Franz Kafka Hikayelerinden; “Melezleme”


Franz Kafka; kendine özgü tarzı olan, modernist, modern dünya edebiyat tarihinin en önemli yazarlarından biridir. Baskı altında zor bir çocukluk geçiren Kafka, mutsuz ve yalnız bir yazar olarak tanınır. Bu sebepledir ki eserlerindeki baba figürlerini, her zaman despot, baskıcı, her şeye gücünü yetiren biri olarak tasvir etmiştir.

Mutlu sonla bitmeyen öyküleri, hikayeleri, babasına duyduğu nefretini dile getirdiği ama hiçbir zaman göndermediği mektuplarıyla biliniyor. Hayatı boyunca tıpkı hikayelerindeki karakterler gibi kendi de mutlu bir son yaşayamamıştır.

Franz Kafka Hikayelerinden; “Melezleme”

Hikaye Oku; Yarı kedi yarı kuzu, garip bir hayvanım var. Babamdan, diğer eşyayla birlikte miras bana, nedir, büyüyüp kendini göstermesi benim elimde oldu. Önceleri kediden çok kuzuydu, şimdi iki hayvandan da eşit özellikler taşıyor. Başı ve pençeleri kedi, gövdesinin biçimi ve iriliği kuzu, gözlerinde yanıp sönen vahşi parıltı, yumuşak ama diri postu, devinimlerinin hem zıplamaya hem sürünmeye benzemesiyle, hem kedi hem kuzu. Pencere pervazına yerleştiğinde güneşten keyiflenip mırıldanmaya başlıyor, çayırlık alana çıkmayagörsün deliler gibi koşmaya başlıyor, böyle anlarda onu tutabilmek ne mümkün! Kedi gördü mü tabanları yağlıyor ama bir kuzuya rastgeldi mi saldırmaya kalkıyor. Mehtap çıktığında oluklarda tur atmaya bayılıyor. Tam anlamıyla miyavlamıyor ama, farelerden iğreniyor. Tavuk kümesi yanında pusuya yatıp saatlerce beklediği oldu ama eline bir fırsat geçtiğinde değerlendirdiğine da tanık olmadık şimdiye dek.

Şekerli sütle besliyorum onu, öyle hoşuna gidiyor ki! Sütü o yırtıcı hayvan dişlerinin arasından büyük yudumlarla alıyor. Çocuklar onunla eğlenmeye bayılıyorlar. Pazar öğleden önce çocukları kabul saati var. Ben hayvanı kucağımda tutarken komşu çocuklar çevremi sarıyorlar.

Durup dururken, şeytanın aklına gelmeyecek sorular yöneltiyorlar bana: Bu hayvan neden varmış, neden başkasının değil de benimmiş, bu hayvandan
daha önce de yaşayan bir örnek var mıymış, ya ölünce ne olacakmış, tek başına sıkılmıyor muymuş, yavrusu neden yokmuş, adı neymiş ve benzerleri…

Bu sorulara yanıt yetiştireceğim diye hiç sıkıntıya sokmuyorum kendimi, sesimi çıkarmadan kucağımdaki hayvanı göstermekle yetiniyorum. Kimi çocuklar yanlarında bir kedi getiriyorlar, bir keresinde iki kuzu getiren bile oldu. Yine de bekledikleri olmadı, bir kavgaya tanık olamadılar. Hayvanlar karşılıklı birbirlerini süzdüler ve anladığım kadarıyla birbirlerinin varlıklarını Tanrının bir iradesi olarak benimseyerek kabullendiler.

Kollarımın arasındayken korkmuyor hayvan, çevresine bakınma gereksinimi de duymuyor. Bana sokuluyor, kollarımın ararsındayken her yerden daha rahat duyumsuyor kendini. Onu bakımını üstlendiğimiz için ailemize bağlı. Bu bağlılığın olağanüstü bir şey sayılması gerektiği kanısında değilim; dünya üzerinde pek çok sıhrî hısımı bulunmasına karşın tek bir kan hısımı olmayan bir hayvanın yanımızda bulduğu sevgiyi kutsal saymasından kaynaklanan bir içgüdü.

Kimi zaman beni kokluyor ve bacaklarımın arasından geçmeye çalışıyor, çok gülüyorum bunu yaptığında. Kuzu ve kedilik yetmezmiş gibi bir de köpeklik ha! Bir gün tüm işlerim ters gitmiş, herkesin başına gelebilecek o kötümserlik duygusu yakama yapışmıştı; bu ruh durumu içinde sallanan sandalyeye oturmuş, kucağımda hayvan otururken ne göreyim; hayvanın o büyük bıyıklarından yaşlar akıyor. Acaba hangimizin gözyaşlarıydı? Bu kuzu ruhlu kedinin insana benzer duyguları da mı vardı? Babamdan bana pek az şey kaldı ama bu miras hepsine değer.

Birbiriyle bağlantısı olmayan, iki ayrı korku var hayvanın içinde; hem kedi hem kuzu gibi korkuyor. Bu yüzden postuna sığmıyor. Kimi zaman yanımdaki koltuğa atlayıp ön patilerini omzuma dayıyor, ağzını kulağıma yaklaştırıp bir şeyler söyle gibi davranıyor. Sonra öne eğilip söylediklerini anlamış mıyım, denetlemek ister gibi yüzüme bakıyor. Gönlünü hoş etmek için anlamış gibi başımı sallıyorum. Çok seviniyor buna, yere atlıyor, sıçrayarak odanın içinde dolaşmaya başlıyor.

Bu hayvan için gerçek kurtuluş bir kasap bıçağı belki, nedir, bir miras babamdan, bu kurtuluşu ona bağışlayamam. Bu nedenle beni o mantıklı işe yöneltmeye ne denli çalışırsa çalışsın, kaçınılmaz yazgısı onu nefes alamaz hale getirene dek beklemeli.

Franz Kafka – Hayvan Öyküleri

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir