Bir Bayram Sabahı


Bir Bayram Sabahı

Bayram Hikayesi

Hikaye Oku: Yağmurlanırım bayram sabahları
Elimde değil.

Ben, ilk okulu İzmit’te bitirdim. Okulumu çok seviyordum. Bana, bu sevgiyi kazandıran öğretmenimi daha çok seviyor ve saygı duyuyordum. Ruhu da yüzü gibi güzel insandı. Onun, bizim için sevinmesi, bizim için üzülmesi hâlâ, gözlerimin önünde, aynı canlılığını koruyor.

Dördüncü sınıftaydık. Öğretmenimizle birlikte üzüntü duyduğumuz bir olayı sınıfça yaşadık.

Aklıma, o an gelince, yüzüm kızarıyor. Terliyorum, utanıyorum. Aslında, öğretmenimiz, üzüntüsünü belli etmemiş, hatta bizler üzülmeyelim diye teselli bile etmişti.

Bu yıl, yani dördüncü sınıfa giderken bir milli bayramla, dini bayram ardarda gelmiş, on gün gibi uzun bir tatil yapmıştık. Tatile gireceğimiz son gün, öğretmenimiz bir konuşma yaptı. Sesi kulağımda, sanki dün gibi. “Çocuklar, yaptığınız bir şey yerinde, zamanında olursa güzeldir ve değer kazanır. Okul zamanı ders çalışmak, oyun zamanı oynamak, eğlenmek. Komik olaylara gülmek, gerektiğinde ağlamak güzeldir. Ders zamanı oynamak, üzücü durumlar karşısında neşelenmek hoş olmaz. Zamansız ve yersiz hareket insanı güç durumda bırakabilir. Bunun için , bayramlarımızı da olması gerektiği gibi yaşamalıyız. Çünkü; bayram günlerinde yapmamız gerekenleri sonradan yaparsak manası kalmaz. Aileniz, milli bayram gösterilerini izlemeye, bayram yerine götürebilirlerse, gidersiniz. Gidemezseniz, gösterileri televizyon programlarından izleyin. Sınıfta anlatırsınız.

Şeker Bayramı da sadece evde bayramlaşmakla bitmesin. Komşularınızı, akrabalarınızı, yaşlıları ziyaret edin. Bayramlaşın. Ellerini öpün. Onlar, sizlerin gelmesini isterler, beklerler. Tatlı yapmışlardır. Size, mendil hazırlamışlardır. Belki, mendilin içinden başka bir hediye daha çıkabilir. Siz de onlara hediye götürebilisiniz. Ama; şart değil. Sizin gitmeniz, en büyük hediyedir. ” dedi.

Hepimiz öyle heyecana kapıldık ki; sevinç dolmuştuk. Sanki; her yerde rengarenk çiçekler açmıştı. Zil çalsa da eve gitsek, bayramı bayram gibi yaşasak diyorduk. Zil çaldı nihayet. Bizim evin bulunduğu yokuşu öyle hızlı çıkmışım ki bacaklarımdaki sızıyı zaman zaman duyarım. Bu bana tatlı bir haz verir.

Öğretmen, doğruyu söylerdi. O, bir şey demişse haklıdır, yapılmalıdır. Onu seviyor, güveniyorduk. Belki, annemizden bile çok seviyorduk. Dediği her şeyi, her zaman yerine getirmeye hazırdık. Hâlâ aynı duygular içinde olduıumu söyleyebilirim.

Bu sefer, öğretmenimin söylediklerini yapamamıştım. Yani, bayramı bayram gibi yaşayamamıştım. Tatil bitince, okula bir suçlu gibi gittim. Bahçede sıra olduk. Bayrak töreni yapıldı, sınıfımıza girdik.

Öğretmenimiz, her zamanki gibi gülümsüyordu. Sanki; gözlerinden güneşli güller saçılıyordu. ” Dinlenmişsiniz, güzelleşmişsiniz. Bayram size yaramış. Sizi nasıl özledim, bilemezsiniz.” Diye söze başladı. Hepimize küçük bayram şekerlerinden verdi. Renk renk şekerlerin görüntüsü gözlerimden, tadı damağımdan gitmiyor. Benimki limonlu, arkadaşımınki çilekliydi.  Şekerlerimizi yedikten sonra; “Neler yaptınız, bayramlar nasıl geçti ? Anlatın bakalım.” Dedi. İşte, korkulu dakikalar başlamıştı. Ne anlatacaktım? Öğretmenimin üzülmesinden korkuyordum. Zil çalsa, anlatma sırası bana gelmese diye dua ediyordum. Bu sırada arkadaşlarımızdan biri parmağını kaldırdı; “öğretmenim, çok üzgünüm, bayramları bayram gibi yaşamamızı söyledim. Annem ve babam ; ” Ne bayramı, tatile gideceğiz. On gün başımızı dinleyeceğiz . Buralarda duramayız , dediler. Gitmek istemedim, beni dinlemediler.” Dedi ve ağlıyordu. öğretmenimiz; ” Olsun, yavrum, üzülme. Bazen böyle durumlar olabilir. Annenin ve babanın dinlenmeye ihtiyaçları varmış. ikisinin de işleri yorucu. Bir daha ki bayramları bayram gibi yaşarsınız .” dedi. Bu sözleri beni rahatlatmıştı. Bu yumuşak, insanı kucaklayan sözler hepimizi rahatlatmış. Bir bir parmaklar kalkmaya başladı. ” Biz de tatile gittik. ” sesleri yükseldi. Bu sesler, duyduğum en utandırıcı, acımasız sözlerdi.

Öğretmenimiz, mutlaka üzülmüştür. Bize belli etmedi. “Çocuklar, bunlar sizin elinizde olan durumlar değil.

Siz, artık ne doğru, ne yanlış biliyorsunuz. Büyüdüğünüz zaman bayramları bayram gibi yaşarsınız. ” dedi.

İşte bu bayram sabahı böyle duygularla uyandım. Çocukluktaki bayramla şimdi yaşadığım bayram aynı değil. Kim bana mendil verecek, mendilin içine şeker, bayram harçlığı koyacak ? Kimin elini öpünce başımı okşayacak ? Çocukluk bayramlarımı hatırlayınca hep hüzünlenirim. Bu hüznü, ileride çocuklarımın duymasını istemiyorum. Onların, bayramı bayram gibi yaşamaları için elimden geleni yapacağım. Bu gün onlara horoz şekeri de alacağım.

Bayram günlerinde, İzmit sokaklarında, şehrin ortasından geçen trenin acı sesinde,  ulu çınarların sallanışında, kargaların birlikte kanat çırpışlarında çocukluk bayramlarımı görür gibi oluyorum.  İçim burkuluyor. Dinlenmenin şekli bir tercih meselesidir. Bayramlarda yakınlarımızdan uzaklaşarak dinlenmek nasıldır , bilmiyorum. Anlamsız bir gülümseme kaplıyor yüzümü. Bu bayram günü pamuk şekeri de bulabilir miyim acaba?

Hikayeler Seher Keçe Türker

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir