Hikaye Oku: “Boş Yerlerin Yolcuları”


Hikaye Oku: “Boş Yerlerin Yolcuları”

Hikaye, Hikaye Oku, Ürperten hikayeler, Korkutan Kikayeler, Korku Hikayeleri, Macera Hikayeleri.

Bir Danimarka yazının içine içine doğru yol alan bir yolcu trenindeyim. Nereye gizlendiği bilinmeyen güneşin, o gümüşten ışınlarını ülkeye saçtığı kül rengi, puslu günlerden bir gün. Ortalık ıpıssız. Her şey belli belirsiz bir parıltıyla ışıl ışıl. Trenin hızına ayak uyduran görünü, usul usul değişiyor, sıcağın o incecik sisinde titreyerek uzanıp gidiyor. Korku Hikayeleri

Ormanlarla tarlaların üzerindeki puslu havanın kaymak bağlayan yulaf çorbasına benzeştiği, göllerin kurşunla gümüş karışımı bir parlaklığa dönüştüğü böyle günlerde, Danimarka görülmeye değer. Başka ülkelerin göz kamaştırıcı bir maviliğe yükselen göklerinde keskin girintiler, çıkıntılar vardır. Ama buradaysa, yerle gök arasında, bir körfezcik bile yoktur. Uzay toprağa yaklaşarak özelliğini yitirir, sanki ondan nesnel bir şeyler almak ister. Görünüdeki her renk bu kucaklanıştan sırılsıklam mutludur. Her çizgi gökyüzünün bir yumuşak okşayışına benzer. Böyle bir günde kişi, bir başka yörenin tüm kişilerini Danimarka kırlarında bir geziye götürmek ister; özellikle böylesine bir görünüyü görmeye hiç fırsat bulamayacak kişileri.

Çok kimse yok trende. Oturduğum koca vagonda pek pek yirmi yolcu var. Vagon, aşağı yukarı yüz elli kişilik. Ama oturulacak yerlerin çoğu bomboş.

O yerlerin boş oluşu yanımdaki yol arkadaşımın canına minnet. Tren yola koyulur koyulmaz kompartımanın kapısını kapayıp, perdesini çekti. «Şimdi belki başkalarından kurtuluruz,» diyor.

«Boş yerlere oturulmasını niye istemiyorsunuz?» diyorum ona. «Boş bir kompartman yerine dolusunda bulunmak kötü mü?»

«Ben de aynı şeyi kastediyorum ya. Kalabalıkta ne rahatça soluk alır, ne de kımıldayabilirsiniz, öyle değil mi? Yo, eksik olsun, bana içinde pek az yolcusu olan, hattâ hiç kimse bulunmayan bir kompartman verin yeter,» diyerek pencerenin yanındaki yerinde arkasına yaslandı, gözlerini kapadı; çok geçmeden, elleri göbeğinin üstünde, uykuya dalmıştı.

Bana kalırsa, yükünü tutmuş bir yolcu vagonunda, ayakta kalmış birisi için bir yer açmanın bile hoş bir yanı vardır. En neşeli taşıt aracı, bulunduğum yolcu vagonuna kıyasla, oturulacak yerleri yumuşacık kol dayama çıkıntılarıyla ayrılmış böyle büyük kompartmanları olan vagonlar değil, tıka-basa dolu kompartmansız vagonlardır. Boş yerlerden küfür yansır; sevinç ölür öyle olunca. Kişi – her anlamda – onlarla birlikte yolculuk eder. Benim şişko yol arkadaşımın görüş açıcı, bulunduğu duruma göre, enine boyuna kaykılmaktı anlaşılan. Korku Hikayeleri.

Çoğu yolcular için boş yerler, ayakları alabildiğine uzatabilmek bakımından mutlu bir fırsattır; ama pek az kimse için canlı olabilmek -oturulmuş yerden de canlı olabilmek -, insancıl özlemlere, insancıl gereksinmelere erişebilmektir. Boş yerlerin üzerinde, eziyet çekmiş insan canlarının evrensel bir kalabalığı dolaşır durur.

Gelip geçen tarlalardan, belki de kompartımanın boş yerlerinin yüzüme -beni suçlarcasına bakarak esnemesinden, gözlerimi kapıyorum. Yol arkadaşımın düzenli horlaması da buna katılınca, etkilenip, kendimden geçiyorum.

