Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/hikayelerimizden/public_html/wp-config.php:1) in /home/hikayelerimizden/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
hikaye ödevin hikaye ödevi, anonim hikaye örnekleri, hikaye örnekleri, en g https://hikayelerimizden.com/tag/hikaye-odevi Hikaye Çeşitleri Tue, 13 Apr 2021 14:57:31 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://hikayelerimizden.sirv.com/WP_hikayelerimizden.com/2020/06/c/r/n/cropped-hikayelerimizden.png?w=32&h=32&scale.option=fill&cw=32&ch=32&cx=center&cy=center hikaye ödevin hikaye ödevi, anonim hikaye örnekleri, hikaye örnekleri, en g https://hikayelerimizden.com/tag/hikaye-odevi 32 32 Mitolojik Hikayeler “KALAMOS ve KARPOS” https://hikayelerimizden.com/mitolojik-hikayeler/mitolojik-hikayeler-kalamos-ve-karpos.html https://hikayelerimizden.com/mitolojik-hikayeler/mitolojik-hikayeler-kalamos-ve-karpos.html#respond Tue, 13 Apr 2021 14:57:31 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7956 Mitolojik Hikayeler “KALAMOS ve KARPOS” (Kamış ve Karpuz) Mitolojik Hikayeler; Kalamos, Menderes Nehir Tanrısı’nın Oğlu’dur. Zephyros’un oğlu Karpos’la çok iyi arkadaş idiler. Günlerden sıcak bir yazm günü, iki genç Menderes Nehiri’nde yüzüp, şakalaşıyorlardı. Birden bir yüzme yarışına girdiler. Öyle bir inat yarış oldu ki, saatlerce yüzmelerine karşın yenişemediler. Ama birden, Karpos bitkin düştü ve boğuldu. […]

The post Mitolojik Hikayeler “KALAMOS ve KARPOS” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Mitolojik Hikayeler “KALAMOS ve KARPOS”

(Kamış ve Karpuz)

Mitolojik Hikayeler; Kalamos, Menderes Nehir Tanrısı’nın Oğlu’dur. Zephyros’un oğlu Karpos’la çok iyi arkadaş idiler. Günlerden sıcak bir yazm günü, iki genç Menderes Nehiri’nde yüzüp, şakalaşıyorlardı. Birden bir yüzme yarışına girdiler. Öyle bir inat yarış oldu ki, saatlerce yüzmelerine karşın yenişemediler. Ama birden, Karpos bitkin düştü ve boğuldu. Arkadaşının ölümüne inanamayan ve çok üzülen Kalamos, saatlerce arkadaşının başında bekledi, ağladı, gözyaşı döktü. Yapacak bir şey yoktu. Mitolojik Hikayeler

Kalamos, yemeden içmeden kesildi. Hayatın bir anlamı kalmamıştı. Acısından eridi bir çöpe döndü. Sonunda Tanrılar bu iki gence acıdılar. Kalamos, nehir kenarındaki kamış oldu. Karpos ise; hepimizin çok sevdiği bir yaz meyvesi olan karpuza dönüştü. Mitolojik Hikayeler

Mitolojik Hikayeler

Mitolojik Hikayeler, hikaye, mitoloji, hikaye oku, mitoloji hikayeleri, Mitolojik öyküler, Antik hikayeler, Antik öyküler, kısa hikayeler, hikaye ödevi, Kamış ve Karpuz, Menderes Nehir Tanrısı, Menderes Nehri,

The post Mitolojik Hikayeler “KALAMOS ve KARPOS” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/mitolojik-hikayeler/mitolojik-hikayeler-kalamos-ve-karpos.html/feed 0
Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 6. Bölüm https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-6-bolum.html https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-6-bolum.html#respond Tue, 09 Mar 2021 14:32:02 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7855 Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 6. Bölüm “Birinci Sınıftaki  Öğretmenim”  27 Ekim, Perşembe Birinci sınıftaki öğretmenim sözünü tuttu ve bugün bizi görmeye geldi. Biz de annemle birlikte fakir bir kadına yardım götürmek için evden çıkmak  üzereydik. Bir yıldır hiç uğramamıştı. Geldiğine çok  sevindik doğrusu… Hikaye Ufak tefek, çıtı pıtı bir kadındır. Kendisine hiç yakışmayan, yeşil kadife […]

The post Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 6. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 6. Bölüm

“Birinci Sınıftaki  Öğretmenim” 

27 Ekim, Perşembe

Birinci sınıftaki öğretmenim sözünü tuttu ve bugün bizi görmeye geldi. Biz de annemle birlikte fakir bir kadına yardım götürmek için evden çıkmak  üzereydik. Bir yıldır hiç uğramamıştı. Geldiğine çok  sevindik doğrusu… Hikaye

Ufak tefek, çıtı pıtı bir kadındır. Kendisine hiç yakışmayan, yeşil kadife kenarlı şapkasıyla gezer, zevksiz bir şekilde giyinir. Artık birer birer ak düşmeye başlayan saçlarına da pek özen göstermez. Sabah kalktığında eliyle şöyle bir düzeltir, o kadar. Üstüne üstlük, sağlığına da pek dikkat etmiyor galiba… Yüzünü biraz daha sararmış gördüm bugün. Öksürüğü de  sürekli hale gelmiş. Öykü

Annem üzülmüştü: Hikaye

“Sağlığınıza yeteri kadar dikkat etmiyorsunuz.” dedi.

Öğretmenimin neşeli yüzünde hüzünlü bir gülümseme belirdi:

“Aman, ne önemi var canım!” diye geçiştirdi. Hikaye

Derslerinizde kendinizi çok yoruyorsunuz. ” diye ekledi annem. “Öğrencilerinizle kendinizden daha fazla ilgileniyorsunuz.” Öykü

Evet, annem haklıydı. Sınıfta öğretmenimizin sesi  çok yüksek çıkardı. Öğrencilerin dikkati dağılmasın
diye hiç susmaz ve bir dakika bile oturmazdı. Dersleri çok hareketli geçerdi.  Hikaye

Bize geleceğinden emindim. Çünkü eski öğrencilerini hiç unutmaz. Hepsinin oturdukları evleri bilir. Sınav zamanları iyi not almamız için bizimle tek tek ilgilenir, derslerimizi kontrol ederdi.

Şimdi liseye, üniversiteye giden eski öğrencileri hala onun ziyaretine gelirler. Bugün de eski öğrencileri ile bir resim sergisine gitmiş ve oradan koşup bize gelmişti . Her hafta perşembe günü öğrencilerini böyle kültürel faaliyetlere götürürdü. Konferanslar, paneller, tiyatrolar, müzeler ve daha neler neler… Öğrencilerinin geniş bir kültüre sahip, ahlaklı insanlar olmasını isterdi.

Zavallı öğretmenim! Ne kadar yıpranmış, ne kadar  zayıflamış! Hikaye

işte yine yerinde duramadı. Onbeş yirmi dakika oturup, aceleyle kalktı . Yapması gereken önemli işleri olduğunu söyledi. Öğrencilerinden biri kızamık çıkarmış, onu ziyarete gidecekmiş.

Giderken dönüp bana baktı : “Pekala Enrico, eski öğretmenini hala seviyor musun?” dedi.

“Evet öğretmenim” dedim. “Sizi çok seviyorum.”

Bunu duyunca sevindi sanki. Yüzü güldü, gözleri parladı. Yanaklarımı öptükten sonra elini sallayarak kapıya yöneldi. Dışarı çıkarken, “Hoşçakal Enrico, beni unutma! ” diye seslendi. Çocuk Hikayeleri

Güle güle benim sevgili öğretmenim! Sizi asla unutmayacağım. Büyüdüğüm zaman da sizi hatırlayacağım ve ziyaretinize geleceğim. Ne zaman bir okulun yanından geçsem sizi hatırlayacağım. Sizin yanınızda geçen o güzel iki yılımı hatırlayacağım. Sizden ne kadar çok şey öğrendim ben o sınıfta. Ne kadar yorgun olsanız da öğrencilerinize birşeyler öğretmek için nasıl sabırla ders anlattığınızı hatırlayacağım. Bize bakarken gözlerinizin nasıl sevgiyle parladığını hatırlayacağım. Derslerimizde başarılı olunca bizimle birlikte sevindiğinizi, başımıza birşey geldiğinde bizimle birlikte üzüldüğünüzü hiç unutmayacağım sevgili öğretmenim!

Edmondo de Amicis

HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİ

1 2 3 4 6

Çocuk hikayeleri, hikaye, hikaye oku, hikayeler, eğitici hikayeler, masal, öykü, çocuklar içi öykü, çocuk hikaye kitabı, hikaye kitabı, hikaye arşivi, hikaye sitesi, hikaye ödevi, kısa hikaye, en güzel hikaye, sevilen hikayeler, çocuklara uygun hikayeler, düşündüren hikayeler,

The post Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 6. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-6-bolum.html/feed 0
Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 5. Bölüm https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-5-bolum.html https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-5-bolum.html#respond Sun, 28 Feb 2021 14:22:02 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7817 Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 5. Bölüm “Güzel Bir Davranış” 26 Ekim, Çarşamba Bu sabah Garrone’yi biraz daha iyi anladık. Okulun kapısından içeri girdiğimde, geçen yılki öğretmenimle karşılaştım. O beni lafa tutunca, sınıfa girmekte biraz geciktim. Koşarak yukarı çıktım. Sınıfın kapısını açık görünce rahatladım. Mösyö Perboni henüz gelmemişti. İçeri girip yerime oturdum. Hikaye Arka tarafta üç-dört […]

The post Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 5. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 5. Bölüm

“Güzel Bir Davranış”

26 Ekim, Çarşamba

Bu sabah Garrone’yi biraz daha iyi anladık. Okulun kapısından içeri girdiğimde, geçen yılki öğretmenimle karşılaştım. O beni lafa tutunca, sınıfa girmekte biraz geciktim. Koşarak yukarı çıktım. Sınıfın kapısını açık görünce rahatladım. Mösyö Perboni henüz gelmemişti. İçeri girip yerime oturdum. Hikaye

Arka tarafta üç-dört çocuğun bir kolu sakat olan zavallı Crossi’yi rahatsız ettiklerini gördüm. Sırtına cetvelle vuruyorlar, başına kestane kabukları atıyorlar, “sakat maymun” diyerek alay ediyorlardı. Birisi de onun taklidini yaparak aklınca diğerlerini güldürüyordu. Çocuk Hikayeleri 

Kızıl saçlı zavallı Crossi ise sırasında sesizce oturuyor, kendini rahat bırakmaları için yalvaran gözlerle bakıyordu. Çocukların verdiği rahatsızlık gittikçe artıyordu. Crossi öfkelenmeye başlamıştı. Yüzü kıpkırmızı kesildi ve öfkeden titremeye başladı. Bu kötü oyuna Franti de katıldı ve elinde sepet taşıyormuş gibi yaparak zavallı çocuğun annesini taklit etmeye başladı. Kadıncağız herhalde hasta olacak ki , Crossi ‘yi almaya gelmiyordu. Franti’nin yaptığı taklide bütün sınıf gülmeye başladı.

Çok sinirlenen Crossi, kendini kaybederek elindeki kalemi Franti’ye doğru fırlattı. Franti onu görüp kapıya doğru kaçtı . Tam o sırada öğretmenimiz sınıfın kapısından içeri girdi ve Crossi’nin fırlattığı kalem onun göğsüne isabet etti.

Öğrencilerin hepsi sessizce yerlerine oturdu. Herkes korkmuştu. Mösyö Perboni masasına gitti ve öfkeli bir şekilde sordu:

“Kalemi kim attı öyle? .. ” Çocuk hikayeleri

Sınıftan çıt çıkmıyordu. Mösyö Perboni bu kez daha sert bir ifade ile konuştu:

“Kim attı o kalemi?!.”

Crossi’ye acıdığı için Garrone hemen ayağa kalktı ve “Ben attım efendim.” dedi.

Öğretmen hepimizin yüzüne tek tek-baktı . “Hayır, senin atttığını sanmıyorum.” dedi . Sonra sesini biraz yumuşattı:

“Kim attıysa doğru söylesin. Cezalandırmayacağım.”

Bunu duyunca Crossi ayağa kalktı ve ağlamaklı bir sesle: Çocuk hikayeleri

“Ben attım öğretmenim!” dedi. ” Fakat benimle alay ettiler, beni kızdırdılar. Ben de bir anda öfkelenip kalemi fırlattım. O sırada siz içeri girdiniz.

Mösyö Perboni, Crossi’nin anlattıklarını dinleyince sinirlendi.

“Peki, sen oturabilirsin.” dedi. Sonra sınıfa döndü:

“Arkadaşınıza bunu yapanlar kimler, onlar ayağa kalksın!” Çocuk hikayeleri

Dört çocuk, başları önlerinde ayağa kalktılar. Hiçbirinden ses çıkmıyordu. Öğretmenimiz onlara bakarak konuşmaya başladı:

” Size hiçbir zararı dokunmayan bu arkadaşınızla alay ettiniz. Kendini savunamayan bu zavallı çocuğun üzerine hücum ettiniz. Böyle davranmakla insanlığınızı zedelediniz. Yaptığınız çok kötü ve utanılacak bir davranıştır! “

Mösyö Perboni sustuğunda, sınıfta büyük bir sessizlik vardı. Sanki herkes nefes alıp vermekten bile çekiniyordu. Öğretmenimiz bir süre sınıfta hiç konuşmadan dolaştı. Sonra tekrar dört yaramaz öğrenciye döndü: Çocuk hikayeleri

“Şimdi oturun, sizi affediyorum. Arkadaşlarınızın önünde azarlanmak sizin için yeterli bir ceza olmuştur.” dedi. “Ancaak … ” diye devam etti. ” Benim affetmem önemli değil, bakalım arkadaşınız sizi affedecek mi? Hepiniz arkadaşınızdan özür dileyin bakalım. Belki o da sizi affeder. “

Hepsi teker teker Crossi’den özür dilediler ve bir daha asla böyle davranmayacaklarına söz verdiler.
Crossi çok sevinmişti:

“Tabii ki affettim, biz arkadaşız!” dedi gülümseyerek … Çocuk hikayeleri

Edmondo de Amicis

HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİ

1 2 3 4 5

Çocuk hikayeleri, hikaye, hikaye oku, hikayeler, eğitici hikayeler, masal, öykü, çocuklar içi öykü, çocuk hikaye kitabı, hikaye kitabı, hikaye arşivi, hikaye sitesi, hikaye ödevi, kısa hikaye, en güzel hikaye, sevilen hikayeler, çocuklara uygun hikayeler, düşündüren hikayeler,

The post Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 5. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-5-bolum.html/feed 0
Franz Kafka Hikayeleri https://hikayelerimizden.com/klasikler/franz-kafka-hikayeleri.html https://hikayelerimizden.com/klasikler/franz-kafka-hikayeleri.html#respond Wed, 24 Feb 2021 14:59:20 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7802 Franz Kafka Hikayeleri “Küçük Bir Kadın” O küçük bir kadındır; doğuştan ince yapılıdır, sımsıkı giyinir; ahşap rengine benzeyen sarımsı gri tonlarda bir kumaştan yapılmış hep aynı kıyafet içinde görürüm onu. Elbise yine aynı renkteki püsküller veya düğme benzeri saçaklarla süslüdür; asla şapka takmaz, donuk sarı saçları yumuşacıktır ve gevşek bağlamasına rağmen dağınık değildir. Sımsıkı giyinmesine […]

The post Franz Kafka Hikayeleri appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Franz Kafka Hikayeleri

“Küçük Bir Kadın”

