Ana Sayfaya Dön
0%
... dakika kaldı
1x

Aşk Hikayesi “YARIM KALMIŞ”

Ben her şeyi, çoğu zaman sadece sana anlatmak isterdim. Sözlüye kalkacak çocuklar gibi bir yanım hep senin için, senin iyi çocuğun olmak için uğraştı yıllar boyu.  Öteki umursamaz yanım küskündü oysa. Senin çocuğun olmak istemeyen kırgın yüreğim, nereye savrulsa hep düştüğü yerde kaldı. En uzağa düşmek hırçınca bir başarıydı, düştü.

Ben her şeyi sana anlatmak isterdim. Otogarda ağlarken gördüğüm pembe kazaklı kızı mesela. Aklıma iç çekişleri kazınan, tuttuğu eli bir türlü bırakmak istemeyen, bıraksa düşecek olan kızı… Soğuk Ankara Garı’nı anlatmak isterdim. Buz gibi ve boyası dökülmüş demir koltukların üstünde gezinen ince narin parmakları…

Ben sadece sana anlatmak isterdim. Penceresinden deniz akan ve pervazından takalar geçen o evi. Puslu sabahlarda balıkçılar üşüşürdü balkonlara ve ben denize merdiven dayayan şehirler gördüm. Bunları sana anlatmak isterdim.

Ben en çok sana anlatmak isterdim. Penceresi beyaza bakan kar kokulu evlerde küskün kadınlar yaşardı, bıraksan düşecek. Yollara bakan camları vardı ve o yollardan gelmeyenleri… Bir gölge olurdu hayalinde kadınların. Sesi kelimelerden üstün mektuplar okunurdu akşamları. O mektupları anlatmak isterdim sana. Yüzü olmayan adamların, gözleri olmayan kadınlara yazdığı mektupları… Gözyaşlarıyla dağılmış mürekkeplere banan dudakları, kalemin kayıp gidişindeki hüzünde boğulanları, birikmeye ve biriktirmeye dair o ilk anıları… Sonra Murathan Mungan’ın dediği gibi “Zamanla birikenle biriktirenin birbirine karışmasını, biriktirenin biriktirilenden daha az yaşadığı zamanları” anlatmak isterdim.

Ben bir tek sana anlatmak isterdim… Hayatın ortasında yeşeriveren o çiçeği ve söktüğünde arda kalan kendinden büyük çukuru… O çiçek ki geri diksen de tutmaz asla ve çukuru mezarıdır onca aşkın, onca yaşanmışlığın, onca tanıklığın… Hiçbir toprak dolduramadı o çukuru ve yasını tutan olmadı o çiçeklerin.

Ben her şeyi çoğu zaman, en çok ve sadece sana anlatmak isterdim… Bir ayrılıkta boğulan adamları, bir şarkıyla vurulan kadınları… Her yerinden çok eski sevda sözleriyle vurulmuş delik deşik kalpleri… En çok sana anlatmak isterdim bir ahın alıp götürdüklerini.

Kalbim kendine işkence eden, öğretmenine kırgın, sözlüye kalkmış bir çocuk hep. Anlatmak istiyorum en çok aramızda ölü bir yılan gibi yatan zamanı ama anlatacak kelime bulamıyorum. Sözlerim puslu sabahlarda takalara yüklenmiş gitmiş.

Sözlerim kaybolan ağrılı mektuplarda. Sözlerim bir parkta düşürülmüş, bir otogarda sabahlamış… Sözlerim bir ahla vurulmuş ve yatıyor çiçek mezarının dibinde.

Ben her şeyi, sadece ve sadece sana anlatmak isterdim… Göğe bakan denizlere doğru durup, bu kadar kifayetsiz olmasaydım eğer…

Sergül ÇOLAK

Yorumunuzu Paylaşın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.