Gözlerimi açınca, kompartımanın yolcularla dolu olduğunu görüyorum. Yanı başımda, kendisini daha önce de gördüğümü sandığım, yaşlı bir kadın oturuyor. Sarışın, yüz kemikleri fırlak, ama güleç! Oturduğu yerde dimdik duruyor, trenin her sarsıntısında kımıldıyor, geziye yeni çıkmış bir çocuk gibi temkinli, bakınmaya meraklı, en olmayacak bir gücendirmede kaçmaya teşne acayip bir kuş gibi. Ötekiler de arkalarına yaslanıp, yangelmemişler. İğneyle tutturulmuş gibi dimdik oturuyorlar yanyana, çevrelerine bakmıyorlar. Bir aile bu: bir adam, bir kadın ve üç çocuk. Birbirlerine pek düşkün oldukları anlaşılıyor. Hepsinin de yüz kemikleri fırlak, gözleri maviş. Çukura kaçmış gözleri, sanki birer delikmiş gibi. Nereli oldukları belli belirsiz; giysileri kendiliğinden yayılmıyor üstlerinde. pileli gibi, kat kat duruyor.

Bir an için, onların trene nereden bindiklerini merak ediyorum. Gidiş yönümüze göre, herhangi bir yerde durduğumuzu sanmıyorum; ama görünüşlerinin acayipliği yine de kurcalıyor usumu.

Yanıbaşımdaki yaşlı kadın yıpranmış ellerini kucağında dinlendiriyor, bir çocuğun dünyayı ilk görüşündeki sevince benzer bir yüz anlatımıyla pencereden dışarıya bakıyor. Dünyada hiçbir şey bir nineciğin pörsümüş ellerince sevimli değildir; orada gelişi güzel durup, dinlenen, boğumları şiş, mavi mavi damarlı bu eli tutmalıyım. Ama o el buz gibi.

«Çoktandır memleketten uzakta mıydın, nineciğim?» diyorum.

Evet anlamına başını öne doğru sallıyor. «Bugünlerde yaz ne güzeldir,» diyor.

«Nicedir uzaklardaydın?» diye üsteliyorum.

Gözlerini kırpıştırıyor. Uzaklardan gelen bir sesle, «On sekizinde bir genç kız olarak başkente vardıktan sonra hiçbir yere gidemedim,» diyor.

«Ama artık dönüyorum.» Korku Hikayeleri.

«Sılaya mı dönüyorsun?»

Gizemle gülümsüyor. «Uzunca bir süre beni her işe koştular, ama sonra, işte özgürlüğüme kavuştum. Seksen iki yıl başkalarına yardımda bulundum, şimdiyse bir kıyıya atıldım. Memlekette, kilisenin batı köşesinde yüksekçe bir nokta vardır; kilisenin çanları çalınırken, oradan güneşin batışı da, her şey de iyi görülür. Orada yatmayı seviyorum.»

Tanımıştım onu; Nörrebro’nun arka avlusundaki yaşlı hatundu o. Anlamaya çalışıyordum.

Daha genççe olan öteki kadın, söylediklerinin her sözcüğü kendisini yakıyormuşçasına, «Orada dinlenmeye gidiyor o,» diye söze karışıyor. «Ne de olsa, kocadı artık. Ama görüyorsunuz, biz geri dönüyoruz. Eh, ne de olsa ondan daha canlıyız. Doğru dürüst konuşamadığım için özür dilerim çünkü takma dişlerimi, daha önemli olan şeyler uğruna sattık.» Derken bir öksürüktür tutuyor onu: dehşetli zayıf olduğunu ilk kez görüyorum. Adamla çocuklar da peşi sıra öksürmeye başlıyorlar; sanki hiç ciğerleri yokmuş gibi, kuru kuru.

Genççe kadın, «Verem,» diye fısıldıyor. «Hepimiz veremiz. Ama şimdi deniz kıyısına gidin, iyileşmek istiyoruz; deniz kıyısı iyileşmek için iyidir dediler.»

«Yeter ki geç kalınmış olmasın,» diyor yaşlı kadın. «Bizim gibi fakir kimselerin böyle şeylere başlaması bazen gecikir.»

«Evet, daha çabuk davranamadık. Domuz kıllarından yer fırçası yapan adamla biz, hepimiz yiyecek bulmak için didiniyorduk. Derken vereme yakalandık.»

«O adam ne oldu?» diye soruyorum. Usumu bir şeyler kurcalıyor; her ne şekilde olursa olsun, belki onlar da savaştan nasıl yararlanılacağını biliyorlardı. Tüm aile, deniz kıyısına gidiyorlardı; olurya, belki mecbur kalıp, bir cinayet işlemişlerdi.

Genççe kadın sorumu, «O artık yok,» diye geçiştiriyor. «Tam o sıralardaydı savaş başladı, derken onu enflasyon izledi. İşte tüm bunlar başımızı derde soktu. Artık gelirimizle giderimizi uç uca getiremiyorduk, ekmek bile bulamıyorduk. Paramız değerini yitirmişti. Void’li Peygamberi o günlerde tanıdık.»

«Void’li Peygamberi mi?»

«Evet. O bizi kendi topluluğuna katılmaya çağırdı. Enflasyona karşı protestoda bulunmak için hiç yemek yemiyorlardı onlar; yiyecekler ne denli pahalı olursa olsun, hiç önemi yoktu artık. Ve giysileri hiç eskimiyordu; çünkü topluluğa katılanların aldığı giysiler, bir daha yenilenmesi hiç gerekmeyen türdendi. O gün, bugündür topluluğun tüm üyeleri parasız yolculuk ederler. Eh, biz de beşimiz birden deniz kıyısına gidelim dedik işte.»

Bilet kontrol memuru gelince olacakları düşünerek, kuşkuyla, «Peki, biletleriniz yok mu?» diye sordum.

Hayır anlamına başını sallıyor iki yana, gülümseyerek. «Niye biletimiz olsun? Nine’nin bile bileti yok, çünkü o da bizden. Öyle değil mi, Nine? Evet, biz birbirimizi gözlerinden tanırız.»

O sırada bilet kontrol memuru içeriye giriyor. Uyuyan iş adamını uyandırıp, her ikimizin biletlerini deliyor, ama öteki altı kişiye bakmaksızın dışarıya çıkıyor. Şişko yol arkadaşım dudaklarını yalayıp, uykusunu sürdürüyor. İki kadın, bu yeni yaşama düzenine kavuşmadan önce çektiklerinden konuşmaya başlıyorlar. Adamla üç çocuk, daha önce olduğu gibi, hiç kımıldamadan oturuyorlar. Adamın boğazında tek düze bir hırıltı var. Küçükler hiç soluk almıyorlar sanki. Kadınlar dur-durak bilmiyorlardı; çektiklerinin bitmez tükenmez geçmişi üstüne dudaklarından dökülen sözler, azalıp yükselen bir türkü, binlerce canın hep birlikte söyledikleri bir türküye benzeşiyor.

Yaşlı kadın, «Düşün,» diyordu, «şimdi çeşitli haklara sahibiz. Bundan iki kez önce, sıla özlemim dayanılamayacak denli güçlüyken, memlekete dönmek için trene binmiştim. Her gün bomboş yerlerle gidip gelen trenleri gazetelerden biliyordum. Vagonlarda bi sürü boş yer olduğunu yazıp duruyorlardı gazeteler. Ama her iki denememde de trenden dışarı atıldım. Memlekete dönmem için iki dar boğazdan geçmek gerekti. Bir kezinde ilkine daha yeni varmıştım ki, beni tutup indirdiler ve geri çevirdiler. Hatta cezadan falan bile sözettiler. Kimsecikler bana bir yer göstermemişti. Ama şimdi istediğim yere gidebilirim, hem de parasız.»

Öteki kadın bana dönerek ,«Evet,» diyor, «dünyadaki tüm boş yerler bizimdir artık. Sıkıntın olursa bize katıl, bizde enflasyon da yok, ayrı gayrılık da. Yüksek, alçak diye bir şey de bilmiyoruz. Void’li Peygamberin önünde hepimiz eşit haklara sahibiz.»

Derken trenimiz uzun, tiz bir düdük çalıyor. Şişko yol arkadaşım esneyip, geriniyor. Araba vapurundayız. Çevreme bakınıncaya dek boş yerlerin yolcuları gitmişti. Dışarı çıktığımda yine onları gördüm. Aynı dünyadan oldukları anlaşılan başka kişilerle birlikteydiler. Gerçek yolcularla kaynaşmışlar, onları bastırmışlardı bile. Garip bir göçmen topluluğuydu bu.

Bilet kontrol memuruna, «Bugünlerde Danimarka’da acayip yolcularınız var,» dedim. Şaşkın şaşkın baktı bana. «İş adamlarını mı kastediyorsunuz? Yıl boyunca hemen hemen her gün onlarla karşılaşırız!»

Düş görmüyordum herhalde. Şimdi onlar araba vapurunun üst güvertesine doluşmuşlardı. Hiç alışkın olmadıkları bu mutluluk dünyası kendileri için ayrılmış gibi, birinci, ikinci sınıf demeden, oldukça doğal dolaşıyorlardı. Onları güneşin alnında orada toplaşırlarken gördüm, onları, boş yerlerin yolcularını.

İskandinav Hikayeleri – Martin Anderson-Nexo

Hikaye, Hikaye Oku, Ürperten hikayeler, Korkutan Kikayeler, Korku Hikayeleri, Macera Hikayeleri, hikaye, hikâye, hikaye arşivleri, hikaye oku, hikaye okuma, hikaye okumak, hikaye siteleri, hikaye yaz, ikayelerimiz, masal, masal oku, masal okuma, öykü, öykü oku, story, kısa hikayeler, çocuk masalları, kısa masallar, kısa hikayeler, masallar oku, hikayeler oku, güzel hikayeler,

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir