Çaresizlere Çare Ol ki Sana da Yardım Olunsun


Çaresizlere Çare Ol ki Sana da Yardım Olunsun

Padişahın biri ip hastalığına yakalandı. Hastalık yüzünden bir deri bir kemik kalmıştı. Elden ayaktan o kadar düşmüştü ki hizmetçilerine gıptayla bakıyor, “Ne olaydı bunlar gibi sağlıklı olaydım” diye kendi kendine hayıflanıyordu. Padişahın nedimlerinden biri, huzurda yer öperek dedi ki:

– Saltanatın daim olsun padişahım! Bu şehirde mübarek nefesli bir adam var. Zühd ve takvada onun kadar duası kabul olan bir adam görülmemiş, duyulmamıştır. Kendisine söylenip de halledemediği bir iş yok. Herkesin derdine derman olmakta. Onun bir kusurunu gören de yok. Duası kabul edilen, insanların sıkıntısını gideren bir kimse. Onu huzuruna çağır da senin bu hastalığının iyileşmesi için dua etsin. Belki onun mübarek nefesi sebebiyle Allah’ın rahmeti yeryüzüne iner de sen de kurtulursun.

Padişah, ihtiyarı çağırtmak üzere en iyi hizmetkârlarını vazifelendirdi. Durumu ihtiyara bildirdiler. Yaşlı adam daveti kabul etti. Yırtık pırtık elbiseler içinde pırlanta gibi bir adamdı. Padişah ona:

– Ey bilge insan! Hastalığımın iyileşmesi için dua et. Allah senin duan sebebiyle bana sağlık verebilir, dedi.

Sırtı iki büklüm olmuş ihtiyar, padişaha çıkışarak şöyle cevap verdi:

– Ey padişah! Allahü Teâlâ, adaletli padişahları sever ve onlara merhamet eder. Önce sen çaresiz kalmışlara acı ki Allah da sana acısın. Mazlumlar senin zindanlarında haksız yere çürürken benim duamın sana ne faydası olacak? Halkına acımadıktan sonra nasıl huzur ve mutluluğa erişebilirsin? Önce tedbirini alıp, yaptığın yanlışların affolması için Rabbine yalvarmalısın. Duası makbul insanlardan dua istemek sonraki iş. Mazlumların bedduası üstünde olduktan sonra salihlerin duası nasıl elini tutsun?

Padişah bu sözleri duyunca bir hayli üzüldü. Kendi kendine “Bu yaşlı adam doğru söylüyor. Doğruyu inkâr etmek bana yakışmaz.” diye düşündü. Zindanda kim varsa derhal salıverilmesini buyurdu. Yaşlı adam iki rekat namaz kıldıktan sonra padişahın iyileşmesi için şöyle dua etti:

– Ey Rabbim! İsyanım ve kusurunu itiraf ettiği ve aklı başına gelip hatasını anladığı için affeyle!

İhtiyar öylesine içten dua etti ki henüz duasını bitirmemişken, Allah’ın izniyle padişah iyileşiverdi. Ayağı bağdan kurtulmuş tavus gibi mutluluktan uçuyordu. Sevincinden bütün hazinesini ihtiyarın ayağına saçtı. Yaşlı bilge, o incilerin hiçbirine bakmadı hepsini elinin tersiyle geri çevirdi. Padişaha şöyle nasihatte bulundu:

– Ey padişah! Sakın bir daha zulüm ipinin ucunu tutma ki ip hastalığı da seni bir daha yakalamasın. Mademki bir kere yanlış yapıp yere düştün, bir daha düşmeyesin.

Sadî’nin bu sözünü kulağına küpe yap: Düşen adam her seferinde yerinden kalkamaz.

Ahlaki ve Dini Hikayeler Serisi Sadî’den Sudî’ye Bostan’dan Seçmeler – Hazırlayan: Ozan Yılmaz

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir