Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/hikayelerimizden/public_html/wp-config.php:1) in /home/hikayelerimizden/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
Hint Masalları arşivleri - Hikaye Oku https://hikayelerimizden.com/tag/hint-masallari Hikaye Çeşitleri Wed, 05 Aug 2020 12:58:25 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://hikayelerimizden.sirv.com/WP_hikayelerimizden.com/2020/06/c/r/n/cropped-hikayelerimizden.png?w=32&h=32&scale.option=fill&cw=32&ch=32&cx=center&cy=center Hint Masalları arşivleri - Hikaye Oku https://hikayelerimizden.com/tag/hint-masallari 32 32 Hint Hikayelerinden; “VEZİRİN AKILLI KIZI” https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayelerinden-vezirin-akilli-kizi.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayelerinden-vezirin-akilli-kizi.html#respond Wed, 05 Aug 2020 12:58:25 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=5996 Hint Hikayelerinden; “VEZİRİN AKILLI KIZI” Bir Hint hükümdarının çok güzel, ve çok yetenekli bir kızı vardı. Soyluların yakın ormanlardaki av partilerine katılmaktan çok mutlu olurdu. Çok iyi bir at binicisiydi. Ok atışında ise; ülkenin en iyi eğitilmiş okçularından biriydi. Günün birinde atı ile güzel bir geyiği kovalarken, ansızın kendini sık bir ağaçlık alanda buldu. Çevresi […]

The post Hint Hikayelerinden; “VEZİRİN AKILLI KIZI” appeared first on Hikaye Oku.

]]>

Hint Hikayelerinden; “VEZİRİN AKILLI KIZI”

Bir Hint hükümdarının çok güzel, ve çok yetenekli bir kızı vardı. Soyluların yakın ormanlardaki av partilerine katılmaktan çok mutlu olurdu. Çok iyi bir at binicisiydi.

Ok atışında ise; ülkenin en iyi eğitilmiş okçularından biriydi. Günün birinde atı ile güzel bir geyiği kovalarken, ansızın kendini sık bir ağaçlık alanda buldu. Çevresi ile bağlantısı kopmuştu. Yüksek bir ağaca tırmandı. Ağacın tepesindeki dallara çıkınca; karşıda bir yangını gördü. Alevler her tarafı sarmış, çalılar ve ağaçlar ile birlikte kuşlar ve orman hayvanları da yanıyordu. Geyik sürüleri ile birlikte diğer vahşi hayvanlar da çılgınca kaçışıyorlardı.

Kuşlar ormandan yükselen yoğun dumandan boğulup, bayılıp yere düşüyorlardı. Her tarafta korkunç çığlıklar ve hayvan bağrışları vardı. Bu korkunç olaylar yaşanırken, prenses bir çift yaban kazının, yavrularını kurtarmaya çalıştığını gördü. Yavrular henüz çok küçüktü kanatları bile tüysüzdü. Kurtulmak için sağa sola koştukları sırada alevler iyice yanlarındaki otları sardı. Bu zavallı kuşların kurtulma imkanı yoktu. Alevler yuvaya sıçradığı anda erkek kuş ailesini bırakıp son bir gayretle atılıp güvenli bir dala kondu. Ailesi yapayalnız kalmıştı. Anne kuş yavrularını korumak için atılıp onları kanatları altına aldı. Ancak ansızın çoğalan alevler hepsini yakıp kül etti. Acı çığlıklar atarak yanıp yok oldular.

Prenses bu olaydan çok etkilendi, erkek yaban kazının bencilliği onu çok kızdırdı. Kendi kendine;

“- Şu erkek milleti ne kadar duygusuz! Ne kadar bencil, onlara asla güven olmaz.” dedi.

Sonra bir genelleme yaptı;

“- Sadece kuşlar değil, hayvanlar ve insanları da öyle. Artık erkeklere güvenmiyorum ve ömrümün sonuna kadar evlenmeyeceğim.”

Kısa bir süre sonra birlikte av partisine geldiği arkadaşlarını buldu ve hep beraber saraya döndüler.

Günün birinde tanınmış bir ressam, Hint Racasının sarayını ziyaret etti ve orada çok güzel resimler yaptı. Saraydan ayrılacağı gün son anda prensesi gördü. Onun güzelliğini görünce adete büyülenmişti. O güzelliğin resmini yapmak için, içinde derin bir istek duydu. Hemen prensese yaklaşıp bir portresini yapabilmek için ondan izin istedi.

Prenses teklifini kabul edince resim kısa sürede tamamlandı. Ortaya üstün düzeyde bir sanat eseri çıktı.

Sanatçı büyük bir hayranlık ve coşku dolu bir çalışma ile eserini bitirince çok mutlu olmuştu. Resim, tam manası ile prensese benziyordu, her gören hayran kalıyordu.

Sanatçı resmi bitirince onu prensese vermeyip kısa sürede saraydan sessizce ayrıldı.

Ressam, saraydan ayrılınca; resime olan merakı ile tanınan bir başka rajanın şehrine gitti. Kısa zamanda rajanın sarayına gidip eserini hükümdara sundu. Raja resimden çok etkilendi.

Kral resmi iyi bir para vererek satın aldı. Onu taht odasının yanındaki büyük salona astı. resmi görenler oldukça hayran kalıyordu. Herkes bu güzel eserin kimin portresi olduğunu merak ediyordu. Kralın tek oğlu ve varisi olan prens avdan dönünce bu resmi görmüş ve kimin portesinin olduğunu bile sormadan resimdeki kıza aşık olmuştu. Prensesin güzelliği prensin aklını başından almıştı. Günlerce sadece onu düşünerek şaşkın şaşkın bakındı durdu. Sonra, bir gün kendine geldiğinde o resmin kimin portresi olduğunu ve ressamın kim olduğunu sordu.

Ancak sanatçı hiçbir bilgi bırakmadan çekip gitmişti. Kimse de o konuna hiçbir şey bilmiyordu. Gördüğü resmin büyüleyici güzelliği prensi yüreğinden vurmuştu. Kısa sürede derin bir sessizliğe gömüldü. Yemiyor, içmiyor, derin bir hüzün içinde perişanlığa sürükleniyordu. Sinirleri iyice bozulmuştu. Kimse ile konuşmuyordu, sinirleri iyice bozulunca herkesle yerli yersiz tartışıyor ve kavga çıkarıyordu. Sonunda suskunluğa gömüldü ve saraydaki odasından çıkamaz oldu.

İşte işler bu duruma gelince kral da ne yapacağını bilemez oldu en yakın dostu ve danışmanı olan başveziri, bu duruma çare bulması için görevlendirdi. Başvezir prensin yanına gidince son derece aksi karşılandı, bir tartışma çıktı ve prens başveziri kovdu ve onun idam edilmesini istedi.

Kral çaresiz kaldı, prensin yanına gidip başvezirin idamının bir hafta sonraya tehir edilmesini istedi. Kral bu müddet zarfında yeni bir başvezir atayacağını ve yeni bir hükümet kuruluncaya kadar idamın tehir edilmesini istedi. Prens buna bile güçlükle razı oldu. Kral başvezirin evine dönmesine izin verdi.

Başvezir derin üzüntü ile evine döndü. O, durumunu anlatmasa bile; ailesi onun çok zor durumda olduğunu biliyorlardı. Küçük kızı, babasına yakın bir kişiliği olan; sevgi dolu bir insandı. Babasının üzüntüsünü azaltmak için elinden geleni yaptı ve durumun ne olduğunu öğrendi. En sonunda başvezirin kızı prensin öfkesinin nereden kaynaklandığını öğrenmişti. Bu genç hanım çok akıllı ve yaratıcı düşünen, sorunlara yaratıcı çözümler üreten bir insandı. Babasını da bu güç durumdan kurtaracağına inanıyordu. Vezirin kızı saraya gitti ve prens ile görüşme olanağı buldu. Prense şöyle dedi;

“- Lütfen babamın hayatını bağışlayınız! Bu arada ben en erken zamanda sizin aşık olduğunuz o güzel hanımı bulmak için elinden geleni yapacağım. O resmin kopyalarını yapıp yakındaki hükümdar saraylarına göndereceğim. Nasıl olsa; o kadar güzel bir hanımı mutlaka tanıyanlar çıkacaktır. Sonra onun seninle evlenmesi için elimden gelen her gayreti göstereceğim. Lütfen! Bana size yardım edebilmem için zaman tanıyın ve sizin sevgilinize kavuşmanız için göstereceğim gayretleri destekleyin!”

Aşk ateşi ile yanan prens kendisine uzanan bir dost elini memnuniyetle karşıladı ve onu yurtdışına gidip araştırma yapabilmesi için izin verdi.

Vezirin küçük kızının teklifi ve başarıya ulaşmak için sunduğu hareket planı; prense çok akla yakın göründü. Artık gayesine varmak için bir ümit ışığı doğmuştu. Prens, başvezir için verdiği idam cezasını uygulamaktan vazgeçti. Başvezir saraydaki görevine döndü ve krallığın sorunlarının çözümlenmesi için büyük gayret sarf etti. Kral da olan gelişmelerden çok mutlu oldu ve başvezirin kızının başarılı olması için o da destek vermeye başladı. Prens kısa sürede kendini toparladı ve o da devlet işlerinde babasına yardımcı oldu. Bu olumlu gelişmelerden sonra prensin de sağlığı düzeldi ve daha olumlu düşünmeye başladı.

Vezirin kızının kendisi de iyi bir ressamdı. Hemen o meşhur tablonun çok başarılı bir kopyasını yaptı ve sonra erkek kıyafetleri giydi ve gezgin bir ressam olarak yolculuklarına başladı. Başlangıçta nereye gideceğini ve ne yapacağını bilmiyordu. Sadece babasını çok seviyordu ve onu kurtarmak için çok gayret göstermesi gerektiğine inanıyordu.

Böylece aylarca, çeşitli yönlere seyahatler yaptı ve bir çok insana resimdeki prensesi tanıyıp tanımadığını sordu. Fakat kolay kolay bir sonuç alınabilecek gibi bir durum görünmüyordu.

Bir yıl yorucu bir seyahatten sonra acayip bir ülkeye geldi. Burada herkes resimdeki hanımı kolayca tanıyordu. Bu durum vezir kızını çok mutlu etti.

Resmi görenler onun kendi rajalarının kızı olduğunu tanıyorlardı. Herkesde ondan “asla evlenmeye niyetli olmayan prenses” diye söz ediyordu.

Vezirin kızı;

“- Prenses evlenmekten neden bu kadar korktu? Sorun nedir? Nasıl oldu da böyle bir karar aldı?”

Şeklinde sorular sordu. Kimse bu soruların cevabını bilmiyordu. Prensesin annesinin ve babasının da onun nasıl olup da bu karara vardığını bilmediklerini söylediler.

Aldığı bu bilgiler vezir kızının biraz gözünü korkutmuştu. Eğer prenses bu kadar evlilik karşıtı ise bir yabancı olarak onu nasıl bu kararından vazgeçirecekti. Aşkından adeta deli olan bir prenses ile evlenmesini nasıl sağlayacaktı? Ortada adeta imkansız görünen ciddi bir durum vardı.

Bununla beraber; vezirin kızı cesur bir insandı ve bir gayesine varmak istediği zaman; çeşitli yollar denemesini bilen bir hanımdı.

Önce prensese ulaşmanın bir yolunu bulması gerekiyordu. Bunun için sarayın karşısında güzel bir konak kiraladı ve burada geniş bir pencere önünde atölyesini kurdu. Saray halkı kısa sürede onun orada ne yaptığını öğrendi. Kral da duyduklarından çok etkilendi ve sanatçıyı saraya davet etti. Onun resimlerini görmek istiyordu. Kral gördüğü resimleri çok beğendi ve çok sayıda resim satın aldı. O sıralarda, raja biricik kızı için görkemli bir saray yaptırıyordu. Sanatçının bu sarayın duvarlarına resim yapmasını istedi.

Bu arada vezir kızı birkaç defa prensesi görebildi. Şimdi o portrenin prensisin modellik ettiği sanat eseri olduğuna iyice inanmıştı. Artık kendi ülkesindeki prensin aklını başından alan büyülü güzelin yakınında bulunuyordu.

Yeni sarayın duvarları tamamlandığı zaman; vezir kızı her tarafı resimler ve figürler ile süslemeye koyuldu. Raja ve etrafındaki saray görevlileri sık sık gelip süslemelerinin gelişmesini takip ediyorlardı. Her resmin üzerinde düşünülmesi gereken bir hikayesi vardı. Sanatçı kralın ve saray halkının her sorusuna ilginç cevaplar veriyor, güzel hikayeler anlatıyordu.

Bütün bu güzellikler ve sanatçının anlattığı ilginç hikayeler çevrede aktarıldığı zaman bir çok insan bu eserleri görmeye geliyordu. Saray kadınlarının bir kısmı, prensesin yakınları ve arkadaşları idi. Bir kısmı prensesi iyi tanıyordu.

Vezir kızı bu hanımlardan bazılarının prensesin iç dünyasını, duygu ve düşüncelerini iyi bildiklerini tahmin etti. Mutlaka içlerinden bazıları prensesin neden evlilikten kaçındığını bilmesi gerekiyordu. Neden bütün erkeklerden uzak durmak istiyordu? Mutlaka bunların bir sebebi, bir açıklaması olmalıydı!

Vezir kızı, prensesle yakınlığı ile tanınan birkaç hanımın kalbini fethetmeyi başardı. Onları sanatı ve nezaketi ile etkiledi. Sonunda; Bu hanımlardan biri ona prensesin sırrını açıkladı. Prensesin nedimelerinden olan bu hanım, Vezir kızına, hanımının ormanda yangın sırasında gördüğü olayların onu nasıl etkilediğini anlattı. Yavruları ve eşi yanarken çekip giden bir erkek kuşu görmek onu tüm erkeklerden soğutmuştu. İşte vezir kızının öğrenmek için can attığı bilgi buydu.

Bunun üzerine yeni sarayın büyük duvarına tam da prensesi etkileyebilecek bir resim çizdi. Bu resimde erkek bir geyik bir yangın sırasında yavru geyikleri korurken dişi geyik çekip gidiyordu.

Sanatçı resmin en güzel yerine çok yakışıklı bir prens figürü çizdi. Bu resimdeki erkek figürü hem yakışıklı, hem de kahraman bir insanın etkileyici özelliklerine sahipti. Resim bitirildiği zaman vezir kızı prensesin arkadaşlarına onu getirip resmi göstermelerini istedi. Kısa bir süre sonra; prenses sanatçının ziyaretine geldi. Bütün eserleri büyük bir ilgiyle yakından izledi ve sanatçıya takdirlerini sundu. Onu gönülden tebrik etti. Sonunda geyikler ve prensin büyük bir ustalıkla yansıtıldığı muhteşem eserin önünde durdu ve;

“- Bu resmin hikayesi nedir?”

dedi. Bunun üzerine vezir kızı;

“- Bu resim benim ülkemdeki bir prensin yaşadığı olayın gerçek hikayesidir.

Dedi. Sonra şunları ilave etti

“- Bizim ülkemizdeki prens de bu olaydan sonra kadınların vefasızlığına inandı ve mutsuz oldu!”

“- Bu olaydan sonra prensin yaşamı değişti. Bütün kadınlardan uzaklaştı ve artık evlenmek istemedi. Bu durum değerli kralımızı da üzdü ve ülkede karamsar bir hava yarattı. Şimdi artık kimse bu duruma nasıl bir çare bulunabileceğini düşünemiyor.”

Bunun üzerine prenses;

“- Ne kadar ilginç, ne acayip bur durum! Gerçekten erkekler vefalı ve kadınlar uçarı mı? Böyle bir şey olabilir mi? Gerçekten bu mümkün mü? Bana gelince ben erkeklerin vefasız ve kadınların yakınlarını koruyan unsur olduğuna inanıyordum. Demek hayatta başka türlü olan gerçekler de varmış.”

Sonra şunları söyledi;

“- Artık her sorunun çok yönlü olduğunu anlıyorum, soruna tek yönden bakılınca insanlar gerçeği göremezmiş. Ben hayatımda bir olay yaşadım ve bunun dışında bir gerçek olduğuna inanmadım. Şimdi hata ettiğimi anladım. Her şeyi yeniden düşünmeliyim ve yaptığım yanlışı düzeltmeliyim.”

Bunun üzerine ressam şöyle dedi;

“- Prenses hazretleri bu söylediklerinizi duyduğuma çok mutlu oldum.”

Olayların bu yönde gelişmesi onu mutlu etmişti. Bunun üzerine vezir kızı şöyle dedi;

“- Keşke bizim ülkemizdeki prens de sizin gibi gerçeği görebilse. Umarım yaptığı hatayı anlayıp düzeltme yolunu seçebilir. Siz çok şükür onun gibi inatçı değilsiniz. Sizdeki değişimi ona anlatabilirsem o da yeniden hayata dönebilir. İnsanlar gerçeğin çok yönlü olduğunu anladıkları andan itibaren; Yeni bir uyum süreci başlar.

Daha sonra gelişim ve değişim yönünde gerekli adımları attıklarında olgunluğa ve mutluluğa ulaşabilirler.”

Prenses bu sözleri duyduğu zaman şöyle dedi;

“- Birisi ona gerçeği görmesi için yardım edebilir. Çok defa bir insanın gerçeği görüp değişmesi kurtuluş yolunda adımlar atması, başkalarının da kurtuluşa ulaşmasına yardımcı olabilir. Böyle güzel bir değişimin gerçekleşmesi için yardımcı olmak hepimiz için bir insanlık borcudur.”

Prenses sonunda düşüncelerini şöyle özetledi;

“- Resminizde siz bana onun yaşadığı bir olayı anlattınız. Siz açıklamalarınızla benim gerçeği görmeme ve kurtuluşuma yardımcı oldunuz. Ben onun hayatında yaşadığı bir olaydan faydalandığıma göre, o da benim yaşadıklarımdan fikir alarak kurtuluşa ulaşabilir. Lütfen ona benim yaşadıklarımı anlatın ve onun da bu olaydan faydalanmasını sağlayın. Eğer fikrini değiştirirse beni bu olaydan lütfen haberdar edin.”

Sanatçı bu sözleri duyduğunda çok mutlu oldu. Bu kolay kolay erişemeyeceğine inandığı bir başarı idi.

“- Evet prenses hazretleri aynen söylediklerinizi ona anlatmaktan büyük mutluluk duyacağım.”

Dedi. O günden sonra prenseste olan değişiklikler kulaktan kulağa yayıldı. Artık; herkes prensesin evlenmeye düşündüğünü öğrenince onunla evlenmek isteyenler akın akın saraya gelmeye başladılar. Fakat prensesin kimseye aldırdığı yoktu.

Artık gün boyu sarayın duvarındaki resimleri ve süslemeleri inceliyordu.

Bazen saatlerce prensin av partisini canlandıran resmin önünde duruyor, devamlı hayal ettiği prensi düşünüyordu. Vezirin kızı artık ne yapacağını biliyordu. Prensesin hayallerini süsleyen genç şehzadenin hayatı ile ilgili olayları anlatarak; onun ilgisini capcanlı tutabilmek için elinden geleni yapıyordu. Bu gayreti bir gün meyvesini verdi. Prenses sanatçının ülkesinde yaşayan şehzade ile tanışıp görüşmek istediğini söyledi.

Vezirin kızı böyle bir sonuca ulaşmak için devamlı gayret gösteriyordu. Hemen ülkesine gidip prensle görüşeceğini ve onu buraya getirmek için her şeyi yapacağını söyledi.

Vezir kızı şehzade ile buluşup onu prensesin hikayesini anlatmak için can atıyordu.

Vezir kızı ülkesine döndüğünde yaşlı babası çok sevindi. Akıllı kızı onun hayatını kurtarmak için çok çalışmış ve güzel bir başarı elde etmişti.

Kralın oğlu da gelen haberlerden çok mutlu olmuştu.

Vezir, kızının başarısını tebrik etmek için onu kucakladı ve onu alnından öptü onun hayatını kurtardığı için sonsuz mutluluk duydu.

Prensin mutluluğu da görülecek şeydi. Vezirin kızına bir çok kıymetli hediyeler verdi. Prens hemen yola çıkmak için hazırlıklar yaptı. İki gün sona yanına sarayın ileri gelen yakınlarını da alarak sevgilisinin ülkesine doğru yola koyuldu.

İki sevgilinin buluşması görkemli bir törenle kutlandı. İki krallığın düzenlediği muhteşem bir düğünle evlendiler.

Tarihçiler iki devletin birleşmesinde emeği geçen akıllı vezir kızının bilgisini, sanatını ve başarısını övgü ile anlatırlar.

Bir tarihçi; şöyle yazmıştı;

“- Üstün sanat eseri yaratabilecek güçte olan sanatçılar; toplum sorunların çözmede de bu becerilerini kullanabilirler.”

Hint Hikayesi

The post Hint Hikayelerinden; “VEZİRİN AKILLI KIZI” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayelerinden-vezirin-akilli-kizi.html/feed 0
HİKAYE OKU https://hikayelerimizden.com/dusunduren-egiten-hikayeler/hikaye-oku.html https://hikayelerimizden.com/dusunduren-egiten-hikayeler/hikaye-oku.html#respond Sat, 01 Aug 2020 18:20:11 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=6793 HİKAYE OKU YALAKALIK YAPAN ADAM VE HİND RAJASI Hindistan’da bir Raja’ya devlet görevlileri şöyle demişti: “Sayın Hükümdarım, bugün sizi ziyaret edecek kişiye iyi dikkat edin. Bu adam birçok yöneticiye övgüler yağdırır. Sonra da onlardan birçok değerli armağan koparmayı iyi becerir.” Raja bunu söyleyen kişiye şöyle dedi: “Merak etmeyin, ona hiçbir şekilde yalakalık etmesi için izin […]

The post HİKAYE OKU appeared first on Hikaye Oku.

]]>
HİKAYE OKU

YALAKALIK YAPAN ADAM VE HİND RAJASI

Hindistan’da bir Raja’ya devlet görevlileri şöyle demişti: “Sayın Hükümdarım, bugün sizi ziyaret edecek kişiye iyi dikkat edin. Bu adam birçok yöneticiye övgüler yağdırır. Sonra da onlardan birçok değerli armağan koparmayı iyi becerir.” Raja bunu söyleyen kişiye şöyle dedi: “Merak etmeyin, ona hiçbir şekilde yalakalık etmesi için izin vermeyeceğim.”

Biraz sonra, beklenen şahıs geldi. Hükümdarı aşırı bir muhabbetle selamladı ve şöyle dedi: “Sevgili Hükümdarım, sizlere en halishane selam ve saygılarımı sunarım. Siz en iyi saraylara layıksınız. Bu sarayda sizinle beraber olmak büyük mutluluktur.

Arkadaşlarınızın arasında sizin seçkin ve muhterem bir yeriniz var. Kişiliğinizin tartışmasız üstünlüğü size tarihimizde bir altın devir başlatma olanağı veriyor. Sizin bağışlarınızla ailemizin büyük bir gelişme göstereceğine eminiz.”

O sırada bir bakan krala yaklaştı ve şöyle dedi: “Majesteleri, lütfen onu daha fazla şımartmayın. Bakınız neler söylüyor. Artık O’na bir son vermesini söyleyin.”

Kral gülümsedi: “Korkmayın Sayın Bakan, onun yalakalık etmesine asla fırsat vermeyeceğim. Sadece şuna dikkat ettim; şimdiye kadar söyledikleri doğrudur.

The post HİKAYE OKU appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/dusunduren-egiten-hikayeler/hikaye-oku.html/feed 0
Hint Hikayesi; “BİNBİR ÇİÇEK AĞACI” – “Blossoming Tree” https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayesi-binbir-cicek-agaci-blossoming-tree.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayesi-binbir-cicek-agaci-blossoming-tree.html#respond Wed, 29 Jul 2020 17:36:49 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=6786 Hint Hikayesi; “BİNBİR ÇİÇEK AĞACI” – “Blossoming Tree” Hikaye Oku: Bir zamanlar Hindastan’ın Benares şehrinde yaşayan Patan Poli isminde tanınmış bir tüccar vardı. Çoğunlukla atla gezerdi. Şehrin en büyük kervanları onun için çalışırdı. Bazı kervanlar batıya Arap Yarımadasına gider oradan çeşitli baharatlar getirirdi. Doğuya ve kuzeye giden kervanlar ise Hindi Kuş Dağlarından geçer, Çin’e doğru […]

The post Hint Hikayesi; “BİNBİR ÇİÇEK AĞACI” – “Blossoming Tree” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Hint Hikayesi; “BİNBİR ÇİÇEK AĞACI” – “Blossoming Tree”

Hikaye Oku: Bir zamanlar Hindastan’ın Benares şehrinde yaşayan Patan Poli isminde tanınmış bir tüccar vardı. Çoğunlukla atla gezerdi. Şehrin en büyük kervanları onun için çalışırdı.

Bazı kervanlar batıya Arap Yarımadasına gider oradan çeşitli baharatlar getirirdi.

Doğuya ve kuzeye giden kervanlar ise Hindi Kuş Dağlarından geçer, Çin’e doğru yol alırdı. Oradan ipek ve porselenler getirirlerdi.

Bir gün Patan Pali nehir kıyısındaki parkta gezinirken şehrin ileri gelen tüccarları ile karşılaştı. Tüccarların Patan Pali’ye yöneltecekleri sorular vardı. Merak ettikleri en önemli konu Patan Pali Çin’e göndereceği zaman mallarının bulunduğu, büyük depoların yönetimini kime bırakacağını çok merak ediyorlardı.

Patan Pali’in en güvendiği adam (Gusera) adındaki çobandı. Tüccarların sorusu üzerine Patan Pali mallarını en güvendiği arkadaşı Gusera’ya emanet edeceğini söyledi.

Tüccarlar onun sadece bir çoban olduğunu ve fakir bir insan olduğu için de ona güvenmenin doğru olmadığını söylüyorlardı.

Aralarında bir süre tartıştıktan sonra içlerinden biri Budha adında bir bilge bulunduğunu ve her kim ona gidip danışıyorsa memnun ayrıldığını ifade ediyorlardı.

Sora sora Budha’nın öğretilerini yaydığı tapınağa ulaştılar.

Budha onları yüzünde tatlı bir gülümseme ile karşıladı. Bir sorunları olduğunu söylediklerinde anlatılanları büyük bir dikkatle dinledi ve onlara Kral Bennadatte’nin ülkesinde vaktiyle yaşanmış olan bir olay anlattı.

“- Kralın bir zamanlar dillere destan bir sarayı varmış. Sarayın etrafında yüzlerce yıldan beri özenle bakılmış eşsiz güzellikte ağaçları olan bir bahçe varmış. Bu bahçenin en güzel yerinde, sarayın çok yakınında harika bir ağaç varmış.

Bu ağacın dallarının gökyüzüne ulaştığını söyleyenler bile varmış. Bu ağaca “Bin Bir Çiçek” ağacı derlermiş. Kral bu ağacı çok severmiş. Bir çok günler vaktini bu ağacın altında geçirmekten büyük mutluluk duyarmış.

Bir gün kral bu ağacın altında dinlenirken kraliçe elinde çay kasesi ile yanına gelmiş. Çay kasesinin içine tavandan bir parça alçı düşmüş. Kraliçe bunu krala göstermeye gelmiş.

Kral hemen saray mimarını ve ilgili görevlileri çağırmış ve tavanın onarılmasını istemiş. Mimarlar, mühendisler ve dülgerler konuyu incelediklerinde şöyle bir karara varmışlar;

“- Sarayın tavanının çökmesini önlemek için taht odasına güçlü bir orta direk yapılması gerekiyormuş. Bu iş için araştırma yapılınca taht odasının tavanına sağlam bir orta direk konulması gerektiği anlaşılmış.

Bin bir çiçek ağacı kesilirse güçlü bir direk elde edilebilirmiş. Kral ağacın kesilmesini istemiyormuş. Ancak başka uygun bir ağaç da bulunamıyormuş.

Haber etrafta duyulduğunda bahçedeki ağaçlar ve kuşlar buna çok üzülmüşler. Hepsi bu çok sevdikleri ağacın kesilecek olmasına çok üzülmüşler.

Bu ağacın bir ruhu varmış. Ara sıra dile gelir konuşurmuş. Ağacın ruhu derdini diğer ağaçlara ve kuşlara anlatmış. Bu ağacın kocaman gövdesini bir halı gibi saran Kuşa Otu denilen bir tür yosuna benzeyen bir çayır varmış. Bu çayır bin bir çiçek ağacı ile yıllarca iç içe yaşamış. O ağacın halini hatırını en iyi o bilirmiş.

Ağacın ruhuna bir hüzün düştüğünde o ağacın acısını en iyi onu bir halı gibi kaplayan o yosun hissedermiş..

Ağacın kesilmesine karar verildiğinde Kuşa Çayırı sevgili ağacını korumak için bir şeyler yapmaya karar vermiş.

“ Üstünde gezinen bukalemunlar kendilerini korumak için şekil ve renk değiştirirlermiş.”

Kuşa otu da sevgili ağacını korumak için onu çürümüş gibi göstermeye karar vermiş.

Sabah sabah ağacı kesmeye gelen oduncular ve dülgerler ağacı yokladıklarında onun çürümüş olduğunu görmüşler.

Böyle olunca onu kesmek işe yaramayacakmış. Durumu krala haber vermişler. Kral ağacın kesilmesinden vazgeçilmesini emretmiş.

Yeniden bur durum değerlendirilmesi yapılmış. Daha küçük çapta üç ağaç bulunarak, onların madeni kelepçelerle birbirine bağlanması sonucu soruna çözüm bulunmuş.

Bu hikayedeki mutlu sonu ulaşılmasındaki en önemli unsur Kuşa Otu gibi basit bir yosunun, o muhteşem ağacı koruma gayretinde bulunmasıdır.”

Hikayenin sonunda Budha, onlara bir insana güven duymamız gerektiğinde en önemli ölçünün o insanın dürüstlüğü olduğunu anlatmaya çalışmıştı.

Büyük ve güçlü bir tüccar olan Patan Pali ancak onu seven dürüst arkadaşı sayesinde işlerini yürütüyor ve topluma değerli bir hizmet sunuyordu.

Sonuç olarak büyük bilge olan Budha’nın anlattığı bu ibret verici öykü; Toplumda güven ortamını yaratmış ve halkının mutluluğu için neler yapılması gerektiğini çok güzel bir şekilde anlatmıştı.

Hint Masalları

The post Hint Hikayesi; “BİNBİR ÇİÇEK AĞACI” – “Blossoming Tree” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayesi-binbir-cicek-agaci-blossoming-tree.html/feed 0
Hikaye Oku: “ALTIN TABAK” https://hikayelerimizden.com/masal-2/hikaye-oku-altin-tabak.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/hikaye-oku-altin-tabak.html#respond Wed, 29 Jul 2020 17:17:36 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=6787 Hikaye Oku: “ALTIN TABAK” Hint Masalları: Zamanın birinde  Hindistan’da Benares kentinde iki seyyar kuyumcu şehrin girişinde karşılaşırlar. Selamlaşma, hal hatır sorduktan  sonra bir anlaşma yaparlar. Anlaşmaya göre;  genç olan, önce şehrin batı kısmında gezip satış yapacaktır. Doğu kısmına daha sonra gidecektir. Doğu kısmına giden meslektaşı diğer bölgede satış yaptığı sürece onun bölgesine girmeyecektir. Batı kısmına […]

The post Hikaye Oku: “ALTIN TABAK” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Hikaye Oku: “ALTIN TABAK”

Hint Masalları: Zamanın birinde  Hindistan’da Benares kentinde iki seyyar kuyumcu şehrin girişinde karşılaşırlar. Selamlaşma, hal hatır sorduktan  sonra bir anlaşma yaparlar. Anlaşmaya göre;  genç olan, önce şehrin batı kısmında gezip satış yapacaktır. Doğu kısmına daha sonra gidecektir. Doğu kısmına giden meslektaşı diğer bölgede satış yaptığı sürece onun bölgesine girmeyecektir.

Batı kısmına giden adam, o bölgeyi gezerken; eski bir konaktan bir kapı açılır ve on yaşlarında bir kız çocuğu kapının önünden geçerken kuyumcuyu çağırır ve takı almak istediğini söyler. Kız çocuğu parası olmadığını ancak eski bir tabak verebileceğini söyler. Kuyumcu tabağı inceler. Bunun değerli bir mal olduğunu anlar fakat o işi ucuza kapatmak için tabağı değersiz göstermeye çalışır. Çocuk ninesi olan yaşlı kadına danışır ve kadın tabağı öyle çok ucuza vermek istemez. Kuyumcu tabağın değersiz olduğunu söyleyerek oradan uzaklaşır.

Bir süre sonra ikinci kuyumcu gelir. Çocuk yine takı almak ister fakat parası yoktur. Bu defa tabağı ikinci satıcıya gösterir. İkinci satıcı tabağı görünce hayran olur. Yanındaki bütün mücevherleri ve paraları verir ve tabağı öyle alır. Ayrıca gidip daha para getireceğini söyler ve kendisine bir geri dönüş bilet parası verilmesini ister. Çocuk ve yaşlı ninesi kuyumcunun elindeki bütün mücevherleri alırlar. Ayrıca kuyumcuya 500 rupi para verir. Kendisine dönüş bileti için 20 rupi verilmesini ister. Kuyumcu gemi bileti için 20 rupi alınca oradan ayrılır.

Bir saat sonra genç kuyumcu gelir ve kapıyı çalar. Çocuk ve ninesi, yalancılığını genç kuyumcunun yüzüne vururlar ve altın tabağı iyi bir fiyata sattıklarını söylerler. Kuyumcu bunu duyunca sinirlenir, kan beynine sıçrar. Öfkesinden düşer ve ölür. Aç gözlülüğü ve yalancılığı ona pahalıya mal olur.

Hint Hikayeleri

The post Hikaye Oku: “ALTIN TABAK” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/hikaye-oku-altin-tabak.html/feed 0
Hint Hikayesi; “Aslan İle Tilkinin Serüveni” https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayesi-aslan-ile-tilkinin-seruveni.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayesi-aslan-ile-tilkinin-seruveni.html#respond Mon, 27 Jul 2020 16:10:04 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=6745 Hint Hikayesi; “Aslan İle Tilkinin Serüveni” Masal: Bir zamanlar Himalaya dağlarında aydınlık ve görkemli bir mağara vardı. Bu mağaraya Altın Mağara adı verilmişti. Ormanlar kralı aslan bu mağarada yaşıyordu. Bütün hayvanlar aslana saygı duyardı. Aslan bu mağarada rahat, keyifli bir yaşam sürerdi. Zaman içinde bu keyifli yaşama ve rahatlığa alıştı ve tembelleşti. Bir gün aslan […]

The post Hint Hikayesi; “Aslan İle Tilkinin Serüveni” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Hint Hikayesi; “Aslan İle Tilkinin Serüveni”

Masal: Bir zamanlar Himalaya dağlarında aydınlık ve görkemli bir mağara vardı. Bu mağaraya Altın Mağara adı verilmişti. Ormanlar kralı aslan bu mağarada yaşıyordu.

Bütün hayvanlar aslana saygı duyardı. Aslan bu mağarada rahat, keyifli bir yaşam sürerdi. Zaman içinde bu keyifli yaşama ve rahatlığa alıştı ve tembelleşti.

Bir gün aslan çok geç kalktı. Vakit gün ortasına yaklaşmıştı. Karnının acıktığını hisseti. İçeride biraz yiyecek vardı. Ancak o her zaman taze bir şeyler bulup yemek istiyordu.

Çıkıp ormanda avlanmayı düşündü. Yaşadığı mağaradan dışarı çıktı ve etrafına bakındı. Güzel bir gündü, biraz durup sağa sola bakındı. Kendi kendine “güzel bir gün diye söylendi”. Ayaklarını uzatıp keyifle gerindi. Üzerindeki tembelliği atmaya çalıştı.

Sağa sola bakındı. Gözüne kestirip avlayacağı bir canlı hayvan arıyordu. Ansızın göl kıyısında otlayan bir bizon gördü. Sonra; sakin, emin adımlarla ona doğru yürümeye başladı.

Bizon ormanlar kralının geldiğini görünce kaçıp kurtulmaya çalışmadı. Aslan bir vuruşta bizonun boyun kemiğini kırdı. Sonra onu parçalayıp yedi. Ormanlar kralı karnını doyurunca susamıştı. Göl kıyısına gidip bir güzel susuzluğunu gidermeye çalıştı.

Karlı, buzlu sulardan kana kana içmek çok hoşuna gidiyordu. Sonra güzel bir uyku uyumak istedi. Yol üzerinde onu aptal aptal süzen bir tilkiye rastladı. Tilki her an aslanın hücumuna uğrayacağını düşünüyordu.

Bunun üzerine hemen aslanın önünde diz çöktü ve yalvaran bir sesle aslana;

“Yüce kralım, ben biraz ötedeki  ormanda yaşıyorum. Sizin yüce bir kral olduğunuzu duydum. Sırf size hizmet etmek düşüncesi ile yanınıza geliyorum.”

Dedi. Bunu işiten ormanlar kralı tilkiye yanaştı ve gelişinden memnun olduğunu söyledi. Oturup karşılıklı konuşup anlaştılar. Buna göre; tilki Altın Mağarada aslan ile birlikte yaşayacak, onun beslenmesi ve bakımı ile ilgilenecekti. Buna karşılık aslanın avladığı avlardan o da payına düşeni yiyecekti.

Onu koruyacak bir kral olduğu için tilki çok mutlu olmuştu. Tilki aslan gibi güçlü bir koruyucu bulduğu için çok şanslı olduğunu düşünmeye başlamıştı. Her gün aslanın avladığı hayvanları yiyerek yaşamaya devam etti.

Artık Altın Mağaradaki lüks yaşama alışmıştı. Daha çok yedikçe daha çok göbek ediyor, daha çok şişmanlıyordu. Diğer hayvanlar ona koca göbek diyorlardı.

Aslan bir sabah biraz geç kalktı. Etrafa bakındı, şişman tilkinin tembel tembel güneşte yattığını gördü. Tilkinin karnı acıkmıştı. Midesi açlıktan zil çalıyordu. Ancak derdini aslana anlatmaya cesaret edemiyordu. Tilki bütün cesaretini toplayarak aslana seslendi;

“Sayın kralım saygılar sunarım. Günaydın! Bugün size kahvaltıda ne ikram edebilirim?”

Aslan bunu duyunca güldü. Tilkiye döndü;

“Bay tilki demek karnınız çok acıktı. Bakınız bir fikrim var. Şurada karşı dağın tepesine gidin ve kendinize bir yiyecek seçin. Bu dediğimi yapar mısınız lütfen?”

Bu öneri tilkinin çok hoşuna gitti. Hemen tepeye tırmandı. Orada otlakta besili bir av gördü. Hemen onu yemeyi düşündü.

Tilki hızla geri aslanın yaşadığı Altın Mağaraya döndü. Aslanın karşısına geçti;

“Kral hazretleri ben o siyah atı yemek istiyorum.”

Dedi. Aslan yavaşça mağaranın dışına çıktı. Güzelce bir gerindi, esnedi ve ata nasıl hücum edeceğini düşündü. Arka ayakları üzerinde şaha kalktı, atıldı ve bir pençe attı. At yere yıkılınca; onu parçaladı, karnını iyice doyuruncaya kadar yedi. Doyunca artanı tilkiye bıraktı.

Tilki de göbeği şişinceye kadar yemeye devam etti. Ondan sonraki günlerde tilki ile aslanın yaşantısı bu düzen içerisinde devam etti. Her gün tilki bir hayvanı seçip beğeniyor, aslan da onu avlıyordu.

Hayvan ölünce aslan önce kendisi karnını bir güzel doyuruyor; artanı da tilkiye bırakıyordu. Tilki her gün aslanın artıklarını yedikçe daha da şişmanlıyordu.

Sonunda bir varil kadar şişmişti. Bir gün ırmaktan geçerken kendi görüntüsünün sudaki yansımasını görünce şaşırmıştı. Kendi kendine şöyle dedi;

“Ben de aslan gibi iri gövdeli, güçlü bir hayvanım!”

Bu düşünce ile aslanın yapabileceği her şeyi ben de yapabilirim demeye başladı. Tilki Altın Mağaraya doğru ilerlerken kafasında yepyeni düşünceler oluştu. Artık güçlenmişti, artık o da aslan gibi kocaman hayvanları kendisi de avlayabilirdi.

Daha önceki kurulmuş olan düzen değişmeli idi. Hayvanları kendi avlayınca o istediği kadar yiyebilirdi. Aslan da onun artıkları ile idare edebilirdi. Böyle olursa kendinin çok daha güçleneceğine inanıyordu.

“Ben aslandan küçük olmadığıma göre, ikinci planda kalmam doğru olmaz!”

diyordu. Tilki Altın Mağaraya girdiği zaman aslan heybetli yelesinin tüylerini düzeltiyordu. Tilki hemen ormanlar kralının karşısına geçti;

“Artık ben de senin kadar güçlü oldum, ben de avlanabilirim. Bu günden sonra rol değişikliği yapalım. Senin yerine ben geçeyim. Sen de benim yardımcım ol.”

Dedi. Aslan tilkinin bu tavır değişikliğine şaşırıp kalmıştı. Tilkinin karşısına geçti. Yüzüne dik dik baktı;

“Yani ne demek istiyorsun? Konuyu açık açık konuş. Ne demek istiyorsan anlat bakalım!”

dedi. Tilki kuyruğunu sallayarak aslanın yanına yaklaştı;

“Yarın sen tepeye çıkıp hayvan seçeceksin. Ben Altın Mağarada seni bekleyeceğim. Sen bana istediğin hayvanı söylediğin zaman ben onu avlayacağım. Canımın istediği kadar yedikten sonra artanları sana bırakacağım.”

Bunları duyunca aslan tilkinin aptallığından ve aç gözlülüğünden endişe etmeye başladı. Bunun üzerine tilkiyi uyarmak istedi. Ona yaklaştı;

“Maalesef yanılıyorsun. Sen şişman olabilirsin ama aslan değilsin. Güçlü olmadığın için güçlü hayvanlar da avlayamazsın. Onlar sana saldırdıklarında yenilirsin.”

Dedi. Bunun üzerine aptal tilki, göldeki suya yansıyan hayalini gördüğünde aslan kadar güçlü olduğuna inandığını tekrarladı. Tilkinin aslanın sözlerine canı sıkılmıştı. Kendisine zayıf denilmesine tahammül edemiyordu. Yiyecek bakımından aslana bağımlı olmak istemiyordu..

Aslan büyüklük budalası olan tilkinin davranışlarını gördüğünde ona sadece acıyordu. Bir aslan gibi görünmesine ve davranmaya çalışmasının tehlikeleri vardı. Tilki bu durumu anlayamıyordu.

Bu tartışmanın sonunda aslan ona;

“Dilediğin gibi yapabilirsin!”

dedi. Ertesi sabah tilki erken uyandı, aslan hala uyuyordu. Tilki yeni bir girişimde bulunacağı için heyecanlıydı. O heyecanla aslanın kuyruğunu çekti ve onu uyandırdı. Tilki aslana tepeye çıkıp onun avlayacağı hayvanı seçmesini istedi. Tilki bir fili bile avlayabileceğini söyledi!

Aslan ona son bir defa daha uyarıda bulundu. Böyle bir saçmalığa kalkmamasını, aksi halde sonunun kötü olacağını hatırlattı. Aslanın tilkiye son söylediği söz şuydu:

“Şimdiye kadar hiçbir tilki fil avlamamıştır. Neden bu gerçeği anlamak istemiyorsun!”

Tilkinin aslana verdiği cevap ilginçti;

“Sen fil avlayabiliyorsan ben de avlarım!”

Sonunda aslan tepenin en yüksek noktasına çıktı. Orada bir file rastladı ve hemen Altın Mağaraya döndü. Tilki köşedeki bir yatakta yatıyordu. Yatışında bile aslanı taklit ediyordu. Ormanlar kralı tilkinin yanına gitti. Onun en çok duymak istediği sözleri söyledi;

“Ben o tepedeki fili yemek istiyorum! Haydi yüce kahraman! Göster kendini!”

Bu sözler üzerine tilki hemen yattığı yerden fırladı. Tilki o sırada aslanın yatağına uzanmış yatıyordu. Tilkinin yataktan kalkar kalkmaz aslanın yaptığı gibi arka ayaklarını gerdi ve güzelce esnedi. Sonra file doğru heybetli bir şekilde yürümeye koyuldu. Son bir atılımla, iki adım öne, bir adım geriye sıçradı ve filin başına atıldı.

Koca hayvan öfkeyle tilkiyi başından fırlattı. Tilkicik filin ayaklarının dibine düştü. Fil yerde yatan hayvana baktı. Bir ayağını kaldırdı ve üstüne bastı. Tilkinin başı bir toprak kil gibi ezilmişti. Fil tilkiyi ezip geçince keyifli bir çığlık attı ve çekip gitti.

Aslan tilkinin ezildiğini gördü. Olay üzerinde bir an düşündü;

“Büyüklük budalalığı, onun hayatına mal oldu. Kendini beğenenler, gerçekleri göremeyecek kadar ruhen körelirler.

Tilki davranışları ile kendi ölümüne davetiye çıkardı. Sonunda fil onu acımasızca ezip geçti!”

Dedi. Aslanın gözlerinden iki damla göz yaşı yanaklarına aktı.

“Keşke bir an olsun beni dinleseydi!”

dedi.

“Hint Halk Hikayesi”

The post Hint Hikayesi; “Aslan İle Tilkinin Serüveni” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayesi-aslan-ile-tilkinin-seruveni.html/feed 0
Hint Masalları; “Yakut Prensi” https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-masallari-yakut-prensi.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-masallari-yakut-prensi.html#respond Sun, 26 Jul 2020 15:52:54 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=6743 Hint Masalları; “Yakut Prensi” Masal Oku: Bir zamanlar, Hintli bir din adamı tozlu bir yolda yürürken yerde parlayan bir taş gördü. Eğilip onu yerden aldı. Aydınlık bir yerde taşı incelediğinde parıltısına hayran kaldı. Bu taşın ne işe yaradığını bilmiyordu. Onu cebine koydu ve yoluna devam etti. Gide gide yolun kenarındaki bir zahire tüccarının dükkanına geldi. […]

The post Hint Masalları; “Yakut Prensi” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Hint Masalları; “Yakut Prensi”

Masal Oku: Bir zamanlar, Hintli bir din adamı tozlu bir yolda yürürken yerde parlayan bir taş gördü. Eğilip onu yerden aldı. Aydınlık bir yerde taşı incelediğinde parıltısına hayran kaldı. Bu taşın ne işe yaradığını bilmiyordu. Onu cebine koydu ve yoluna devam etti. Gide gide yolun kenarındaki bir zahire tüccarının dükkanına geldi. Karnı çok acıkmıştı. Cebindeki kırmızı taşı tüccara gösterdi. O taşın kaç para ettiğini öğrenmek istedi. Tüccar dürüst bir adamdı.

“Bütün dükkanlarımdaki malları versem de sana o Taşın değerini ödeyemem.” dedi

Tüccar Hintli din adamına bu kıymetli taşı krala götürmesini söyledi. Brahman, kırmızı yakut taşını krala göstermek için saray kapısına gitti. Kralın başveziri onu içeri almak istemedi. Brahman ona çok değerli bir yakut getirdiğini söyledi. Böylece kralı görmesine izin verildi. Kral, bu kırmızı ve parıltılı taşın bir yakut olduğunu anlamıştı. O zamanlar Hint’liler yakutlara yılan taşı derlerdi. Kral brahmana şunu sordu:

“Değerli hocam, bu taşı satmak için ne kadar para istiyorsunuz?”

Brahman şöyle dedi:

“Kral hazretleri, taşın değerli olduğunu biliyorum. Ancak bu akşam açım ve karnımı doyuracak param yok. Bir akşam yemeği sunarsanız mutlu olurum.”

Kral şöyle dedi:

“Bu taşınız çok kıymetlidir. Size hazineden bir kese altın verilmesini emrediyorum.”

Brahman bir kese altını aldı ve neşe içinde saraydan ayrıldı. Sonra; kral kraliçeyi çağırdı ve şöyle dedi:

“Sevgili kraliçem, bu gördüğün yakut dünyada eşi benzeri bulunmayan çok değerli bir mücevherdir. Lütfen onu gözünüz gibi koruyun. Onu kral dairesinde sağlam, güvenli bir sandığa yerleştirin.”

Kraliçe, bu değerli mücevheri aldı ve kendi odasında bulunan bir sandığa koyup kilitledi. Bu şekilde onu güvence altına aldığını düşünüyordu. Aradan 12 yıl geçti. Bir gün ansızın kralın aklına o yakut taşı geldi. O kıymetli mücevheri görmek istedi. Kraliçeden taşın kendisine getirilmesini istedi. Kraliçe doğruca odasına gitti, oradaki sandığı açtı. Sandıkta ne mücevher ne de herhangi bir taş vardı. Onun yerine yakışıklı bir oğlan çocuğu vardı. Kraliçe bunu görünce şaşkına döndü. Hemen sandığın kapağını kapatıp kilitledi. Olay şaşkınlık yaratacak bir olaydı. Krala olanları nasıl anlatacağını düşündü. Kral, taht odasında kraliçenin gelmesini bekliyordu. Kraliçenin neden geciktiğini anlayamadı. Hemen kraliçeyi taht odasına davet etmesi için bir mabeyinci gönderdi. Kraliçe gelen görevliye sandığı teslim etti. Kendisi de anahtarları alıp kralın bulunduğu taht odasına gitti.

Sandığı orada kralın önünde açtı. Sandık açılır açılmaz içinden çıplak bir delikanlı çıktı. Herkes bu duruma şaşırdı. Kral ona kim olduğunu sordu.

“Benim yakut taşım ne oldu?”

dedi. Genç delikanlı şöyle dedi:

“Ben yakut prensiyim. Bundan ötesini siz de bilemezsiniz.”

Kral bu duruma çok üzüldü onu sarayda tutmak istemedi. Ancak kral herkese hakkını teslim etmek isteyen adil bir hükümdardı. Yakut prensini saraydan göndermeden önce ona değerli soylu bir at, seçkin kıyafetler ve silahlar verdi. Prense veda ederken şöyle dedi:

“Bak sayın prens! Sana değerli bir at ve silahlar veriyorum. Zor bir durumda kalırsan kendini koruyabilirsin. Şimdi seni saraydan gönderiyorum. Yolun açık olsun. Tanrı yardımcın olsun. Seni dualarımla uğurluyorum. İnşallah mutlu ve başarılı olursun. Bir gün krallığım seninle gurur duyacaktır. Sadece şunu unutma, daima doğrudan ve adaletten yana olmalısın.”

Yakut prensi kralı selamlayarak ayrıldı. Atını şehrin kenar mahallelerine doğru sürdü. Şehrin surlarına yakın bir yerde atından indi. Bir evin önünde, teknede hamur yoğuran yaşlı bir kadın gördü. Kadın unu karıştırırken gülüyordu, ancak hamuru yoğururken ağlamaya başladı. Yakut prens kadına şöyle :

“Anacığım, hem gülüyorsun hem ağlıyorsun, bu nasıl hal?”

dedi. Kadın;

“Yarın oğlum ölecek”

dedi. Sonra kadın derdini anlatmaya devam etti.

“Bu kasabada bir ejderha vardır. Her gün bir genci öldürür ve yer. Yarın oğlumu yiyecek, onun için ağlıyorum.”

Prens yakut yaşlı kadına ertesi gün ejderhayı öldüreceğini söyledi. Ayrıca bir gece için onu misafir etmesini söyledi. Yaşlı kadın onun ejderhayı öldürmeyi başaracağına inanmadı. Bir gece için bile olsa onu evinde misafir etmek istemedi. Prens YAKUT yoluna devam etmek istedi ve ejderhayı nerede bulacağını sordu. Yaşlı kadın prense;

“Buradan ırmak boyunca gidersin, yarım saat sonra karşına büyük bir anıtsal çeşme çıkacak, sağ tarafta iri çınarlar ve meyve yüklü mango ağaçları göreceksin. Karşı tarafta büyük bir mağara vardır. İşte ejderha o lanet olası yerde yaşar. Sırası gelen genç o çeşme önüne gelir, canavar öğleye doğru gelir ve her gün bir gencimizi yer.” dedi

Prens YAKUT;

“Şimdi gidip o çınar ağaçları altında yatıp uyuyacağım. Lakin, beni erken uyandırırsan; memnun olurum.” Dedi.

Sonra hemen yola koyuldu. Prens gide gide çınar ağaçlarının olduğu alana geldi. Meydana yakın terk edilmiş bir evin önünde kocaman bir ayna duruyordu. Prens kocaman iri bir çınar ağacı önünde durdu. Ağacın çok iri bir gövdesi vardı. Yılların etkisiyle ağacın gövdesinde kocaman bir oyuk oluşmuştu. Prens geceyi orada geçirmeyi düşündü. Silahlarını da yanına aldı. Atını da az ötedeki bir ağaca bağladı. Sonra gidip gördüğü o aynayı aldı, getirdi. Çınarın gövdesine dayadı. Yorgundu. Hemen ağacın kovuğuna girdi ve yatar yatmaz derin bir uykuya daldı. Ertesi sabah, yaşlı kadın onu erkenden uyandırdı. Ona kahvaltı için süt, meyve ve sıcak ekmek getirmişti. Yaşlı kadın aynanın ne işe yarayacağını sordu. Prens YAKUT canavarın gözlerinden çıkan ateşli ışınların ayna ile geri yansıtılacağını ve kendisini de böylece koruyacağını anlattı.

Canavar öğleye doğru mağara önüne çıkarken büyük bir gürültü çıkardı. Prens ateşli oklarını hazırlamıştı. Oklar arka arkaya canavarın alnına saplandı. Canavar, çığlıklar atarak hücuma kalkarken prensin mağara önüne dizdiği ağaç dallarına ve kayalara takıldı. Yere düşer düşmez prens koşup başını ve kollarını kılıcı ile kesti. Sonra götürüp kale kapısına astı. İki kulağını kesip yanına aldı.

Şehir kapısında canavarın başını asılı görenler gidip durumu krala bildirdiler. Kral, tellallar vasıtası ile bir duyuru yayınlayarak canavarı kimin öldürdüğünü öğrenmek istedi. Yaşlı kadın prensin canavarı öldürdüğünü ve şimdi onu evinde misafir ettiğini krala birdirdi. Kral prensi saraya davet edip tebrik etti. Kral başvezirine şimdi böyle fevkalade bir iş başaran bir kahramana ne mükafat verilmesi gerektiğini sordu. Başvezir;

“Ona ödül olarak kızınızı verirsiniz. Ayrıca ona geniş bir toprak parçası bağışlarsınız.”

Dedi. Prens hemen saraya davet edildi. Kısa sürede kralın sevgili kızı prenses ile evlendirildi. Sarayda onların birlikte yaşayacağı bir köşk hazırlandı. Böylece, yeni evliler mutlu bir şeklide birlikte yaşamaya başladılar.

Ancak prenses çok meraklı bir insandı. Sık sık prens YAKUTA kim olduğunu ve nereden geldiğini sorup duruyordu. Her sorduğu zaman prens de ona bu sorulara cevap veremeyeceğini söylüyordu.

Bir gün bir nehir kıyısında bir ziyafet düzenlenmişti. Prensin ayakları suya değiyordu. Karısı yine aynı soruları sormaya devam ediyordu. Prenses:

“Eğer beni seviyorsan lütfen hangi ırktan olduğunu söyle!”

dedi. Prens cevap veremeyeceğini söyledi. Biraz sonra yarı gövdesi suya giren prense yine aynı ısrarlı sorular soruldu. Prenses onun bakışlarından artık prensin kişiliğini gizleyemeyeceğine inandı ve sorularına inatla devam etti. Bir ara prens tamamen sulara gömüldü. Az ötede alnında kırmızı bir yıldız, başında parıltılı bir taç olan kocaman bir yılan şeklinde görüldü. Ve biraz sonra ortadan kayboldu. Prenses sevgili kocasını kaybettiği için derin bir üzüntüye kapıldı. Günlerce ağladı, derin bir pişmanlık duydu. Ancak prens ortadan kaybolmuştu. Prenses her tarafa haberler saldı ve kocasını bulmasına yardımcı olacaklara ödüller vaad etti. Aylar sonra genç bir dansçı kadın gelerek prensese kaybolan presle ilgili haberleri olduğunu söyledi.

Şehrin kenar mahallelerinden az uzakta her akşam ormanda bir şölen düzenleniyordu. Bu şölen sırasında kocaman bir yılan delikten çıkıp, bir brahmanın duası ile insana dönüştüğünü. O sırada ilginç bir dans gösterisinin ve dansında büyülü ritüelin bir parçası olduğunu söyledi.

Dansçı kız, bir gece prensesi ormana götürdü. İkisi gizlice bir ağacın arkasından, o her gece tekrarlanan dans ve müzik coşkusunu birlikte seyrettiler. Dansçı kız da o dans sahnesine katılmak istedi ancak prenses buna izin vermedi. Sonra saraya döndüğünde genç dans sanatçısına kendisine dans vermesini istedi. Prenses kısa zamanda dans etmeyi en iyi şekilde öğrendi. Bir akşam dansçı kız ile birlikte ormana gittiler. Prenses ışıltılı pembe ipek bir elbise giymişti.

Başında beyaz bir örtü vardı. Elbisesi altın sırma ile işlenmiş, nakışlar ile süslüydü. Müzik başladığında ağaçların arasından süzülerek yere döşenen halının üstünde çıplak ayakları ile dans etmeye başladı. Ayaklarında tatlı sesler çıkaran küçük çanlar takılmış altın halhallar vardı. Herkes bu şahane dansı nefeslerini tutarak izledi. Dans sona erdiğinde yakut prens dansçının yanına gelip baş örtüsünü açtı. Prensesin omuzlarından dökülen uzun kınalı saçları çıplak göğüslerini süslüyordu.

Başında yakut, elmas, zümrütlerle süslü ışıltılı bir taç vardı. Törendeki rahip:

“Çok güzel dans ettiniz prenses hazretleri. Size ödül olarak ne verelim, siz ne isterseniz size sunabiliriz.” Dedi.

Prenses gülümsedi ve

“Bu dans için günlerce hazırlandım. Bu kadar güzel bir dansı insan ancak çok sevdiği birisi için yapabilir. Ben bir tek şey istiyorum. Bu dansı kimin için yaptığımı biliyorsunuz. Bana bir tek onu verin yeter.” Dedi

Dedi. YAKUT PRENS ile karısı o gece yeniden çok mutlu bir hayata başladılar.

Prenses kocasına yeniden kavuştuğu için mutluydu. Bir daha ona kişiliği ile ilgili sorular sormadı.

İnsanlar, sevdikleri kimselere ancak belli bir güven ve özveriyle sahip olabilirler.

Hint Hikayeleri

The post Hint Masalları; “Yakut Prensi” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-masallari-yakut-prensi.html/feed 0
Hint Hikayeleri; “Altın Kaz” https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayeleri-altin-kaz.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayeleri-altin-kaz.html#respond Sat, 25 Jul 2020 15:58:25 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=6746 Hint Hikayeleri; “Altın Kaz” Hikaye Oku: Vaktiyle Hindastan’ın Benares şehrinde Bakuputhaka adında bir kral varmış. Kralın karısı Kraliçe Khema, bir akşam ilginç bir rüya gördü. Bu rüyasında kraliçe insan gibi akıllı altın kuşlar görmüş. Bu rüyadan çok etkilenmiş. Sonraki gün kraliçe rüyasını krala anlatmış. Kral da vezirlerini toplayarak bu rüyanın yorumlanmasını istemiş ve ne yapılabileceğini […]

The post Hint Hikayeleri; “Altın Kaz” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Hint Hikayeleri; “Altın Kaz”

Hikaye Oku: Vaktiyle Hindastan’ın Benares şehrinde Bakuputhaka adında bir kral varmış. Kralın karısı Kraliçe Khema, bir akşam ilginç bir rüya gördü. Bu rüyasında kraliçe insan gibi akıllı altın kuşlar görmüş. Bu rüyadan çok etkilenmiş.

Sonraki gün kraliçe rüyasını krala anlatmış. Kral da vezirlerini toplayarak bu rüyanın yorumlanmasını istemiş ve ne yapılabileceğini sormuş. Başvezir, Krala Benares şehri yakınında büyük bir yapay göl yaptırılmasını tavsiye etmiş.

Irmağın önü kesilerek bir göl yapıldıktan sonra, etrafına çok güzel ağaçlar ve çiçekler ekilmiş. Gölün içinde mavi, beyaz ve pembe nilüfer çiçekleri yerleştirilmiş. Ayrıca her gün göle mısır serpilmiş.

Kısa süre sonra; göl çevredeki kuşların ilgisini çekmiş. Kral bu göle karısının adını vermişti.

Kuzeyde Citta Kuta Dağının eteğindeki küçük gölette 9000 kaz yaşarmış. Bu kazların Dhattrattha adında bir kralları varmış. Çevresindekiler ona Altın Kaz derlermiş.

Kraliçe Khema, bütün kuşları kendi düzenlediği göle davet etti. Onlara orada güven içerisinde yaşayabilecekleri konusunda söz verdi.

Dağ eteğinde yaşayan kaz sürüsünden iki kaz krala giderek dağ başında yaşamaktan usandıklarını duyurmuşlar. Hep birlikte güneye gitmek istediklerini söylediler.

Kral, bütün kaz sürüsünü göle indirmek için yola çıktı. Benares Kralı bütün gölün etrafına avcılar yerleştirdi. Göldeki nilüfer çiçekleri arasına da hayvan tuzakları yerleştirildi.

Göle ilk inecek olan Altın Kaz’dı. Sürünün başı olarak daima önde o uçardı. Altın Kaz göle iner inmez hayvan tuzağına yakalandı. Onun bu durumunu gören diğer kazlar, hemen kaçıştılar. Krallarını kurtarmaya çalışmadılar. Sadece onun başdanışmanı onun yanından ayrılmadı. Diğer kazlar eski yuvalarının olduğu dağ tarafına doğru uçtular.

Tuzağa yakalanan kral, vezirinin de kaçmasını istedi ve şöyle dedi;

“ Artık sen kendini kurtarmaya bak. Ben kurtulamıyorum, bari sen olsun kurtul!”

Vezir, krala şunu dedi;

“Seni kurtarmak için uğraşmak istiyorum. Kurtaramazsam da sen benim kralım ve en iyi arkadaşımsın, onun için böyle kötü bir zamanda ben senin yanında olmalıyım.”

Baş avcı Altın Kaz’ın yanına gittiğinde;

“ Nasıl olur da size kurulan tuzağı görmediniz?”

dedi. Altın Kaz;

“Kaderde olduğu zaman olacağa çare yoktur!”

dedi. Avcı başı kralın veziri olan kaza neden efendisini bırakıp gitmediğini sordu. Altın Kaz’ın baş veziri olan kaz, kralın arkadaşı olduğu için ona ihanet edemeyeceğini söyledi.

Bunun üzerine; Avcı başı bu kazların hayvan kılığında dolaşan insan kişiliğine sahip kutsal varlıklar olduğunu düşündü.

Hint Hikayeleri

The post Hint Hikayeleri; “Altın Kaz” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayeleri-altin-kaz.html/feed 0
Hint Öyküleri; “Soyguna Uğrayan Adam” https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-oykuleri-soyguna-ugrayan-adam.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-oykuleri-soyguna-ugrayan-adam.html#respond Wed, 22 Jul 2020 19:34:50 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=6722 Hint Öyküleri; “Soyguna Uğrayan Adam” Adamın biri tenha bir mahallede giderken karşısına bir soyguncu çıkar. Soyguncu silahı dayar ve adamın yanındaki bütün paraları alır. Soyulan adam, hırsıza şunu söyler; “Bu şapkama da bir kurşun sıkarsanız beni rezil olmaktan kurtarırsınız. Böyle yapmakla benim korkmakta haklı olduğumu ispatlamama yardım etmiş olursunuz.” Sonra paltosunu çıkardı. Paltosuna da kurşun […]

The post Hint Öyküleri; “Soyguna Uğrayan Adam” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Hint Öyküleri; “Soyguna Uğrayan Adam”

Adamın biri tenha bir mahallede giderken karşısına bir soyguncu çıkar. Soyguncu silahı dayar ve adamın yanındaki bütün paraları alır.

Soyulan adam, hırsıza şunu söyler;

“Bu şapkama da bir kurşun sıkarsanız beni rezil olmaktan kurtarırsınız. Böyle yapmakla benim korkmakta haklı olduğumu ispatlamama yardım etmiş olursunuz.”

Sonra paltosunu çıkardı. Paltosuna da kurşun sıkmasını söyledi. Soyguncu paltoya da beş delik açtı. Adam bir delik daha açılmasını istedi. Hırsız başka delik açmasının mümkün olmadığını, çünkü kurşunlarının bittiğini söyledi.

Bunun üzerine adam soyguncunun kurşunlarının tükendiğini anlayınca atılıp hırsızı dövdü ve parasını geri aldı.

Hint Halk Öyküsü

The post Hint Öyküleri; “Soyguna Uğrayan Adam” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-oykuleri-soyguna-ugrayan-adam.html/feed 0
Hint Hikayesi; “Ekmeği Çok Seven Adam” https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayesi-ekmegi-cok-seven-adam.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayesi-ekmegi-cok-seven-adam.html#respond Sun, 05 Jul 2020 13:35:40 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=6644 Hint Hikayesi; “Ekmeği Çok Seven Adam” Adamın biri bir lokantaya gidip yemek yiyordu. İlk gittiği gün yemek yanında bir somun ekmek verildiğinde, bir ekmek daha istedi. Hemen ona bir ekmek daha verildi. Ertesi gün daha çok ekmek istedi. Bu defa üç ekmek verildi. Üçüncü gün dört ekmek verildi. Bu defa lokanta sahibi onun için ekmekçiden […]

The post Hint Hikayesi; “Ekmeği Çok Seven Adam” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Hint Hikayesi; “Ekmeği Çok Seven Adam”

Adamın biri bir lokantaya gidip yemek yiyordu. İlk gittiği gün yemek yanında bir somun ekmek verildiğinde, bir ekmek daha istedi. Hemen ona bir ekmek daha verildi.

Ertesi gün daha çok ekmek istedi. Bu defa üç ekmek verildi. Üçüncü gün dört ekmek verildi. Bu defa lokanta sahibi onun için ekmekçiden altı ekmek büyüklüğünde bir ekmek yapılmasını istedi. Fırıncı onların isteğini yerine getirdi.

Adam sofraya oturduğunda ona kocaman bir ekmek getirildi. Adam gene şikayet etti. Lokanta sahibi gidip ne istediğini sordu. Adamın cevabı ilgi çekici idi. Adam şöyle dedi;

“Ben size daha çok sayıda ekmek getirin diyorum. Bakınız bana bugün sadece bir tek ekmek getirdiniz.”

Hint Halk Hikayesi

The post Hint Hikayesi; “Ekmeği Çok Seven Adam” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-hikayesi-ekmegi-cok-seven-adam.html/feed 0
Hint Masalları; Turna Kuşu https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-masallari.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-masallari.html#respond Fri, 24 Apr 2020 13:37:15 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=6068 Hint Masalları; Turna Kuşu Bundan uzun yıllar önce Hindistan’da bir göl kıyısında bir turna kuşu yaşıyordu. Gölde yaşayan bazı balıkların kendi aralarındaki konuşmalarından, gölün artık onlara dar geldiğini ve dar bir alanda yaşamaktan mutlu olmadıklarını öğrendi. Bunu öğrenince balıkların yanına gidip onlara; Sevgili balık kardeşlerim bu küçük gölde yaşamaktan sıkılmış olduğunuzu biliyorum. İsterseniz sizi az […]

The post Hint Masalları; Turna Kuşu appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Hint Masalları; Turna Kuşu

Bundan uzun yıllar önce Hindistan’da bir göl kıyısında bir turna kuşu yaşıyordu. Gölde yaşayan bazı balıkların kendi aralarındaki konuşmalarından, gölün artık onlara dar geldiğini ve dar bir alanda yaşamaktan mutlu olmadıklarını öğrendi. Bunu öğrenince balıkların yanına gidip onlara;

Sevgili balık kardeşlerim bu küçük gölde yaşamaktan sıkılmış olduğunuzu biliyorum. İsterseniz sizi az ötedeki ırmak kıyısındaki büyük göle taşıyabilirim!”

Dedi.

Büyük balıklardan bazıları ona inanmadılar. Bunun üzerine turna kuşu onlara şöyle dedi;

“İsterseniz içinizden birini oraya götürürüm; gölü gösterebilirim, sonra geri getirebilirim.”

Turna kuşu söylediğini yaptı, öyle olunca balıklarda ona inandılar. Lakin daha sonra götürdüğü balıkları, büyük bir ağacın kovuğuna bırakıyor. Daha sonra da acıktıkça yiyordu.

Bu hikayenin verdiği ders;

Düşmanlarına inananlar sonunda onlara yem olurlar.

The post Hint Masalları; Turna Kuşu appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/hint-masallari.html/feed 0