Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/hikayelerimizden/public_html/wp-config.php:1) in /home/hikayelerimizden/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
Çocuk Hikayeleri https://hikayelerimizden.com/ sitemizin, Çocuk Hikayeleri https://hikayelerimizden.com/category/cocuk-hikayeleri Hikaye Çeşitleri Wed, 17 May 2023 15:31:55 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://hikayelerimizden.sirv.com/WP_hikayelerimizden.com/2020/06/c/r/n/cropped-hikayelerimizden.png?w=32&h=32&scale.option=fill&cw=32&ch=32&cx=center&cy=center Çocuk Hikayeleri https://hikayelerimizden.com/ sitemizin, Çocuk Hikayeleri https://hikayelerimizden.com/category/cocuk-hikayeleri 32 32 Kısa Çocuk Hikayeleri “Fatoş’un Bebeği” https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/kisa-cocuk-hikayeleri-fatosun-bebegi.html https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/kisa-cocuk-hikayeleri-fatosun-bebegi.html#respond Wed, 17 May 2023 15:31:55 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=9047 Kısa Çocuk Hikayeleri “Fatoş’un Bebeği” Fatoş, annesiyle birlikte alışverişe çıkmıştı. Oyuncak satan mağazanın yakınına geldiklerinde, Fatoş: “ Anneciğim, sınıfımı geçince bana alacağın oyuncak bebeği görmek istiyorum “ dedi. “ Onu ne kadar sevdiğimi bilemezsin, anneciğim. O çok şirin, çok tatlı bir bebek. O bebek mutlaka benim olmalı. Sınıfımı geçince o bebeği bana alacaksın, değil mi […]

The post Kısa Çocuk Hikayeleri “Fatoş’un Bebeği” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Kısa Çocuk Hikayeleri “Fatoş’un Bebeği”

Fatoş, annesiyle birlikte alışverişe çıkmıştı. Oyuncak satan mağazanın yakınına geldiklerinde, Fatoş:

“ Anneciğim, sınıfımı geçince bana alacağın oyuncak bebeği görmek istiyorum “ dedi. “ Onu ne kadar sevdiğimi bilemezsin, anneciğim. O çok şirin, çok tatlı bir bebek. O bebek mutlaka benim olmalı. Sınıfımı geçince o bebeği bana alacaksın, değil mi anneciğim?..”

Bunun üzerine annesi:

“ Tabii kızım.“ dedi.“ Sen yeter ki, sınıfını geç. Karneni aldığın gün, o bebeği sana alacağım.”

Biraz sonra Fatoşla annesi mağazanın vitrini önünde durdular. Fatoş, ilk anda vitrindeki bebeği gördü. İşte oradaydı, hep aynı yerde.‘ Nasılsın Ülkü? ‘diyerek bebeğin hatırını sormak ihtiyacını hissetti düşüncesinde. ‘ İyi misin Ülkü?..Merak etme güzel bebek, pek yakında birbirimize kavuşacağız. Ben, seni çok seviyorum ve inanıyorum ki, sen de, beni çok seveceksin. Bu nasıl olacak diye sorma bana güzel bebek., çünkü, ben sana her zaman iyi davranacağım, seninle güzel güzel konuşacağım, sana tatlı sözler söyleyeceğim, senin kalbini hiç kırmayacağım. ‘ Annesinin “ Fatoş..” demesiyle düşüncelerinden sıyrıldı, Fatoş. “ Haydi kızım, gidelim artık. Sonra geç kalacağız ama. “

Fatoş:

“ Tamam anneciğim, özür dilerim “ dedi. “ Bir an daldım!..” Daha sonra Fatoş, annesinin elinden tutarak, yürüdü.

Aradan günler geçti, ders yılı sonu geldi ve Fatoş karnesini alarak 3. sınıfa geçti. Aynı gün annesi Fatoş’u oyuncak satan mağazaya götürdü ve bebeği satın alarak kızına verdi. Fatoş, bu güzel armağan için annesine teşekkür etmeyi unutmadı. Fatoş, bir süre evde bebeğiyle oynadıktan sonra, sokağa çıktı. Fatoş’u gören Burcu, onun yanına gelerek, “ Fatoş, bu bebeği yeni mi aldınız? “ diye sordu.

Fatoş:

“ Evet Burcu..” dedi. “ Sınıfımı geçtiğim için, annem bana bu bebeği aldı. Ne kadar sevindim bilemezsin. Çok şirin bir bebek değil mi? Hem adını da ben koydum. Adı Ülkü…”

“ Adı da kendi gibi güzelmiş bebeğinin. “ dedi Burcu. “ Ülkü’ yü sevmeme izin verir misin? “

“Tabii olur Burcu, al sev Ülkü’ yü” dedi Fatoş ve bebeği arkadaşına verdi. Daha sonra Fatoş, sınıf arkadaşı olan Burcu’ ya, sınıfını geçti diye bir armağan alınıp alınmadığını sordu. Burcu da, nasıl bir armağan istemesi gerektiğine bir türlü karar veremediğini söyledi. Bunun üzerine Fatoş, Ülkü’yü satın aldıkları mağazanın vitrininde çok güzel bir bebeğin daha olduğunu, yarın annesiyle gidip o bebeği görebileceğini, eğer beğenirse, bebeği satın alabileceklerini ve birlikte evcilik oynayabileceklerini anlattı. Fatoş’un fikrini olumlu bulan Burcu, bu konuyu akşam yemeğinden sonra anne ve babasına açacağını söyledi.

Vakit gece yarısını geçeli biraz olmuştu ki, Fatoşun bebeği ayağa kalktı. Baktı Fatoş derin uykuda. Hemen odadan çıktı. Bu iş buraya kadardı. Daha fazla dayanamayacaktı. Ne güzel mağazanın vitrininde diğer bebekle sohbet ediyordu. Ya şimdi ne vardı? Konuşacak kim vardı? Yapayalnız, sessiz sessiz, bekle dur. Olacak şey miydi bu? Konuşmadan öylece beklemekten bıkmıştı. Doğruca mağazaya gidecek ve arkadaşına kavuşacaktı. Koridordan geçtikten sonra, sokak kapısını açtı. Kapıyı kapatıp yola çıktı. Issız ve yarı karanlık yolda hızlı adımlarla yürümeğe başladı. Ancak sabaha karşı mağazanın vitrini önüne gelen Fatoşun bebeği, arkadaşının yerinde yeller estiğini görünce, olduğu yere çöküverdi. Arkadaşı vitrinde yoktu, demek ki, satılmıştı, alan da kim bilir kimdi?

Fatoşun bebeği bir süre mağazanın vitrini önünde çaresizlik içinde kalakaldıktan sonra, toparlandı ve gerisin geriye dönerek, Fatoşların evine doğru yürümeğe başladı. Evin önüne geldiğinde, öğle üzeri olmuştu. Sokak kapısı kapalıydı. Kapının önündeki çöp bidonunun arkasına saklanıp, beklemeğe başladı. Aradan on beş-yirmi dakika geçmişti ki, karşıdaki evin sokak kapısı açıldı ve Burcu dışarı çıktı. Burcu’nun kucağındaki bebeği hemen tanıdı. Çok sevindi o anda. Vitrindeki arkadaşını, demek ki, Burcu almıştı. Burcu gelerek kapının zilini çaldı. Kapıyı Fatoş açtı. Fatoş’ la Burcu konuşurken, aralık kalan sokak kapısından içeri süzüldü. Fatoş’ un onu gece yatmadan önce bıraktığı koltuğun altına uzandı. Biraz sonra Burcu evine gidince, Fatoş odasına geldi, bir iki yere baktıktan sonra, bebeği koltuğun altında buldu. Bebeği kucağına alan Fatoş, mutfakta yemek hazırlamakta olan annesinin yanına koştu.

Meğer evlerinde akşam yemeği yendikten sonra, Burcu, anne ve babasına durumu anlatmış, onlar da, “ İstersen şimdi gidip bebeği alalım, hem de gezmiş oluruz. “ demişler ve vitrindeki diğer bebeği Burcu’ya alıvermişler. Öğle yemeğinden sonra Fatoş ile Burcu evcilik oynamaya başladılar. Fatoşun bebeği Ülkü ile Burcunun bebeği Arzu nihayet bir araya gelmişti. Topu topu bir gün ayrı kalmışlardı, fakat anlatacak o kadar çok şey vardı ki…

Şimdilik sadece bakışmakla yetineceklerdi, konuşmak için fırsat nasıl olsa bulurlardı.

hikaye, hikaye oku, hikaye okuma, kısa çocuk hikayeleri, çocul hikayeleri, öykü, çocuk öyküleri, kısa çocuk öyküleri, masal, çocuk masalları, çocuklara masallar, hikaye, hikaye oku, hikaye okuma, kısa çocuk hikayeleri, çocuk hikayeleri, öykü, çocuk öyküleri, kısa çocuk öyküleri, masal, çocuk masalları, çocuklara masallar, eğitici hikayeler, öğretici hikayeler, çocuklar için hikaye, eğitici hikayeler, öğretici hikayeler, çocuklar için hikaye, hikaye, hikaye oku, hikaye okuma, kısa çocuk hikayeleri, çocuk hikayeleri, öykü, çocuk çocuklara masallar, eğitici hikayeler, öğretici hikayeler, çocuklar için hikaye, 

Kısa çocuk hikayeleri, çocul hikayeleri, öykü, çocuk öyküleri, kısa çocuk öyküleri, masal, çocuk masalları, çocuklara masallar, hikaye, hikaye oku, hikaye okuma, kısa çocuk hikayeleri, çocuk hikayeleri, öykü, çocuk öyküleri, kısa çocuk öyküleri, masal, çocuk masalları, çocuklara masallar, eğitici hikayeler, öğretici hikayeler, çocuklar için hikaye, eğitici hikayeler, öğretici hikayeler, çocuklar için hikaye, hikaye, hikaye oku, hikaye okuma, kısa çocuk hikayeleri, çocuk hikayeleri, öykü, çocuk çocuklara masallar, eğitici hikayeler, öğretici hikayeler, çocuklar için hikaye

The post Kısa Çocuk Hikayeleri “Fatoş’un Bebeği” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/kisa-cocuk-hikayeleri-fatosun-bebegi.html/feed 0
Ağaçların Kralı Hikayesi https://hikayelerimizden.com/kisa-hikayeler/agaclarin-krali-hikayesi.html https://hikayelerimizden.com/kisa-hikayeler/agaclarin-krali-hikayesi.html#respond Wed, 05 Apr 2023 13:49:12 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=8991 Ağaçların Kralı Hikayesi Kısa Hikaye Oku Bir gün ağaçlar “Bizim de bir kralımız olsun” demişler. Bunun için önce zeytin ağacına sormuşlar: – “Zeytin ağacı; bizim kralımız olur da bizi yönetir misin?” Zeytin ağacı kaşlarını çatmış: – “Benim şerbet gibi yağım var. Herkes beni çok sever. Neden ağaçların kralı olayım?” demiş. Ağaçlar düşünmüşler: – “İncir ağacına […]

The post Ağaçların Kralı Hikayesi appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Ağaçların Kralı Hikayesi

Kısa Hikaye Oku

Bir gün ağaçlar “Bizim de bir kralımız olsun” demişler. Bunun için önce zeytin ağacına sormuşlar:

– “Zeytin ağacı; bizim kralımız olur da bizi yönetir misin?” Zeytin ağacı kaşlarını çatmış:

– “Benim şerbet gibi yağım var. Herkes beni çok sever. Neden ağaçların kralı olayım?” demiş.

Ağaçlar düşünmüşler:

– “İncir ağacına gidelim. O büyüktür, heybetlidir. Krallığa yaraşır” demişler.

– İncir ağacı; bizim kralımız olur da bizi yönetir misin?” diye sormuşlar. İncir ağacı iri yapraklarını bir aşağı bir yukarı sallamış. Sonra,

– “Benim ne işime kral olmak? Bal gibi meyvemi bırakıp da sizi mi yöneteceğim?” diye kızmış.

Gide gide meşe ağacına varmışlar.

– Meşe ağacı; ne olur, sen kralımız olmayı kabul et! Meşe ağacı damla damla gözyaşı dökmüş. – Benim ömrüm çok kısadır. Çünkü insanlar beni keserler. Benden size kral olmaz” demiş.

Ağaçlar yorgun düşmüşler. Umutlarını da yitirmişler. “Her halde biz kendimize bir kral bulamayacağız” diye ağlamaya başlamışlar. O sırada önlerine bir kozalak düşmüş. Meğer çam ağacının tam altında duruyorlarmış. Hepsi birden “Çam ağacı; sen ağaçların en güzelisin. Bizim kralımız ol” demişler. Çam ağacı onların bu isteğini kıramamış; kralları olmuş. O gün bu gündür, tüm ağaçların kralı çam olmuş.

hikaye, hikaye oku, hikaye yaz, hikaye okumak, öykü, öykü yaz, masal, masal oku, kısa hikaye, kısa çocuk hikayeleri,masal, kısa masallar, kısa öykü, kısa öyküler, çam ağacının masalı, kral çam hikayesi, orman, orman hikayesi, 

The post Ağaçların Kralı Hikayesi appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/kisa-hikayeler/agaclarin-krali-hikayesi.html/feed 0
Kısa Hikaye “İlham” https://hikayelerimizden.com/dusunduren-egiten-hikayeler/kisa-hikaye-ilham.html https://hikayelerimizden.com/dusunduren-egiten-hikayeler/kisa-hikaye-ilham.html#respond Tue, 04 Apr 2023 14:36:05 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=8987 Kısa Hikaye “İlham” Bir zamanlar, ünlü bir şair olan Hüseyin Bey, yeni bir şiir kitabı üzerinde çalışıyordu. Ancak son birkaç haftadır bir türlü ilerleme kaydedememişti. Bir gün, yürüyüş yaparken, bir çiftliğe rastladı ve içeri girdi. Çiftliğin sahibi olan yaşlı adam, Hüseyin Bey’i ağırladı ve onunla sohbet etti. Yaşlı adam, çiftliğinde yetiştirdiği tavuklar hakkında konuşurken, Hüseyin […]

The post Kısa Hikaye “İlham” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Kısa Hikaye “İlham”

Bir zamanlar, ünlü bir şair olan Hüseyin Bey, yeni bir şiir kitabı üzerinde çalışıyordu. Ancak son birkaç haftadır bir türlü ilerleme kaydedememişti. Bir gün, yürüyüş yaparken, bir çiftliğe rastladı ve içeri girdi. Çiftliğin sahibi olan yaşlı adam, Hüseyin Bey’i ağırladı ve onunla sohbet etti.

Yaşlı adam, çiftliğinde yetiştirdiği tavuklar hakkında konuşurken, Hüseyin Bey’in dikkati bir tavuğa takıldı. Tavuk, diğerlerinden farklıydı. Kuyruğu daha uzun ve tüyleri daha parlaktı. Hüseyin Bey, tavuğun güzelliğini övdü ve yaşlı adamla bir süre daha sohbet etti.

Daha sonra, Hüseyin Bey eve döndüğünde, tavuk aklından çıkmadı ve yeni bir şiir yazdı. Şiir, tavuğun güzelliği ve zarafeti hakkındaydı. Kitabını tamamladığında, şiiri de kitaba ekledi ve kitabı yayınladı.

