Hikaye Oku; “Kırmızı Işık”


Hikaye Oku; “Kırmızı Işık”

Almanya’da yaşarken bir dost ziyaretine gitmiştik. Eve dönerken yolda kenarda bir kaza olmuştu. Kazaya doğru bakarken dörtyol ağzında kırmızı ışıkta geçtiğimi fark ettim. Kesin beni yakalamışlardır dedim, ama yapabilecek bir şey yoktu. Yola devam ettim. Olayın üzerinden bir hafta kadar sonra eve bir mektup geldi, beni karakola çağırıyorlardı. Gidince beni bir odaya aldılar. Bana bir fotoğraf gösterdiler. Fotoğraftaki arabanın bizim şirkete ait olup olmadığını soruyorlardı. Ben de “Evet bizim şirkete ait” dedim.

“Bu araba geçen hafta saat 02:12’de kırmızı ışıkta geçerken kameraya yakalanmış. Bu arabada şoför koltuğunda oturan kişi siz misiniz?” diye sordular. Ben “Pek tanıyamadım” diye kaçamak cevap verdim. Dediler ki, biz sizin Yabancılar Dairesinden fotoğrafınızı aldık ve bu arabadaki şoför ile karşılaştırdık, bu kişinin siz olduğunuzu düşünüyoruz, siz ne dersiniz? Vereceğiniz cevaba göre hakkınızda yapılacak işlem değişecektir. İsterseniz avukatınıza başvurabilirsiniz!” Düşündüm, avukatlık bir iş yoktu. “Şu fotoğrafa bir daha bakabilir miyim?” diye sordum ve baktıktan sonra, “Evet bu kişi benim, ben kırmızı ışıkta geçmişim farkında değilim” diye cevap verdim.

“Çok memnun olduk, doğru karar verdiniz!” dediler ve bana yüklü bir ceza kestiler. Cezayı ödedim, ama ehliyetime de el koydular. Ehliyetimi ne zaman geri alabileceğimi sorduğumda kendilerinden haber beklememi söylediler. Aradan bir hafta daha geçtikten sonra beni bir hastaneden aradılar. Göz kliniğine çağırıyorlardı. Gittim ve sıkı bir göz muayenesinden geçtim. Sonra beni bir grup doktorun karşısına çıkardılar. Her birisi benim raporumu eline alıp baktı ve sonunda şöyle dediler, “Siz renk körü değilsiniz. Gözünüz tamamen sağlam! Bunu biliyor musunuz?” Ben “Evet” cevabı verdim ve ehliyetimi geri vereceklerini düşündüm.

Oysa beni bir hafta sonra psikiyatri kliniğine sevk ettiler. Verilen tarihte tekrar hastaneye gittim. Beni içinde dört doktorun olduğu bir odaya aldılar. İçlerinden biri göz raporuma bakarak, “Gözleriniz sağlammış” dedi ve “Ancak trafik ışıklarında kırmızı yandıktan 58 saniye sonra geçmişsiniz. Bunun yanlış bir şey olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu. “Evet, haklısınız, bu yanlış bir davranış” diye cevap verdim. Bana artık ehliyetimi vereceklerini düşünüyordum. Ama bana “Sizi trafiğe çıkaracağız” dediler. Elime bir program verdiler. Dört gün boyunca her gün iki saatlik bir kursa katılacaktım. İlk gün gittiğimde arabaya binip şehirde dolaşacağımızı söylediler. Dört görevli ve ben beraber arabaya bindik.

Şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırdım ve hareket ettim, Trafik ışıklarına geldiğimizde yanımda oturan görevli bana, “Buna trafik ışığı denilir. Kırmızı ışıkta durulur. Sarı ışık kırmızıya geçeceğini gösteren uyarıdır. Anladınız değil mi?” diye sordu. Ben de tekrarladım, “Evet, kırmızıda durulur. Sarı ışık biraz sonra kırmızının yanacağını gösterir. Yeşilde de geçilir.”

Sonra yolda ileride bir kez daha trafik ışığına rast geldik. Arkada oturan görevlilerden biri “Hatırlıyorsunuz değil mi! Buna trafik ışığı denilir. Kırmızda durulur. Sarı ışık kırmızıya döneceğini gösteren işarettir, Ancak yeşilde geçebilirsiniz.” Ben yine papağan gibi tekrar ettim. “Evet buna trafik ışığı denilir. Kırmızıda durulur. Sarı kırmızıya geçiştir. Ancak yeşilde geçilir.”

Bu sahneyi yolda arabayı kullandığım iki saat boyunca tekrarladık. O günden sonraki üç günde de bu görevliler arabama bindiler ve beni kontrol ettiler. Dört günün sonunda bana ehliyetimi geri verdiler. Aradan bir süre geçtikten sonra Türkiye’ye geldim ve bu hikayeyi arkadaşlarıma anlattım. Bana “Peki, sonra ne oldu?” diye sordular. Şöyle cevap verdim, “Ben artık kırmızı ışıkta duruyorum.” Bütün bu hikayeden sonra da ülkemizde uygulanan günlük uygulama kuralını hatırlayalım isterseniz, “Yeşil geç, sarı çabuk geç, kırmızı da dikkatli geç demektir.” Yani daha gidecek çok yolumuz var demektir.

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir