HAYALET ÖYKÜLERİ 


HAYALET ÖYKÜLERİ 

“BAYAN GREEN-SLEEVES”


‘Balık avlamayacağın için –çünkü bugün Sabbath Günü– benimle ağaçlıklara doğru yürümek ister misin, Dexter? Eğer sıkılmazsan sana Bayan Green-Sleeves’in öyküsünü anlatabilirim.’

Aylmer Vance gülümsedi, onun sessiz, içten gülümsemesi beni etkiledi. Magpie Hanının eski moda tuhaf bahçesinde gezintiden yeni gelmişti. Yağmurlu bir günün sonrası güneş tepede parlıyordu. Söylemeye gerek yok ki ben Vance’dan iki ilgi çekici öykü dinlemiş biri olarak Bayan Green-Sleeves’in öyküsünü dinlemeye can atıyordum ve bunu dostuma içtenlikle söyledim.

‘Bu durumda benimle ağaçlıklara doğru bir gezintiye çıkmaya hazırsın. Orada sana benim küçük hayaletim hakkında ilginç şeyler anlatacağım. O, benim karşılaştığım en sevimli hayalettir. Onunla buluşmaktan her zaman için keyif almışımdır. Bu öyküde korkutucu veya trajik herhangi bir şey yok—yalnızca baştan sona romantizm içeriyor; sen ondan hoşlanacaksın, Dexter—çok hoşlanacaksın.’

Vance elini benim kolumun üzerine dostça koydu, ardından içtenlikle gülümsedi.

‘Sen çok şaşırtıcı bir adamsın Dexter. Sana bakan kişi senin hayallerinin peşinden koşan biri olduğunu düşünür. Sen gerçekten hayaletlere inanıyor musun? Sen tipik bir avukatsın. Ancak böyle görünmekten uzaksın. Ben sana yaşadığım tüm maceraları anlatıyorum. Bunlar hakkında kuşkucu bir tavır içinde değilsin; aslında bu nedenle seninle serbest bir şekilde konuşabiliyorum—sana tüm kalbimi açıyorum.’

‘Ben senin öykülerine inanamazlık yapamam’ diye yanıtladım yavaşça; ‘senin yüz ifadeni gören hiç kimse böyle bir şey yapamaz. Senin sesini duyan kişi sana inanacaktır. Ve ben de artık sabırsızlıkla senin Bayan Green-Sleeves hakkında anlatacaklarını bekliyorum.’

‘Ağaçlıklara ulaşana kadar bekle. Ben orada kendime ağaç gölgesinde bir yatak yapacağım, gözlerimi kapatacağım ve sana tüm öyküyü olduğu gibi anlatacağım. Bu sana diğer öykülerden daha inanılmaz gelebilir; gerçekten de bu son derece hayal ürünü ve açıklanamaz görünmektedir.’

Vance sesini azalttı. Onun ince, hassas parmaklarının benim kolumu tutarken sihirli bir titreme içinde olduğunu hissediyordum. Ve bu durum bizim aramızda var olan tuhaf sempatiyi biraz daha arttırdı. Ben bizim iyi birer dost, sıkı arkadaşlar olacağımızı zaten hissetmiştim. Hayatımızın geri kalanında Vance ile ortak bir dostluk içinde olacağımız belliydi.

Ağaçlıklara yürümemiz on dakika zaman aldı. Ağaçlardan gelen hoş kokular havayı doldurmuştu; sıcak güneş ışığı yeryüzünü ısıtıyordu. Ben yaşamanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu yüreğimde hissettim. Bunu Vance’a söyledim ve o güldü; onun zaman zaman bu tür gülüşlerinin beni çok şaşırttığını itiraf ettim fakat öyküsünü anlattıktan sonra onun neden güldüğünü çok iyi anlayacaktım.

Vance ağaçların altına kendisini bıraktı. Kendisi için rahatça uzanabileceği bir yer yapmıştı. Ben de kendim için benzer bir yatak hazırladım. Her ikimiz de bir ya da iki dakika boyunca parlak güneş ışığının konforu içinde uzandık. Sonra Vance bana doğru eğildi. Yüzü her zaman olduğundan daha yumuşak gözüküyordu, ağzında belli belirsiz bir gülümseme vardı.

‘Şimdi sana Bayan Green-Sleeves ile ilgili her şeyi anlatacağım. Ben onunla on iki yıl önce tanıştım. Bizim birlikte geçirdiğimiz akşam benim hafızamda apayrı bir yere sahiptir—o gül kokulu bir akşamdı.

‘Birlikte geçirdiğimiz akşam mı?’ diyerek dirseğimin üzerinde doğruldum ve Vance’ın yüzüne baktım. Doğru duyup duymadığımı öğrenmek istiyordum. ‘Ben Bayan Green-Sleeves’in hayaletinin neden böylesine uzun bir ziyarette bulunduğunu merak ediyorum. Benim düşünceme göre hayaletler yalnızca birkaç saniye görünürler ve daha sonra ortadan kaybolurlar, öyle değil mi?’

Vance başıyla onayladı.

‘O da zaten öyle yaptı; fakat ben yanılmış görünüyorum— tamamen yanılmış; ve şimdi senin uyarınla, dostum, ben kendi anlatımımı sürdüreceğim.’

Vance konuşmasına ara verdi. Kendisini arkaya doğru vermişti. O mavi gökyüzüne hayranlıkla bakıyordu ve ben onun benim görebildiğimden daha fazlasını görebildiğini biliyordum. O küçük bir bayanın hayaletini romantik bir anlatımı çağrıştıracak şekilde söylemişti.

‘Şey, Dexter ben sana Bayan Green-Sleeves’in yanımdan ayrılıncaya kadar onun hayalet olduğunu bilmediğimi söylemeliyim. Onu ilk olarak bir maskeli baloda görmüştüm. Çok hoş bir kıyafet içindeydi. Dansa Yorkshire’dan çok zengin insanlar katılmıştı. Bu, benim dostlarım tarafından götürüldüğüm bir danstı.’

Vance gözlerini kapadı. Sesi çok müzikal bir tonda gelmekteydi; dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme oluştu.

‘O geceyi o kadar iyi hatırlıyorum ki, Dexter. Soğuk bir Aralık akşamıydı ve biz Arden Hall’e dokuz milden daha fazla bir mesafe boyunca gitmeliydik. Dans partisinin olduğu ev burasıydı. Ben baloya götürülmek konusunda hiç de istekli değildim; dans etmeyi sevmezdim ve hatta nefret ederdim; Pek çok erkekte olduğu gibi bu tür ortamlar bana sıkıntı verirdi. Ben bir Gregoryen takım elbise giymiştim. Elbisem ipekten yapılmıştı. İçinde gümüş rengi bir yelek vardı. Ve benim ev sahibem görünümüm nedeniyle bana övgüler yağdırdı—ben şimdi olduğundan on yaş daha gençtim.’

Aylmer Vance konuşmasına ara verdi. Yerde uzanmış haline baktım. Onu Gregoryen bir takım içinde hayal etmek çok zor değildi.

‘Lütfen öyküne devam et!’ diye çıkıştım. ‘Ben senin Bayan Green-Sleeves ile ilk karşılaşma anını merak ediyorum. Senin elbisenin çok güzel olduğunu tahmin ediyorum fakat bayan ile tanışmanın nasıl olduğunu öğrenmek istiyorum.’

‘Ben salona girer girmez onun görüntüsünü yakaladım. O büyük bir balkonda bulunuyordu. Yukarıdan salonda bulunan konuklara bakıyordu. Bu nedenle onun partiyi düzenleyenlerden biri olduğunu düşünmüştüm. Bizim gözlerimiz buluştu ve bunu itiraf edeyim ki Dexter, benim içime bir heyecan doldu; kalbim birdenbire hızla atmaya başladı. Ben o akşam bir şekilde kendimi ona tanıtmalıyım diye düşündüm. Aslına bakarsan Bayan Green-Sleeves benim ona koyduğum bir isimdi!

Vance birdenbire oturur konuma geçti. Gözleri şimdi irice açılmıştı, fakat bana bakmıyordu; doğrudan doğruya karşıya bakıyordu ve ben onun kime baktığını tahmin edebiliyordum. Onun gülümsemesi derinleşti; o an için beni unutmuştu— hafızasını yokluyordu.

‘Bayan Green-Sleeves hoş birisi miydi?’

Soruyu biraz çekinerek sormuştum. Onun hayallere dalıp gitmesini istemiyordum çünkü onun öykünün devamını anlatmasını istiyordum.

‘Hoş mu! Bu Bayan Green-Sleeves’i tanımlamak için çok yetersiz bir sözcük olur, ’ dedi. O hayranlık uyandırıcı biriydi; fakat sanırım onun en fazla göze çarpan özelliği zarafeti idi. Onun çok hoş bir yüzü, sevecen bir gülümsemesi vardı; gözleri menekşe rengindeydi ve cildi kadife gibiydi. Kahverengi kakülleri alnına düşüyordu. Perçemleri çenesinin altındaydı. Çok gençti –sanırım en fazla on yedi– tatlı bir çocuktu ve hoş bir kadına dönüşmek üzere olduğu her halinden belli oluyordu. Ve ben kendimi birdenbire birkaç yaş daha genç olmayı dilerken bulmuştum—bu kahverengi saçlı güzelliğe uygun olmak için çok daha genç olmayı dilemiştim.’

Vance elindeki bir küçük dal ile amaçsız bir şekilde oynuyordu. Ben onun yüzüne bakmak için derin bir arzu duyuyordum fakat bunu yapmadım.

‘Bayan Green-Sleeves’i tanımlamak o kadar zor ki! Onun giysileri bana çok fantastik gelmişti fakat ben onların benimkiler gibi Gregoryen dönemine ait olduklarını düşünmüştüm. Krem renginde ipek bir giysisi vardı. Yeşil bir mont giyiyordu ve uzun geniş kolları vardı. Göğsünde pembe gül şeklinde bir broş vardı. Ve yeşil montunun üzerinde biraz daha büyük olarak bu güllerden başkaları bulunuyordu.

‘Onun ayakkabıları –küçük ayakları için küçük ayakkabıları vardı– yüksek topukluydu ve kırmızı renkteydi. Ellerinin zarafetine uygun olan ipek eldivenler takmıştı. Ben baloda ondan daha zarif görünen bir kız görmemiştim. Geniş tırabzan
üzerinde eğilmesi görüntüsünü doğrudan yakalamıştım. Bunun yanı sıra onu tüm diğer kadınlardan ayıran bir şey vardı—o son derece duru bir çekiciliğe sahipti, sade
görüntüsü altında insanı kendine doğru çeken bir havası seziliyordu. Ben yanımdaki dostlarıma onu tanıyıp tanımadıklarını sordum. Ancak onlar başlarını olumsuz anlamında salladılar ve bana tuhaf tuhaf baktılar.

‘Bir tanesi; “Ben balkonda hiç kimseyi görmedim” dedi. “Orası tamamen boş.” Ve o konuşurken Bayan Green-Sleeves ortadan kaybolmuştu.

‘Ben onun böylesine çabuk bir şekilde ortadan kaybolmasına anlam verememiştim; fakat çeyrek saat sonra onu yalnız olarak balo salonunun köşesinde ayakta dururken görmüştüm. Müzisyenler vals çalıyordu ve ben bu kadının dans edip etmeyeceğini merak ediyordum. Ben onun benim partnerim olmasını isterdim fakat o sırada bir İsveç köylüsü kıyafeti içinde olan başka bir kadın benimle dans etmek istediğini belirtti. Ben onunla dans ederken gözüm hep Bayan Green-Sleeves’in üzerindeydi. Ancak dans bitmeden onu gözden kaçırdım; o balkondan kaybolmuştu. Ben ev sahibeme ondan bahsettim. Beni Bayan Green-Sleeves ile tanıştırmasını rica ettim. Ancak Bayan Latham –ev sahibemin ismi buydu– tarif ettiğim gibi bir kızı baloda görmediğini söyledi.

‘Bayan Latham çok şaşkın bir şekilde bakıyordu.

‘Ben çok üzgünüm Bay Vance” diye yanıtladı “fakat sizin bana anlattığınız gibi bir kızı hiç görmedim. Bu benim aptallığım olabilir fakat pek çok insan buraya kendi arkadaşlarını getiriyorlar ve bahsettiğiniz kişi bu şekilde gelmiş biri olabilir. Eğer onu bulabilirsem, büyük bir memnuniyetle onu sizinle tanıştıracağım.”

‘Ben umutsuzca balo salonuna bakınmaya başladım. Ve bunu yaparken aniden Bayan Green-Sleeves’in görüntüsünü yakaladım. O, müzisyenlerin müzik çaldıkları yerde ayakta bulunuyordu; hâlâ yalnızdı ve ortama katılmıyordu.

‘Ben Bayan Latham’a dönerek “İşte orada!” diye bağırdım. “Bakın Bayan Green-Sleeves orada,”

‘Bayan Latham doğrudan doğruya benim gösterdiğim yöne baktı. Gözlerini irice açmıştı ve o tarafa daha dikkatlice bakmaya başladı.

‘O,

“Ne kadar olağanüstü!” dedi. ‘Bu kız daha önce benim dikkatimi hiç çekmemişti! Böylesine güzel biri olmasına karşın hiç dikkatimi çekmemiş olması çok ilginç. O çok hoş bir kız, bay Vance; bizim atalarımızdan birisinin giysisini kopyalamış gibi görünüyor—ve bunu en ince ayrıntısına kadar yapmış. Uzun koridorda asılı olan bir portrede bu elbise —evet gerçekten de olağanüstü bir benzerlik var.”

‘Bayan Latham sandalyesinden kalktı. Uzun boylu, gösterişli bir kadındı—ve ayrıca hızlı hareket etmesi olanaksız olan yavaş, sakin kadınlardan biriydi. Müzisyenlerin olduğu tarafa giderken onun biraz daha hızlı davranması için içimden dua ediyordum—Bayan Green Sleeves’in yeniden ortadan kaybolmasından korkuyordum; ve benim korkum hiç de yersiz değildi. Biz bir saniye boyunca önümüzdeki dans eden çiftin çekilmesini bekledik ve bu kısacık saniye içinde Bayan Green-Sleeves ortadan kayboldu. Biz müzisyenlerin olduğu yere ulaştığımızda o ortadan kaybolmuştu.

‘Bayan Latham şaşkınlık içinde bana baktı. “Sevgili Bay Vance, bu ne kadar sinir bozucu bir durum, ” dedi. “Ben onun burada olduğunu görmüştüm ve o şimdi burada yok.”

‘Ben, “Her şey yolunda Bayan Latham” dedim. “Benimle ilgili olarak endişelenmeyin. Ben bir şekilde Bayan Green Sleeves’a kendimi tanıtacağım. Eğer bunu kendi kendime yapmam gerekse bile yapacağım; biz bugün hiçbirimiz kendi kıyafetlerimizde değiliz, hepimiz farklı bir kostüme bürünmüş  durumdayız.”

‘Bayan Latham tereddüt etti, ardından birdenbire bir elini benim kolumun üzerine koydu.

‘Bana, “Eğer ona kendimi tanıtabilirsen ve onunla konuşmayı başarabilirsen, onu benim yanıma getirmeni istiyorum, Bay Vance; ben ona giydiği elbise nedeniyle iltifat etmek istiyorum.”

‘Ben, “Bundan büyük bir memnuniyet duyacağım, ” diye yanıtladım.

‘O anda bazı başka konuklar geldi ve Bayan Latham’ın dikkati onlara doğru kaydı. Böylece ben de Bayan Green Sleeves’i aramak için serbestliğe kavuştum, ancak bu uzunca bir araştırma olacaktı. Odaları tek tek dolaştım fakat onların hiçbirinde yoktu. Dinlenme odasında da onu göremedim; bir sonraki dans için müzik sesi geldiğinde hâlâ balo salonuna geri dönmemişti; ben artık tam vazgeçmek üzereydim ki, onun görüntüsünü yine tırabzanlarda yakaladım. O çok yorgun görünüyordu. Biraz hayal kırıklığı yaşamış gibi bir görüntüsü vardı ve hâlâ yalnızdı.’

Aylmer Vance konuşmasını kesti ve aniden bana doğru döndü.

‘Benim onun bulunduğu merdivenlere doğru ne kadar hızlı gittiğimi tahmin edebiliyor musun Dexter? Sanırım sen de bir zamanlar aşık olmuşsundur; ve bunun bir ilk görüşte aşk durumu olduğunu itiraf edeyim. Bayan Green-Sleeves benim aklımı başımdan almıştı. Ben kendimi otuz yaşında bir adam gibi değil, on sekizinde bir delikanlı gibi hissediyordum. Kalbim bir gencin kalbi gibi atıyordu. Tam bu anda Bayan Green-Sleeves birdenbire başını bana doğru çevirdi ve bana baktı; ve ardından benim konuşmamı beklemeksizin bana resmi bir reverans yaptı. Bu hayal edilebilecek en zarif, en hoş, en etkileyici reveranstı. Neredeyse yere dokunacak gibi
görünüyordu ve ardından yeniden doğruldu. Görünümü olağandışı bir şekilde yumuşak ve tatlıydı.

‘Bana “Emrinizdeyim bayım” dedi.

‘Söylediği tek şey buydu, ancak onun ağzından çıkan bu sözcükler beni son derece etkiledi. O bir maskeli balo katılımcısı olarak kendi kostümünün gerektirdiği gibi konuşmuştu.

‘Ben “Bu dansı bana lütfeder misiniz madam?” dedim,

“Ev sahibemden sizinle tanışmak için izin almıştım. Benim adım Aylmer Vance.”

‘O ise “Sizinle dans etmekten mutluluk duyarım Bay Vance” dedi, “ancak ne yazık ki bu modern dansların hiçbirisini bilmiyorum; onlar benim döneminden sonra çıkmışlar, ” dedi.

‘Bayan Green-Sleeves’in sesinde bir hüzün vardı.

‘Ben, “Hayır madam, vals dansını biliyor olmalısınız” diye itiraz ettim. “Bunun sizin kostümünüze uygun olmadığı doğru fakat yine de—”

‘Ben başımı eğerek selamladım ve kolumu uzattım, fakat o başıyla yine olumsuz bir işaret yaptı.

‘Sonrasında “Korkarım size eşlik edemeyeceğim, bayım” dedi. “Bu müzik benim için hiç de bilindik değil. Bu müzik ahenkli—çok ahenkli.”

‘Ben ise “Belki benimle yemeğe katılma onurunu bana bahşedersiniz?” diye sordum. “Sanırım akşam yemeği saat on ikide servis edilecek ve şimdi saat on ikiye çeyrek var.”

‘Kız ise “Ben hiç akşam yemeği yemem, bayım” dedi.

Bayan Green-Sleeves ellerini birbirine kenetlemişti. Ben onun küçük ellerini tutmak istiyordum; ardından birdenbire bana baktı, yüzünde gülümseme vardı. “Benim son derece ilkel olduğumu düşüneceksiniz. Sizin dans ve yemek teklifinizi reddetmiş oldum fakat size ne yapacağımı söyleyeceğim, bayım; ben sizi kendi dinlenme odama götüreceğim ve biz orada oturup gece yarısı çanları vurulana kadar konuşabiliriz” dedi.

Ben “Bundan daha iyi bir teklif düşünemiyorum, ” diye yanıtladım; fakat söyledikleri şeyler benim kafamı karıştırmıştı—ev sahibemin onu tanımıyor olması ve onun giydiği kostümün ev sahibemin bir atasının kostümünün aynısı olması çok ilginçti. Bütün bunlar son derece gizemliydi.

‘Kız,

“Ben sizi kendi odama hemen götüreceğim. Doğruyu  itiraf etmek gerekirse, orada birkaç dakika dinlenmeliyim. Bu sahne çok karmaşık ve müzik çok gürültülü.”

‘Bayan Green-Sleeves bana baktı, bir şeyi hatırlamaya çalışır gibiydi.

‘Ardından “Tamam, şimdi hatırladım. Meşe ağacından yapılma odaya giden yol burası” dedi.

‘Balkon boyunca bana yol gösterdi, sonra kapalı bir odanın önünde durdu. Sessizce bana baktı. Sanki benim kapıyı açmamı ister gibiydi.

‘Ben onun bu bakışına itaat ettim. Kapı kolunu çevirdim ve kapıyı açtım. Bayan Green-Sleeves kendisini odada bulduğu zaman hafifçe bir çığlık attı; gözleriyle odanın dört bir tarafını tarıyordu. Dudaklarının üzerinde yumuşak bir gülümseme vardı.

‘Sonra,

“Burası benim odam—size hoş geldin diyorum,” dedi.

‘Büyük bir sandalyeye oturdu. Küçük ellerini dizinin üzerine koydu. Perdeler kapalıydı. Şömine mermerinin üzerinde eski bir ayna vardı. “Yaklaşık yüz elli yıldır bu ayna benim yüzümü yansıtıyor” dedi.

‘Ben güldüm—bu çok saçma bir şeydi, daha sonra meşe ağacından panellerin yapıldığı odaya göz attım. Tuhaf eski mobilyalar ile doluydu. Güzel bir çay seti vardı. Havada ağır bir çiçek kokusu vardı—bu koku son derece ağırdı.

‘Kız,

“Buraya geri gelmek çok ilginç” dedi.

‘Bayan Green-Sleeves yumuşak, saygılı bir ses tonu ile konuşuyordu. Bir an için beni unutmuştu ve kendi kendine konuşmaya başlamıştı.

‘Ben, “Sen neredeydin?” diye sordum. “Yurt dışında mı?”

‘Bana baktı ve gülümsedi—bu tuhaf merak uyandıran bir gülümsemeydi.

‘Sonra “Çok çok uzakta” dedi, “ve geri gelmenin çok zor olduğu bir yerde; gerçekten de ben dünyayı şimdi olduğu gibi görmek isterdim. Onun çok fazla değişmiş olduğunu itiraf etmeliyim.” Küçük ellerini havaya kaldırdı. “Ben buradan ayrılırken çok gençtim—en fazla on yedi yaşındaydım; o dönemde dünyaya veda etmek çok zor oldu. Daha uzun kalabilmiş olmayı dilerdim. Ben bir ülke gezisine çıkmıştım ve bu gezi beni ailemden uzaklaştırdı; birdenbire büyük bir boşluğa düştüm.”

‘Ben,

“Acaba ben şimdi bunu bir hayalet ile konuşuyorum şeklinde mi anlamalıyım?” dedim.

‘Bu sorum Bayan Green-Sleeves’i güldürdü. Ben onun maskeli baloya katılan küçük bir kız olduğundan biran için bile kuşkulanmamıştım; ancak sonrasında gülmek yerine sitemkar bir şekilde bana baktı.

‘Sonra “Öyle mi gerçekten, bayım, ben bunu bildiğinizi düşünmüştüm” dedi. Benim bu akşam kendi evime dönmem büyük bir budalalık oldu. Bu dünya artık benimkinden başka bir nesile ait ve ben kendimi babamın evinde bir yabancı – oradan oraya giden bir konuk– gibi hissediyorum.”

‘O konuşmasına ara verdi. Gözünden bir damla gözyaşı aşağı doğru süzüldü.

‘Sonra “Ben modern zamanları anlayamıyorum. Her şey bana tuhaf geliyor. Balo salonunda çalınan müzikler, danslar benim için hiç bilindik değil. Dans etmek bir zamanlar bana müthiş keyif verirdi fakat şimdi bu yeni danslar için aynı şeyi düşünemiyorum.’

‘O büyük bir içtenlikle konuşuyordu, basit bir konuşma tarzı vardı fakat ben hâlâ Bayan Green-Sleeves’in kendi kostümünün gereği olarak bu şekilde konuştuğunu düşünüyordum. Onun gerçekten başka bir dünyadan gelmiş olabileceğine inanmak istemiyordum; fakat bildiğim tek şey vardı –ben bu kıza kalbimi kaptırmıştım– ve bu artık geri alınamayacak bir kaptırmaydı.

‘Onun ayaklarının önünde dizlerimin üzerine çöktüm ve “Sevgili Bayan Green-Sleeves!” dedim. “Sen artık bu dünyaya geri geldin, burada kalamaz mısın—burada kalmaya gönüllü değil misin? Bunu söylediğim için bana karşı kızgınlık duyabilirsin fakat ben sana aşık olduğumu itiraf etmeliyim.”

‘Kız “Ne, bana aşık mı oldun?” diye çığlık attı. Küçük ellerini sıkı sıkıya tutuyordu. Masum bir gülümseme belirdi yüzünde. “Bayım, bu çok romantik bir şey! Fakat gerçekten”—Onun gülümsemesi birdenbire bir iç çekişe dönüştü. Bu kısa, tatlı bir iç çekmeydi. “Ben bir aşığın itirafını dinlememeliyim; bu doğru olmayacaktır, bu size karşı dürüstçe olmaz. Benim aşk için zamanım sona erdi. Ben size söylemiştim, on yedi yaşındayken öldüm ben.”

‘Ben acı içinde, “Bayan Green-Sleeves, Bayan Green Sleeves, artık sanki bir hayaletmişsiniz gibi konuşmayın. Benim size karşı gayet ciddi bir şekilde konuştuğumu anlamıyor musunuz—benim ne kadar ciddi olduğum anlaşılmıyor mu? Ben size sizi sevdiğimi söylüyorum;

‘Kız beni ayağa kaldırdı. Bana karşı merhametli idi. 

‘Sonrasında, “Bayım, inanın bana, ben sizi buraya getirdiğim için üzgünüm,” dedi. “Keşke sizinle yüz elli yıl önce karşılaşmış olsaydık, birlikte dans etseydik.”

‘Sonra bir saniye boyunca sustu. Büyük mavi gözleri benim üzerime sabitlenmişti. Sesi her zaman olduğundan daha tatlıydı ve tıpkı bir müzik gibi geliyordu. Ancak bu ses sanki çok uzaklardan gelir gibiydi.

‘Kız, “Bu belki de bir veda olmayabilir, bayım” dedi.

“Gelecekte belki de yeniden karşılaşabiliriz, fakat bu dünyada değil—hayır, bu dünyada değil. Gerçekten de bu olanaksız.” Bir an için tereddüt etti. “Acaba ‘hoşçakal’ demek yerine ‘görüşürüz’ diyebilir miyim?”

‘Kız gözyaşlarına boğuldu ve ben onun ayrılmak üzere olduğunu anladım. Onun benimle kalmasını o kadar tutkulu bir şekilde istiyordum ki, fakat o olumsuz anlamda başını salladı.

‘Sonrasında “Gerçekten bayım, benden bunu istememelisiniz. Ben bu dünyaya geri dönme hayali kurarak çok büyük bir budalalık ettim. Ancak artık geri dönmek zorundayım—artık bildiğim başka yerlere gitmeliyim. İstesem de artık burada kalamam.” O ellerini narince salladı. “Umarım sizi tekrar görürüm, bayım. Bu dünya gerçeklikten yoksun ve onun üzerinde yaşayan erkekler ile kadınlar yalnızca değişen gölgelerdir; bugün buradalar fakat yarın gitmiş olacaklar. Bu dünya üzerinde sevgi dışında varlığını sürdürecek hiçbir şey yok.”

‘Son sözlerini söylerken doğrudan doğruya benim gözlerimin içine bakıyordu. Ben ona sarılmak için kollarımı açtığımı hatırlıyorum fakat o benim ona sarılmama izin
vermeyerek bir adım geri gitti.

‘Bana “Hayır, bayım—hayır!” dedi. “Sizin dudaklarınız artık benim dudaklarıma dokunamaz. Ben şimdi geldiğim yere geri dönmeliyim.”

‘Tutkulu bir şekilde ağlayarak “Nereye gidiyorsun?” dedim. “Benim aşkıma karşılık vermek yerine gidiyor musun?”

‘O başını salladı.

“Ben mezarıma geri dönmeliyim” dedi. “Yüz yıldan daha uzun bir süredir bulunduğum mezara geri dönmeliyim; ben buraya yalnızca kısa süre için geri döndüm. Ben bir ruhum – ve ölümlü bir ruhum– ve aslında benim geriye döndüğüm yer mezar değil. Ben hayata dönüyorum!”

‘Kız gülümsedi. Onun gülümsemesinde bir tür bilgelik vardı, sonsuz bir bilgelik; ve ardından benim gözlerimin önünde yavaşça kayboldu. Ben kendimi meşe ağacından yapılmış odada yapayalnız buldum. Balo salonundaki Çingene müziğinin ezgilerini duyabiliyordum. Ritmik bir şekilde dans eden dansçıların ayaklarının çıkardığı sesleri işitebiliyordum. Bunlar bana küçük kırmızı topuklu ayakkabıların çıkardığı “tak tak” seslerini anımsatıyordu; fakat balo salonuna geri döndüğümde balkonda onu göremeyeceğimi biliyordum. Bu dünyadaki hiç kimsenin Bayan Green-Sleeves’in bir gülümsemesini yeniden göremeyeceğinin farkındaydım; onun evi onun için en iyi yerdi.’

Aylmer Vance konuşmayı bıraktı. Elleriyle yüzünü kapadı ve iç çekti—ağır bir şekilde iç çekti.

‘Beni bir daha asla ziyaret etmeyecek bu bayan benim günlerce ve gecelerce düşlerimi süsledi—ve ben onu hiçbir zaman unutmadım.’

Ona derin bir içtenlikle baktım.

‘Onu hiçbir zaman unutmayacaksın, ” dedim yavaşça, “Ve bir gün onunla tekrar bir araya geleceksin, Vance—geleceğini biliyorsun.’

‘Bunu nasıl bilebilirim ki? diye sordu. Bütün bunlar belki de bir halüsinasyondan ibarettir; ve Bayan Latham da Bayan Green-Sleeves’i gördüğü zaman bunun yalnızca bir izlenim aktarımı olabileceğini söyledi.

Ancak bana göre Bayan Green-Sleeves hâlâ varlığını sürdürüyor—ve her zaman var olacak.’

O yavaşça doğruldu. Gerindi ve ayağa kalktı—güneş ışığı altında uzun, ince bir figür olarak görülüyordu.

‘Bana “Hoşçakal” demek yerine “Görüşürüz” dedi; bunu hatırlamayı seviyorum—o bana yalnızca “görüşürüz” demişti.’

Klasik Süpernatürel Korku Dizisi
Alice & Claude Askew
HAYALET ÖYKÜLERİ

hikaye, hikaye oku, öykü, hayalet hikayeleri,  hayalet öyküleri, hayalet, hayaletin aşkı, aşk hikayeleri, korku hikayeleri, 

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir