Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/hikayelerimizden/public_html/wp-config.php:1) in /home/hikayelerimizden/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
Keloğlan Masalları arşivleri - Hikaye Oku https://hikayelerimizden.com/category/masal-2/keloglan-masallari Hikaye Çeşitleri Thu, 02 Sep 2021 14:23:33 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://hikayelerimizden.sirv.com/WP_hikayelerimizden.com/2020/06/c/r/n/cropped-hikayelerimizden.png?w=32&h=32&scale.option=fill&cw=32&ch=32&cx=center&cy=center Keloğlan Masalları arşivleri - Hikaye Oku https://hikayelerimizden.com/category/masal-2/keloglan-masallari 32 32 Keloğlan Masalları; “KABAK GELİN” https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-kabak-gelin.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-kabak-gelin.html#respond Thu, 02 Sep 2021 14:23:33 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=8170 Keloğlan Masalları; “KABAK GELİN” Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içindeyken köylerin birinde bir Keloğlan ile anası yaşarmış. Anası saçını süpürge yapar, orda burada çalışarak günlük nasiplerini çıkarırmış. Oğlu Keloğlan, tembelin tekiymiş. Bütün gün hiçbir işe bakmaz, miskin miskin oturur veyahut da yatarak zamanını geçirirmiş. Kadın bakar ki olacak gibi değil! “Keloğlum, […]

The post Keloğlan Masalları; “KABAK GELİN” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Keloğlan Masalları; “KABAK GELİN”

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içindeyken köylerin birinde bir Keloğlan ile anası yaşarmış. Anası saçını süpürge yapar, orda burada çalışarak günlük nasiplerini çıkarırmış. Oğlu Keloğlan, tembelin tekiymiş. Bütün gün hiçbir işe bakmaz, miskin miskin oturur veyahut da yatarak zamanını geçirirmiş. Kadın bakar ki olacak gibi değil!

“Keloğlum, keleş oğlum, elâlemin oğlu analarına bakıyor. Git sen de çalış, para kazan…” diyerek oğluna yolluk ekmek pişirip yola salar.

Keloğlan az gide uz gide bir tepenin yamacında sürülerini otlatan bir çoban görür. Hoşbeşten sonra:

“Ekmeğim sende kalsın. 3 güne kadar geldim geldim, gelmedimse helâl-hoş olsun” diyerek, çekip gidiyor. Geri döndüğünde, çobanın ekmeğini yediğini görünce:

“O yanına geçerim, bu yanına geçerim, koyununu aldığım gibi kaçarım deyip koyunu kucaklayıp kaçıyor.”

Gel zaman git zaman yolda bir kervana rast geliyor. Kervancıbaşına koyunu verip 3 gün içinde gelmezse
kendilerinin olmasını söylüyor ve çekip gidiyor. Döndüğünde koyunun yerinde yeller estiğini görüp iyice sinirlenen Keloğlan:

“O yanına geçerim, bu yanına geçerim, halılarını aldığım gibi kaçarım”

Deyip halıları alıp kaçıyor. Tepeler aşırı yol yürüdükten sonra bir köye geliyor. Bakar ki ne görsün? Herkes gülüp eğleniyor, davullar zurnalar çalınıyor. Bunun bir düğün töreni olduğunu öğrenen Keloğlan düğün sahibine halıları emanet edip yine “3 gün içinde gelmezsem helâl-hoş olsun” diyerek kayboluyor. Geldiğinde halıları bulamayınca hiddetlenip:

“O yanına geçerim, bu yanına geçerim, gelinini aldığım gibi kaçarım”, deyip gelinin elinden tuttuğu gibi geldiği yollardan, tepelerden aşarak köyüne geliyor. Evlerine vardıktan sonra gelini kapını arkasına dayayıp annesine:

“Ana, Keloğlun sana bir gelin getirdi. Git de elini eteğini öpsün” diyerek, gelinin yanına yolluyor. Kadıncağız, gelinin duvağını açtığında ne görsün!, kaşı, gözü oyulmuş, süslenmiş bezenmiş bir kabak durmuyor mu karşısında!

Meğer o köyde her yıl yaz mevsimi gelince kabak şenlikleri yapılır, eğlenilirmiş. Gelini kaptığı gibi, Keloğlan’ın başına fırlatan anası, oğlunu bir güzel benzetmiş. Kabak Keloğlan’ın başında parçalanmış…

Onlar orada kaldı; safalarını süpür, muratlarını ersinler.

Derleyen: Nesrin TAĞIZADE – Türk Folklor Araştırmaları Dergisi, 1978, sayı: 358

Masal, Anadolu Masalları,Keloğlan Masalları, Keloğla Masalları 1, Keloğla Masalları Kitap, Keloğla Masalları 2, Keloğla Masalları Cadı, keloğla masalları izle 3.bölüm full, keloğla masalları 40.bölüm izle, Keloğla Masalları İzle Son Bölüm, keloğla masalları 50.bölüm izle,

The post Keloğlan Masalları; “KABAK GELİN” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-kabak-gelin.html/feed 0
Keloğlan Masalları “HIZIR’I BULAN KELOĞLAN” https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-hiziri-bulan-keloglan.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-hiziri-bulan-keloglan.html#respond Sun, 16 May 2021 13:22:38 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=8095 Keloğlan Masalları “HIZIR’I BULAN KELOĞLAN” Keloğlan Masalları, Bir varmış, bir yokmuş. Memleketin birinde bir padişah varmış. Bu padişah bir gün demişki: “Hızır’ı bana kim bulup getirirse dünyalığını verip ahiretliğine karışmayacağım. Getirmezse cellât edeceğim. Tellâllar çıkarmış, fakat kimse oralı olmuyor. O memlekette bir de yoksul bir Keloğlan varmış. Bu düşünmüş, taşınmış, padişaha gitmeye karar vermiş. “Ne […]

The post Keloğlan Masalları “HIZIR’I BULAN KELOĞLAN” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Keloğlan Masalları “HIZIR’I BULAN KELOĞLAN”

Keloğlan Masalları

Keloğlan Masalları, Bir varmış, bir yokmuş. Memleketin birinde bir padişah varmış. Bu padişah bir gün demişki:

“Hızır’ı bana kim bulup getirirse dünyalığını verip ahiretliğine karışmayacağım. Getirmezse cellât edeceğim.

Tellâllar çıkarmış, fakat kimse oralı olmuyor. O memlekette bir de yoksul bir Keloğlan varmış. Bu düşünmüş, taşınmış, padişaha gitmeye karar vermiş.

“Ne olursa olsun. Ben gidip karnımı doyuracağım, isterse assın.” Kalkıp padişahın huzuruna çıkmış.

“Padişahım, Hızır’ı ben bulacağım.” demiş. Bu Keloğlan’ın da bazı şartları varmış, onları da padişaha söylemiş:

“Beni kırk gün beslersiniz, ben kırk gün ibadet edeceğim. Bu kırk günün üzerine ben Hızır’ı sana tutup getireceğim.”

Padişah kırk gün bu adamın evine yemek gönderilmesini emreder. Kırk gün bunun evine saraydan yemek gider, yer, içer keyfine bakar. Son gün başlar şünmeye. Karısı ne düşündüğünü sorunca:

“Hanım, otuz dokuz gün oldu, yarın beni asmaya götürecekler. Ben ne Hızır’ı buldum ne de ibadet ettim.”

Hanımı ile helâlleşir. Sabah olur, muhafızlar kapıya dayanır:

“Haydi, Hızır’ı götüreceğiz Haydi.”

Bunu tutup götürdüler, ne Hızır var, ne de bir şey. Elini ayağını bağlayıp doğru padişahın huzuruna götürdüler. Padişahın kapısından içeri girerken bir de baktı ki taze bir delikanlı peşine takıldı. Keloğlan onun kim olduğunu bir türlü anlayamaz. Beraberce doğru padişahın huzuruna çıkarlar:

“Keloğlan hani sen bize Hızır’ı bulacaktın, niye bulamadın?”

“Padişahım, ben aç idim, beni kırk gün yedirdin. Allah senden razı olsun, Beni affet, ben karnımı doyurmak için mahsustan öyle dedim.”

“Sen koskoca padişahla oynuyorsun ha!” Padişah vezirlerini toplar:

“Buna ne çeşit bir ceza verelim?” Baş vezir der ki:

“Padişahım, müsaade edersen evvel keselim, sonra derisini yüzelim. Bu böyle ölsün, bir padişah oyalatmak nedir, anlasın.”

İkinci vezir de: “Bunu asalım.” diye cevap verir.

Üçüncü vezir: “Bence zindana atalım, aç susuz zindanda ölsün.” cevabını verir.

Padişah aynı şeyi dördüncü vezirine de sorar ve şu cevabı alır:

“Padişahım, bu bir Keloğlan’dır. Padişahların işi aftır. Bunu affedin. Bunu öldürüp de ne olacak, kanına dokunacaksınız da elinize ne geçecek?”

Dördüncü vezir böyle der demez, kenarda oturan delikanlı ayağa kalkıp padişaha der ki:

“Padişahım, müsaade ederseniz size bir şeyler söyleyeceğim. Senin birinci vezirinin aslı kasaptır, anasından öğrendin; o, vezir çocuğu değildir, kasap çocuğudur. İkinci vezirin de çingen çocuğudur; üçüncü vezirin ise zindancıdır. Senin esas vezirin dördüncü vezirindir. Bunu baş vezir yap, ötekileri at dışarıya. Ben de Hızır’ım.” der demez, o delikanlı kaybolur.

Padişah toplantıyı dağıttıktan sonra hemen vezirlerin analarını bulup sorar. Önce başvezirin anasına der ki:

“Sen bu çocuğu nerden aldın?” “Hık mık…” “Doğru söyle, yoksa seni öldüreceğim.”

“Ben doğruyu söyleyeyim de sen ne yaparsan yap. Ben bu çocuğu sarayın kasap başısından aldım, vezir oğlu değildir.”

İkinci vezirin anasına sorar, o da der ki:

“Buraya bir çingene gelmişti, ondan almıştım.”

Üçüncü vezirin anası da zindancı başından aldığını söyler. Sıra dördüncü vezirin anasına gelir. Padişah sorar:

“Ya sen nerden aldın bu çocuğu?”

“Esas babasından aldım, kimseden aldığım yoktur.”

Padişah, dördüncü veziri baş vezir yapar, diğerlerini çıkarır, yerlerine başkalarını alır.

Sakaoğlu, Saim. Gümüşhane Bayburt Masalları. Ankara: Akçağ Yayınevi, 2002

masal, hikaye, keloğlan masalları, öykü, keloğlan öyküleri, keloğlan hikayeleri, keloğlan, hızır, Anadolu Masalları, Halk Hikayeleri, 

The post Keloğlan Masalları “HIZIR’I BULAN KELOĞLAN” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-hiziri-bulan-keloglan.html/feed 0
Keloğlan Masalları https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-4.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-4.html#respond Thu, 11 Feb 2021 17:32:37 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7759 Keloğlan Masalları “Altın Kuş ile Gülnaz Sultan Masalı” Keloğlan Maasalları, Türk tarihinde önemli yeri olan,  Andoluda dilden dile günümüze kadar gelmiş hâla zevkle anlatılan ve okunan  Keloğlan’ın Macera dolu masal ve hikayeleri yer alır. Keloğlan Masalları eğlendirirken aynı zamanda  düşündürür.  Keloğlan Masalları; Altın Kuş ile Gülnaz Sultan Masalı Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde […]

The post Keloğlan Masalları appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Keloğlan Masalları

“Altın Kuş ile Gülnaz Sultan Masalı”

Keloğlan Maasalları, Türk tarihinde önemli yeri olan,  Andoluda dilden dile günümüze kadar gelmiş hâla zevkle anlatılan ve okunan  Keloğlan’ın Macera dolu masal ve hikayeleri yer alır. Keloğlan Masalları eğlendirirken aynı zamanda  düşündürür. 

Keloğlan Masalları; Altın Kuş ile Gülnaz Sultan Masalı

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbu saman içinde, pireler berber iken develer tellal iken ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken  zamanın birinde her yerin güzelliklerle dolu olduğu bir hayal ülkesi varmış. Bu hayal ükesinde, hem çok güzel, hemde güler yüzlü Gülnaz adında bir prenses varmış. Prenses boş durmayı hiç sevmezmiş. Zamanını çoğu zaman has bahçenin o güzelim çiçekleri arasında oturur,  nakış işler,  zaman zaman ise şarkılar söylermiş.

Günlerden bir gün yine has bahçede elinde nakışı, yüzündeki o tatlı gülümsemesiyle şarkılar söyleyerek nakış yaparken güllerin üstüne konmuş, daha önce görmediği güzellikte altın renkli çok güzel bir kuş görmüş, gözlerini prensesin gözlerine dikmiş hayran hayran ona bakmış, Prenses Gülnazda kendisine bakan o kuşa bakınca adeta büyülenmiş bir şekilde gözlerini ondan alamamış öylece ona bakakalmış, bu bakışmalar prensesin dadısının oraya gelişine kadar sürmüş.

Dadı’nın geldiğini gören altın renkli güzel bakışlı kuş, sanki Gülnazla vedalaşırcasına kanatlarını çarparak etrafında birkaç kere dolanıp ona bir şeyler anlatmak istemiş ama anlatamayınca da has bahçeden uçarak uzaklaşmış. Prenses o kuşun etkisinde hayallere dalmıştı sanki içinde tarif edilmez duygular meydana gelmişti, öylece Altın Kuş’un arkasından bakıp kalmıştı. Keloğlan Masalları

O günden sonra Gülnaz Prenses, her gün has bahçedeki güllerin yanına gidip, o altın kuşu görme arzusuyla orada beklemeye başlamış. Ancak o günden sonra o kuşu bir daha görememiş,

Kızcağız o kuşun hasretiyle günden güne sararıp solmuş, Altın Kuş, Altın Kuş diye sayıklıya sayıklıya hasta yataklara düşmüş. Padişah ise ülkede bulunan tüm hekimlere kızını muayene ettiriyor lakin hiçbiri onun derdine derman olamıyordu.

Çaresiz kalan padişah, ülkedeki tellallar aracılığıyla bir duyuruda bulunmuş; Keloğlan Masalları

– Her kim ki benim güzeller güzeli kızımı iyi eder ve onu eski sağlığına kavuşturursa ona isteği her ne olursa olsun vereceğini vadetmiş.

Padişahın bu emri tez zamanda bizim Keloğlan’a da ulaşmış, hemen ellerini birbirine ovarak anasının yanına koşmuş,

– Anam hele sen bana biraz azık hazırla da ben saraya gidip prensesin derdine derman olayım demiş.

Keloğlan’ı iyice tanıyan anası onun gitmemesi için izin vermese bile, o gitmek için durmadan direteceğinden,

– Ah benim Garip Keloğlum, sen kim padişahın kızını iyi etmek kim, vazgeç böyle işlerden oraya nice hekimler gitmiştir, onlar iyi edemedikten sonra sen nasıl iyi edeceksin. Keloğlan Masalları

Ama Keloğlan’ın kararının kesin olduğunu ve vazgeçmeyeceğini anlayan anası ona biraz yiyecek hazırlayarak;

– Keloğlum sana izin veriyorum ama bir şartla her nereye gidersen git iki hafta sonra eve döneceksin demiş.

Annesine söz veren Keloğlan, az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş, saraya varmasına az bir yol kalmıştı ki, çok yorulup ve acıkınca dinlenmek için bir ağacın altına uzanmış düşünürken, bir kuşun çalıların arasına düştüğünü görmüş,

Yiyeceği bittiğinden aç olan Keloğlan sevinerek,

– Ne kadar şanslı bir gündeyim, kısmetim bile ayağıma kadar geliyor, demiş.

Yerinden kalkarak çalıların arasındaki altın kuşu yaralı bir halde oradan çıkarmıştı, gördükleri karşısında epey şaşkın olan Keloğlan;

– Sende kimsin, yoksa kuş kılığına girmiş bir peri misin? Diye sormuş,

Altın Kuş manalı ve yorgun gözlerle Keloğlana bakıyor ama onunla konuşamıyordu, hemen kuşun kanadındaki yara için hazırladığı merhemi yaraya sürerek geceyi beraber o ağacın altında geçirmişler sabah olunca da, Keloğlan onun nerden geldiğini merak ettiğinden yuvasını bulmak için salıvermiş ve onu takip etmiş,

Kuş yaralı olduğundan dinlene dinlene uçuyormuş buda Keloğlan’ın onu kolaylıkla takip etmesini kolaylaştırıyordu. Epey bir yol gittikten sonra ormanın derinliklerinde, bahçesinde çeşit çeşit meyve ağaçlarının bulunduğu bir Saray’a ulaşmış, saraya giren Keloğlan odaların kapısını çalıp içeri bakıyor ama etrafta kimsenin olmadığını görünce, herhalde herkesin dışarda olduğunu düşünüyordu.

Çok acıkmış olan Keloğlan Mutfağı arayarak bulmuş ve hemen içeri girmişti, masanın üzerinde çeşit çeşit yiyeceklerin olduğunu görünce dayanamayarak, masaya oturmuş, kaşığı alıp önündeki pilava daldıracaktı ki, tabağın birden önünden çekildiğini görmüş, hayretleri içerisinde başka bir yemek dolu tabağa kaşığını uzatınca onunda çekildiğini görünce;

– Kim var orada niye yemek yememe izin vermiyorsunuz?  Diye sormuş.

Tam o sırada içeri uçarak giren Altın Kuş’un bir insana dönüştüğünü görmüş,

– Merhaba Keloğlan ben ormanlar ülkesinin veliaht prensiyim, hizmetçi kızların kabahatinden dolayı özür dilerim,

Keloğlan,

– Hizmetçi kızlar mı hani nerde ben niye göremiyorum,

Prens,

– Onlarda sihrin etkisi altında olduklarından onları göremezsin sen bana yardım ettin, o nedenle misafirimsin demiş.

Keloğlan niçin yolculuğa çıktığını ve prensesi ona anlatınca bu duruma üzülen prens,

– Onun neden hastalandığını ben biliyorum, bana yapılan sihir dolayısıyla bu saray dışına çıktığımda konuşamıyorum, yalnızca sarayıma gelince insan kılığına girebiliyorum ben, her gün uzaktan prensesi izler dururdum ama bir gün dayanamayarak yanına gidip o güzel gözlerine baktım, o günden sonra oraya gitmeye cesaret edemedim, duydum ki her gün ona baktığım yere gider orada saatlerce etrafına bakınırmış, bana yapılan sihri çözmeden tekrar onun karşısına çıkamam.

Keloğlan,

– Peki, bu sihri çözmenin bir yolu var mıdır?

Prens, evet bu sihri çözecek tek şey aşık olduğum prensesin öpücüğüdür.

Keloğlan,

– Bu iş tam bana göre diyerek, hazırlan sabah erkenden beraber saraya gideceğiz ben ne yapacağımı iyi biliyorum, güven bana demiş,

Sabaha olunca Kuş’a dönüşen prensi heybesine koyarak saraya doğru yol almışlar, ikindi olmadan saraya vararak padişahın huzuruna çıkmışlar,

– Padişahım Gülnaz sultan’ın durumunu bilirim, bana 3 gün süre ve Gülnaz sultan dışarı çıkarma ve gezdirme yetkisi verirsen, ben onu iyi ederim, iyi etmezsem eğer bir canım var oda size feda olsun demiş.

Bu durumu düşünen Padişah, Keloğlan’ın kendinden emin konuşmaları nedeniyle ona inanmış, veziri çağırarak,

– Keloğlan ne isterse onu temin edin. Kızımı nereye götürmek isterse oraya götürün diye talimat vermiş.

Keloğlan prensesi alarak has bahçedeki güllerin yanına götürmüş ve ona heybesinden çıkardığı altın kuşu göstererek durumu tam olarak öğrenmek istiyorsanız benim dediğim yere gelmek istemelisiniz demiş. Prensesin baş hareketiyle onaya vermesi üzerine beraber Altın Kuş’un sarayına gitmişler,

Altın Kuş sarayındayken insan şekline dönerek olup biteni prensese anlatmış ve onu çok sevdiğini, bir ömür onu mutlu etmek istediğini söylemiş.

Gördükleri karşısında mutlu olan, prenses canlanan prense sarılmış ve onun yanağına bir öpücük kondurmuş, prensin üzerindeki sihir kalkınca üç beraber saraya giderek padişaha da olan biteni anlatmışlar.

Prens ve prensesin düğünleri ile beraber, Keloğlanda istediği üzere Başvezir olarak görev almış.

Herkes ermiş muradına, biz çıkalım kerevedine.

Sitemizde Keloğlan, Keloğlan Masalları, Keloğlan Hikayeleri, Keloğlan Öyküleri, hikaye, masal, hikaye oku, öykü, çocuk hikayeleri, çocuk masalları, etiketleri ile,  ayrıca Keloğlan Masalları adlı kategoilerimizden de pek çok Keloğlan Masallarına ulaşabilirsiniz. 

The post Keloğlan Masalları appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-4.html/feed 0
Keloğlan Masalları; “Keloğlan’ın Verdiği Ders” https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-keloglanin-verdigi-ders.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-keloglanin-verdigi-ders.html#respond Tue, 26 Jan 2021 17:53:40 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7737 Keloğlan Masalları; “Keloğlan’ın Verdiği Ders” Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal, pireler berber iken zamanın birinde küçük bir kasabada, yaşlı anasıyla beraber bir kel oğlancık yaşarmış. Kel olduğu içinde kasaba halkı ona Keloğlan dermiş. Bu Keloğlan, hem çok zeki, hemde çok uyanıkmış. Hikaye Keloğlan hep kahraman olmak istermiş, haksızlıkla […]

The post Keloğlan Masalları; “Keloğlan’ın Verdiği Ders” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Keloğlan Masalları; “Keloğlan’ın Verdiği Ders”

Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal, pireler berber iken zamanın birinde küçük bir kasabada, yaşlı anasıyla beraber bir kel oğlancık yaşarmış. Kel olduğu içinde kasaba halkı ona Keloğlan dermiş. Bu Keloğlan, hem çok zeki, hemde çok uyanıkmış. Hikaye

Keloğlan hep kahraman olmak istermiş, haksızlıkla karşılaştığı zamanlarda kendini hemen olayların içinde bulurmuş.

Gel gelelim günlerden birgün kasabaya, hilebaz, hokkabaz, bencil, işi gücü halkı birbirine düşürmek olan fitne bir adam gelmiş. Yaptığı kötülüklerle herkesi öylesine bezdirmişti ki, mahalle sakinleri ona bulaşmamak için onu gördükleri zaman yolunu değiştiriyorlarmış.  Keloğlan Masalları 

Bu adam, kendisini kimsenin sevmediğini bildiği için, oda kasabalıya karşı soğuk durur, elinden gelse herkesi birbirine düşürürmüş..

Hiebaz adam Keloğlan’ı hiç sevmezmiş. Bir gün Keloğlana tuzak kurmayı geçirmiş aklından. Bir gece O’nun gelip geçtiği yola  derin bir çukur kazmış ve üzerini çalı çırpı ve otlarla örtmüş ki Keloğlan oradan geçerken çukura düşsün.

Keloğlan sabah saatlerinde yolda giderken durup dururken yolun üzerinde değişik bir şeyler olduğunu görünce, birilerinin kendisine tuzak kurduğunu anlamış, biraz düşününce de çukuru bu kötü niyetli adamın kazdırdığını anlamış ve hemen çukurun üzerini açarak kimsenin içine düşmemesi için etrafını kapatmış.

Adama iyi bir ders vermeyi düşünen Keloğlan bir iki gün sonra O’nun yoluna bir çukur kazıp, çukurun üstüne ince bir tahta koyduktan sonra üzerini de belli etmeyecek şekilde toprakla kapatmış.

Adam da evine doğru giderken acaba Keloğlan o çukura düştü mü diye düşünürken, birden Keloğlan’ın kazdığı çukura kendisi düşmüş.

Onu uzaktan izleyen Keloğlan, oradan geçer gibi yaparak Adamı çukurdan çıkarmış ve ona:

Gördün mü sen kuyuyu;

Oynarsan sen onla bunla;

Düşersin kendin açtığın kuyuya

demiş adama.  Keloğlan Masalları 

Adam hiç cevap vermeden öfkeyle evine gitmiş.  Keloğlan’ı oyuna getirmek isterken kendi oyuna gelmesini hazmedememiş ve Keloğlan’dan bunun hesabını sormaya karar vermiş. Gece olunca bir çiftliğe girerek çaldığı iki ineği gizlice Keloğlan’ın evine getirerek bağlamış, sabah olunca da aklınca Keloğlan’ın hırsız olduğunu herkese yayacakmış.

Sabah güneş doğmadan eşeğinin aşırı derece anırması üzerine ahıra giden Keloğlan, inekleri görmüş. Epey şaşırmış ve hemen kasabanın ileri gelenlerinden bir olan Bilge Dede’nin yanına giderek ona geceleyin iki ineğin kendi ahırına konulduğunu ve bunu yapanın da kim olduğunu anlatmış.

Dede;

– Keloğlum sen o iki ineği hemen bizim eve getir demiş.

Keloğlan inekleri aldığı gibi Dede’nin ahırına götürüp bağlamış ve gizlice adamı izlemiş, karşılaştığı kişilere Keloğlan’ın inek çaldığını söylüyor ve bunu yaymaları için çocuklara para veriyormuş.

Keloğlan onun yaptığından emin olduktan sonra kasabalıyı bu adamdan kurtarmak için bir plan yapmış ve ardından adamın yanına giderek ona;  Keloğlan Masalları 

– Gel, eğer kendine güveniyorsan yaptığımız kötülükleri itiraf etme yarışına girelim kim daha çok kötülük yapmışsa o kasabada kalacak, diğeri ise hemen kasabayı terk edecek, demiş.

Adam Keloğlan’ı alt etme hırsı yüzünden kendisine bir oyun oynandığını hissetmemiş bile;

Bir sonraki gün kendilerine bir hakem tutarak hilebaz adamın evinde buluşmaya karar vermişler.

Keloğlan bu durumu sezdirmeden Bilge Dedeye anlatarak beraber durumu Kadıya anlatmışlar. Kadı ise kıyafet değişikliği yaparak onlara hakem olmuş.

İlk sıra Keloğlana verilmiş, Keloğlan başlamış anlatmaya, ona kazdığı kuyudan başlayarak ballandıra ballandıra anlatmış.

Sıra hilebaz adama gelince; başlamış Kasabalıya yaptığı tüm kötülükleri anlatmaya,

Keloğlan; “Hiç olur mu? Öyle bir şey”demiş. Masal

Adam ise; “Benim söylediklerim hepsi gerçek bunu kasabalı da biliyor” dedikten sonra,

Keloğlan; “Öyleyse bu yarışı da sen kaybettin” demiş.

Şaşıran adam, o nasıl olacak derken, Masal

Hakem olarak tayin ettikleri Kadı, “Askerler” diye seslenince bu hilebaz kötü adam oyuna geldiğini anlamış ama tüm yaptıklarını itiraf ettiğinden kadı tarafından yakalanarak hapse konulmuş, kasabalı da Keloğlan’ın sayesinde bu adamın kötülüklerinden kurtulmuş.

Keloğlan Masalları, hikaye, masal, Keloğlan hikayeleri, çocuk masalları, çocuk hikayeleri, Keloğlan  Öyküleri, Öykü, keloğlan masalı, keloğlan hikayesi, masal ödevi, hikaye ödevi

The post Keloğlan Masalları; “Keloğlan’ın Verdiği Ders” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-keloglanin-verdigi-ders.html/feed 0
 Keloğlan Masalları https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-3.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-3.html#respond Sat, 16 Jan 2021 12:32:28 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7698  Keloğlan Masalları “Kayıkçı Keloğlan” Keloğlan keleş oğlan sevmesi beleş oğlanın masallarından yeni bir masalı daha sizlerle paylaşıyoruz. Bir vamış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben dedemin beşiğini tıngııır mıngır sallar iken, buzdan uzuuuun uzun yıllar önce, zamanın birinde, uzak diyarlarda bir  ülke varmış. Bu ülkenin padişahının […]

The post  Keloğlan Masalları appeared first on Hikaye Oku.

]]>
 Keloğlan Masalları

“Kayıkçı Keloğlan”

Keloğlan keleş oğlan sevmesi beleş oğlanın masallarından yeni bir masalı daha sizlerle paylaşıyoruz.

Bir vamış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben dedemin beşiğini tıngııır mıngır sallar iken, buzdan uzuuuun uzun yıllar önce, zamanın birinde, uzak diyarlarda bir  ülke varmış. Bu ülkenin padişahının iki çocuğu varmış.  Biri oğlan, biri de dünyalar güzeli bir kızmış. Padişah, bu çocuklarını her şeyden çok sever, onların her istediğini yaparmış. Masal

Günün birinde padişah kendi kendine şöyle düşünmüş; Hikaye

“Ben oğlum üzülmesin, sıkılmasın diye onun hiçbir şeyine karışmadım. Halbuki bir gün öldüğüm zaman, memleketin idaresi ona kalacak. Onun bu ülkeyi idare edebilmesi için tecrübeli ve bilgili olması lazım. Bu sebeple hemen hocalar tutarak zamanın bilgilerini oğluma öğretmeliyim.” Masal

Padişah hemen vezirini çağırıp bu düşüncelerini ona anlatmış.  Bu fikir veziri memnun etmiş. Ertesi gün derhal memleketin her tarafına tellal ile haberler yollanmış. Memleketin en bilgili adamları saraya çağrılmış. Yalnız padişahın oğlu bundan hiç memnun olmamış, hatta üzülmüş. Çünkü o şöyle düşünüyormuş:Masal

– Niçin insan canını eziyete sokmalı? İşte babam da okuma yazma bilmiyor. Memleketi idare edemiyor mu? Millette onu pekala seviyor. Meydanda at oynatmak dururken ne diye kafamı yorayım? hikaye

Hakikaten şehzadenin dünyada en çok sevdiği şey sarayın meydanlığında at koşturup, oynamakmış.

Aradan günler geçmiş ve şehzadeye hocalar tutulmuş. Şehzade, düşündüklerini kimseye söyleyemediğinden, hırslı hırslı sarayın bahçesinde dolaşırken birdenbire, saray bahçesindeki ağaçların dibinde yatan birini görmüş. Yaklaşıp bakmış, üstü başı perişan bir halde olan kel bir oğlan uyuyormuş. Keloğlanın yüzünden, iyi bir insan olduğu anlaşılıyormuş. Şehzade onu omuzlarından sarsarak uyandırmış ve ona : Masal

– Burada kuru toprak uzerinde uyuduğuna göre, hiç derdin yok galiba, kimsin sen? demiş.

O da :

– Ben Keloğlan kulunuz, sarayın kayıkçılarındanım, dünyada dertsiz kul olur mu efendim, ama her derdin dermanı bulunur elbet. Fakat derdini söylemeyenler bu dermanı bulamazlar, demiş.

Bunu duyan şehzade derdini Keloğlan`a anlatmış. Zavallı Keloğlan bunun dert olduğuna bir türlü inanamıyormuş. Hikaye

Bunun üzerine şehzadeye :

– Aman efendim herkesin derdi bunun gibi olsa keşke, dünyada okuyup öğrenmekten büyük nimet olur mu? demiş. Masal

Bunu duyan şehzade birdenbire Keloğlan`ı omuzlarından yakalamış ve : Hikaye

– Dur, aklıma bir şey geldi. Madem ki öyle, benim yerime sen geç. Hocalar nereden bilecekler senin ben olmadığını? Benim esbaplarımı (giysilerimi) giyersin, ders günleri ben de benim odalarıma hiçbir hizmetçinin girmemesini emrederim. Seni gören olmaz siz ders yaparken, ben de istediğimi yaparım, demiş.

Şehzade derdine çare bulduğu için çok seviniyormuş ama bu çok tehlikeli bir iş olduğu için Keloğlan itiraz ederek:

– Nasıl olur efendim, babanız duyarsa benim kellemi uçurtur, demiş.

Fakat şehzade onu hiç dinlememiş ve: Masal

– Hey, Keloğlan, sana emrediyorum eğer dediklerimi yapmazsan babamdan önce ben senin kelleni uçururum anladın mı? demiş.

Keloğlan zavallı bir emir kuluymuş. Daha fazla itiraz edememiş, ayrıca okumak yazmak, öğrenmek dünyada en çok istediği şeylermiş. Bir de Keloğlan padişahın kızını bir gün bahçede dolaşırken görmüş ve ona aşık olmuşmuş. Onu bir daha göremediği için de üzülüyormuş. Kendi kendine:

– Böylece belki onu bir daha görebilirim, diyerek için için sevinmiş. Hikaye

Aradan günler geçmiş. Keloğlan ders günleri şehzadenin odasında giyinip, hazırlanıp hocaları bekliyormuş. Ders bitince de yine aşağı kayanın başına iniyormuş. Fakat şehzadeye her seferinde, yaptığı işin fenalığını anlatıyor, yol yakınken bu işten dönmesini söylüyormuş ama şehzade söz dinlemiyormuş.

Bir gün Keloğlan dersini bitirip dışarı çıktığında padişahın kızı ile karşılamış. Onu görünce az kalsın orada pat diye düşüp ölecekmiş. Kızın güzelliği sanki onu büyülemiş. Yerlere kadar uzanan sarı saçlarından dolayı Keloğlan ona “Sarı Kız” diyormuş. Sarı Kız da Keloğlan`ı o güzel elbiseler içinde çok beğenmiş. Şimdiye kadar sarayda böyle güzel bir adam görmemiş. Bu herhalde ağabeyimin arkadaşlarından birisi diye düşünmüş ve : Masal

– Kardeşimi görmeye gelmiştim, demiş.

Keloğlan da kendini toplayarak :

– Ağabeyiniz ders biter bitmez bahçeye indiler, diye cevap vermiş.

Keloğlan her sabah güneş doğarken evinden çıkar; kayığına biner ve sarayına gelirmiş. Sonra bütün gün yolcu taşır, geç vakitte de evine dönermiş. Keloğlanın kayıklarının geçtiği bu su bir dere değil bir gölmüş. Şehir gölün bir kıyısında kuruluymuş. Öbür kıyısı ise saraya aitmiş. Masallar

Bizim dertli Keloğlan`ımız şimdi içinde çoğalan derdini kimseye söyleyemiyor, bu dert onu yiyip bitiriyormuş. Fakat Keloğlan`ın dert ortakları da yok değilmiş. Bunlar gölün kıyısındaki sazlar, kuğular ve kayığın kürekleriymiş.

Keloğlan her sabah ve akşam kayığına binince gözlerini gölün titreşen sularına diker ve derdini sulara şöyle dökermiş : Keloğlan Masalları

Çek çek çekirdek
Çekirdeğin içi yok
Keloğlan`ın suçu yok
Padişahın nesi var
Türlü türlü işi var
At oynatan oğlu var
İnci dizen kızı var
Padişahı bir görsem
Sarı Kızı istesem
Ver o kızı, al o kızı
Ver o kızı, al o kızı

Keloğlan bunu o kadar çok söylemiş ki bütün sazlar, sular ve kuğular bu şarkıyı öğrenmişler. Bu sırada hocalar da her gün padişaha haberler yollatıp, talebeleri olan şehzadenin çok akıllı bir genç olduğundan bahsediyorlarmış. Padişah da bundan çok memnun oluyormuş.

Günlerden bir gün hocalar artık, şehzadeye öğretilecek hiçbir şey kalmadığını, bütün bilgileri ona verdiklerini söyleyerek, padişahtan izin istemişler. Giderlerken de eğer isterse yabancı ellerin bilginlerini davet edip, oğlunu imtihan ettirmesini, oğlunun her imtihandan muvaffak olabileceğini de belirtmişler.

Bu haber şehzade ile Keloğlan`ı çok korkutmuş. Her şey meydana çıkınca, haklı olarak kızan padişah Keloğlan`ın kafasını uçurtacakmış. Şehzade en doğrusunun gidip gerçekleri anlatmak olacağını düşünerek babasına gitmiş. Ondan önce de Keloğlan`a artık saraya gelmemesini, onun kendisini aratacağını, eğer padişah Keloğlan`ı ararsa sakın meydana çıkmamasını söylemiş. Zavallı Keloğlan korkuyla evine kaçıp saklanmış. Keloğlan Masalları

Padişah oğlunu dinledikten sonra o kadar kızmış ki az daha oğlunu öldürecekmiş. Fakat buna Sarı Kız mani olmuş. Yabancı ellerin bilginleri yavaş yavaş memlekete geliyorlarmış. Şimdi onlar kimi imtihan edeceklermiş. Zavallı adam o gece hiç uyumamış.

Ertesi sabah kayıkları hazırlatmış. Padişah şehir tarafına geçecekmiş. Göl, o sabah saatlerce Keloğlan`ı beklemiş. Fakat gelen giden yokmuş. Onun yanık sesiyle söylediği şarkıya o kadar alışmışlar ki, bakmışlar Keloğlan gelmiyor, sazlar sallana sallana, kuğular süzüle süzüle, sular titreye titreye bu şarkıyı söylemeye başlamışlar :

Çek çek çekirdek
Çekirdeğin içi yok
Keloğlan`ın suçu yok
Padişahın nesi var
Türlü türlü fesi var
At oynatan oğlu var
İnci dizen kızı var
Padişahı bir görsem
Sarı Kızı istesem
Ver o kızı, al o kızı
Ver o kızı, al o kızı

Padişah bu şarkıyı duyunca o kadar şaşırmış ki, her derdini unutuvermiş. Sonra da birdenbire :

– Bu şarkının bittiği yere kadar gidelim. Beni aldatan Keloğlan`ı da böylelikle bulabiliriz, demiş.

Şarkının bittiği yerde kayıklardan inmişler. İlk gördükleri adam da onlara Keloğlan`ın evini göstermiş.

Padişahın adamları zavallı Keloğlan`ı kapanıp ağladığı odasından alarak, padişahın huzuruna getirmişler. Dizlerine kapanan Keloğlan`a padişah : Keloğlan Masalları

– Cezan ölümdür. Senin kafanı uçuracağım. Bir padişahı aldatmanın ne demek olduğunu öğreneceksin, demiş.

Fakat akıllı, bu işin imtihan bittikten sonra yapılmasını çünkü memlekette yabancı bilginlerin huzuruna çıkabilecek başka bir gencin belki bulunamayacağını söylemiş. Bunun üzerine Keloğlan`ın öldürülmesi birkaç gün ertelenmiş.

İmtihan günü geldiğinde, padişah bu imtihanı seyretmeye oğlunu tanıyanları çağırmamış. Yalnız Sarı Kız bir kapı arkasından içeriyi seyrediyormuş. Birdenbire Keloğlan`ı görünce çok şaşırmış. Çünkü onu bir gün ağabeyinin odasında görmüş ve o günden sonra da ona aşık olmuş. Keloğlan o gün fevkalade bir imtihan vermiş. Padişah kendisini mahcup etmediği için memnun oluyor ve böyle akıllı bir çocuğu öldürmediğine de seviniyormuş. Keloğlan Masalları

Salon boşalıp ortada padişah, vezir ve Keloğlan kalınca, içeri Sarı Kız girmiş ve babasına Keloğlanın canını bağışlaması için yalvarmış. Vezir de aynı şeyi düşünüyormuş.

Bunun üzerine padişah :

– Ey Keloğlan, görüyorum ki sen memleket için lazım bir adamsın. Seni affediyorum. Benden ne dilersin? demiş.

Keloğlan duyduklarına inanamıyormuş. Dizlerine kapanarak :

– Sağ ol padişahım, demiş ama arkasını söyleyememiş. Fakat padişah anlamış, bir kızına bir de Keloğlan`a bakmış ve gülümsemiş.

Kızını Keloğlan ile evlendirmiş. Sarayda Kırk gün, kırk gece Prenses ve Keloğlan’ın düğünü yapılmış. Onlar ermiş muradına, biz de çıkalım kerevetine.…

Gökten üç elma düşmüş, biri keloğlanın başına, biri bu  masalı okuyanın başına, biri de bu masalı dinleyen güzel çocuğun başınaaaa. 

Keloğlan Masalları, masal, masallar, hikaye, çocuk masalları, çocuk hikayeleri, kayıkçı keloğlan masalı, masal sitesi, masal okuma, hikaye okuma, öasal oku, hikaye oku, 

The post  Keloğlan Masalları appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-3.html/feed 0
Keloğlan Masalları; “Sihirli Sofra Masalı” https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-sihirli-sofra-masali.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-sihirli-sofra-masali.html#respond Sat, 19 Dec 2020 20:18:35 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7669 Keloğlan Masalları; “Sihirli Sofra Masalı” Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal, pireler berber iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bir zamanlar, uzak ülkelerin birinde yoksul bir kadınla oğlu yaşarmış. Öylesine yoksullarımış ki, kadıncağız biricik keloğluna dahi güçlükle bakıyormuş.  Keloğlan da, aksine bu durumu hiç umursamazmış. Her şeye […]

The post Keloğlan Masalları; “Sihirli Sofra Masalı” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Keloğlan Masalları; “Sihirli Sofra Masalı”

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal, pireler berber iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bir zamanlar, uzak ülkelerin birinde yoksul bir kadınla oğlu yaşarmış. Öylesine yoksullarımış ki, kadıncağız biricik keloğluna dahi güçlükle bakıyormuş.  Keloğlan da, aksine bu durumu hiç umursamazmış. Her şeye gülüp geçen, güçlü bir çocukmuş.

Günlerden bir gün, anası keloğluna seslenmiş:

— “Heyy Keloğlum! Unumuz bitti. Ambardan biraz buğday al değirmene götür, öğüt de getir, akşama ekmek yapıp yiyelim.”

Keloğlan ambara gidip buğday çuvalını sırtına alıp değirmenin yolunu tutmuş. Değirmene yakın bir yerde bakmış ki, Anne keklik ve yavruları yiyecek arıyorlar.

— “Bu kuşları da Allah yarattı!” deyip elindeki buğdayları kekliklere dağıtmış.

Eve dönünce annesi sormuş, hani Keloğlan buğdaylar nerede? Yoksa buğdayları sattın mı?

— “Yok ana, değirmenci yoktu, buğdayları değirmencinin oraya bıraktım geldim.” demiş.

Ertesi gün yine Keloğlan’ın annesi Keloğlan’ı değirmene yollamış. Keloğlan; “Belki kuşlar hepsini yememiştir, en azından birazını alır, anneme değirmenden bunlar çıktı derim.” demiş. Buğdayı döktüğü yere gelmiş ama bir tane bile buğday tanesi görememiş. Belki akşam rüzgarıyla toprağın altında kalmıştır diyerek, elindeki çubukla toprağı eşelemeye başlamış. Birdenbire toprağın altından bir dev fırlamış dikilmiş karşısına.

– “Ne diye benim evimin üstünü eşeliyorsun be Keloğlan?” demiş.

Keloğlan:

— “Dün buraya buğdaylarımı serpmiştim, acaba arada kalan oldu mu diye toprağı eşeliyordum. Nereden bileceğim senin evinin burada olduğunu?”

Dev:

– “Bre Keloğlan sen şaşkın mısın? Hiç buğday buraya dökülür mü? Kuşlar hepsini yer süpürür.” demiş.

Keloğlan:

— “Ben de kuşlar yesin diye serptim zaten. Ama anneme bunu diyemedim. Annem de buğdayları getir diye tutturuyor” demiş.

Dev Keloğlan’ın iyi kalpli biri olduğunu anlamış.

– Üzülme demiş Keloğlan, al şu sofrayı her acıktığında “Açıl, sofram, açıl!” de. Sofrada çeşit çeşit yemekler serilir, annenle afiyetle yersiniz.” demiş.

Keloğlan: “Eve gidip annesine durumu anlatmış, annesi önce inanmamış ama daha sonra Keloğlan:

“Açıl, sofram, açıl!” dediği gibi, bir anda sofranın üzerine en güzel yemekler serilmiş. Keloğlan ve annesi doya doya yemek yemişler.

Günün birinde, Keloğlan sofrayı evde bırakmış, hırsızlar da bu fırsatı bilerek Keloğlan’ın sofrasını çalmışlar. Keloğlan, yine eski yoksul haline dönmüş.  Yine Dev’i uyandırmak aklına gelmiş ve sabahleyin değirmenin yolunu tutmuş. Elindeki çubuğu Dev’in yuvasının üzerine sertçe vurmaya başlamış. Dev uyanmış;

— “Ne oldu Keloğlan? Bir sorun mu var?” demiş. Keloğlan olanı biteni anlatmış. Bu defa Dev ona bir eşek vermiş. Keloğlan eşeğin başını sağa çevirince, eşekten altınlar dökülmeye başlamış. Sonra Keloğlan eşeğine binmiş, hamama gitmiş. Eşeği hamamın önünde bağlamış Hamamcıya da:

“Sakın eşeğin başını sağa çevirme!” diyerek sıkıca tembih etmiş ama, adam eşeğin başını sağa çevirmiş. Bir de ne görsün? Altınlar dökülmeye başlamış. Altınları görünce değirmencinin aklı başından gitmiş. Hemen ona benzeyen bir eşek ile onu değiştirmiş.

Keloğlan yine eski fakir haline dönmüş. Yine bana yardım ederse Dev yardım eder diyerek, Dev’in evinin yolunu tutmuş. Olanları Dev’e anlatmış. Dev bu defa ona bir topuz vermiş.

— “Bir ziyafet ver… Hamamcıyı da çağır, bütün köy ahalisini de çağır…” demiş.

Bütün köylü gelip ziyafete konmuşlar. Yemekler yendikten sonra, konuklardan biri kalkıp giderken, topuz o davetliyi bir köşede sıkıştırmış.

— “Adi hırsız, çabuk sofrayı geri getir!” diyerek başlamış sofrayı çalan hırsızın kafasına kafasına vurmaya.

Hırsız pes etmiş. Sofrayı çaldığını itiraf etmiş, gidip evden çaldığı sofrayı geri getirmiş.

Topuz, bu defa hamamcının üzerine gitmiş.

— “Adi hırsız! Tez, çaldığın eşeği geri getir!” diyerek başlamış hırsızın kafasına kafasına vurmaya.  Hamamcıyı da iyice bir pataklamış.

Keloğlan marifetli topuzu sayesinde sihirli sofrasına ve eşeğine kavuşmuş. Bu olay ülke padişahının kulağına gitmiş. Saraya gelmesi için Keloğlan’a haber göndermiş.

Keloğlan da atlamış  eşeğine düşmüş sarayın yollarına…

Padişah maharetini duyduğu Keloğlan’ı tanıyınca onu çok sevmiş. 

Keloğlanı çok seven padişah kızını Keoğlanla evlendirmiş.   

Keloğlan, annesi, karısı, sihirli sofra ve eşeğiyle birlikte çok mutlu yaşamışlar.

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.

hikaye, hikâye, hikaye arşivleri, hikaye oku, hikaye okuma, hikaye okumak, hikaye siteleri, hikaye yaz, hikayelerimiz, masal, masal oku, masal okuma, öykü, öykü oku, story, kısa hikayeler, çocuk masalları, kısa masallar, kısa hikayeler, masallar oku, hikayeler oku, güzel hikayeler, Keloğlan, Keloğlan Masalları,Dev Masalları, Sihirli sofra,

The post Keloğlan Masalları; “Sihirli Sofra Masalı” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-sihirli-sofra-masali.html/feed 0
Keloğlan Masalları: “Keloğlan Zeka Küpü” https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-keloglan-zeka-kupu.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-keloglan-zeka-kupu.html#respond Thu, 10 Dec 2020 12:06:04 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7646 Keloğlan Masalları: “Keloğlan Zeka Küpü” Keloğlan, Keloğlan Masalları, Masal, Masallar, Hikaye, Keloğlan Hikayeleri. Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken zamanın birinde bundan uzun uzun yılar önce çok uzak ülkelerin birinde, yemyeşil bir ormanın yanı başında bir köy varmış. […]

The post Keloğlan Masalları: “Keloğlan Zeka Küpü” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Keloğlan Masalları: “Keloğlan Zeka Küpü”

Keloğlan, Keloğlan Masalları, Masal, Masallar, Hikaye, Keloğlan Hikayeleri.

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken zamanın birinde bundan uzun uzun yılar önce çok uzak ülkelerin birinde, yemyeşil bir ormanın yanı başında bir köy varmış. Bu köyde Keloğlan ve anası  yaşarmış.  Bu Keloğlan’ın bir tek anacığı, anacığının da bir kel oğlu varmış. Dünyada başka kimsecikleri olmadığı için de hep birbirlerine destek olurlar, kuru ekmek yeseler bile kimselere belli etmezler, padişahlara layık yemekler yedik diyerek de kötü durumlarından kimseleri haberdar etmezlermiş.  Keloğlan Masalları

Keloğlan çok akıllı olduğu gibi, aynı zamanda çok tembel biriymiş. Anası ona bahçeden bir soğan alda gel oğlum dese iki saat düşünür, üç saat hesap yapar ve o soğanı nasıl ayağına getirebilir onu düşünürmüş. Ama sonunda bir yolunu bulurmuş. Fakat annesi de  bu duruma çok kızarmış.

Günlerden birgün keloğlanın anası hastalanmış ve bütün işler keloğlana kalmış. O günden sonra, o tembel Keloğlan gitmiş yerine çok çalışkan ve aklı başında bir keloğlan gelmiş. Annesi yattığı yerden keloğlana emirler yağdırıyor bizimkide oradan oraya koşuyormuş.

Bu durum böylece günlerce sürmüş. Keloğlan sonunda yorgunluktan bir köşeye düşmüş. O sırada bir fare keloğlanın yanına gelip;  Keloğlan Masalları

– Keloğlan keleş oğlan her işi beleş oğlan nasıl çalışmak zor geliyor değil mi? demiş.

Keloğlan gözünü aralamış ve fareyi kovalamaya başlamış fare tekrar gelmiş bu sefer iyice yaklaşıp;

– Hey duydun mu prensesin başına gelenleri, her kim prensesi iyileştirirse kral onu onu kızı ile evlendirecekmiş, demiş. Sonra bir çırpı da anlatmış.

Güzeller güzeli prenses aylardır ağlayıp duruyormuş ve onu kimseler susturamıyormuş. Kızımı güldüren her kim olursa olsun onu prens yapacağım demiş kral.

Keloğlan bunu duyduktan sonra; Keloğlan Masalları

– Bu iş böyle olmayacak başka şeyler yapmak lazım diye hoplayıp zıplamaya başlamış. Öyle hoplayıp zıplayarak evlerinin yakınında bulunan dağın eteklerine kadar gelmiş. Sonra dağın eteklerinde açan çiçekleri toplamış. Annesinden öğrendiği kadarı ile bu çiçeklerin özelliği insanları kıkır kıkır güldürmesi olmuş  eğer hepsini bir araya getirirse prensesi güldürebileceğini düşünüyormuş.

Bütün gün topladığı çiçekleri bazı karışımlar ile suladıktan sonra sarayın yolunu tutmuş. Sarayın kapısına geldiğinde iki takla atıp sırada bekleyenlerin yanında sıraya geçmiş.

Akşama doğru sıra kendisine geldiğinde neredeyse yorgunluktan uyuyacak hale gelmiş. Sonunda onu içeri almışlar. Keloğlan hemen elindeki kağıdın içine sakladığı çiçekleri prensese uzatmış. Prenses çiçekleri eline alır almaz kıkır kıkır gülmeye başlamış. Öyle çok gülüyormuş ki kral, kraliçe ve beraberindeki prenses ile birlikte gülmeye başlamış. Prenses mutluluktan uçuyor gibiyimiş. Keloğlan o gün kurulan bir düğün ile prenses ile evlenmiş. Annesini hasta yatağından almış ve saraya getirmiş. Annesi de keloğlunun başına kocaman bir öpücük kondurmuş.

Gökten üç elma düşmüş, biri Keloğlan’ın başına, biri masalı okuyanın başına, diğeri tüm iyi insanların başına..

Keloğlan Masalları, Keloğlan, hikaye, hikâye, hikaye arşivleri, hikaye oku, hikaye okuma, hikaye okumak, hikaye siteleri, hikaye yaz, hikayelerimiz, masal, masal oku, masal okuma, öykü, öykü oku, story, kısa hikayeler, çocuk masalları, kısa masallar, kısa hikayeler, masallar oku, hikayeler oku, güzel hikayeler,

The post Keloğlan Masalları: “Keloğlan Zeka Küpü” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-keloglan-zeka-kupu.html/feed 0
Keloğlan Masalları; “Keloğlan ve Vefasız Arkadaşı” https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari-keloglan-ve-vefasiz-arkadasi.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari-keloglan-ve-vefasiz-arkadasi.html#respond Thu, 26 Nov 2020 14:34:09 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7603 Keloğlan Masalları; “Keloğlan ve Vefasız Arkadaşı” Bir varmış, bir yokmuş, Allah’ın kulu çokmuş. Çok yemesi, çok demesi günahmış. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellâl iken, pireler berber iken, ben dedemin beşiğini sallar iken Zamanın birinde, kel bir oğlancık varmış. Anacığı ile birlikte çok yoksul bir hayat yaşarlarmış.  Bu Keloğlanın Rüstem isimli bir de […]

The post Keloğlan Masalları; “Keloğlan ve Vefasız Arkadaşı” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Keloğlan Masalları; “Keloğlan ve Vefasız Arkadaşı”

Bir varmış, bir yokmuş, Allah’ın kulu çokmuş. Çok yemesi, çok demesi günahmış. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellâl iken, pireler berber iken, ben dedemin beşiğini sallar iken Zamanın birinde, kel bir oğlancık varmış. Anacığı ile birlikte çok yoksul bir hayat yaşarlarmış. 

Bu Keloğlanın Rüstem isimli bir de arkadaşı varmış. Keloğlanla Rüstem çok iyi arkadaşlarmış. Öyle ki yedikleri içtikleri ayrı gitmezmiş.  Ancak Rüstem çok kıskanç bir çocukmuş. Anlayacağınız bir gözünü öbür gözünden bile kıskanırmış.

Keloğlan ise çok masum, iyi niyetli ve saf kalpliymiş ki, çok sevmekte olduğu arkadaşı Rustem’in bu çok kötü huyunu hiç bilmezmiş. Kendisi gibi bilirmiş.

Zamanla yoksulluk Keloğlanın  canına tak etmiş. Hayat çekilmez olmuş…

Gurbet ellere çıkıp iş bulmaya karar vermiş. Ancak, tek başına gitmek istememiş, çünkü hiç gur­bete çıkmamış. Bu yüzden bu fikrini arkadaşı Rustem’e söylemiş. O da kabul etmiş Keoğlanın bu  fikrini. Birlikte yola çıkmaya karar vermişler. Keloğlan anasının elini öpmüş, tam evden çıkacakken, anası, kuruş kuruş biriktirdiği bir miktar para­yı oğlunun avucuna sıkıştırmış ve iyice tembih etmiş:

“Ey benim saf oğlum, dünyalar çiçeği çocuğum. Bilirim ben seni, birlikte olduğun arkadaşına dikkat et. Herkesi kendin gibi saf ve temiz sanma. Yoksa, başın çok ağrır. Gurbete ilk defa çıkıyorsun. Ne hain ol, ne de hainliğe uğra. Hadi uğurlar ola, kara talihin açık ola. Yalnız, çok bekletme beni, gözlerimi yollarda koma emi!”

Rustem’le köy dışında buluşan Keloğlan, azık torbaları ellerinde kara gurbet yollarına çıkmışlar. Az g gitmişler uz gitmişler, bir yere gelip oturmuşlar. Karınları da çok acıkmış. Oturup azıklarını yemişler bir güzel. “Ya bismillah” diyerek, yeniden yollara düşmülşer. Dağ, dere, tepe aşıp bir kasabaya girmişler. Karınları yine çok acıkmış, ama azıkları bitmiş. Rustem, Keloğlan’ın parası olduğunu bilirmiş, ken­disinin de parası varmış ama, bunu O’na hiç söylememiş.

Rustem, kendisini acındırırarak, şöyle demiş: “Keloğlan gardaşlığım, yoktur beş param, varsa olsun haram. Açlıktan bir hal olduk, yolumuza yürü­mekten aciz kaldık. Yap bana bir iyilik. Fırından koca birer somun alalım, açlığımızı bastıralım”.

Çok yufka yürekliymiş ya Keloğlan, doğru girmiş fırına iki somun ekmek ve biraz helva alıp çıkmış. Bir çeşme başına varıp, güzelce karınlarını doyurmuşlar. Az gitmişler, uz gitmişler, altı ay bir güz gitmişler. Karınları öyle acıkmış ki, mideleri gurul gurul etmeye başlamış. Ama, Keloğlan’ın parası tükenmiş. Arkadaşında da olmadığını sanıyormuş:

“Yahu demiş Keloğlan, kaldık beş parasız, ne olacak bizim halimiz?”

O kadar aç gözlüymüş ki Rustem, hâlâ, cebinde parası olmadığını söylemekteymiş. Karınlarına taş bağlayıp yollarına devam etmişler. Bir yokuştan yukarı çıkarken, bayılıp düşmüşler açlıktan. Bir süre öylece kalmışlar. Biraz ham erik yemişler ve tekrar yürümüşler. Büyük bir ormanlığın yanına gelmişler. Birdenbi­re etraflarının eşkıyalar tarafından sarılması ile neye uğradıkların anlayamamışlar. Ama, Rüstem çok daha fazla korkmuş, çünkü, tüm foyası şimdi ortaya çıka­cakmış. Parasını eşkıyalar alacakmış. Pos bıyıklı eşkıyanın biri, yüksek sesle emir vermiş. “Heey, Keloğlan, önce sen çıkar bakayım altın­ları, paraları!” Kendinden emin bir şekilde, söylenmiş Keloğlan:

“Yok param, yalansa ölsün anam, ister inan ister inanma, yalnız kötülük yapma bana!”

Eşkıya, hiç inanır mı? Tutmuş kulağından, çekiştire çekiştire, “Ulan”, demiş “süt çocuğu, kel kafanı koparırım bak. Beni zorlama, çıkar dök şuraya, üstündekileri”. Bizimki pek neşeliymiş. Nasıl olsa bir şey bulamayacaklarmış. Hiç ciddiye almazmış gibi bir eda içindeymiş. Buna sinirlenen eşkıya, kuşak altlarını, iç ceplerini, çarığının içini bile aramış Keloğlan’ın, tabii hiçbir şey bulamamış… Keyifli keyifli gülmüş Keloğlan;

“Demedim mi ben size, anacığımın verdiği üç beş kuruşum vardı. Yolda bitirdim. İnanmazsanız Rüstem’e sorun”.

Haramibaşı, çirkin bir kahkaha atmış. “Yok anasının gözü, kim kimin şahidi ulan? Dazlak kafanı yüzerim ha… Peki, şimdi çok sevgili arkadaşını görelim bakalım”. Hemen savunmaya geçmiş Keloğlan, “O zavallıyı da boşuna aramayın. Yoktur beş parası, gözlerine baksana kör talih karası”. Rustem, asıl şimdi çok daha perişan hale düşmüş. Bu çok sevgili arkadaşına yalancı çıkmak, haramilerin yapacağı kötülükten daha fazla üzmüş kendisini. Buna rağmen, yalan söylemekten geri durmayan Rustem, “Ben de Keloğlan’dan nafakalandım. Yoktur pa­ram, varsa olsun haram”.

Fakat harami başı, yutmamış. Çünkü, bu oğlan, hiç de Keloğlan gibi saf görünmüyormuş. Kötü kötü eşkiya ba­ğırmış, “Ulan” demiş “Ananın sütü daha ağzında kokuyor, bir de bize yalan söylüyorsun. Ben ararsam fena olur. En iyisi mi, dök şuraya paraları”. Hâlâ direnirmiş Rustem, “Arayın şu çarpık oğlanın üstünü”, diye emir ver­miş Harami başı. Hemen aramışlar ve gömleğinin iç cebinden epey para çıkmış. Tabii yüzü gözü kıpkırmızı olmuş utancından, korkusundan. En çok, arkadaşının yalanını anlamasından, yerin dibine girmiş sanki…

Çok sinirlenen eşkıyalar, öyle bir girişmişler ki Rustem’e, ağzı burnu kanamış. Yüzü gözü morarmış dayaktan. “Hadi defol, cehennem ol buradan”, diyerek kovmuşlar. Keloğlan anlamış arkadaşının vefasızlığını ancak, korkusundan tir tir titrermiş. Acaba, kendisini de dövecekler miymiş? Yalvaran bir dille şöyle demiş, “Etmeyin eylemeyin, beni öldürmeyin! Bırakın gideyim yoluma, kavuşayım garip anama”.

Fakat harami başı, hiç de sandığı ve korktuğu gibi konuşmamış. Şöyle demiş, “Sen, çok temiz ve safsın. Yalan söylemedin bize. Biz senin gibi harbi insanları severiz be Keloğlan.” Keloğlan çok sevinmiş bu duruma. Eşkıyaların başı, “Şimdi sana bir yer tarif edeceğim”, diye devam etmiş konuşmasına, “Bak, şu tepeyi görüyor musun; hah işte o tepeye çık, sağ tarafa bakınca, büyük bir mağara göreceksin. Mağaraya in, sağ köşesinden itibaren otuz metre kadar ileride büyük bir taş göreceksin. Üzerinde dev resmi vardır. O taşın altını kaz, altın bulacaksın”.

Eşkıyalara dünyalar dolusu teşekkür edip hemen yola çıkmış Keloğlan. Tepeye tırmanıp, zirveye ulaşmış. Şöyle bir bakınmış, söylenen mağaraya doğru gitmiş. Kısacası üzerinde dev resmi bulunan taşın yanına varmış. Etrafına bakınmış, kimseler yokmuş. Sivri bir taşla taşın altını oymaya başlamış. Çok fazla yorulmadan bir testi altın bulmuş. Dünyalar Keloğlan’ın olmuş.

hikaye, hikâye, hikaye arşivleri, hikaye oku, hikaye okuma, hikaye okumak, hikaye siteleri, hikaye yaz, hikayelerimiz, masal, masal oku, masal okuma, öykü, öykü oku, story, kısa hikayeler, çocuk masalları, kısa masallar, kısa hikayeler, masallar oku, hikayeler oku, keloğlan, keloğlan masalları,

The post Keloğlan Masalları; “Keloğlan ve Vefasız Arkadaşı” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari-keloglan-ve-vefasiz-arkadasi.html/feed 0
Keloğlan Masalları https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-2.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-2.html#respond Fri, 25 Sep 2020 17:48:23 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=7354 Keloğlan Masalları “Keloğlan Ve Orman Perileri” Küçük ve şirin bir köyde yeşilliklerin bol, ormanların çok olduğu bir yerde anne ile oğul yaşarmış. Küçük yaşta babası ölen bu çocuk annesini çok severmiş. Babası ona Keloğlan ismini vermiş. Keloğlan annesiyle birlikte tarlada çalışır ve boş zamanlarında arkadaşlarıyla oynarmış. Yine günlerden bir gün annesine yardım ettikten sonra arkadaşlarıyla […]

The post Keloğlan Masalları appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Keloğlan Masalları

“Keloğlan Ve Orman Perileri”

Küçük ve şirin bir köyde yeşilliklerin bol, ormanların çok olduğu bir yerde anne ile oğul yaşarmış. Küçük yaşta babası ölen bu çocuk annesini çok severmiş. Babası ona Keloğlan ismini vermiş. Keloğlan annesiyle birlikte tarlada çalışır ve boş zamanlarında arkadaşlarıyla oynarmış. Yine günlerden bir gün annesine yardım ettikten sonra arkadaşlarıyla oynamak için yola koyulmuş. Ormandan geçerken küçük bir çocuğun ağladığını duymuş ve yanına gitmiş. Küçük çocuk o kadar ağlıyormuş ki, gözleri kıpkırmızı olmuş. Keloğlan küçük çocuğa yaklaşıp ve sormuş:

– Neden ağlıyorsun küçük çocuk?

Küçük çocuk;

– “Annem ve babam birden bire yok oldu. Onları bu ormanda bulamıyorum.“ demiş.

– Peki buraya nasıl geldiniz?

– Biz bu ormanı koruyan perileriz. Ormanda dolaşırken birdenbire annem ve babam yok oldu.

Keloğlan;

– “Tamam gel o zaman annen ve babanı arayalım.”demiş ve yola koyulmuşlar.

Biraz yol aldıktan sonra karşılarına kurtlar çıkmış. Kurtlar o kadar açmışlar ki saldırmak için küçük çocuk ve Keloğlan’a doğru hızla koşmuşlar. Bu sırada Keloğlan ne yapacağını bilmeden bakarken küçük çocuk birden bire gizli güçleri ile kurtları savurmuş. Bu olayı şaşkınlıkla izleyen Keloğlan küçük çocuğa:

– “Vay vay vayyy. Kendin küçüksün ama marifetlerin çok büyükmüş,” demiş.

Küçük çocuk;

– Evet Keloğlan. Biz ormanı koruyan periler olarak gizli güçlerimiz var. Ama bu güçlerimi ailemi bulmak için kullanamıyorum.” demiş ve tekrar başlamış ağlamaya.

Keloğlan ağlamamasını söylemiş ve tekrar yola koyulmuşlar. Bu sırada havada birden bire ışık yayılmış. Bu duruma şaşıran Keloğlan küçük çocuğa sarılmış ve onu korumak istemiş. Bu sırada korkunç bir ses duymuşlar:

– Bırak o çocuğu, eğer bırakmazsan seni ateşimle yakarım.

– Neden bırakacakmışım? Sen de kim oluyorsun?

– “Bırak dedim sana yoksa alev alev yanacaksın.”demiş, o korkunç ses.

Küçük çocuk birden bire bu sesi tanımış ve “Baba” diye seslenmiş. Küçük çocuk Keloğlan’ın kötü biri olmadığı, sizi aramak için yardım ettiğini anlatmış. Keloğlan derin bir oh çekmiş ve küçük çocuğu ailesine teslim etmiş. Oldukça sevinen küçük çocuk Keloğlan’la vedalaşarak yoluna devam etmişler.

The post Keloğlan Masalları appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari/keloglan-masallari-2.html/feed 0
Keloğlan Masalları https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari.html#respond Thu, 23 Jul 2020 20:33:24 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=6731 Keloğlan Masalları; “Keloğlan Ve Altın Bülbül Masalı” Bir varmış, bir yokmuş; evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellâl iken, pireler berber iken; Zamanın birinde bir padişah varmış. Bu padişah, her tarafı camdan bir cami yaptırmış. Bir Cuma günü namazdan çıkarken, eli yüzü pak aksakallı bir ihtiyar görmüş. İhtiyar Padişah’a demiş ki: “Padişahım, eğer Kafdağı’nın […]

The post Keloğlan Masalları appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Keloğlan Masalları; “Keloğlan Ve Altın Bülbül Masalı”

Bir varmış, bir yokmuş; evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellâl iken, pireler berber iken; Zamanın birinde bir padişah varmış. Bu padişah, her tarafı camdan bir cami yaptırmış. Bir Cuma günü namazdan çıkarken, eli yüzü pak aksakallı bir ihtiyar görmüş. İhtiyar Padişah’a demiş ki:

“Padişahım, eğer Kafdağı’nın ardındaki Altın Bülbülü getirir camiin bitişiğine koyarsan, eserin tamamlanır” demiş ve gözden kaybolmuş.

Padişah, günden güne üzülmüş. Bir gün çocuklarına demiş ki:

“Evlâtlarım: Kafdağı’nın ardındaki, Altın Bülbülü nasıl getireceğimi düşünüyorum.” Çocukların hepsi bir ağızdan babalarına, söz vermişler.

Atlarına binip; yola düşmüşler. Gel zaman, git zaman bir pınarın başına varmışlar. Yemişler, içmişler tekrar yola koyulmuşlar. Giderken önlerine üç yol gözükmüş. Büyük oğlan haykırmış; Ben birinciden gideceğim. Ortancası ben ikinciden gideceğim. Küçük oğlana da bataklık yol düştü, deyip bir birinden ayrılmışlar. Büyük oğlanla, ortancası giderken, yolları birleşmiş ve bir şehre varmışlar. Paraları kalmayınca da biri hancıya biri de lokantacıya çırak olmuşlar. Biz gelelim küçük oğlana;

Küçük oğlan, bin bir zorluk içinde yoluna devam etmiş.

Çalı ve çırpılardan geçerken eli yüzü kan içinde kalmış. Nihayet bir pınara varmış. Pınarın başında eli yüzü nurlu, aksakallı bir ihtiyar görmüş. Selamlaşmışlar. Suyunu içtikten sonra nereye gittiğini niçin gittiğini anlatmış. İhtiyar çocuğu yolundan çevirmek istemiş. Oğlan:

“Ben babama söz verdim. Ölmek var, dönmek yok, demiş.

İhtiyar, oğlanın sırtını üç defa sıvazlamış. Çocuk yine ıssız çöllere düşmüş. Açlıktan, susuzluktan bitkin bir hale gelmiş. Yedi canlı devin sarayına varmış. Devi öldürerek saraydaki peri kızı ile tanışmış. Oradan yoluna tekrar devam etmiş. Gide gide sekiz canlı devin sarayına varmış. Bu devi de öldürerek oradaki peri kızı ile tanışmış. Kız onun nereye gittiğini sormuş; o da Altın Bülbüle” diye cevap vermiş. Kız, buraya nasıl gidileceğini, dokuz canlı devden nasıl korunacağını anlatmış. Çocuk, tekrar yola koyulmuş ve dokuz canlı devi de haklamış. Fakat devin sarayında hangi odaya dalacağını şaşırmış. Çünkü 99 odası varmış.

Sarayda bir kedinin işareti üzerine Altın Bülbülü alarak yola koyulmuş ve önce, rastladığı ihtiyarın yanına gelmiş. Saraydan getirdiği eşyaları ihtiyarın yanına bırakarak, kardeşlerini aramak üzere, yeniden yola devam etmiş.

Şehrin birinde kardeşlerini bularak onların her birine birer at almış. İhtiyarın yanına giderek Altın Bülbülü almışlar. Eve gelirlerken, ağabeyleri, kıskandıklarından küçük kardeşlerini suya atmışlar. Fakat Altın Bülbül babalarının yanında bir defacık olsun ötmemiş. Suya atılan kardeşleri ölmemiş, sırsıklam gide gide bir çobana rastlamış. Bir altın vererek bir koyun almış. Koyunun işkembesini başına geçirmiş olmuş tam bir “Keloğlan”.

Gide, gide, bir kasabaya varmış. Bir hancıya çırak olmuş. Han sahibi bir gün öyle hasta olmuş ki. Kasabanın tabipleri hiçbir çare bulamamış. Bir aksakallı ihtiyar, “filan padişahın camiinden bir yudum su getirirsen efendin iyi olur” demiş.

Küçük oğlan koşarak, o camie varmış. Buradaki Altın Bülbül başlamış, ötmeye. Bu olayı padişaha müjdelemişler. Padişah bütün halkı geçirmiş, ötmemiş Keloğlan gelince yine ötmüş. O zaman başındaki işkembeyi çıkararak, babasına kendisini tanıtmış.

Ertesi gün, çayıra kırk çadır kurdurmuş, Altın Bülbülü küçük oğlanın getirdiğini anlamış; diğer oğullarını saraydan kovmuş.

Türk Folklor Araştırmaları Dergisi

The post Keloğlan Masalları appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/keloglan-masallari.html/feed 0