Dini Hikaye: “İnsan: Allah’ın Yarattığı En Güzel Varlık”


Dini Hikaye: “İnsan: Allah’ın Yarattığı En Güzel Varlık” 2. Bölüm

Büyük teyze ellerini küçük beyaz bir havluyla kurulayarak içeri girdi. Ben odada resim yaparken o da akşam için yemek pişirmiş. Annem de böyledir. Sanki elini kolunu birkaç kez oynatır ve yemek bir anda hazır olur. Büyük teyze yemeğin yanında bir de sürpriz hazırlamış bana. Akşam yemeğinde görebileceğimi söyledi. Bence görülecek değil yenebilecek bir şeydir. Havluyu kucağına koyup pencerenin önündeki koltuğa oturdu. Sol tarafında kalan menekşeleri sevdi. Sehpanın örtüsü biraz kaymıştı, onu düzeltti.

— Sen de çiçekleri sever misin evladım? Bak annenin çiçekleri ne güzel büyümüş.

— Çiçekleri severim, ama sulama işini annem yapıyor. Ben ne kadar su vermek gerektiğini bilmiyorum.

— Annen sana da öğretir. Toprağı kurudukça sulamak lâzım. Böceklenmesine de izin vermeyeceksin. Işığa göre yerini ayarlayacaksın. Arada bir vitamin vermek de iyi olur, fakat en önemlisi çiçekleri seveceksin. Seversen hem daha güzel açar hem de daha güzel kokar.

— Çiçekler onları sevdiğimizi anlarlar mı?

— Anlamaz mı yavrum, Allah’ın yarattığı her şey sevgiden anlar. Bak hayvanlar bile kendilerini sevene daha çok bağlanır. Babaannem, bir defa ekmek veren eli unutmazlar, derdi. Çiçekler de öyledir, her canlı öyledir.

— Allah çiçekleri sevdiği için mi hepsi rengarenk ve güzel kokuyor? Allah sevdiği için mi çiçekler bu kadar güzel?

— Tabiî yavrum. Allah güzel olduğu için yarattıkları da güzel. Hepsinde ayrı bir güzellik, hikmet var.

— Ben de bu menekşe kadar güzel olmak isterdim.

— Sen ondan da güzelsin yavrum. Sen insansın. İnsan,  Allah’ın yarattığı en güzel varlıktır. Allah’ın en çok sevdiği varlıktır.

— Ama benim bu kadar güzel bir rengim yok ki.

— Senin de kırmızı kırmızı yanakların var ya güzel kızım. Büyük teyze yanaklarımı sıkarken telefon çaldı. Odanın içindeki her şey sanki telefon sesine dikkat kesilmişti. Çok heyecanlanmıştım. Babam arıyor olabilir miydi? Belki de bebek dünyaya gelmişti. Büyük teyze sakince telefonu kaldırdı. Kelimeleri dikkatle seçiyor gibi konuşuyordu. Karşısındaki insan çok konuştuğu için büyük teyzeye fırsat kalmıyor muydu? Bir türlü kiminle ve ne hakkında konuştuğunu anlayamamıştım. Telefonu kapatınca eski yerine oturdu. Beni yanına doğru çekti.

— Bak güzelim! Annen buraya iki saksı koymuş. İkisinde de menekşe var. Herhâlde biri yalnız kalmasın diye böyle iki saksı vardır.

— Bilmem ki. Böyle güzel duruyor.

— Siz de artık evin iki güzel çiçeği olacaksınız yavrum. Artık bir kardeşin var.

— Olmuş mu, olmuş mu? Bebek doğdu mu yani?

— Evet yavrum, doğmuş. Bebek de annen de iyilermiş. Sana haber vermemi istediler. Bir de o güzel yanaklarından onlar için öpecekmişim. Olur dedim. Artık güzel bir öpücük alırız yanaklarından, değil mi?

Yanağımı büyük teyzeye uzattım. Yine sabahki gibi duygulanmıştım. Artık hem annemi hem de bebeği düşünüyordum.

— Kız olmuş değil mi?

— Evet yavrum kız. Senin gibi güzel, akıllı olur inşallah.

— Dünyadaki en güzel ismi koysak kardeşime. Acaba en güzel isim hangisidir?

— Herkesin adı kendine güzel yavrum ama en güzel isimler Allah’a aittir.

— Allah’ın sadece bir adı yok mu, Allah?

— Allah’ın birçok ismi vardır yavrucuğum. Rahman vardır meselâ, Rahim vardır. Gafur vardır, Azim vardır. Bu isimleriyle de Allah’a dua etmek, bu isimleriyle de onu tanımak gerekir.

— O dediğin ne?

— Celle celâluhu mu? Şanı çok yüce olan demek. Yüce Allah’ın isimlerini anınca böyle söylemek güzeldir kızım. Sadece Allah demek yerine Allahu Tealâ, Cenab-ı Hak, Hazreti Allah gibi övgü ve saygı ile ondan güzelce bahsetmek daha uygundur.

— Allah’ın, yani Allahu Tealânın diğer isimleri neler peki?”

— Güzel kızım, ezan okundu. Ben namazımı kılıversem. Namazımı kılınca anlatırım inşallah.

Büyük teyzenin az önce sevdiği menekşelerin gölgesi, namaz kıldığı seccadeye düşüyordu. Sanki çiçekler de onunla beraber namaz kılıyorlardı. Teyzenin secdeye gidişini biraz seyrettikten sonra Allah’ın isimleri ile ilgili bir kitap aradım. Hiçbir kitabın kapağında böyle bir isim yazmıyordu. Hepsinin sayfalarını açıp bakmak da gözüme çok zor göründü. Neyse ki raflarda parmaklarımla gezinirken, büyük teyzenin namazı bitti. Bir şeyler mırıldanarak yanıma geldi. Eliyle koymuş gibi raflardan birkaç kitap indirdi. Sayfalarını karıştırdı biraz. Elinden bırakmadığı tespihi bazen sayfaların arasında kalıyor bazen de masaya vurup ses çıkartıyordu. Sonunda bir kitabı elime verdi.

KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN

Kollarım Çok Kısa Olsa da

Ayaklarım Uzanmasa da

Gözlerim Uzakları Görmese de

Kalbim Sana Ulaşır Allah’ım

Yazan: Rabia Gülcan

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI ANKARA 2016

Hikayenin 1. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 3. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 4. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

 

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir