Üç Kız Kardeşin En Güzeli  1 yorum


Üç Kız Kardeşin En Güzeli 

Görüyor musun Pakize Abla şu fiyatları, el yakıyorlar el, nasıl da pahalı her şey!

Yaşanacağı kalmadı artık, ne diyeyim Asuman. Eskiden ay sonunu zor getiriyoruz derlerdi, o yine iyiymiş; biz bırak ay sonunu getirmeyi, böyle bir ümidimiz artık hiç kalmadı. Borç borç üstüne, hem de işin kötüsü alacaklılarımız eş dost, konu komşu da değil artık; tefecilerin kralı bankalar. Ordan alıp öbürüne, öbüründen alıp öbürüne. Ne zamana kadar bu çarkı çevirebileceğiz bilmiyorum vallahi, şaştık kaldık. Kocamın emekli maaşı zaten ne ki, bir avuç; ayın yarısı bile gelmeden bitiyor. Her şey ateş pahası. Elektrik, doğalgaz, su ve telefon faturalarının hızına yetişmek hayal oldu. Market fiyatları desen yakalayabilene aşk olsun. Her gün dünü aratıyor. Valla doğru dürüst de yakamıyoruz korkumuzdan, evin yarısı kapalı zaten. Allah’tan rahmetlik kayınpederimden kalan evde oturuyoruz da, kiramız yok çok şükür. Şuradan bana iki kilo pırasa verir misin evladım.

Pakize Abla suç biraz da bizde ama, öyle değil mi? Bize hayatı dar edenleri, ülkeyi kötü yönetip halkı böyle zamlarla ezim ezim ezenleri kendi elimizle sandığa gidip biz seçmiyor muyuz?

Ne bileyim Asuman, hani derler ya baştakiler savaş çıkarırlar, ama cepheye gidip hayatını kaybeden hep dayısı olmayan masum ülke çocukları olur diye. Bilmiyorum Asuman, bir yerde bir yanlış var ama. Neremiz doğru ki hesabı.

Pakize Abla tüm sıkıntılara rağmen yine de maşallahın var, gülüşlerin kahkahaların eskisi gibi hayat dolu. Hep güler yüzlüsün. Valla seninle beraberken ben de mutlu oluyorum. Bayılıyorum şu ızdırapları bile gülen gözlerle karşılayıp anlatmana. Ha abla balıklara da bir bakalım, hamsi ucuz olur belki; et niyetine yeriz çoluk çocuk. Hem de daha sağlıklı olduğunu söylüyorlar.

İyi olur, bak şu tarafta balıkçılar. Benimkisi de biraz zorlama kahkahalar Asuman, ne yapalım her şey kötü diye mezara ecelimizden evvel mi girelim? Yaşamak bütün zorluğuna rağmen yine de güzel. Sabahları güneşin doğması, pencereme konan güvercinler, evimdeki rengârenk çiçekler, parkta endişesiz oynayan çocuklar. Onları gördükçe hayata daha bir tutkuyla sarılıyorum, kahkahalar atıp neşeli durmaya çalışıyorum. Hani diyorlar ya “nasıl görünüyorsanız öylesinizdir” diye, benimki de o hesap. Kocam da şaşıyor bu halime takdir ederek. “Bu kadar enerjiyi nereden buluyorsun, maşallah Pakize,” diyor.

Balıkçı bey bir kilo irilerinden hamsi verir misin?

Abla hepsi iri bakın, altı üstü bir, bizde yanlış olmaz abla. Derya kuzuları bunlaaar…

Bir kilo da hamsi bana tart evladım. Taze ve iri görünüyorlar gerçekten de. Kocam neşemi ve enerjimi takdir ediyor etmesine de. İkide bir çekişip bana laf sokuşturmaktan da geri durmuyor. “Ne olacak bu kiloların Pakize, karnın iyice şişti, her an doğurmaya hazır gebe kadın gibisin,” deyip duruyor. Aman ne bileyim işte Asuman, bir türlü veremiyorum; yemeyle de ilgisi yok, acaba stresten mi alıyorum bunca kiloyu nedir, anlamadım gitti.

Kız Pakize Abla televizyonlarda hergün doktorlar bas bas bağırıyorlar, aman fazlalıklarınızdan kurtulun, atmaya çalışın; zararlarından başka hiçbir faydaları yok şu gereksiz dokuların filan deyip duruyorlar.

Aman ne bileyim Asuman, kolay değil olmuyor işte. Evladım şuradan bana bir kilo turp, bir kilo da ıspanak tartar mısın?

Size teessüf ederim Asuman Hanım. Ben hiç de gereksiz değilim. Zararlı ve zehirli olduğuma yönelik iddiaları tamamen içi boş, temelsiz, zırva, hatta saçma olarak değerlendiriyorum. Yapısal bir karakterim var benim. İki kızkardeşimin değeri neyse, ben de oyum yeri gelince. Kardeşlerimle beraber ben olmasam ne bir insan, ne bir hayvan hayatta kalabilir. Yaşam biter, dünya sona erer, her şeye elveda. Hatta övünmek gibi olmasın, ben kardeşlerimin en güzeli ve en alımlısıyım. Beni en iyi sarı özlü beyaz papatyalar, nergisler ya da lilyumlar betimleyebilir. Onların da güzellik ve zarafeti ortada, değil mi? Aynı zamanda her şeye tadını ve iştah açan o güzelim mis kokularını veren de benim. Ben olmasam hiçbir şey tadıyla yenilemeyeceği gibi mutluluk, haz ve zevk denen şeyler de sadece şarkılarda veya şiirlerde geçebilirdi. Hem dolgun enerjim var, hem ele avuca gelir hacmim. Varlığım gururum. Bir numaralı enerji kaynağıyım tüm bedenlerin. Bensiz hiçbir şeyin yaşanılır tadı da yoktur tuzu da. Hiç de olmadı zaten şu yaşlı dünyada bensiz. Boş bulduğum her alana sığarım, hatta doldururum, ayıptır söylemesi yayılmacıyımdır biraz. Değişik şekiller ve yapılar üretmek benim yüksek yeteneklerimden biri. Sonra benimle yaşamak ve geçinmek de kolaydır. Mutluluk, hayata enerjik ve pozitif bakış, kısaca tüm iyi şeyler sayemde gerçekleşir desem abartmış olmam her halde. Çevrenizde beni yuvalarına cömertlikle konuk eden insanların hemen her zaman mutlu, güleç ve enerjik olduklarını defalarca görmüş olduğunuzdan eminim. “Etliyim, butluyum, mutluyum,” diye boşa denmiyor.

Şu modern insanları ve kendilerine dayatılan saçma sapan algıları hiç mi hiç anlamıyorum. Zayıflık, kara kuruluk, sıskalık sanki iyi bir şey mi? Kemikleri farkedilmek, kaburgaları sayılmak bence acınası bir durum. Eskiden balık etli artistler gözdeydi. Yeşilçam filmlerindeki yıldızların çoğu benimle ön plana çıkmaktan bırakın utanmayı, haklı bir keyif alırlar, kendileriyle gurur duyarlardı. Türkan Şoray’ın eline, ne geçmişte ne şimdi, su dökebilecek bir güzellik var mı Allah aşkına? Nerde o eski günler âh! O zamanlar ben bırakın nefret edilmeyi, her yerde aranan bir değerdim. Tüm canlıların gözdesi ve kıymetlisiydim. Ayrıca ulusal ve toplumsal özdeyişler alanında güzellik ve çekiciliğime dair üretilmiş onlarca kamyon arkası söz söyleyebilirim bir çırpıda. Haydi onlardan bir tanesini söyleyeyim: Araplar benim cinsime “nereye gidiyorsun, diye sorulsa mutlaka en çirkin ve en eğri yeri güzelleştirmeye cevabı alınır”, derler. Ama şimdi böyle değil, devir değişti; artık pek çoğu benden nefret ediyor.

Ancak “yiğidi öldür hakkını yeme” denir ya, tamam ben de kabul ediyorum aşırı miktarım zararlı olabiliyor. Bakın oluyor demiyorum, olabilir diyorum. Ama bu durum sadece benimle de sınırlı değil ki, her şeyin fazlası zarar. Ne demişler, “her şey kararıyla”. Bu gerçeği kabul etmekle beraber gereksiz ve zararlı olduğumu asla kabul etmediğimi, şiddetle reddettiğimi bir kez daha yineliyorum. Bana göre bu gülünç iddianın hakettiği tek yer var, orası da çöp tenekesinin dibi.

Vazgeçilmezim, hatta vazgeçilemezim. Yapısına paydaş olduğum değerli hanımefendi bunun en canlı şahidi işte. Geçen sabah eşine “Kocacığım rüyamda karın fazlalıklarımı aldırıp kalçama eklettiğimi gördüm” diyen Pakize hanımla bir kez daha gurur duydum. Evet onunla gurur duyuyorum. Hem onunla hem kendimle. Biz bu gururu ortaklaşa hak ediyoruz, hiç şüphem yok, sizin de olmasın. Asıl mahcubiyet duyması gerekenler aleyhimize olmadık yalan, iftira ve tezviratı yayanlardır. Yazık ki bunların bir kısmı da doktorlar, akademisyenler gibi sözde bilim insanları. Bilim dedikleri şey hiç bu kadar ayağa düşmemişti şu âna kadar. Gün gelecek tarih onları “şarlatan zırvacılar” diye yazacak.

Pakize Abla bak ne diyorum, pazar yürüyüşünden başka, iki gün daha çıkalım kız seninle şöyle. Yürüyüşler yapalım bu cadde boyunca. Ne dersin?

İyi olur Asuman, hem de böylece hafta boyunca evde tıkılıp kalmamış olurum. Şikâyetçi değilim ve fazlalıklarımla mutluyum ama tempolu yapabilirsek, kim bilir belki onlara da iyi gelir bu yürüyüşler.

Görüyorsunuz değil mi aklın yolu bir işte. Sevgi, bağlılık ve vefa duygumuz karşılıklı; ayıramaz kimse bizi. İyi ki varsın Pakize Hanım, sen çok yaşa.

Mustafa Ünver

hikaye, hikaye oku, hikaye yaz, hikayelerimiz, yazarlarımız, çok güzel bir hikaye, çok güzel hikaye, kısa hikayeler, kısa hikaye, güzel hikaye, Sevgi, bağlılık, vefa, bilgelik hikayeleri, ibretlik hikayeler, ders veren hikayeler, eğitici hikayeler,


Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hakkında yorum “Üç Kız Kardeşin En Güzeli