O küçük bir kadındır; doğuştan ince yapılıdır, sımsıkı giyinir; ahşap rengine benzeyen sarımsı gri tonlarda bir kumaştan yapılmış hep aynı kıyafet içinde görürüm onu. Elbise yine aynı renkteki püsküller veya düğme benzeri saçaklarla süslüdür; asla şapka takmaz, donuk sarı saçları yumuşacıktır ve gevşek bağlamasına rağmen dağınık değildir. Sımsıkı giyinmesine karşın, vücudu oldukça esnektir, ellerini kalçalarında tutmayı çok sever ve bedeninin üst kısmını, insanı hayrete düşüren bir çeviklikle ve tek bir hareketle yana döndürür. Ellerinin bende bıraktığı izlenimi sadece, parmaklarının birbirlerinden böylesine kesin çizgilerle yarıldığı bir eli hayatımda hiç görmediğimi söyleyerek anlatabilirim. Yine de ellerinde anatomik bir gariplik yoktur, son derece normaldirler. Hikaye

Bu küçük kadın benimleyken çok mutsuzdur, benimle ilgili daima itiraz edeceği bir şeyler bulunur, tarafımdan sürekli haksızlığa uğradığını düşünür, her adımım onu kızdırmaya yeterlidir; eğer hayatı, olabilecek en küçük parçalara bölmek ve her parçayı ayrı ayrı değerlendirmek mümkün olsaydı, hiç şüphesiz hayatımın her parçası onu sinir edebilirdi. Onu neden bu kadar kızdırdığımı her zaman merek etmişimdir; benimle ilgili her şey onun güzellik ve adalet duygusuyla, alışkanlıklarıyla, gelenekleriyle, umutlarıyla çelişiyor olabilirdi; böyle karşıt özelliklerin varlığı aşikardı, fakat bu, neden onun böylesine acı çekmesine yol açıyordu ki? Aramızda, benim yüzümden acı çekmesine neden olabilecek herhangi bir ilişki yoktu. Keşke benim tamamen bir yabancı olduğuma hükmetseydi ki zaten her şeye rağmen öyleyim ve böyle bir karar karşısında yapabilecek hiçbir şeyim yok –keşke varlığımı unutsaydı, ki buna onu ne zorladım ne de zorlardım- böylece tüm acıları açıkça yok olurdu. Bu noktada, kendi durumumu daha doğrusu onun davranışlarının beni rahatsız ettiği gerçeğini hiç hesaba katmıyorum, onun acısıyla karşılaştırıldığında bu rahatsızlığın devede kulak kaldığının farkında olduğum için buna aldırmıyorum. Bunun bir aşk acısı olmadığının da tamamen farkındayım; özellikle benimle ilgili karşı çıktığı her şey başarımı engelleyebilecek nitelikte olmadığına göre, bunun kişisel gelişimimle hiçbir ilgisi olamaz. Fakat benim başarım onun umurunda bile değil, onu ilgilendiren kesinlikle kendi çıkarları, yani, benim yüzümden çektiği işkencenin intikamını almak ve geleceğini tehdit eden ben kaynaklı bir işkenceyi önlemek. Bir keresinde ona bu sürekli can sıkıntısını sona erdirecek mümkün olan en iyi yolu göstermeye çalıştım, ama bu öyle bir öfke patlamasına neden oldu ki bir daha asla tekrarlamaya kalkmayacağım.

Bu kadın benim için bir yabancı ve aramızda var olan tek ilişki onda yarattığım, daha doğrusu öyle olmasını sağladığı öfke olmasına rağmen belli bir sorumluluğu taşıyor olduğum söylenebilir. Bu öfke yüzünden fiziksel olarak da acı çektiği belli ve bu benim için bir kayıtsızlık konusu olamaz. Ara sıra –son zamanlarda sıklıkla- sabahları solgun göründüğünde, uyku uyumadan baş ağrılarıyla cebelleştiğine ve neredeyse hiç çalışamaz durumda olduğuna dair bazı haberler alıyorum. Akrabaları kadın hakkında oldukça endişeli. Durumuna neyin sebep olabileceğini bulmak için orada burada kapsamlı incelemeler yapıyorlar, fakat şu ana kadar herhangi bir şey elde etmiş değiller. Sadece ben biliyorum; sebep, eski ve daima taze olan öfke. Elbette, akrabalarının endişelerini paylaşmıyorum; o güçlü ve dayanıklıdır. Bu kadar öfkeli olabilme becerisini gösterebilen biri mutlaka bu öfkenin sonuçlarıyla da baş edebilme becerisini gösterebilir; hatta –kısmen de olsa- sırf, bütün dünyanın benden şüphe etmesini sağlamak için kendisini acı çekerken gösteriyor olmasından bile kuşkulanıyorum. Varlığımın ona ne kadar acı verdiğini açıkça ifade etmekten gurur duyuyor; ama benden dolayı diğerlerinden yardım istemeyi alçaltıcı bir şey olarak görecektir; benimle olan tek meşguliyeti içindeki tiksinti duygusundan, o sonsuz tiksintiden kaynaklanıyor; bu uygunsuz meseleyi herkesin ortasında gündeme getirmek eminim ki, onun utancına utanç eklerdi. Yine de bu meselenin ona yaptığı sürekli baskı yüzünden konu hakkında tamamen sessiz kalabilmeyi de pek başaramıyor. Ve böylece kadınsı kurnazlığını kullanarak bir orta yol arıyor; sessizlik içinde gizli bir acının işaretlerini vererek meseleyi dışardan izleyenlere sunuyor. Belki de, onların tüm bakışları bir kere bana doğru çevrildi mi, ben merkezli genel bir öfke oluşacağını ve durumun yaratacağı güç mekanizması sayesinde izleyenlerin beni, kendi kişisel nefretinin yapabileceğinden –ki diğerine oranla zayıf kalıyor- daha çabuk ve güçlü bir şekilde mahkum edeceğini umuyor; sonra geri çekilip rahat bir nefes alacak ve bana sırtını dönecek. Fakat eğer umduğu buysa, kendini kandırıyor. En güçlü büyüteçlerle beni inceleseler bile, bana dair hiçbir hata bulamayacaklar. Onun düşündüğü kadar işe yaramaz biri değilim ben. Amacım kendimle övünmek falan değil, hele ki bu konuyla ilgili hiç değil; buna rağmen özellikle işe yaramaz biri olduğum düşünülüyorsa, bunun zıddı olarak görünmeye de asla çabalamazdım. Sadece ona, onun o bembeyaz parlayan gözlerine böyle görünüyorum; kimseyi buna ikna edemeyecek.

Peki bu mesele hakkında içim tamamen rahat olabilir mi? Hayır, kesinlikle hayır, çünkü eğer tavırlarımın onu hasta ettiği anlaşılırsa (onunla ilgili haberleri taşıma konusunda oldukça dikkatli olan birkaç muhafızı durumu kavramak üzereler ya da en azından öyle gibi görünüyorlar) bütün dünya üzerime gelecek ve bana, adam gibi davranmayarak neden kadına acı çektirdiğimi, onu mezara sürüklemek gibi bir planım mı olduğunu, ne zaman mantıklı davranmaya başlayacağımı ve basit toplum kurallarını benimseyip bu işe ne zaman son vereceğimi soracaklardır –eğer bir dünya insan bana bu soruları soracak olursa bunları cevaplamak benim için zor olurdu. Kadındaki  hastalık belirtilerini ciddiye almadığımı kabulmü etmem gerekiyordu? Dolayısıyla, kendimi bu utançtan kurtarmak adına, son derece kaba bir üslupla suçu diğerlerinin üzerine atarak hoş olmayan bir izlenim mi yaratmam gerekiyordu? Ve gerçekten hasta olduğuna inansaydım bile, kendisi benim için tamamen bir yabancı ve aramızda var olan tek ilişki, bütünüyle onun tarafından yaratılan ve sürdürülen bir ilişki olduğu için ona karşı en ufak bir sempati duymadığımı açıkça söyleyebilir miydim? Bana inanmazlardı demek istemiyorum; aslında insanlar bana ne inanırlar ne inanmazlardı; inancın tartışıldığı bir noktaya asla gelemezlerdi; hasta ve zayıf bir kadınla ilgili cevabımı basit bir şekilde kayda geçerlerdi ve benim bundan herhangi bir çıkarım olamazdı. Böyle durumlarda akla gelebilecek bir aşk ilişkisinin varlığından kuşkulanmalarını önlemek için vereceğim her cevapla onların inatçı yetersizliğiyle karşı karşıya kalacaktım. Kaldı ki, böyle bir ilişkinin var olmadığı son derece açık, olsaydı bile, bunun benden kaynaklanması daha muhtemeldi. Kararlılığındaki güç ve çıkarsamalarındaki azimden dolayı küçük kadına hayran olabilirdim, eğer bu erdemler sürekli beni cezalandırmasaydı. Her şeye rağmen, onun tarafından gelen dostça bir ilişkiye dair hiçbir belirti yok; bu tutumunda oldukça sadık ve samimi; tek umudum da bu; fakat böyle bir ilişkinin varlığına inanmalarını sağlamak, onun savaş planına her ne kadar uygun düşecek olsa da, kendisini, hiçbir şey yapamayacağı bu aşamaya getirecek kadar kaybetmezdi. Ne olursa olsun, bu tarz meseleler söz konusu olduğu zaman tamamen aptallaşan izleyiciler, kendi fikirlerinde ısrarcı olacak ve daima aleyhimde karar vereceklerdi. Hikaye Hikaye Hikaye Hikaye Hikaye Hikaye

Bu nedenle bana kalan tek seçenek –diğerleri  tam zamanında olaya müdahale etmeden öncekadının öfkesini tamamen yok etmeden –ki bu asla düşünülemez- en azından belli bir dereceye  kadar hafifletecek ölçüde kendimi değiştirmektir. Aslında, bulunduğum durumdan, kendimi değiştirmeyi istemeyecek kadar memnun muydum? Dolayısıyla kendimdeki belli değişikliklerin sorumluluğunu taşımak mümkün olacak mıydı? Acaba bunu onların gerekliliklerine ikna olduğum için değil de, sırf bir kadını yatıştırmak söz konusu olduğu için mi yapıyordum? Bu soruları, fırsat buldukça kendime sordum. Ve bütün samimiyetimle kendimi değiştirmeyi denedim, bunun için büyük bir özen ve gayret gösterdim, hatta bana yakıştı bile, neredeyse zevk alıyordum; bireysel değişiklikler açıkça görülebiliyordu, kadının dikkatini çekmek için artı bir çaba harcamaya gerek yoktu, daha ben ona belli etmeden her şeyi önceden anladı, hatta dışavurum şeklimden niyetimin ne olduğunu anladı. Fakat bu başarı bana bahşedilmedi. Her şeye rağmen bu nasıl olabilirdi? Şimdi anlıyorum; benimle ilgili tatminsizliği daha derinlerde yatıyor; ben ortadan kalksam bile hiçbir şey bunu yok edemez. İntihar haberimi aldığında öfke krizleri sınır tanımazdı. Ne olursa olsun, bu zeki kadının, suçsuzluğumu ve ne kadar iyi niyetle yaklaşırsam yaklaşayım, isteklerini karşılamadaki yetersizliğimi ve kendi çabalarının umutsuzluğunu benim kadar iyi kavrayamıyor olduğunu asla düşünemem. Elbette anlıyor, fakat savaşçı bir mizaca sahip olduğu için mücadele tutkusu ona bunu unutturuyor. Buna uygun olarak, talihsiz mizacım gereği –ki bu bana öylece bahşedildiği için- başka türlü davranamam. Tamamen kontrolden çıkmış birinin kulağına yumuşak bir uyarı fısıldamak istiyorum: bu şekilde bir uzlaşmaya varılamayacağı çok açık. Daima, sabahın ilk saatlerinin verdiği mutlulukla evden çıkacağım ve benim yüzümden çılgına dönmüş yüzünü göreceğim: öfkeden büzülmüş dudaklarını, sınava tabii tutan fakat sınavdan önce sonucu bilen ve hiçbir ayrıntıyı kaçırmayan –ne kadar kısa olduğu hiç önemli değil- o bakışını, kız gibi yanaklarında taşıdığı o acı gülümsemesini, yakınan gözlerle gökyüzünü süzüşünü, kendine cesaret vermek için ellerini kalçalarına koyuşunu, kızgınlığın verdiği solgunluk ve titremeyi göreceğim.

Geçenlerde, bunun ne zaman olduğunu büyük bir şaşkınlıkla fark ettiğimde, geçerken uğradığım iyi bir dostuma mesele hakkında ilk defa bir şeyler söyledim; aslında benim için son derece önemsiz bir şeymiş gibi göstererek hadiseyi basitçe birkaç kelimeyle aktardım. Yine de ona tüm gerçeği anlatmadım. Dostum anlattıklarıma önem verip, kendi açısından bir de olayı allandırıp pullandırması ve dikkatinin başka yöne çekilmesini reddederek bu konu üzerinde durması çok tuhaftı. Daha garibiyse, bana bir süreliğine uzaklaşmamı tavsiye ederek işin tam can alıcı kısmında meselenin önemini azaltmış olmasıydı. Hiçbir tavsiye bu kadar anlayışsız olamazdı; olaylar son derece açık, biraz daha yakından bakan herhangi biri her şeyi anlayabilirdi, fakat gidişimin bütün meseleyi, ya da en azından en önemli kısmını halledebilmesi bu kadar basit değil. Aksine buradan ayrılmaktan kaçınmalıyım; eğer uymam gereken herhangi bir plan varsa, bu meseleyi, dış dünyayı henüz içine almamış olan ve meseleyi kendi dar sınırları içinde tutacak bir plan olması gerekiyor, yani, sessiz olup neredeysem orada kalmalı, meselenin, dikkat çekebilecek büyük değişikliklere neden olmasını engellemeli ve aynı zamanda bundan kimseye bahsetmemeliydim. Tüm bunlar tehlikeli bir sır olmasından değil, sadece önemsiz, kişisel bir mesele olmasından kaynaklanıyor. Bu şekilde, katlanılması daha kolay ve öyle de kalması gerekiyor. Bu noktada dostumun fikirleri pek de
faydasız sayılmaz; belki bana hiçbir şey öğretmediler ama kendi fikrimin sağlamlaşmasına neden oldular. Hikaye

Daha derinlemesine düşünüldüğünde, meselenin zaman içinde geçirdiği değişim özlü bir değişim değil, sadece benim bakış açımın gelişmesidir. Meselenin özüne doğru yaklaşırken bu bakış açısı daha sakin ve eril bir hal alıyor. Diğer taraftan –hafif de olsa benimle kalmayı başaran- süregelen sarsıntılar bana belli bir sinirlilik hali yüklüyorlar. Hikaye

Var olduğuna inandığım meseleye gelince, bu konu hakkında gittikçe daha da sakinleşiyorum, çünkü bazen yakında bir karar verilecekmiş gibi görünse de, aslında bunun herhangi bir karara bağlanmayacağının farkındayım; insan kararlarla birlikte ortaya çıkan tempoyu fazlasıyla abartmaya eğilimlidir, özellikle gençken. Küçük yargıcım, beni görmüş olmaktan kaynaklanan bir güçsüzlükle ayakta durabilmek için bir eliyle iskemlenin arkasını tutarken diğer elini de korsesine sokarak iskemlesinin yanlarına doğru yığılıp da, öfke ve umutsuzluk gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladığı zamanlarda, daima kararın kapıda olduğunu, ve her an hesaba çekilmek üzere çağrılacağımı düşünürdüm. Fakat herhangi bir karar çıkmaz ve hesaba çekilmek üzere çağrılmazdım; kadınlar sık sık kendilerini zayıf hissederler, bir dünya insanın, ortaya çıkan her sorunla tek tek ilgilenebilecek kadar vakti yoktur. Hikaye

Peki bu kadar yıl boyunca neler olupbitti? Bazen güçlü, bazen zayıf bir biçimde kendilerini tekrarlayan, böylece sadece sayılarını artıran olaylar dışında hiçbir şey. Etrafta, eğer fırsat bulurlarsa müdahale etmeye meraklı insanlar da var. Fakat asla buna fırsat bulamayacaklar. Şimdiye kadar güvendikleri tek şey sezgileri ve sezgilerin onları fazlasıyla oyalamaya yeterli olacağı doğru, fakat diğerleri için hiçbir şey bilemem. Aslında işler daima bu şekilde yürür; köşede bekleyen insanlar hep vardır. Havayı solumaktan başka hiçbir şey yapmayan bu insanlar yakınlıklarını hep akıllıca bir nedenle, tercihen akraba oluşlarıyla açıkladılar. Her zaman izliyorlar ve burunları her zaman bu sezginin kokusunu alırdı, fakat tüm bunların sonunda hala orada öylece duruyorlar. Eskiye oranla tek fark gün geçtikçe onların daha da farkına varmam ve yüzleri arasında ayırım yapabiliyor olmamdır; daha önce farklı yerlerden yavaş yavaş geleceklerine, meselenin boyutlarının büyümeye devam edeceğine ve bunun tek başına, karar için yeterli olacağına inanırdım. Sanırım bugün şundan emin olabilirim; tüm bunlar baştan beri vardı ve aslında kararın yaklaşmasıyla pek bir alakaları yoktu. Ya kararın kendisi? Onu neden böylesine bir isimle adlandırıyorum ki? Eğer dışarıdan seyredenlerin bu meseleyle ilgileneceği –ki daima tekrarlayacağım gibi böyle bir yeteneğe sahip değiller- bir zaman gelirse –kesinlikle yarın ya da ondan sonraki gün değil ve muhtemelen asla- yargılanma sürecinden sağ salim kurtulamayacağımı biliyorum, fakat bu insanlar, kendilerine yabancı olmadığımı, hem güvenilen hem de başkalarına güvenen biri olarak, uzun zamandır onların gözü önünde yaşadığımı hesaba katacaklar, dolayısıyla sahneye sonradan çıkmış olan bu acılı küçük kadının, -bu arada benden başka biri epeydir onu dulavratotu olarak görüp sessiz sedasız çizmelerinin altında eziyor olabilirdi, etrafımdakilerin uzun zaman önce kendi saygıdeğer guruplarına katıp, bana layık gördükleri seviyeye en kötü durumda bile sadece çirkin bir karalama ekleyeceğini kesinlikle düşüneceklerdir. Şu anki durum bu ve pek bir rahatsızlık hissetmiyorum. Hikaye

Yılar geçtikçe hafif bir rahatsızlık duymamın, meselenin gerçek anlamıyla hiçbir alakası yok; var olan öfkenin yetersizliğini bilsek bile, kim olursa olsun mutlak bir sıkıntı kaynağı olmak katlanılması imkansız bir şeydir; insan rahatsız olur, yalnız fiziksel anlamda bir sezgiyle oluşacaklarına asla inanmadığı yargıları beklemeye başlar. Yine de, bir bakıma, bu sadece ileri yaşlarda oluşan bir olaydır; tatsız ayrıntılar gençliğin sonsuz güç pınarında kaybolurlar; eğer insan, henüz genç bir çocukken etrafa biraz şüpheli gözlerle bakıyorsa, bu onun yüzüne vurulmaz, farkına bile varılmaz, hatta kendisi bile fark etmez; ileri yaşlara kadar hayatta kalan şeyler kalıntılardır, hepsi gereklidir, hiçbiri yinelenmeyecektir, her biri dikkatle gözden geçirilir ve geçkin bir adamın şüpheyle bakan gözleri, bariz bir şekilde şüpheyle bakıyordur; bunu görmek çok zor değildir. Fakat bu gerçek ve somut bir kötüye gidiş değildir. Hikaye

Bu yüzden, hangi gözle bakarsam bakayım gerçek olan şu ki; -bu fikre tamamen katılıyorum- bu küçük sorunu, elimle hafifçe örtmeye devam ettiğim sürece, kadın ne kadar öfkeye boğulsa da, hayatımı diğerleri tarafından rahatsız edilmeden şimdiye kadar olduğu gibi özgürce sürdüreceğim. Hikaye

Franz Kafka

Franz Kafka Hikayeleri, Hikaye, hikaye oku, hikaye yaz, dünya klasikleri, Franz Kafka, seçme hikayeler, hikaye arşivi, okul için hikaye, kısa hikaye,

The post Franz Kafka Hikayeleri appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/klasikler/franz-kafka-hikayeleri.html/feed 0
Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 4. Bölüm https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-4-bolum.html https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-4-bolum.html#respond Sun, 21 Feb 2021 17:45:23 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7793 Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 4. Bölüm “Arkadaşlarım” 25 Ekim, Salı Sınıfta en çok sevdiğim arkadaşım Garrone’dir. içimizde en büyük olan odur; sanırım ondört yaşında var. Kocaman bir kafası, geniş omuzları var. Sürekl i tebessüm eden güleryüzlü çehresine bakınca onun ne kadar iyi bir çocuk olduğu hemen anlaşılır. Geçen yıldan tanıdığım birçok arkadaşlarım var demiştim. Sevdiğim […]

The post Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 4. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 4. Bölüm

“Arkadaşlarım”

25 Ekim, Salı

Sınıfta en çok sevdiğim arkadaşım Garrone’dir. içimizde en büyük olan odur; sanırım ondört yaşında var. Kocaman bir kafası, geniş omuzları var. Sürekl i tebessüm eden güleryüzlü çehresine bakınca onun ne kadar iyi bir çocuk olduğu hemen anlaşılır.

Geçen yıldan tanıdığım birçok arkadaşlarım var demiştim. Sevdiğim arkadaşlarımdan biri de Coretti’dir. Çünkü o her zaman hayatından memnundur. Sırtından hiç çıkarmadığı yün gömleği ve keçeden yapılmış şapkasıyla tanınır. Gençliğinde iyi bir asker olan odun tüccarı babasının üç kez madalya aldığını anlatır durur. Bir de küçük Nelli var. Çok nazik ve ince ruhludur ama sırtı biraz kambur gibidir.

Bir de iyi giyinen arkadaşım Votini var. Süslü kadife elbisesini herkese gösterir. Önümdeki sırada oturan Küçük Duvarcı’yı da söylemeden geçemem. Babasının mesleği duvarcılık olduğu için ona böyle diyoruz. Elma gibi yuvarlak bir yüzü ve yassı bir burnu var. Tavşan gibi burnunu oynatır. Bütün çocuklar eğlenmek için onun yanına giderler. O da burnunu oynatıp çocukları güldürür. Şapkasını bir top gibi yaparak cebinde taşır. Küçük Duvarcı’nın yanında, karga gibi bir burnu ve minicik gözleri olan uzun boylu Graffi oturur. Kalem ve kibrit kutusu biriktirmeyi sever. Kopya çekmekte üstüne yoktur. Türlü türlü kopya usülleri bilir.

Carla Nobis ise gururlu ve kibar bir çocuktur. Herkesle arkadaşlık yapmaz. Çok sevdiğim iki arkadaşımın ortasında oturuyor. Bunlardan birisi, çilingirin oğludur. Dizlerine kadar gelen eski bir ceket giyer. Daima korkak ve ürkektir. Yüzündeki ağlamaklı ifadeye bakarsanız, onu hep hasta sanırsınız. Diğeri de, kolu hep askıda gezen kızıl saçlı arkadaşımdır; onun babası seyyar satıcıdır.

Sol taraftaki komşum da dikkate değerdir. Boynu omuzlarına gömülmüş, ufak tefek ve tıknaz olan bu arkadaşımın adı Stardi’dir. Daima homurdanır ve hiç kimseye birşey söylemez. Fazla zeki bir öğrenci olmasa da derslerde çok dikkatlidir. Büyük bir ciddiyetle gözlerini öğretmene diker ve hiç kıpırdamadan dersi dinler. Öğretmen ders anlatırken ona birşey söylerseniz sizi hiç dinlemez. Konuşmakta ısrar ederseniz ayağıyla bir tekme atar, yine dönüp bir kelime konuşmaz.

Onun yanında sert bakışlı, asık suratlı Franti oturur. Başka bir okuldan kovulup buraya gelmiş. Anlayacağınız yaramaz bir çocuktur.

Bunlardan başka, tüylü şapkalarıyla gezen ve hep aynı elbiseler giyen iki kardeş daha var. ikisinin herşeyi birbirine çok benzer.

Hepsinden nazik ve zeki olan hiç şüphesiz Derossi ‘dir. Onun bu yıl da sınıf birincisi olacağına inanıyorum. Öğretmenlerimiz de onun başarısını takdir ederler. Derslerde herşeyi önce ona sorarlar.

Bunların içinde en sevdiğim arkadaşım, çilingirin oğlu kederli Prekossi’dir. Babasının bazen onu dövdüğünü söylüyorlar. Zavallı çocuk çok çekingendir. Birisine birşey soracağı zaman veya yanlışlıkla birine çarptığı zaman hemen “Afedersiniz” diye söze başlar.

Fakat yine de büyük Garrone hepsinin içinde en iyisidir.

Edmondo de Amicis

HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİ

1 2 3

Çocuk hikayeleri, hikaye, hikaye oku, hikayeler, eğitici hikayeler, çocuk hikaye kitabı, hikaye kitabı, hikaye arşivi, hikaye sitesi, hikaye ödevi, kısa hikaye, en güzel hikaye, sevilen hikayeler, çocuklara uygun hikayeler,

The post Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 4. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-4-bolum.html/feed 0
Mitolojik Hikayeler; “Fakir Miletli ve Zeus” https://hikayelerimizden.com/mitolojik-hikayeler/mitolojik-hikayeler-fakir-miletli-ve-zeus.html https://hikayelerimizden.com/mitolojik-hikayeler/mitolojik-hikayeler-fakir-miletli-ve-zeus.html#respond Wed, 17 Feb 2021 14:18:12 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7784 Mitolojik Hikayeler; “Fakir Miletli ve Zeus” Mitolojik Hikayeler: Günün birinde fakir bir Miletli ile Gök tanrısı Zeus, Milet agorasında bir konu üzerinde tartışıyorlarmış. Her ikisi de söylediğinin doğru olduğu iddiasında. Hiç biri de pesetmiyor geri çekilmiyormuş. Esasında bir ölümlü ile bir tanrın ın hele, hele bir baş tanrının tartışması görülmüş duyulmuş değilmiş, fakat Milet Kenti, […]

The post Mitolojik Hikayeler; “Fakir Miletli ve Zeus” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Mitolojik Hikayeler; “Fakir Miletli ve Zeus”

Mitolojik Hikayeler: Günün birinde fakir bir Miletli ile Gök tanrısı Zeus, Milet agorasında bir konu üzerinde tartışıyorlarmış. Her ikisi de söylediğinin doğru olduğu iddiasında. Hiç biri de pesetmiyor geri çekilmiyormuş. Esasında bir ölümlü ile bir tanrın ın hele, hele bir baş tanrının tartışması görülmüş duyulmuş değilmiş, fakat Milet Kenti, “filozoflar kenti”, özgür düşüncenin başladığı, pozitif bilimlerin temellerinin atıldığı bir kent idi. İnsanlar doğa olaylarını sorguluyorlardı. Bu nedenle böyle bir tartışmayı yadırgamamak gerekir.

Tartışma uzadıkça uzamış. Bizim baldırı çıplak M iletli’nin umurunda değil, baş tanrı kızacak diye. Az zam an sonra, gök gürültüsü gibi bir sesle Zeus, Miletli’ye “Bana bak ! kafamı kızdırma, şimdi seni yıldırımımla yakar kül ederim.“ demiş. Bizimkisi hiç istifini bozmamış. Omuzlarını kaldırıp indirmiş, sonra da elini şöyle bir sallayıp, “Ey koca Zeus, bu öfkenle haksızlığını çok güzel kanıtlamış oldun. Şimdi iddiayı kaybettin hadi yoluna!“ deyivermiş.

Mitolojik Hikayeler

Mitolojik Hikayeler, hikaye, mitoloji, hikaye oku, zeus, gök tanrısı, mitoloji hikayeler, Mitolojik öyküler, Antik hikayeler, Antik öyküler, kısa hikayeler, hikaye ödevi,

The post Mitolojik Hikayeler; “Fakir Miletli ve Zeus” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/mitolojik-hikayeler/mitolojik-hikayeler-fakir-miletli-ve-zeus.html/feed 0
Nasrettin Hoca Fıkraları: “Fidan” https://hikayelerimizden.com/nasrettin-hoca/nasrettin-hoca-fikralari-fidan.html https://hikayelerimizden.com/nasrettin-hoca/nasrettin-hoca-fikralari-fidan.html#respond Wed, 17 Feb 2021 11:59:26 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7780 Nasrettin Hoca Fıkraları: “Fidan” Nasrettin Hoca bir gün evinin bahçesine birkaç fidan diker. Fakat diktiği fidanları akşam söker. Ertesi sabah aynı fidanları yeniden bahçeye diker. Fidanları akşam tekrar söker. Hoca’nın yaptıklarını gören komşuları dayanamayıp yanına gelirler. – Hocam, bakıyoruz; fidanları sabahları dikiyor, akşamları da söküyorsun. Bu nasıl iş, bir türlü akıl erdiremedik. – Ah, hiç […]

The post Nasrettin Hoca Fıkraları: “Fidan” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Nasrettin Hoca Fıkraları: “Fidan”

Nasrettin Hoca bir gün evinin bahçesine birkaç fidan diker. Fakat diktiği fidanları akşam söker. Ertesi sabah aynı fidanları yeniden bahçeye diker. Fidanları akşam tekrar söker. Hoca’nın yaptıklarını gören komşuları dayanamayıp yanına gelirler.

– Hocam, bakıyoruz; fidanları sabahları dikiyor, akşamları da söküyorsun. Bu nasıl iş, bir türlü akıl erdiremedik.

– Ah, hiç sormayın komşular…

Baksanıza ortalık hırsızlardan geçilmiyor. Ne olur ne olmaz, insanın malı hep gözünün önünde olmalı!

Nasrettin Hoca Fıkraları

Nasrettin Hoca, Nasrettin Hoca Hikayeleri, Nasrettin Hoca Fıkraları, hikaye, hikaye okuma, eğlenceli hikayeler, hikaye arşivleri, hikaye ödevi, hikaye siteleri,

The post Nasrettin Hoca Fıkraları: “Fidan” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/nasrettin-hoca/nasrettin-hoca-fikralari-fidan.html/feed 0
Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 3. Bölüm https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-3-bolum.html https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-3-bolum.html#respond Sat, 13 Feb 2021 11:45:01 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7767 Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 3. Bölüm “Bir Felaket” 21 Ekim, Cuma Bu yıl bir felaketle başladı. Bu sabah okula babamla birlikte gidiyorduk. Mösyö Perboni’nin söylediklerini babama anlatırken, okulun kapısının önünde büyük bir kalabalık olduğunu farkettik. Babam, “Mutlaka kötü bir olay var!” dedi heyecanlı bir sesle. Okulun kapısından içeri güçlükle girdik. Büyük salon öğretmenlerin sınıflarına sokamadıkları […]

The post Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 3. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 3. Bölüm

“Bir Felaket”

21 Ekim, Cuma

Bu yıl bir felaketle başladı. Bu sabah okula babamla birlikte gidiyorduk. Mösyö Perboni’nin söylediklerini babama anlatırken, okulun kapısının önünde büyük bir kalabalık olduğunu farkettik.

Babam, “Mutlaka kötü bir olay var!” dedi heyecanlı bir sesle. Okulun kapısından içeri güçlükle girdik.
Büyük salon öğretmenlerin sınıflarına sokamadıkları çocuklarla doluydu. Öğrenci velileri de salonu doldurmuş, henüz okula alışamayan çocuklarıyla uğraşıyorlardı. Bütün gözler müdürün kapısına dikilmişti. Kimilerinin dudaklarından “Zavallı çocuk!…  Zavallı Robetti! .. ” fısıltıları duyuluyordu.

Kalabalığın içinde okul müdürümüzün saçsız başı hemen belli oluyordu. Bu sırada kapıdan içeri iyi giyimli bir beyefendi girdi. ” işte doktor!” diye mırıltılar yükselti kalabalığın arasından. Babam bir öğretmenin yanına yaklaştı.

“Afedersiniz, ne olduğunu öğrenebilir miyim?” diye sordu.

“Arabanın tekerleği ayağının üzerinden geçmiş.” dedi öğretmen.

Bu talihsiz kazaya uğrayan, ikinci sınıftan bir öğrenciydi. Dora Grassa sokağından okula doğru gelirken, annesinin elinden kurtulup yola çıkan bir çocuğu otobüsün önünden kurtarmıştı. Bu kahraman çocuk maalesef kendisini kurtaramamış, ayağı otobüsün tekerleği altında kalmıştı.

Biz çocuğun başına gelenleri dinlerken, bir kadın çılgın halde kalabalığı yararak büyük salona girdi. Robetti’nin annesi olduğu anlaşılıyordu. Kurtarılan çocuğun annesi olduğunu daha sonra öğrendiğim bir başka kadın, hıçkırarak onun boynuna sarıldı. ikisi birlikte müdürün odasına girdiler. Arkadan Madam Robetti’nin feryatları işitiliyordu: “Julio’cuğum, yavrum! ..”

Biraz sonra parmaklığın önünde bir ambulans durdu. Müdür Bey, yaralı çocuğu kollarında taşıyarak dışarı çıktı. Zavallı çocuğun yüzü sapsarıydı. Gözleri yarı kapalıydı, başını müdürün omzuna dayamıştı. Onu görünce herkes sustu. Bayan Robetti’nin boğuk hıçkırıklarından başka birşey işitilmiyordu. Müdür salonda biraz bekledi ve herkese göstermek istiyormuş gibi çocuğu kaldırdı.

Öğretmenlerin, anne-babaların ve öğrencilerin oluşturduğu kalabalıktan, “Aferin Robetti! .. Kahraman çocuk!..” sözleri yükseliyordu. Bazı öğretmenler, yanından geçerken başını okşayıp yanaklarını öpüyorlardı. Robetti bir an gözlerini açtı ve “Çantam nerede?” diye sordu. Hıçkırıklar içinde boğulan annesi; “Bende yavrum… Çantan burada… ” diyerek elindeki çantayı oğluna gösterdi.

Oğlunun gözlerini açıp konuşması Bayan Robetti’yi mutlu etmişti. Oğluna sevinçle bakarken gözleri parladı. Hep birlikte dışarı çıktılar. Yaralı çocuğu dikkatle arabaya yerleştirdiler. Ambulans hastaneye doğru hareket ederken, biz sessizce sınıflarımıza döndük.

Edmondo de Amicis

Hikayenin Bölümleri

1 2 3 

 

Çocuk hikayeleri, hikaye, hikaye oku, hikayeler, eğitici hikayeler, çocuk hikaye kitabı, hikaye kitabı, hikaye arşivi, hikaye sitesi, hikaye ödevi, kısa hikaye, en güzel hikaye, sevilen hikayeler, çocuklara uygun hikayeler,

The post Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 3. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-3-bolum.html/feed 0
Çocuk Kalbi 2. Bölüm https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-kalbi-2-bolum.html https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-kalbi-2-bolum.html#respond Sun, 07 Feb 2021 13:03:20 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7750 Çocuk Kalbi 2. Bölüm “Yeni Oğretmenimiz” 18 Ekim, Salı Yeni öğretmenimiz bu sabah kendini hepimize sevdirmeyi başardı. Sınıfa girdiğinde henüz yerine oturmuştu. Eski öğrencilerinden bazıları “Günaydın öğretmenim!” diyerek sınıfın açık kapısından onu selamlamaya başladılar. İçlerinden bazısı da onun elini öpmek için yanına kadar geliyordu. Bu manzarayı görünce biraz içim rahatladı. Demek ki, eski öğrencileri onu […]

The post Çocuk Kalbi 2. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Çocuk Kalbi 2. Bölüm

“Yeni Oğretmenimiz”

18 Ekim, Salı

Yeni öğretmenimiz bu sabah kendini hepimize sevdirmeyi başardı.

Sınıfa girdiğinde henüz yerine oturmuştu. Eski öğrencilerinden bazıları “Günaydın öğretmenim!” diyerek sınıfın açık kapısından onu selamlamaya başladılar. İçlerinden bazısı da onun elini öpmek için yanına kadar geliyordu. Bu manzarayı görünce biraz içim rahatladı. Demek ki, eski öğrencileri onu seviyorlardı. Fakat öğrencileri neşe içinde ve büyük bir saygı ile onun elini öperken, o yine gülümsemeyen yüzüyle sadece “Günaydın çocuklar” demekle yetiniyordu. Yüzü pencereye dönük, gözleri karşıki evin damındaydı. Öğrencilerinin bu saygı gösterisi onu sevindirecek yerde sanki üzüyor gibiydi.

Sonra bize, biz “yeni”lere dönüp uzun uzun baktı.  Ayrı ayrı hepimizi dikkatle inceledi. Dilbilgisi kurallarını yazdırırken kürsüden aşağı indi, sıraların arasında gezinmeye başladı. Küçük kabarcıklarla dolu yüzü kıpkırmızı kesilmiş bir çocuk görünce dersi hemen kesti. Çocuğun başını ellerinin arasına aldı, ateşini  kontrol etti. Hikaye

“Neyin var?” diye sordu. O sırada, arkadaki bir çocuğun saygısızca güldüğünü gördü. Öğretmen ona dönüp sert bir yüz ifadesiyle bakınca, çocuk başını önüne eğip sustu. Mösyö Perboni saygısızlık yapan arkadaşımıza doğru yaklaştı. Elini omzuna koydu; “Lütfen bir daha böyle yapma!” dedi. Sonra tekrar derse devam etti.

Dilbilgisi dersi bitmişti . Öğretmen sakin bir çehre ile bize dönüp baktı. O kalın fakat ahenkli sesiyle konuşmaya başladı:

” Dinleyin çocuklarım! Önümüzde birlikte geçireceğimiz koca bir yıl var. Onu iyi geçirmek için hepimiz iyi olmaya çalışalım. Benim ailem yok. Yalnız yaşayan bir insanım. Sizler hepiniz benim çocuklarımsınız. Geçen yıla kadar bir annem vardı fakat o da öldü. Büsbütün yalnız kaldım. Dünyada sizden başka düşüneceğim, sizden başka seveceğim kimsem yok. Sizler benim evlatlarım gibi olmalısınız. Ben sizi seveceğim çocuklarım, sizler de beni sevmelisiniz. Kimseye ceza vermek istemem fakat siz de bana iyi kalpli çocuklar olduğunuzu kanıtlayın. Okulumuzu bir aile ortamı haline getirelim. Ben de sizleri yetiştirerek çocuklarım gibi hepinizle gurur duyayım. Bana cevap vermenizi beklemiyorum. Çünkü eminim ki hepiniz içinizden ‘evet’ dediniz. Sizlere şimdiden teşekkür ediyorum.” çocuk hikayeleri

Öğretmenimiz sözünü bitirdiği sırada ders zili çaldı. Hepimiz sessizce toparlanıp kalktık. Derste saygısızlık yapan arkadaşımız sınıftan çıkarken öğretmenin yanına gitti . Başını önüne eğerek “Özür dilerim öğretrrenim!” dedi. Öğretmenimiz de onu alnından öptü. “Aferin sana evladım!” dedi. Hikaye

Yüreğim ferahlamış olarak evin yolunu tuttum.

Edmondo de Amicis

Hikayenin Bölümleri

1 2 3 

Çocuk hikayeleri, hikaye, hikaye oku, hikayeler, eğitici hikayeler, çocuk hikaye kitabı, hikaye kitabı, hikaye arşivi, hikaye sitesi, hikaye ödevi, kısa hikaye, en güzel hikaye, sevilen hikayeler, çocuklara uygun hikayeler,

The post Çocuk Kalbi 2. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-kalbi-2-bolum.html/feed 0
Keloğlan Masalları; “Keloğlan’ın Verdiği Ders” https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-keloglanin-verdigi-ders.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-keloglanin-verdigi-ders.html#respond Tue, 26 Jan 2021 17:53:40 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7737 Keloğlan Masalları; “Keloğlan’ın Verdiği Ders” Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal, pireler berber iken zamanın birinde küçük bir kasabada, yaşlı anasıyla beraber bir kel oğlancık yaşarmış. Kel olduğu içinde kasaba halkı ona Keloğlan dermiş. Bu Keloğlan, hem çok zeki, hemde çok uyanıkmış. Hikaye Keloğlan hep kahraman olmak istermiş, haksızlıkla […]

The post Keloğlan Masalları; “Keloğlan’ın Verdiği Ders” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Keloğlan Masalları; “Keloğlan’ın Verdiği Ders”

Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal, pireler berber iken zamanın birinde küçük bir kasabada, yaşlı anasıyla beraber bir kel oğlancık yaşarmış. Kel olduğu içinde kasaba halkı ona Keloğlan dermiş. Bu Keloğlan, hem çok zeki, hemde çok uyanıkmış. Hikaye

Keloğlan hep kahraman olmak istermiş, haksızlıkla karşılaştığı zamanlarda kendini hemen olayların içinde bulurmuş.

Gel gelelim günlerden birgün kasabaya, hilebaz, hokkabaz, bencil, işi gücü halkı birbirine düşürmek olan fitne bir adam gelmiş. Yaptığı kötülüklerle herkesi öylesine bezdirmişti ki, mahalle sakinleri ona bulaşmamak için onu gördükleri zaman yolunu değiştiriyorlarmış.  Keloğlan Masalları 

Bu adam, kendisini kimsenin sevmediğini bildiği için, oda kasabalıya karşı soğuk durur, elinden gelse herkesi birbirine düşürürmüş..

Hiebaz adam Keloğlan’ı hiç sevmezmiş. Bir gün Keloğlana tuzak kurmayı geçirmiş aklından. Bir gece O’nun gelip geçtiği yola  derin bir çukur kazmış ve üzerini çalı çırpı ve otlarla örtmüş ki Keloğlan oradan geçerken çukura düşsün.

Keloğlan sabah saatlerinde yolda giderken durup dururken yolun üzerinde değişik bir şeyler olduğunu görünce, birilerinin kendisine tuzak kurduğunu anlamış, biraz düşününce de çukuru bu kötü niyetli adamın kazdırdığını anlamış ve hemen çukurun üzerini açarak kimsenin içine düşmemesi için etrafını kapatmış.

Adama iyi bir ders vermeyi düşünen Keloğlan bir iki gün sonra O’nun yoluna bir çukur kazıp, çukurun üstüne ince bir tahta koyduktan sonra üzerini de belli etmeyecek şekilde toprakla kapatmış.

Adam da evine doğru giderken acaba Keloğlan o çukura düştü mü diye düşünürken, birden Keloğlan’ın kazdığı çukura kendisi düşmüş.

Onu uzaktan izleyen Keloğlan, oradan geçer gibi yaparak Adamı çukurdan çıkarmış ve ona:

Gördün mü sen kuyuyu;

Oynarsan sen onla bunla;

Düşersin kendin açtığın kuyuya

demiş adama.  Keloğlan Masalları 

Adam hiç cevap vermeden öfkeyle evine gitmiş.  Keloğlan’ı oyuna getirmek isterken kendi oyuna gelmesini hazmedememiş ve Keloğlan’dan bunun hesabını sormaya karar vermiş. Gece olunca bir çiftliğe girerek çaldığı iki ineği gizlice Keloğlan’ın evine getirerek bağlamış, sabah olunca da aklınca Keloğlan’ın hırsız olduğunu herkese yayacakmış.

Sabah güneş doğmadan eşeğinin aşırı derece anırması üzerine ahıra giden Keloğlan, inekleri görmüş. Epey şaşırmış ve hemen kasabanın ileri gelenlerinden bir olan Bilge Dede’nin yanına giderek ona geceleyin iki ineğin kendi ahırına konulduğunu ve bunu yapanın da kim olduğunu anlatmış.

Dede;

– Keloğlum sen o iki ineği hemen bizim eve getir demiş.

Keloğlan inekleri aldığı gibi Dede’nin ahırına götürüp bağlamış ve gizlice adamı izlemiş, karşılaştığı kişilere Keloğlan’ın inek çaldığını söylüyor ve bunu yaymaları için çocuklara para veriyormuş.

Keloğlan onun yaptığından emin olduktan sonra kasabalıyı bu adamdan kurtarmak için bir plan yapmış ve ardından adamın yanına giderek ona;  Keloğlan Masalları 

– Gel, eğer kendine güveniyorsan yaptığımız kötülükleri itiraf etme yarışına girelim kim daha çok kötülük yapmışsa o kasabada kalacak, diğeri ise hemen kasabayı terk edecek, demiş.

Adam Keloğlan’ı alt etme hırsı yüzünden kendisine bir oyun oynandığını hissetmemiş bile;

Bir sonraki gün kendilerine bir hakem tutarak hilebaz adamın evinde buluşmaya karar vermişler.

Keloğlan bu durumu sezdirmeden Bilge Dedeye anlatarak beraber durumu Kadıya anlatmışlar. Kadı ise kıyafet değişikliği yaparak onlara hakem olmuş.

İlk sıra Keloğlana verilmiş, Keloğlan başlamış anlatmaya, ona kazdığı kuyudan başlayarak ballandıra ballandıra anlatmış.

Sıra hilebaz adama gelince; başlamış Kasabalıya yaptığı tüm kötülükleri anlatmaya,

Keloğlan; “Hiç olur mu? Öyle bir şey”demiş. Masal

Adam ise; “Benim söylediklerim hepsi gerçek bunu kasabalı da biliyor” dedikten sonra,

Keloğlan; “Öyleyse bu yarışı da sen kaybettin” demiş.

Şaşıran adam, o nasıl olacak derken, Masal

Hakem olarak tayin ettikleri Kadı, “Askerler” diye seslenince bu hilebaz kötü adam oyuna geldiğini anlamış ama tüm yaptıklarını itiraf ettiğinden kadı tarafından yakalanarak hapse konulmuş, kasabalı da Keloğlan’ın sayesinde bu adamın kötülüklerinden kurtulmuş.

Keloğlan Masalları, hikaye, masal, Keloğlan hikayeleri, çocuk masalları, çocuk hikayeleri, Keloğlan  Öyküleri, Öykü, keloğlan masalı, keloğlan hikayesi, masal ödevi, hikaye ödevi

The post Keloğlan Masalları; “Keloğlan’ın Verdiği Ders” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-keloglanin-verdigi-ders.html/feed 0