Kitap, çok beğenildi ve birçok okuyucu tarafından övüldü. Hüseyin Bey, tavuğun ilhamıyla yazdığı bu şiirin kendisi için çok özel bir anlamı olduğunu düşündü ve her zaman tavuğu güzelliğiyle hatırlayacağını söyledi.

hikaye, hikaye oku, hikaye okuma, kısa hikaye, ilham, uzun hikaye, çok güzel hikaye, düşündüren hikayeler, eğitici hikayeler,  bilgelik hikayeleri, 

The post Kısa Hikaye “İlham” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/dusunduren-egiten-hikayeler/kisa-hikaye-ilham.html/feed 0
Parmak Kız Masalı https://hikayelerimizden.com/masal-2/parmak-kiz-masali.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/parmak-kiz-masali.html#respond Fri, 30 Dec 2022 17:12:39 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=8723 Parmak Kız Masalı Bir zamanlar, çocuklara çok düşkün bir kadın varmış. Çocukları bu kadar çok sevdiği halde, bir türlü çocuğu olmuyormuş. Bir gün ihtiyar bir büyücüye gidip, ona bir çocuk sahibi olup olamayacağını sormuş. Büyücü; ‘Buna üzülme, çaresi var. Al sana bir arpa tanesi. Bu arpayı, ne köylü tarlasına eker, ne de tavuklar yer. Verdiğim […]

The post Parmak Kız Masalı appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Parmak Kız Masalı

Bir zamanlar, çocuklara çok düşkün bir kadın varmış. Çocukları bu kadar çok sevdiği halde, bir türlü çocuğu olmuyormuş. Bir gün ihtiyar bir büyücüye gidip, ona bir çocuk sahibi olup olamayacağını sormuş. Büyücü;

‘Buna üzülme, çaresi var. Al sana bir arpa tanesi. Bu arpayı, ne köylü tarlasına eker, ne de tavuklar yer. Verdiğim arpayı evinde bir saksıya ek, sonra da bekle, ne olacağını görürsün.’ demiş. Kadın teşekkür ederek, büyücünün bu iyiliği karşısında, ona biraz para vermiş. Sonra, doğruca evine giderek, arpa tanesini saksıya ekmiş. Sabırla saksının başında beklemeye başlamış. Çok geçmeden saksıda, laleye benzeyen, iri bir çiçek açmış. Lalenin taç yaprakları, sanki olgunlaşmamış gibi sımsıkı kapalı duruyormuş. Saksıdaki bu çiçeği, hayran hayran seyreden kadın, dayanamayıp öpüp koklamaya başlamış. O an içinden, ne güzel çiçek diye düşünmüş. Kadın böyle düşünür düşünmez, aniden çiçeğin yaprakları açılıvermiş. Bu, kadının hayatında gördüğü en güzel ve büyük laleymiş. Lalenin çanağının bir köşesine büzülüp oturmuş parmak boyunda bir çocuk varmış. Çocuğu görür görmez, kadın hemen adını “Parmak Kız” koymuş. Kadın, Parmak Kız’ın beşiğini cilalı ceviz kabuğundan, yatağını menekşe yaprağından, yorganını da gül yaprağından yapmış. Parmak Kız, yeni hayatına kolayca alışmış. Geceleri kendisi için yapılan yatakta uyur, gündüzleri masanın üstünde oynarmış. Kadın masanın üzerine içi su dolu, etrafında çiçek süsleri olan tabağını koyarmış. Parmak Kız da suya bir lale yaprağı atarak üstüne oturur, iki beyaz at kılını, kürek gibi kullanıp tabağın bir başından bir başına geçermiş. Onun bu hali, göze o kadar hoş görünürmüş ki, seyrine doyum olmazmış. Üstelik Parmak Kız o kadar içten, o kadar güzel şarkı söylermiş ki, böylesi bugüne kadar ne duyulmuş, ne de işitilmiş…

Bir gece, Parmak Kız beşiğinde mışıl mışıl uyurken, pencerenin kırığından içeriye çirkin bir kurbağa girmiş. Bu patlak gözlü çirkin hayvan, küçük kızın uyuduğu masaya sıçramış. Küçük kızın yorganın altında mışıl mışıl uyuduğunu görünce;

– Ne kadar güzel bir kız, oğluma çok güzel bir eş olur, diyerek, Parmak Kız’ın uyuduğu ceviz kabuğundan beşiği kaptığı gibi, girdiği yerden bahçeye çıkmış.

Evin yakınında, bataklık bir arsanın yanında geniş bir dere akmaktaymış. Çirkin kurbağa ile oğlunun evleri, bu bataklıktaymış. Çirkin kurbağanın oğlu da kendisi gibi pis ve çirkinmiş. Babasının getirdiği ceviz kabuğundaki küçük güzel kızı görünce;

“Viraaaak… Viraaaak….” diye bir çığlık atmış. Baba kurbağa;

– Çok yüksek sesle konuşuyorsun, şimdi uyandıracaksın. Kuğu tüyü gibi hafif, uyanırsa korkudan uçup gidiverir sonra, demiş.

Baba ile oğul kurbağa, Parmak Kız’a kalacak bir yer yapmaya karar vermişler. Bu arada baba kurbağanın aklına çok güzel bir fikir gelmiş; ‘Derede yetişen nilüfer yapraklarından birisinin içine oturtalım. Orada bir adadaymış gibi olur ve kaçamaz. Biz de bu arada, bataklığın dibindeki büyük odayı güzelce derler, toplarız. Sizin yatak odanız olur.’ demiş.

Derenin ortasında gerçekten de, suyun üstünde açılmış nilüferler ile yeşil yassı yaprakların yüzdüğü görülmekteymiş. Uzaklarda çok iri bir yaprak varmış. Baba kurbağa, Parmak Kız’ı alarak o yaprağa doğru gitmiş. Parmak Kız’ı, ceviz kabuğundan beşiği ile birlikte oraya bırakmış. Sabah, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte Parmak Kız da uyanmış. Önce nerede olduğunu anlayamamış. Zavallı Parmak Kız bir an sonra nerede, nasıl bir yerde olduğunu görmüş. Üstünde durduğu koca yaprağın etrafının su ile çevrili olduğunu anlayıp, yere inemeyeceğini düşününce ağlamaya başlamış. O anda ihtiyar kurbağa da, bataklığın dibindeki odayı oğlu ile Parmak Kız’a hazırlamak için uğraşıyor, renkleri sararmış su bitkilerinin yapraklarıyla süpürüyormuş. Amacı, güzel geline layık bir oda hazırlamakmış. İşini bitirdikten sonra çirkin oğluyla beraber küçük kızın yatağını alıp, gelin odasını hazırlamak için işe koyulmuşlar. Baba kurbağa ve oğlu, Parmak Kız’ı almak için yanına gittiklerinde, suya dalıp çıkmışlar. Baba kurbağa;

‘Güzel kız, işte kocan olacak oğlum bu. Bataklığın dibinde size eşsiz bir ev hazırlıyorum.’ demiş.

Çirkin oğlanın ağzından, “Vıraaak, vıraaak” diye sürekli aynı ses çıkıyormuş. Baba ile oğul, kızın yattığı ceviz kabuğundan, zarif yatağı almış, kızın yatağın üzerinde yalnız bırakıp, yüzerek evlerine dönmüşler. Parmak Kız, baba kurbağa kadar çirkin bir yaratığın yanında oturacağını, bir de onun oğluna eş olacağını düşündükçe, gözünden seller gibi yaşlar akıyormuş. O sırada derede yüzen kırmızı balıklar, ihtiyar kurbağanın söylediklerini duymuş, Parmak Kızı görür görmez o kadar güzel bulmuşlar ki, çirkin bir bataklık kurbağasının bu kadar güzel bir kızı alıp, onu üzmesine gönülleri razı olmamış. Hep beraber, kızı kurtarmak için çalışmaya başlamışlar. Önce, kızın üzerinde oturduğu yaprağın etrafına toplanıp, iyice dişleyerek yaprağı koparmışlar. Böylece serbest kalan yaprak, akıntıya kapılarak çirkin baba oğul kurbağalarının yetişemeyecekleri kadar uzaklara sürüklenmiş. Parmak Kız, bu şekilde yeşil yaprağın üzerinde yol alırken, onu gören kuşlar;

‘Oh! Ne kadar güzel ve nazlı kız!’ diye öterek, hayranlıklarını gizleyemiyorlarmış. Akıntı ile durmadan yol alan Parmak Kız, çok geçmeden ülkesinin sınırlarını geçmiş. Bu yolculuk esnasında, Parmak Kız’a güzel bir beyaz kelebek arkadaşlık etmiş. O da yaprağın üzerine konmuş, yanındaki beyaz kelebekle birlikte üstelik kurbağaların kendisine yetişemeyeceklerinden dolayı Parmak Kız çok mutluymuş. Sular güneşin gönderdiği ışınlarla saf altınlar gibi parıldıyor, Parmak Kız bu güzellikleri seyretmeye doyamıyormuş. Daha hızlı yol alabilmek için, kemerinin bir ucunu kelebeğe, bir ucunu da yaprağa bağlamış. Kelebeğin gücüyle şimdi daha hızlı yol alıyorlarmış. Onlar, bu şekilde son hızla yol alırken, oradan geçmekte olan büyükçe bir mayıs böceği, Parmak Kız’ı görmüş.

Küçük vücudunu ayakları ile sararak, birlikte uçup bir ağaca konmuş. Yeşil yapraklar ise, kelebekle birlikte akıntıya kapılıp gitmiş. Bir anda kendisini küçük bir ağacın üzerinde bulan Parmak Kız, büyük bir korkuya kapılmış. Fakat onu en fazla üzen, beyaz kelebek olmuş. Çünkü küçük, beyaz kelebeği, kemeri ile yaprağa bağlamıştı. Kelebek bu yüzden, açlıktan ölebilir, sulara boğulabilirdi. Mayıs böceği ise Parmak Kız’ın derdini sormak şöyle dursun, onu ağacın en iri yaprağına oturttuktan sonra, ağaçtaki çiçek suları ile karnını doyurup başının çaresine bakmasını söylemiş. Sonra da Parmak Kız’ın gönlünü almak için;

‘Her ne kadar mayıs böcekleri gibi güzel değilsen de, pek çirkin de sayılmazsın.’ demiş.

O ağaçta oturan diğer mayıs böcekleri biraz sonra, Parmak Kız’ı görmek için misafirliğe gelmişler. Dişi mayıs böcekleri, Parmak Kız’a yüksekten bakıp küçümseyen bir sesle;

‘Ne kadar gülünç bir yaratık, yalnızca iki bacağı var.’ diyerek gülmeye başlamışlar.

Diğer mayıs böcekleri konuşmayı sürdürmüşler; ‘Ne kadar da cılız öyle, kanatları bile yok.’

Daha başkaları; ‘Ay, ne kadar çirkin, yüzüne bakılır gibi değil.’ demişler.

Hepimiz biliyoruz ki, Parmak Kız, onların söyledikleri gibi çirkin değil, aksine seyrine doyum olacak kadar güzelmiş. Onu kaçıran ve ilk bakışta güzel bulan mayıs böceği de diğerlerinin söylediklerine inanmaya başlamış. Bu nedenle Parmak Kız’ı daha fazla yanında alıkoymak istememiş. Parmak Kız’a, gönlünün dilediği yere girmekte serbest olduğunu söylemiş. Mayıs böcekleri, onu alıp bir papatyaya oturtmuşlar. Çok güzel olduğu halde, kendisini çirkin bulan mayıs böceklerine içerleyen Parmak Kız, ağlamaya başlamış. Parmak Kız, o yaz tek başına yaşamış. Açlığını ve susuzluğunun çiçeklerin öz sularını içerek gidermeye çalışmış.

Parmak Kız, yaz ve sonbahar mevsimlerini böyle geçirmiş. Kış olunca, ona şarkıları eşlik eden kuşlar bile bir bir gitmeye, ağaçlar yapraklarını dökmeye başlamış. Altında barındığı yapraklar bile sararıp kurumuşlar. Parmak Kız’ın giysileri de zamanla eskiyip lime lime olduğundan, soğuktan etkileniyormuş. Kış mevsimi iyice bastırınca, lapa lapa kar yağmaya başlamış. Her kar tanesi onun ufacık vücudunu bir kürek toprak gibi örtüyormuş. Üşümemek için kuru yapraklara sarınmış ama yapraklar onu battaniye gibi ısıtamadığından tir tir titriyormuş. Parmak Kız’ın sığındığı ormanın yakınında sürülmüş, büyükçe bir tarla varmış. Tarlanın üzeri samanla örtülüymüş. Parmak Kız oraya gidebilmek için, ormanı bir baştan bir başa kat etmek zorundaymış. Tüm gücünü sarf etmiş ve son bir gayretle tarlaya ulaşmış. Samanların altında bir tarla faresinin yuvasını bulmayı başarmış. Tarla faresinin yuvası tıka basa yiyeceklerle dolu, dayalı döşeli yatak odası, mutfağı ve kileri ile çok rahat bir yuvaymış. Farenin de keyfi pek yerindeymiş. Açlıktan ve soğuktan ölmek üzere olan Parmak Kız, bir lokma yiyecek bulma ümidiyle, evin kapısını bir dilenci gibi çalıp, bir arpa tanesi rica etmiş. Bu yuvada yaşayan dişi tarla faresi, aslında çok iyi yürekliymiş. Dilenci olmadığını anladığından, Parmak Kız’a; ‘İçeriye gir bakalım, sıcacık bir odam ve pek çok yiyeceğim var. Benimle birlikte karnını doyurursun.’ diyerek onu yuvasına davet etmiş. Parmak Kız’ı çok beğendiği için ona, kendisine her gün bir masal anlatması şartı ile kışı birlikte geçirmeyi teklif etmiş. Parmak Kız, bu teklifi ve şartları memnuniyetle kabul etmiş. Aradan birkaç gün geçtikten sonra tarla faresi, Parmak Kız’a şunları söylemiş;

– Bugün konuğumuz gelecek. Komşum, haftada bir defa gelmeyi adet edinmiştir. Onun hali vakti benden daha iyidir. Evi çok geniş ve salonu mobilyalıdır. Üstelik sırtında siyah kadife kürkü var. Eğer onun yanına gidebilsen çok rahat edersin ama o burnunun ucunu bile göremez. Bildiğin en güzel masalları anlatıp, onu ömür boyu oyalaman gerekecek. Tarla faresinin komşum dediği köstebekten başkası değilmiş. Parmak Kız, böyle birisinin yanında yaşamaya hiç de niyetli değilmiş. Biraz sonra, sırtında kadife kürkü ile köstebek gelmiş. Tarla faresinin anlattığına bakılırsa, çok zenginmiş. Evi, tarla faresinin yirmi katı kadarmış. Köstebek çiçekleri ve güneşi hiç görmemiş ama yine de seviyormuş. Parmak Kız, evlerine gelen konuğu ağırlamak için şarkı söylemeye başlamış. . Parmak Kızın söylediği şarkılar “Uç böceğim uç” ile “Papaz tarlaya gelince” imiş. Parmak Kız’ın sesini ve şarkılarını çok beğenen köstebek, şefkatle kızın üzerine doğru atılmış fakat Parmak Kız çok sessiz olduğundan ağzını açıp bir şey söylememiş. Köstebek, biraz önce kendi evi ile fareninki arasında bir yeraltı koridoru yaparak buraya geldiğini anlatmış. Komşusu fareye ve yabancı kıza isterlerse orada gezinebileceklerini söylemiş ve “Tabii geçitteki bir kuş ölüsüne aldırmazsanız.” diye de eklemiş. Koridordaki kuş öleli aslında çok olmamış. Buraya da, köstebek koridoru kazdığı sıralarda düşmüş gibi duruyormuş. Köstebek, dişlerinin arasına, karanlıkta parlayan ve etrafa ışık saçarak aydınlatan bir çöp almış ve koridor boyunca hanımlara yol göstermiş. Koridora ölü kuşun yanına yaklaştığında, toprağı burnuyla eşeleyerek ışığın aydınlatabileceği bir delik açmış. İşte o zaman, yerde yatan bir kırlangıç görmüşler. Kanatları yanına düşmüş, başı ve ayakları tüylerinin arasına sokulmuş, zavallıcık herhalde soğuktan ölmüş. Ormanda etrafında uçuşup cıvıl cıvıl ötüşen kuşlara karşı, gönlünde sonsuz bir sevgi bulunan parmak Kız, gördüğü bu manzara karşısında çok üzülmüş. Fakat köstebek, kırlangıcı ayağı ile iterek; ‘Artık ötmüyor. Dünyada kuş doğmak gibi bir felaket var mı? Allah’a çok şükür çocuklarımdan hiçbirinin başına böyle bir dert gelmedi. Varı yoğu ötüşünden ibaret bir kuş tez zamanda yoksulluğa düşer, kış gelince de ölür.’ demiş.

Tarla faresi; ‘Evet, komşucuğum, pek akıllıca konuştunuz.

“Kiviit” diye ötmek neye yarar? Ancak yoksulluk içinde ölmek için birebirdir. Gene de öttükleri için tavus kuşu gibi kurulanlar bile var.’ demiş. Parmak Kız, bu konuşmalara katılmamış. Ama sırtları kuşa doğru döndüğünde, kırlangıcın başındaki tüyleri kaldırıp bir öpücük kondurmuş. İçinden de; ‘Belki bu da, yaz aylarında benim için neşeli neşeli ötenlerden biridir. Şayet öyleyse ona ne sevinçler, ne mutluluklar borçluyum.’ demiş.

Köstebek, ışığın girmesi için açtığı deliği tıkadıktan sonra, hanımları evlerine kadar uğurlamış fakat gece Parmak Kız uyuyamamış. Kalkmış, saman çöplerinden bir hasır örmüş ve koridora gidip kırlangıcın üzerine örtmüş. Toprağın soğuğundan koruyabilmek için de ayrıca, farenin evinde bulduğu pamuklarla iyice sarmış; ‘Allah’a ısmarladık, şirin küçük kuşcağız. Ağaçlar yaprakla örtülüyken, güneş bizi ısıtırken, yaz boyunca neşeli şarkılarını dinledim.’ demiş. Sonra da başını kuşun göğsüne dayamış fakat korku ile doğrulması bir olmuş. Çok heyecanlanan Parmak Kız, önce ürkmüş. Kendisi, bir başparmak büyüklüğünde olduğundan, kuş yanında dev gibi duruyormuş.

Yine de gayretle kırlangıcın iki yanındaki pamukları iyice sarmış, yorgan olarak kullandığı nane yaprağını da getirip kırlangıcın başına koymuş. Ertesi gece, Parmak Kız sürünerek kırlangıca bakmaya gitmiş ve onu hayatta bulmuş. Zavallı kırlangıç çok bitkin ve hasta olduğundan, küçük kıza bakmak için gözlerini zorlukla aralayabilmiş. Koridor çok karanlık olduğu için Parmak Kız, elinde ışıltılı bir çöp tutmaktaymış. Hasta kırlangıç; ‘Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum, küçüğüm. Beni öyle ısıttın ki, yakında hiçbir şeyim kalmayacak. Tamamen iyileştiğim zaman ben de güneşi çok olan ülkelere gideceğim.’ demiş.

Parmak Kız, kırlangıcın başını okşamış ve ‘Dışarısı çok soğuk. O kadar çok kar var ki, her taraf buz tutmuş. Sıcacık yatağında yatıp bir an önce iyileşmelisin. Senin için elimden geleni yapacağım, demiş.

Parmak Kız bunları söyledikten sonra, çiçek yaprağıyla su getirip kırlangıca içirmiş. Sonra da onun kanadını bir çalıya çarparak nasıl yaralandığını dinlemiş. Bu nedenle kırlangıç, arkadaşları kadar hızlı uçamamış. Sıcak ülkelere doğru zaman kaybetmeden yollarına devam ederlerken o, daha fazla dayanamamış, yorgunluktan ve halsizlikten yere düşmüş.

Kendinden geçmiş. Nasıl olup da buralara geldiğini hatırlayamıyormuş. Zavallı kırlangıç, bütün kış mevsimini orada geçirmiş. Parmak Kız, tarla faresi ile köstebeğe sezdirmeden kırlangıca yardım ediyormuş. Çünkü onların, birtakım nedenlerle bu yardımları engellemelerinden korkuyormuş.

Yavaş yavaş güneş toprağı ısıtmaya, ilkbahar tüm güzelliğiyle kendini göstermeye başlamış. Kırlangıç, artık Parmak Kız’a veda etme zamanın geldiğini biliyormuş. Ondan, köstebeğin açıp kapattığı deliği yeniden açmasını istemiş. Sırtına binip, yakındaki ormana gelip gelmeyeceğini sormuş. Oradan ayrılmasının arkadaşı tarla faresini çok üzeceğini bilen Parmak Kız; ‘Seninle gelebilmeyi çok isterdim, fakat olmaz.’ diye cevap vermiş. Kırlangıç, güneşli yerlere doğru uçarken; ‘O halde, hoşça kal benim nazlı, küçük çocuğum. Senin yaptıklarını asla unutmayacağım. Allaha ısmarladık!’ demiş. Parmak Kız, gözleri yaşlarla dolu, kırlangıcın gidişini izliyormuş. Bu ayrılığa nasıl dayanacağını düşünmeye başlamış çünkü kırlangıca yürekten bağlanmış. Kırlangıç son bir defa; “Kiviit! Kiviiit!” diye öterek gözden kaybolmuş.

Parmak Kız’ın derdi, yaz mevsimin gelmesiyle birlikte artmaya başlamış. Güneşe çıkıp ısınması imkânsızlaşmış. Tarla faresinin evinin üzerindeki buğdaylar büyümüş, parmak boyundaki bir kız için, geçilmesi zor bir orman haline gelmiş. Tarla faresi;

– Artık yaz geldi. O can sıkıcı, kadife kürklü köstebek, mutlaka seninle evlenmek istediğine göre, çeyizini hazırlamalısın. Sonra en güzel çeyizler gerek.

Köstebek karısının hemen hemen hiç eksiği olmamalı. Tarla faresi, bu amaçla dört çıkrık kiralamış. Parmak Kız iplik eğiriyor, gece gündüz demeden çalışıyormuş. Durmaksızın kumaş dokusunlar diye gündelikle dört tane örümcek tutmuş.

Köstebek, hemen her akşam misafirliğe geldikçe, toprağı ısıtıp, dayanılmaz hale getiren güneşi kötülemekteymiş. Bu yüzden düğün mevsim sonuna kalmış. Düğün günü yaklaştıkça, Parmak Kız her gün, güneşin doğuşu ve batışında kapıya çıkıp, rüzgârda sallanan buğday başaklarının arasından, gökyüzünün mavisini, doğanın güzelliklerini seyredip, sevgili kırlangıcını düşünüyormuş. Fakat kırlangıç, uzaklara gittiğinden belki hiç dönmeyeceğini düşünerek üzülüyormuş. Sonbahar yaklaşırken, Parmak Kız’ın çeyizi tamamlanmış.

İhtiyar fare; ‘Dört hafta sonra düğün yapılacak.’ Demiş fakat Parmak Kız ağlayarak, çirkin köstebekle evlenmek istemediğini söylemiş. Fare; ‘Yoo… Yoo… İnatçılık yok, rica ediyorum senden. Yoksa beyaz dişlerimin tadını tadarsın haa… Üstelik böyle yakışıklı bir erkekle evlendiğin için ne mutlu sana. Kürkün böylesi krallarda bile yoktur, mutfağının kileri tıklım tıklım dolu. Karşına böyle kısmet çıktığı için sevinmelisin.’ demiş. Düğün günü gelip çatmış.

Köstebek, . Parmak Kız’ı toprağın çok derinliklerindeki evine götürmek üzere gelmiş. Köstebek güneşi sevmediği için, artık o da bir daha güneşin parlak ışıklarının görmeyeceğini düşünüyormuş. Tarla faresinin evinde hiç olmazsa, gidip kapıdan dışarıya bakabiliyormuş. Parmak Kız, küçük kollarını kaldırarak; ‘Allah’a ısmarladık güneş! Allah’a ısmarladık. Senin ışıklarının girmediği bu iç karartıcı yerde yaşamaya mahkûmum artık ben.’ diye seslenmiş. Tarladaki buğdaylar biçilmiş, yerde yalnızca samanlar kalmış. Bu nedenle, Parmak Kız farenin evinin önünde birkaç adım ilerlemiş. Kırmızı bir çiçeği elini değdirmiş.

Ona dönerek: – Allah’a ısmarladık. Eğer, benim kırlangıç dostumu görürsen, selamımı söyle, demiş. .

Tam içeriye gireceği anda, başının üzerinde, “ Kiviiit!… Kiviiit!” diye bir ses duymuş. Başını kaldırıp da baktığında, çok sevdiği kırlangıcını görmüş. Kırlangıç da kızı gördüğü için çok sevinçliymiş. Parmak Kız, kırlangıca, köstebekle zorla evlendirileceğini, güneş girmeyen bir yeraltı evinde oturmaya mahkûm olacağını anlatmış. Bunları anlatırken de gözlerinden yağmur gibi yaşlar dökülüyormuş. Tüm bunları dinleyen kırlangıç:

Artık kış yaklaşıyor, sıcak ülkelere gitmeye hazırlanıyoruz. Birlikte gelmek ister misin? Seni bir kuşakla sırtıma iyice bağlarım. Birbirimizden hiç ayrılmayız. Uzaklara, çirkin köstebekle güneş girmeyen karanlık evinden çok uzaklara kaçarız. Böylece güneşin her gün görüldüğü, göz kamaştırıcı çiçeklerin açtığı sıcak ülkelere varmak için birlikte dağlar aşarız, gel, ne olursun. Seni bu halde bırakamam. Ben yerde yarı donmuş, baygın yatarken beni ölümden kurtardın, sevgili küçük, benimle gel.

