Dört Arkadaş


Dört Arkadaş Hikayesi

Dört Arkadaş

Dört Arkadaş

Evvel zamanda ovaları verimli topraklarla kaplı, dağları gür ormanlarla çevrili güzel bir ülke vardı. Burada bulunan tüm hayvan ve insanlar çok şanslıydı. Hepsi de günlük yaşamlarını sağlık ve mutluluk içerisinde sürdürüyorlardı. Hiç kimsenin gelecekten endişesi yoktu. Herkes özgürlük ve barış içindeydi.

Bu güzel ülkede, kuytu bir ormanın sessiz bir köşesinde birbirleriyle komşu olan dört arkadaş oturuyordu. Bunlardan ikisi, Ak Keçi ve Kara Karga idi.  Bir gün Ak Keçi, çevrede otlarken bir avcının saldırısına uğradı. Uzun süre çalıların arasında saklanarak canını zor kurtardı. Avcının uzaklaşmasının beklerken de çok korkmuş, çok susamıştı. 
Ak Keçi’nin neden sonra ortaya çıkması Kuyruklu Kaplumbağa’yı Küçük Fare’yi ve Kara Karga’yı çok meraklandırmıştı.

Ak Keçi arkadaşlarının yanına soluk soluğa geldiği zaman: Çok korktum. Çok susadım, dedi. Kara Karga ağacın tepesinden bağırdı: Gaak… Elinde oku, yayı bulunan bir avcının uzaklara doğru koşup gittiğini görüyorum.
Ak Keçi’nin neden korktuğu anlaşılmıştı. Demek ki, onu bir avcı çevirmişti.
Avcının bu saldırısı ilk değildi. Son da olmayacaktı. Bu yüzden Ak Keçi’nin günleri her an korku içinde geçiyordu. Zaman zaman Küçük Fare’den, Kuyruklu Kaplumbağa’dan ve Kara Karga’dan uzaklaşarak otlamak zorunda kalıyordu.

Bir gün olan oldu. Ak Keçi’nin dostlarının korktukları başlarına geldi. Akşam yaklaştığı halde Ak Keçi görünürlerde yoktu.

Karga yukarıdan tekrar seslendi. Çok üzgün görünüyordu:

– Ak Keçi’yi hiçbir yerde göremiyorum. Başına kötü bir olay gelmiş olmasın? dedi.

Küçük Fare’nin umutsuzluğu daha da çoktu. Yüreği burkularak:

-Belki avcıya yine rastlamıştır, dedi.

Kuyruklu Kaplumbağa ise çok heyecanlı ve çok telaşlıydı;

– Üzülmenin, boş yere burada beklemenin bir yararı yok. Hemen çıkalım.

Onu arayalım, bulalım, dedi.

Kuyruklu Kaplumbağa’nın önerisi yerindeydi. Ak Keçi’nin aranması, bulunması lazımdı.

Kara Karga yüksekten uçtu. Küçük Fare yerde yürüdü. Kuyruklu Kaplumbağa suda yüzdü. Çevreyi köşe, bucak taradılar. Bir ara Kara Karga’nın sesi duyuldu.

– Müjde!… Ak Keçi’yi görüyorum. Yetişin!… Yetişin!.. Onu bir an önce kurtaralım.  Kuyruklu Kaplumbağa ve Küçük Fare; Kara Karga’nın
uçtuğu tarafa doğru koştular.

Ak Keçi bir ağacın altında tortop olmuş duruyordu. Avcının kurduğu ağa düşmüştü. Durmadan çabalıyordu ama kurtulamıyordu.
Birbirlerini seven küçük dostlar, Ak Keçi’nin başında ne yapacaklarını kararlaştırdılar.

Kara Karga havadan, Kuyruklu Kaplumbağa da karadan gözetleyecekti. Küçük Fare de keskin dişleri ile ağın iplerini kemirecekti.

Herkes görevinin başına geçti. Kara Karga çevreyi gözetlemeye, Kuyruklu Kaplumbağa yeri dinlemeye, Küçük Fare’de ipleri kesmeye başladı.

Kısa bir süre içerisinde tasarlananlar gerçekleştirildi. İpler kesildi. Ağ parçalandı. Ak Keçi sağ selamet kurtuldu. Tam o sırada az öteden Kuyruklu Kaplumbağa’nın sesi yükseldi.

Yerin derinliklerinden gelen birtakım sesler işitiyorum. Sesler gittikçe yaklaşıyor, bize doğru geliyor, dedi.

Kara Karga hemen uçtu. Bir ağacın tepesine kondu. Uzaklara doğru baktı:
Gaak!.. Tamam. Uzaktan bize doğru gelen bir avcı görüyorum. Hemen kaçalım, diye bağırdı.

Kara Karga yukarıdan uçtu. Ak Keçi Küçük Fare, Kuyruklu Kaplumbağa aşağıdan koştu. Orayı hızla terk ettiler.

Koşar adımlarla ağacın altına gelen avcı, ağın parçalanmış, Ak Keçi’nin kaçmış olduğunu gördü. Çok üzüldü. Ağın nasıl parçalanmış olabileceğini düşündü.

Çok şaşırdı.

– Bu keçi çok uzaklara gitmiş olamaz. Buralardadır, onu aramalıyım, dedi.

Otların, ağaçların arasında gezinirken hızlı hızlı gitmekte olan Kuyruklu Kaplumbağa’ya rastladı. Ona öfkeyle bağırdı:

– Ak Keçi’yi sen kurtardın. Ağı sen parçaladın değil mi? dedi.

Kuyruklu Kaplumbağa’nın cevap vermesini beklemeden hemen onu aldı. Elinde taşıdığı çuvala koydu.

Kara Karga, Ak Keçi ve Küçük Fare, Kuyruklu Kaplumbağa’nın tehlikede olduğunu üzülerek gördüler. Onu kurtarmanın bir yolunu aradılar. Az ileride, ormanın kuytu bir yerinde bir araya geldiler.

Ak Keçi bir ara avcıya görünüp hemen tekrar kaçacaktı. Kuşkusuz avcı Ak Keçi’nin peşinden koşacaktı. Ak Keçi hızlanınca, avcı da hizalanacaktı. Sonra elindeki çuvalı yere bırakarak daha hızlı koşmaya çalışacaktı. İşte o zaman, Kara Karga keçinin saklanacağı, avcının çıkamayacağı kayalıkları gösterecekti. Küçük Fare de Kuyruklu Kaplumbağa’yı çuvaldan kurtaracaktı.

Kararlaştırdıkları planı aynen uyguladılar.

Avcı çevrede dolaşırken, Ak Keçi birden ortaya çıktı. Ortaya çıkması ile kaçıp kaybolması bir oldu. Ak Keçi’yi görünce avcı sevindi. Hemen arkasından koştu. Keçi kaçtı. Avcı koştu. Derken daha hızlı koşmak için elinde taşıdığı, içinde Kuyruklu Kaplumbağa’mn bulunduğu çuvalı yere
bıraktı. O sırada Küçük Fare çuvalın yanına geldi.

Arkadaşını kurtardı. Kara Karga’nın öncülüğünde Ak Keçi yüksek kayalara tırmandı. Avcı Öteye çabaladı. Beriye kıvrandı. Bir türlü kayalara çıkamadı. Çaresiz kaldı. Geriye döndüğünde çuvalın parçalandığını, Kuyruklu Kaplumbağa’nın gitmiş olduğunu gördü. Korktu. Kuşkulandı. Kendi kendine mırıldandı:

– Bu orman büyülenmiş! önce keçiyi, şimdi de kaplumbağayı kaybettim. Bir an önce buradan uzaklaşmalıyım, dedi. Orayı hızla terk etti. Bir daha da avcılık yapmadı. Ak Keçi, Kara Karga, Kuyruklu Kaplumbağa ve Küçük Fare eski günlerine tekrar kavuştular. Uzun yıllar birlikte mutlu yaşadılar.

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir