18 Mart Çanakkale Zaferi


18 Mart Çanakkale Zaferi

Zorlu koşullara ve büyük kayıplara rağmen tarihe geçen bir zafer kazandığımız 18 Mart Çanakkale Zaferi anlamı ve önemi geçmişten günümüze unutulmayacak izler bırakmıştır.

Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Savaşı içinde, tarihin en kanlı muharebelerinin cereyan ettiği bölümü olarak bilinir. Bu savaşlar Türk’ün sayısız zafer, şan ve şerefle dolu tarihinin en parlak sayfasıdır.

Kahraman Türk ordusunun Çanakkale Cephesi’nde verdiği mücadele yalnızca Türk tarihinin değil bütün dünya tarihinin akışını etkileyecek derecedeydi. Bu cephede alınan galibiyet dünya ülkelerinin güç dengelerini değiştirmiş ve yüce Türk milletinin belirleyici ve yönlendirici gücünü bir kere daha gözler önüne sermiştir.

Çanakkale Cephesi’nin Anadolu halkına verdiği azim, umut ve kararlılık Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini de ateşlemiştir. Çanakkale, Türk ulusunun bağımsızlık ve hürriyet söz konusu olduğunda ne denli kararlı ve kahraman olduğunu sonsuza dek anımsatacak bir “anıtcephe” dir. Çünkü Türk ordusu üstün muharebe taktiklerini, silah gücü bakımından çok üstün bir güce karşı ustalıkla kullanmıştır. Bununla beraber dünya harp tarihi, Çanakkale’de Türk askerinin insancıllığını savaş alanlarında bile yitirmediğine, düşmanına dahi merhamet gösterebildiğine şahit olmuştur. Çanakkale Savaşı

Çanakkale ile ilgili çok şey anlatılmış, yazılmış ve çizilmiştir. Aslına bakarsanız Çanakkale, bir toplumun yolculuğunda mihenk taşıdır.

Toplumların ve ülkelerin yolculuklarında böyle anlar vardır. Zira bir imparatorluğun küllerinden can bulan yepyeni bir ülke ve bu ülkenin insanları Çanakkale’yi en çok ölerek taçlandırmamış olsalardı, ‘Kurtuluş Savaşı’ diye bir savaş belki de tarihte olmayacaktı. Çünkü burada kazanılan zafer aslında bir toplumun kendi cüzi kaderinin kazasında yok olmaya karşı direnişinin, var olacağına ilişkin haykırışıydı. Bireyin hayatında nasıl bir dönüm noktası olursa toplumların hayatında da bir dönüm noktası vardı ve Çanakkale, bütün dünyanın şahitlik ettiği işte bu dönüm noktasıydı. Çünkü Anadolu insanı Çanakkale’de kendisine karşı saldıran dünya ülkelerinin moralini bir manada inancını sıfırladı.

Her siperde ayrı bir destan başlatan askerlerimiz, düşmana karşı verdiği mukaddes mücadeleyi zaferle sonuçlandırdığında, dünya tarihinin zirve sayfalarına da “Çanakkale Geçilemez!” ilkesini bir daha silinmemek üzere yazdırmıştır.

Milletimiz, mukaddes vatanımızın korunması için canlarını veren şehitlerini ve gazilerini hiçbir zaman unutmayacak, onların bıraktıkları kutsal mirasa, vatanımıza ve bayrağımıza onurla sahip çıkacaktır..

Bugünlere ulaşmamızı sağlayan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, vatanın bölünmez bütünlüğü ve Türk milletinin huzur ve güvenliği için hayatlarını feda etmekten çekinmeyen aziz şehitlerimizi minnet ve saygıyla anıyoruz…

Çanakkale’de Ezan Sesleri

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;

Sade bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela…

dediği o Hinduların içinde, pek çok kandırılmış din kardeşimiz de vardır. İşte o Çanakkale Harbi’nin dehşetli günlerinin birinde, Tayyar Paşa, ordunun içinde sesi güzel ne kadar asker varsa sabah namazından önce hep birden ezan okumaları emrini verir.

Emri alan yüzlerce asker, şafak kızıllığı ile birlikte, dâvûdî sadâlarıyla o lâhûtî nağmeleri Çanakkale’nin kanla karışık soğuk sularına kadar dinletirler. Çok geçmeden düşman mevzilerinden kâğıda sarılı taşla bir mesaj gelir. Açıp bakarlar; Farsça yazılmış bir not: “Bizler Hindistanlı Müslüman askerleriz. İngilizler bize, Almanlara karşı Osmanlı’nın yanında savaşacağımızı söylediler. Biraz önce ezan sesi duyduk, siz kimsiniz?”

Mehmetçiğin kanı donar. Tarih, kandırılmışlığın böylesine pek az şahit olmuştur. Hemen cevap verilir: “Burası Osmanlı payitahtının kapısı… Bizler de âsâkîr-i Osmânîyiz.”

I. Cihan Savaşı boyunca, Osmanlı’ya karşı savaşan Hintli askerlerin zâyiâtı seksen beş bin kadardır ve bu rakam, bütün cephelerdeki Hintli zâyiatının % 70’ini teşkil etmektedir.

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Mühim olan, yaşayan, duygulu ve seviye kazanmış bir kalbe sahip olabilmektir ki, bütün insanlık istifâde etsin ve hidâyet bulsun!

İşte Çanakkale’de çarpışan mü’min ordumuz, sadece kahramanlık ve cesaret destanı değil, aynı zamanda sahip oldukları mânevî kemâl bereketiyle bir fazîlet destanı yazmıştır.

Bugün Anadolu’da ocağı tüten her evin kudsî hâtırasında bir Çanakkale şehîdinin olduğu muhakkaktır. Her âile bir Çanakkale yetimidir. Bu hâl, nesilden nesile intikâl eden bir şeref madalyasıdır. Çanakkale, tarihe müşahhas şehîdlik mefhûmunu bir daha nakşetmiştir. Bu şehîdlerin kabirleri sîne-i millettedir. Merhum Mehmed Âkif bunu ne güzel ifâde eder:

Ey şehîd oğlu şehîd! İsteme benden makber;

Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları

Çanakkale savaşı, çanakkale zaferi, 18 mart, 18mart çanakkale zaferi, Çanakkale Geçilemez, Çanakkale Cephesi, Atatürk,

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir