Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/hikayelerimizden/public_html/wp-config.php:1) in /home/hikayelerimizden/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
Dilenci arşivleri - Hikaye Oku https://hikayelerimizden.com/tag/dilenci Hikaye Çeşitleri Sat, 08 Aug 2020 11:27:03 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://hikayelerimizden.sirv.com/WP_hikayelerimizden.com/2020/06/c/r/n/cropped-hikayelerimizden.png?w=32&h=32&scale.option=fill&cw=32&ch=32&cx=center&cy=center Dilenci arşivleri - Hikaye Oku https://hikayelerimizden.com/tag/dilenci 32 32 Hikayeler Oku: “HAK YOLUN YOLCULARI” https://hikayelerimizden.com/dini-hikayeler/hikayeler-oku-hak-yolun-yolculari.html https://hikayelerimizden.com/dini-hikayeler/hikayeler-oku-hak-yolun-yolculari.html#respond Sat, 08 Aug 2020 11:27:03 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=6879 Hikayeler Oku: “HAK YOLUN YOLCULARI” Hikaye: Aç gözlü bir dilenci, mübarek bir zattan ısrarla para istedi. O zatın o gün için ona verecek herhangi bir şeyi yoktu. Kemeri de, cebi de bomboştu. Halbuki, eğer parası olsaydı, onun yüzüne altın saçacak kadar cömert biriydi. O çirkin huylu dilenci, o mübarek zattan bir şey koparamayınca, suratını asarak […]

The post Hikayeler Oku: “HAK YOLUN YOLCULARI” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Hikayeler Oku: “HAK YOLUN YOLCULARI”

Hikaye: Aç gözlü bir dilenci, mübarek bir zattan ısrarla para istedi. O zatın o gün için ona verecek herhangi bir şeyi yoktu. Kemeri de, cebi de bomboştu. Halbuki, eğer parası olsaydı, onun yüzüne altın saçacak kadar cömert biriydi.

O çirkin huylu dilenci, o mübarek zattan bir şey koparamayınca, suratını asarak yanından uzaklaştı. Bir yandan da söyleniyordu. Çarşıya geldiğinde ise, yüksek sesle bağırıp, gönül dostu adama hakaret ve iftiralar yağdırmaya başladı.

“Bu dervişler, bu Allah dostu görünen adamlar, sessiz akreplere benzerler, ucuz elbiseler giymiş yırtıcı kaplanlar gibidirler. Kedi gibi sessiz ve hürmetkar bir vaziyette diz üstü oturur, her şeye katlanmış, boyun eğmiş gibi görünürlerse de, bir av görünce köpek gibi atılırlar. Bunlar hilekârlık dükkanını mescitlere açmışlardır, çünkü evlerinde daha az av düşer. Kervanların yolunu eşkiya keser, halkın elbisesini bunlar soyarlar.”

Dilencinin hakaretleri bitmek bilmiyor, uzadıkça uzuyordu. Esnaf dükkanlarının önüne çıkmış, bu âdi adamın sözlerini nefretle dinliyordu.

“Aklı karalı paçavraları birbirlerine dikerek, kırk yamalı elbiselerle sermaye topluyorlar, evleri altın hazinelerine dönmüştür! Bunlar dünyayı dolaşan harman çingenesidirler. Sahtekârlar, buğday gösterip arpa satarlar! Sen onların ibadet ederken halsiz ve ihtiyar göründüklerine bakma! Cezbeye sıra geldi mi çevikleşir, birdenbire delikanlı olurlar. Sıra raksa geldi mi ayağa kalkar, namazı ise oturarak kılarlar. Bu kadar sararıp solmuş, bu kadar zayıflamış görünmelerine rağmen, oburlukta Musa’nın asâsına benzerler. Ne bulurlarsa yutarlar!”

Dilenci, müşterisinin çoğaldığını gördükçe hakaretlerinin dozunu artırıyordu:

“Bunlar ne günahtan sakınırlar, ne da âlimdirler! Dünyaları karşılığında dinlerini satmaktan çekinmezler. Kaplan postu gibi kırk yamalı hırkalar giyseler de, karılarının elbiseleri Habeş kumaşından yapılmıştır. Sünnet namına iki şey bilirler. Birisi kuşluk vakti uyumak, öbürü de sahur yemeği yemek. Karınlarını boğazlarına kadar tıka basa doldurup, yetmiş renkli dilenci torbalarına benzerler!”

Ayıp arayanın gözleri hüneri görmez.

Yüzsüz adamın, başkasının şerefinden endişesi olur mu?

Onun bu saçmalarını işiten esnaftan biri, doğruca Efendi Hazretlerine koştu. Onun sözlerini büyük bir heyecanla anlattı. Aslında iyi bir iş de yapmadı.

Kötünün biri, beni arkamdan çekiştirmiş olsa, o söz söylenmiş, bitmiş, geçip gitmiştir. Onun sözünü bana taşıyan kimse, söyleyenden daha büyük bir kötülük yapmış sayılır.

Biri ok atıyor, ama attığı ok yere düşüyor; bu benim vücudumu incitmez, bana azap vermez. Fakat o oku sen alır, getirir de böğrüme saplarsan, oku sen atmış olursun!

Söylenenler kendisine anlatılınca, o güzel tabiatlı gönül adamı bu sözleri gülerek karşıladı:

“Dilencinin söyledikleri önemli değil. Bundan daha kötülerini söylemişse onları da anlat. Zira o adamın benim kötülüğüm üzerine anlattıkları çok noksandır, benim bildiklerimin yüzde biridir.

“O adam, söylediklerini tahminde bulunarak söylemiştir. Oysa ki ben, o kötülüklerin nefsimde var olduğunu kesinlikle bilmekteyim. O benimle daha yeni tanıştı, benim yetmiş senelik ayıbını nasıl bilebilir?

“Benim ayıp ve kusurlarımı, Allah müstesna, benden daha iyi kimse bilemez. “Bu adam ne kadar iyi niyet sahibi biriymiş ki, benim ayıplarımı ancak bu kadar sanmıştır. Kıyamet gününde, eğer benim günahlarıma şahit olacak olursa, Cehennemden korkmam.”

* * *

Hak yolunun erleri, belâ okuna nişangâh oldukları için bulundukları makamlara varmışlardır.

Veliler, edepsizlerin kahrına sabır gösteren insanlardır. O makama yükselmek istiyorsan, bırak halk seni insafsızca eleştirsin.

Ey benim hata ve kusurlarımı araştıran kimse, bana gel, benden sor. Onun tamamını gösteren listeyi sana ancak ben verebilirim!

* * *

Bostan ve Gülistan Hikayeler

The post Hikayeler Oku: “HAK YOLUN YOLCULARI” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/dini-hikayeler/hikayeler-oku-hak-yolun-yolculari.html/feed 0
Bilgelik Hikayelerinden; “Dilenci Kim?” https://hikayelerimizden.com/bilgelik-hikayeleri/bilgelik-hikayelerinden-dilenci-kim.html https://hikayelerimizden.com/bilgelik-hikayeleri/bilgelik-hikayelerinden-dilenci-kim.html#respond Wed, 19 Sep 2018 11:55:45 +0000 http://hikayelerimizden.com/?p=665 Bilgelik Hikayelerinden; “Dilenci Kim?” Hikaye Oku; Saltanatının sınırları geniş diyarlara uzanan bir hükümdardı. Kibrinin ve gururun  ise sınırı yoktu. Elinden gelse bütün dünyayı eline geçirmek ve mülküne dahil etmek istiyordu. Sürekli “daha, daha” diyordu. Hiç kimse ondan bir gün olsun “yeterli” veya “Buna da şukur” sözünü duymamıştı. Yeme-içmede, eğlenmede, hakarette, haksızlıkta hep dünden bir adım ileriye gidiyordu. […]

The post Bilgelik Hikayelerinden; “Dilenci Kim?” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Bilgelik Hikayelerinden; “Dilenci Kim?”

Hikaye Oku; Saltanatının sınırları geniş diyarlara uzanan bir hükümdardı. Kibrinin ve gururun  ise sınırı yoktu. Elinden gelse bütün dünyayı eline geçirmek ve mülküne dahil etmek istiyordu. Sürekli “daha, daha” diyordu. Hiç kimse ondan bir gün olsun “yeterli” veya “Buna da şukur” sözünü duymamıştı. Yeme-içmede, eğlenmede, hakarette, haksızlıkta hep dünden bir adım ileriye gidiyordu. Öyle bencildi ki, iyilik yaparken bile başkalarına ne kadar cömert olduğunu sergilemek isterdi.

işte bu hükümdar, bir gün sarayının önündeki bahçede yürüyüşe çıkmış gezinirken, yanına başı önüne eğik, elinde dilenci kabı taşıyan bir adam yaklaştı. Muhafızlar, dilencinin hükümdarın yanına sokulmasını engellediler. Hükümdar, adamlarına o ana dek hiç konuşmayan dilenciyi bırakmalarını emretti.

“Ne istiyorsun?” diye büyüklenerek sordu hükümdar. Adamın onun yanına dilenmek için geldiği besbelliydi, ama o bu soruyu yine de sordu, çünkü karşısındakinin kendisine yalvarmasını istiyordu. Bu hep böyle olurdu. Fakirler, dilenciler bir şeyler ister, o onlara fazlasıyla ihsanda bulunur, adamlar binbir teşekkürle ve minnetle yanından ayrılırken o “Var mı benim gibi cömert?” dercesine sağına soluna bakınır ve etrafındaki yağcıların övgü dolu sözlerini kendinden geçerek dinlerdi. Ama bu defa öyle olmadı!

Dilenci güldü ve başını kaldırıp hükümdarın gözlerinin içine bakarak şöyle dedi:

“Sultan hazretleri yoksa benim arzumu yerine getirebileceklerini mi sanıyorlar?” Böylesine küstahça bir söz karşısında önce ne yapacağını bilemedi hükümdar. İstese oracıkta dilencinin kafasını vurdurabilir ya da onu zindanlarda çürütebilirdi. Ama, bu dilenci kendisine meydan okumaya kalkmıştı ve bu söz ne kadar ağırına giderse gitsin, ona dersini başka bir şekilde vermeliydi. Evet, kararını vermişti:

Onu cömertliğiyle ezecekti.

“Elbette ki senin arzunu yerine getirebilirim ey dilenci! Ne olduğunu söyle yeter.”

“Çok basit,” dedi dilenci ve dilenirken kullandığı kabı uzattı:

“Bu kabı birşeyle doldurmanı istiyorum.”

Bu kadar basit bir isteği duyunca rahatlayan hükümdar kahkahalarla güldü:

“Bundan kolay ne var?”

Yanındaki vezirlerden birisine dönüp emretti:

“Bu adamın kabını parayla doldurun.”

Vezir saraya gitti, dönüşte getirdiği büyükçe bir kese altını dilencinin kabına boşalttı. Normalde kabı doldurup taşması gereken altınlar kaba dökülür dökülmez yok oldu ve dilencinin kabı biraz önceki gibi bomboş kaldı. Hükümdar ve etrafındakiler gördüklerine inanamadılar. Dilencinin hiç de öyle büyücü bir görünümü yoktu, ama yine de ondan ürkmeye başladılar. Hükümdar, adamlarını daha fazla altın getirmeleri için saraya yolladı. Ancak, her gelen kesedeki altınlar aynı akıbete uğradı. Dilencinin kabına boşalır boşalmaz, uçup gittiler. Bu kap sanki karadelik gibi altınları yutuyordu. Önce saraydakiler, sonra da olup biteni duyan şehir ahalisi toplandı etraflarına.

Ne kadar altın ve gümüş boşaltırsa boşaltsın, hükümdar dilencinin küçücük kabını dolduramıyordu. Şanı, şöhreti, itibarı elden gitmek üzereydi. Ama o “Bütün hazinemi gözden çıkarırım da bu dilenci parçasına mağlup olmam” diye homurdanıyordu.

Gerçekten de, altınlar, gümüşler, elmaslar, yakutlar… hazinesinde ne varsa dilencinin kabına boşaltıldı. Ama sonuç değişmiyordu: Dilencinin uzattığı kap bomboştu. Saatler geçiyor, insanlar hayret ve şaşkınlıkla hükümdarın hazinesinin avuç avuç kabın içinde eriyişini seyrediyordu.

En sonunda, hükümdar dilencinin ayaklarına kapıldı ve mağlubiyetini ilan etti: “Sen kazandın, ama gitmeden önce bana tek bir şey söyle. Bu kabın sırrı nedir?” Hırsıyla, kibriyle ün salan koca hükümdar, sıradan bir dilencinin önünde böyle yalvarıyordu. Gerçekte, bir dilenci değildi karşısındaki. Ona ders vermek için gönderilen dilenci görünüşündeki bir melekti. Melek “Bu kap” dedi, “insan hırsından yapılmıştır ve hiçbir şey onu dolduramaz. Hırsına mağlup olan insan, ister senin gibi sultan olsun ister köylü, kabı hiç dolmayan dilenciye benzer. Dünyanın en güzel sarayları, dünyanın en güzel atları, dünyanın en büyük hazineleri onu doyurmaz. Hatta dünyayı da yutsa tok olmaz. Elinde kabı, dilenir durur.”

İlham Öyküleri

The post Bilgelik Hikayelerinden; “Dilenci Kim?” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/bilgelik-hikayeleri/bilgelik-hikayelerinden-dilenci-kim.html/feed 0