sıhhatli görüyorsan, şükre vesile olmak üzere, hastaların sıkıntısına katlan!”

Eğer sen cansız bir kalıptan ibaretsen, şüphe yok ki kendinle beraber adın da ölür. Fakat kerem sahibi olursan, iyi bir isimle anılırsın. Kerh’te nice kabirler var. Fakat Maruf’un kabrinden başkası maruf değildir! Büyüklüğe kapılan kimse kibirli olur. Bilmez ki, büyüklük tevazu ve yumuşak olmadadır!

* * *

Bostan ve Gülistan – Şeyh Sâdi Şirâzî

Bostan ve Gülistan, Şeyh Sâdi Şirâzî, hikaye, dini hikaye, ibretlik, ibretlik hikaye, ibretlik hikayeler, dini hikayeler, Mâruf Kerhî, sofi, öykü, ibretlik öykü, ders veren dini hikayeler,

The post Çok Güzel Bir İbretlik Hikaye “Hastanın Nazı” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/ibretlik-hikayeler/cok-guzel-bir-ibretlik-hikaye-hastanin-nazi.html/feed 0