Parmak Kız: – Seninle elbette gelirim, demiş: En sağlam tüylerden birine kuşağına bağlamış. Böylece kırlangıçla Parmak Kız ormanların, denizlerin, karla örtülü dağların üzerinden uçup gitmişler. Böyle rüzgâra ve soğuğa alışkın olmayan Parmak Kız, kırlangıcın tüyleri arasına iyice büzülmüş. Yalnızca aşağıdaki seyrine doyum olmaz güzellikleri seyredebilmek amacıyla başını çıkartıyormuş. Sonra iki dost, sıcak ülkelere gelmişler. Buralar öyle güzel yerlermiş ki, sanki güneşi daha parlak, gökyüzü pırıl pırılmış. Bahçelerde, bağ ve kayalıklarda sarılı, kırmızı güzel asmalar kendiliğinden yetişiyor, ormandaki ağaçlardan limonlar, elmalar sarkıyormuş. Belki de dünyanın en güzel çocukları yollarda, kırlarda bin bir renkli kelebeklerle oynuyorlarmış. Kırlangıç yol aldıkça, gördüğü bu güzelliklere, yeni güzellikler ekleniyormuş. Etrafı yemyeşil ağaçlarla çevrili, mavi bir gölün ortasında, bembeyaz mermerden bir saray görünmüş. Bu sarayın uzun sütunlarına asmalar sarılmış. İşte bu sütunların tepesinde birçok kırlangıç yuvası varmış. Tabii Parmak Kız’ı taşıyan kırlangıcındaki de oradaymış. Kırlangıç:

– İşte evime geldik. Ama birlikte kalmamız yakışık almaz. Zaten seni ağırlamak durumunda değilim. Sen en güzel çiçeklerden birini seç. Seni orada rahat ettirebilmek için elimden geleni yapmaya çalışacağım, demiş. Parmak Kız ellerini çırparak:

– Çok güzel ne mutlu bana! diye cevap vermiş. Aşağıda, büyük bir mermer sütun üçe bölünmüş halde, yere uzanıyormuş. Aralarında çok güzel çiçekler varmış. Kırlangıç, Parmak Kız’ı yaprakların birisinin üzerine oturtmuş. Bu güzellikler içinde Parmak Kız çok mutluymuş. Yaprağında oturduğu çiçeğin içine baktığında, birden hayretler içinde kalakalmış. Çiçeğin içinde cam gibi pırıl pırıl, bembeyaz ve küçük bir adam oturuyormuş. Adamın boyu bir parmak kadarmış. Omuzlarında parlak kanatları, başında ise altın tacı varmış. Bu görkemli adam, o çiçeğin perisiymiş. Oradaki her çiçek, bir küçük erkekle kadına saray olmuş. Kendisi de tüm bu ulusa hükmediyormuş. Parmak Kız, kırlangıcın kulağına eğilerek; ‘Aman, ne güzel.’ demiş.

Koskoca, dev gibi kırlangıcı görünce, çiçekler kralı biraz korkmuş. Fakat yanındaki kıza gözü ilişince, hem korkudan sıyrılmış, hem de çok sevinmiş. Hayatında bu kadar güzel bir kıza ilk kez rastlıyormuş. Önce ismini sormuş. Sonra da başındaki tacı çıkararak, Parmak Kız’ın başına koymuş. Ardından da kendisiyle evlenmek istediğini söylemiş. Razı olursa, tüm çiçeklerin kraliçesi olacağını da sözlerine eklemeyi ihmal etmemiş. Karşısına çıkan bu şansın, ne kurbağanın oğluna, ne de siyah kadife kürklü köstebeğe benzediğini düşünen Parmak Kız, “Evet!” demekte, tereddüt etmemiş. Kral ve kraliçeye armağanlar vermek üzere, her çiçekten erkekli kadınlı seçkin bir kalabalık ortaya çıkmış. Verilen armağanların içinde, omzuna iliştirilen ve çiçekten uçmasına yarayan bir çift kanat kadar hoşuna giden olmamış ve o günden sonra Parmak Kız ve Prens sonsuza kadar mutlu yaşamışlar.

masal, masal oku, çocuk masalları, parmak kız, parmak kız masalı, masallar, 

The post Parmak Kız Masalı appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/parmak-kiz-masali.html/feed 0
Eğitici Hikaye, Ders Veren Hikaye, “KÖPRÜ” https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/egitici-hikaye-ders-veren-hikaye-kopru.html https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/egitici-hikaye-ders-veren-hikaye-kopru.html#respond Mon, 07 Nov 2022 16:58:50 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=8667 Eğitici Hikaye, Ders Veren Hikaye, “KÖPRÜ” Bir zamanlar, birbirine bitişik iki çiftlikte yasayan iki erkek kardeş vardı. Günlerden bir gün bu iki kardeş arasında bir anlaşmazlık baş gösterdi. İki kardeş arasında o zamana değin ilk kez görülen anlaşmazlık, giderek büyüdü ve kardeşler arasında ayrılığa neden oldu. İki kardeş, birbirlerine yalnızca küsmekle kalmadılar, yıllardır ortaklasa kullandıkları […]

The post Eğitici Hikaye, Ders Veren Hikaye, “KÖPRÜ” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Eğitici Hikaye, Ders Veren Hikaye, “KÖPRÜ”

Bir zamanlar, birbirine bitişik iki çiftlikte yasayan iki erkek kardeş vardı. Günlerden bir gün bu iki kardeş arasında bir anlaşmazlık baş gösterdi. İki kardeş arasında o zamana değin ilk kez görülen anlaşmazlık, giderek büyüdü ve kardeşler arasında ayrılığa neden oldu. İki kardeş, birbirlerine yalnızca küsmekle kalmadılar, yıllardır ortaklasa kullandıkları tarım makinelerine değin sahip oldukları tüm araç gereçlerini ve mal varlıklarını da ayırdılar. Küçük bir yanlış anlam sonucu başlayan anlaşmazlığı izleyen ayrılık, giderek büyüyen bir uçuruma dönüştü ve en sonunda yerini, karşılıklı kullanılan hoş olmayan sözlere bıraktı. Bunun arkasından da beklenenler oldu ve kardeşler arasında önce şiddetli bir kavga, sonra da ürkütücü bir sessizlik yaşanmaya başladı. Bir sabah, bu iki kardeşten büyüğünün kapısına bir usta geldi. Elinde büyük bir marangoz çantası vardı. Ev sahibinden geçici bir iş istedi: Eğitici hikaye, ders veren hikaye, 

– Yapılacak ufak tefek bir isiniz varsa, size yardımcı olmak isterim, dedi.

– Elimden hemen her iş gelir. Birkaç gün çalışırım, işi bitiririm. Büyük kardeşin aklına o an bir “iş” geldi.

– Evet, sana göre bir işim var` dedi ve küçük kardeşinin çiftliğini işaret etti. Eğitici hikaye, ders veren hikaye,

– Şu derenin karşısındaki çiftlik, komşumundur. Daha doğrusu, benim küçük kardeşime aittir o çiftlik. Geçen haftaya dek benim çiftliğimle onun çiftliği arasında bir otlak vardı. Sonra o, buldozeriyle oraya ırmak bendi yaptı ve şimdi aramızda, otlak yerine, çiftliklerimizi birbirinden ayıran bir dere var. İş isteyen adam, büyük kardeşin söylediklerini dikkatle dinledikten sonra sordu:

– Benden ne yapmamı istiyorsunuz? dedi. Büyük kardeş önce kuşkusunu, sonra da kararını açıkladı: İbretlik Hikaye

– Kardeşim bunu, bana acı vermek için yapmış olabilir,dedi. Fakat şimdi ben, onun yaptığından daha büyük bir şey yapacağım. Bunları söyledikten sonra adamı aldı, ahırların olduğu yere götürdü ve duvarın dibinde yığılı duran kütükleri gösterdi:

– Senden, bu kütükleri kullanarak, iki çiftlik arasında üç metre yükseklikte bir çit yapmanı istiyorum, dedi.

– Kaç gün çalışırsan çalış, nasıl yaparsan yap ama bana öyle bir çit yap ki, gözlerim kardeşimin çiftliğini artık görmek zorunda kalmasın. İş arayan usta, başını salladı:

– Sanırım durumu anladım, efendim, dedi.Şimdi bana çivilerin, kazma küreğin yerini gösterin ki hemen isime başlayayım. Büyük kardeş ustaya kazma, küreğin ve çivilerin olduğu yeri gösterdikten sonra, alışveriş yapmak için kasabaya gitti. Usta ise, tüm gün boyunca ölçerek, keserek, çivileyerek sıkı bir biçimde çalışmaya koyuldu. Akşam güneş batarken o isini bitirmiş, çiftlik sahibi büyük kardeş ise alışverişini tamamlamış, kasabadan dönüyordu. Çiftliğe gelir gelmez ustanın yaptıklarına baktı ve şaşkınlıktan gözleri, yuvalarından fırlayacakmış gibi açıldı. Karsısında, yapılmasını istediği çit yoktu ama, derenin bir yakasından öteki yakasına uzanan görkemli bir köprü vardı. Biri kendi çiftliğinin toprağına, öteki küçük kardeşinin çiftliğinin toprağına oturtulmuş sağlam iki ayak üzerinde, yanlarındaki korkuluklarına varıncaya dek tüm ayrıntılarıyla yapılmış ve tam anlamıyla “usta işi” denilecek kusursuzlukta bir köprü uzanıyordu. Büyük kardeş, hâlâ geçmeyen şaşkınlığıyla bu köprüyü seyrederken, karşıdan birinin geldiğini gördü. Dikkatle baktığında gelen kişinin, komşusu, yani küçük kardeşi olduğunu anladı.Kardeşi, kollarını iki yana açmış olarak köprünün karşı ucundan kendisine doğru yürüyordu.

– Benim sana karşı yaptığım bunca haksızlığa ve söylediğim bunca kötü sözlere karşın sen, bu köprüyü yaptırarak ne denli iyi ve ne denli büyük bir insan olduğunu gösterdin, dedi ağabeyine.

– Şimdi bir büyüklük daha yap ve sen de kollarını açarak bana gel… Köprünün iki ucundan ortaya doğru yürüyen kardeşler, köprünün ortasında bir araya geldiler ve özlemle kucaklaştılar. Büyük kardeş bir ara arkasına baktığında, çantasını toplayıp, oradan ayrılmakta olan ustayı gördü.

– Gitme, dur, bekle, diye seslendi ona.

– Sana yaptıracağım birkaç iş daha var, çiftliğimde…

Usta gülümsedi;

– Ben buradaki işimi tamamladım, gitmem gerek, dedi ve ekledi:

– Yapmam gereken daha çok köprü var. Köprüleri kurabilecek gücünüz hiç eksik olmasın, Köprüleri kurduktan sonra da, yıkılmaması için sık sık bakımını yapın, yani sevdiklerinize zaman ayırın, o köprü yoluyla sık sık gönüllerini ziyaret edin.”

5-6 yaş eğitici hikayeler6 yaş eğitici Hikayeler6 yaş eğitici hikayeler dinle6-7 yaş eğitici hikayelerçocuk hikayesiçocuk masallarıçocuk öyküleriçocuklar için eğitici hikayeçocuklar için hikayeçocuklar için kısa hikayeçocuklar için kısa hikayelerçocuklar için kısa masalders veren hikayeDüşündüren hikayelereğitici hikayeeğitici öykülerEğitici uyku masallarıEğitici uyku masalları dinlehikayehikaye okumaHikaye Okumakhikaye okuibretlik hikayeibretlik öykülerkısa çocuk hikayeleriKısa HikayeKısa Hikayelerkısa Zeka geliştirici masallar okuköprüÖykü, Eğitici hikaye, ders veren hikaye, ibretlik hikaye, hikaye, hikaye oku, hikaye okuma, hikaye okumak, çocuk hikayesi, çocuklar için eğitici hikaye, çocuklar için hikaye, kısa hikaye, çocuklar için kısa hikayeler, kısa hikaye, kısa hikayeler, kısa çocuk hikayeleri, çocuk masalları, kısa Zeka geliştirici masallar oku, 5-6 yaş eğitici hikayeler, 6 yaş eğitici Hikayeler Dinle, Eğitici Uyku Masalları, 6 yaş eğitici Hikayeler, Eğitici uyku masalları dinle, 6-7 yaş eğitici hikayeler, öykü, eğitici öyküler, düşündüren hikayeler, ibretlik öyküler, çocuk masalları, çocuk öyküleri, çocuklar için kısa masal, çocuklar için kısa hikaye, köprü, ibretlik hikayeler, ibretlik, secmehikayeler.com, degarado.com, hikayelerimizden.com, 

The post Eğitici Hikaye, Ders Veren Hikaye, “KÖPRÜ” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/egitici-hikaye-ders-veren-hikaye-kopru.html/feed 0
Fabl Hikaye Örnekleri https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/fabl-hikaye-ornekleri.html https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/fabl-hikaye-ornekleri.html#respond Wed, 09 Mar 2022 14:20:17 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=8490 Fabl Hikaye Örnekleri Çocuk İle KurtYüksek bir kayanın üstünde duran çocuğun biri, aşağıdan bir kurdun geçmekte olduğunu görmüş. Başlamış onu aşağılamaya, onunla alay etmeye. Kurt durup şöyle bir bakmış. “Korkak!” demiş. “Beni kızdıracağını mı sanıyorsun? Beni aşağılayan sen değilsin, üstünde durduğun o yüksek kaya!” Çocuk İle AkrepÇocuğun biri, bir duvardaki çekirgeleri teker teker yakalıyormuş. Bir […]

The post Fabl Hikaye Örnekleri appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Fabl Hikaye Örnekleri

Çocuk İle Kurt
Yüksek bir kayanın üstünde duran çocuğun biri, aşağıdan bir kurdun geçmekte olduğunu görmüş. Başlamış onu aşağılamaya, onunla alay etmeye. Kurt durup şöyle bir bakmış. “Korkak!” demiş. “Beni kızdıracağını mı sanıyorsun? Beni aşağılayan sen değilsin, üstünde durduğun o yüksek kaya!”

Çocuk İle Akrep
Çocuğun biri, bir duvardaki çekirgeleri teker teker yakalıyormuş. Bir sürü çekirge yakalamış. Derken, bir akrep görmüş. Onu da çekirge sanarak elini uzatmış. Akrep kuyruğunu kaldırmış hemen.

“Hadi bakalım,” demiş. “Beni de yakalamaya kalk da gör gününü. Sadece beni değil, elindeki avucundaki bütün çekirgeleri de yitirirsin.”

İhtiyar Tazı
Tazının biri, sahibine uzun yıllar hizmet ettikten sonra ihtiyarlamış, gücünü yitirmiş, dertlerine dert eklenir olmuş. Bir gün sahibiyle birlikte avlanırken bir yaban domuzuyla karşılaşmış. Kulağına yapışmış domuzun; ama ihtiyarlık bu, dişleri tutmamış, domuz kaçmış. Sahibi oraya seğirtmiş hemen, domuzu kaçırdığı için tazıyı azarlamaya, dövmeye başlamış. Zavallı köpek başını kaldırıp,

“İhtiyar hizmetkârınıza acıyın, efendimiz,” demiş. “Biliyorsunuz, cesaretim de, içimdeki tutku da yerli yerinde; uçup gidenler, gücüm ve dişlerim. Onları da sizin hizmetinizde yitirdim.”

At İle Seyis
Hırsız seyisin biri, baktığı atın yemini çalıp çalıp satıyormuş. Ama bir yandan da atı boyuna tımar ediyor, onun güzel görünmesini sağlamaya çalışıyormuş. Tabii, atın hoşuna gitmiyormuş bu. Sonunda dayanamamış.

“Güzel görünmemi sağlamak istiyorsan,” demiş seyise, “beni daha az tımar et de, daha çok doyur.”

Doğuran Dağ
Yıllar önce, doğuracağı söylenen bir dağın içinden gürültüler gelmeye başlamış. Binlerce insan oraya akın edip dağın ne doğuracağını görmek için beklemeye koyulmuş. Uzun uzun beklemişler. Sonunda, dağ doğura doğura bir fare doğurmuş!

Görkemli başlangıçlar çoğu kere cılız sonuçlar getirir.

Sinekler İle Bal Kavanozu
Mutfakta bir bal kavanozu devrilip kırılmış. Balın tatlı kokusunu alan sinekler, oraya üşüşmüşler hemen. Balı yemeye başlamışlar. Yedikçe yemişler, yedikçe yemişler, balın tek damlasını bırakmamışlar. Ama ayakları yapış yapış olmuş, ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, uçup gidememişler.

“Ne açgözlü, ne aptal yaratıklarız biz,” diye bağırmışlar. “Bir anlık keyif için canlarımızı tehlikeye attık.”

İki Torba
Eskilere bakılırsa, insan dünyaya, boynunda iki torbayla gelirmiş. Biri önünden sarkarmış torbaların, biri de arkasından. İkisi de yanlışlarla dolu olurmuş. Önünden sarkan torbada komşunun yanlışları, arkasından sarkan torbada da kendisinin yanlışları bulunurmuş. İşte bu yüzden, insan kendi yanlışlarını görmez, komşunun yanlışlarını ise hiç gözden kaçırmazmış.

Kadın ile Şişman Tavuk
Bir kadının her sabah yumurta yumurtlayan bir tavuğu varmış. Tavuğun yumurtaları iri iri olduğu için pazarda iyi para ediyormuş. Kadın, “Eğer tavuğumun yemini iki katına çıkarırsam günde iki kere yumurtlar,” diye düşünmüş. Başlamış tavuğa bol bol yem vermeye. Tavuk da yedikçe semirmiş, yedikçe şişmanlamış. Halinden öylesine memnunmuş ki, sonunda yumurtlamayı bütün bütüne bırakmış.
İnce hesaplar bazen umulanın tersine sonuçlar doğurur.

Yavru Geyik İle Annesi
Günün birinde bir yavru geyik,annesine, “Köpekten hem daha büyük, hem daha güçlüsün,” demiş. “Üstelik kendini koruyacak boynuzların da var. Öyleyse neden köpeklerden korkuyorsun, anne?”

Annesi, gülümseyerek, “Bütün bunları biliyorum, yavrum,” demiş. “Biliyorum bilmesine de, ne zaman bir köpek havlaması duysam ödüm kopuyor, başlıyorum kaçmaya.”

Açıklamalar, ne kadar mantıklı olursa olsun, bir korkağa cesaret veremez.

Karıncalar İle Çekirge
Soğuk bir kış günü, karıncalar, yazın topladıkları buğday taneciklerini serip kurutmaya koyulmuşlar. Açlıktan yarı ölü bir çekirge çıkagelmiş, biraz buğday istemiş onlardan.

“Yazın ne yaptın?” diye sormuş karıncalar.

“Ne mi yaptım?” demiş çekirge. “Gece gündüz şarkı söyledim.”

Karıncalar, “Şarkı söyledin demek!” diye gülmüşler. “Yazın şarkı söyledinse kışın da dans edersin, olur biter.”

Tembellik, yoksulluk getirir.

Kurt İle Turna
Kurdun biri, avına öyle saldırmış, onu öylesine hırsla yemiş yutmuş ki, boğazına bir kemik takılmış. Uluya uluya ormanı dört dönmeye başlamış;

Kimi görse yardım istiyormuş. Kemiği çıkarana ödül vereceğini bile söylemiş. Bir turna kuşu, hem ödülün çekiciliğinden, hem de kurda acıdığından, uzun gagasını kurdun boğazına sokup kemiği çıkarmış. Sonra da ödülü istemiş. Kurt sivri dişlerini göstererek gülümsemiş.

“Seni nankör yaratık!” diye bağırmış. “Canını bağışlıyorum ya, daha ne ödülü istiyorsun? Başka bir turna kafasını bir kurdun dişleri arasına soksa sağ kurtulur muydu sanıyorsun? Seni yemediğime şükret.”

Kötülere yardım etmeye kalkarsanız, ödül beklemeyin sakın; sağ salim kurtulursanız halinize şükredin.

Okçu İle Aslan
Ok atmada ustalığı dillere destan olan biri, dağlarda avlanmaya çıkmış. Onu gören ne kadar hayvan varsa hepsi korkuyla kaçışmış. Sadece bir aslan okçunun karşısına dikilmiş. Adam yayını gerip okunu fırlatmış. Fırlatırken de, “Bu benim habercim, sana diyecekleri var!” diye bağırmış.

Yaralı aslan acıyla kaçıp çalıların arasına saklanmış. Onun kaçtığını gören bir tilki, aslanın yanına gidip, dönmesini, düşmanına karşı koymasını söylemiş.

“Olmaz,” demiş aslan. “Dünya yıkılsa onunla savaşmam ben. Baksana, habercisi bile beni yaraladı. O haberciyi yollayan adam neler yapmaz!”

Bir şeyin aslını astarını bilmeden akıl vermek ne kolaydır. İnsanın böyle dostları olacağına, olmasın daha iyi.

Kartal İle Tilki
Bir kartalla bir tilki, yıllardır yan yana komşu olarak güzelce yaşayıp gidiyorlarmış. Kartalın yuvası yüksek bir ağacın tepesinde, tilkinin ini de ağacın dibindeymiş. Günün birinde kartal yavrularına yedirecek bir yem bulamamış. Tilki de ininde değilmiş. Kartal hemen ine dalıp tilkinin yavrularından birini kaptığı gibi yuvasına dönmüş. Tilkinin o kadar yükseğe çıkabileceğini hiç sanmıyormuş. Tam o sırada tilki belirmiş. Çocuğunu öldürmemesi için kartala yalvaryakar olmuş. Kartal aldırmamış bile. Tilki de hemen yakındaki tarlaya koşmuş, oradan bir meşale kaptığı gibi dönüp ağacı tutuşturmuş. Kartal bakmış ki, hem kendisi, hem de yavruları alevlerden, dumandan ölecek, minik tilkiyi annesine geri vermiş.

Gün gelir, zalim, ezdiği kişilerin elinden kurtulamaz

Tilki İle Keçi
Tilkinin biri, bir kuyuya düşmüş, bir türlü oradan çıkamıyormuş. Derken, susamış bir keçi gelmiş kuyu başına; aşağıda tilkiyi görünce suyun nasıl olduğunu sormuş. Tilki, sanki oraya düşmemiş, canı tehlikede değilmiş gibi, olağan bir sesle,

“Gel aşağı, dostum,” demiş. “Su öyle güzel, öyle bol ki, hepsini içemiyorum. Bitip tükenecek gibi değil.”

Keçi bunu duyar duymaz kendini kuyuya atmış hemen. Susuzluğunu giderince, tilki oradan nasıl kurtulabileceklerini söylemiş.

“Bak,” demiş, “ön ayaklarını duvara dayar, kafanı ileri uzatırsın. Ben sırtından tırmanarak çıkarım. Sonra da seni kurtarırım.”

Keçi, tilkinin dediğini yapmış. Tilki, keçinin boynuzlarından tutup sırtından tırmanarak kuyudan çıkmış. Çıkar çıkmaz da tabanları yağlayıp oradan kaçmış. Keçi tilkinin arkasından uzun uzun bağırmış, sözünü tutmadığı için ona lanetler yağdırmış.

Tilki bir süre sonra kuyu başına dönüp zavallı keçiye şunları söylemiş:

“Sakalının yarısı kadar beynin olsaydı, çıkışını sağlama almadan aşağı inmezdin. Burada uzun uzun kalıp başında bekleyemem. Yapılacak dünya kadar işim var.”
Atacağın adımı sağlama al.

fabl, fabl hikaye, fabl hikayeler, fabl hikaye örnekleri, hikaye, kısa hikaye, kısa hikayeler, kısa çocuk hikayeleri, düşündüren hikayeler, eğitici hikayeler, eğitici kısa hikayeler, eğitici çocuk hikayeleri, ezop masalları, masal kısa masal, masal oku, çocuk masalları, çocuk hikayeleri, kısa çocuk hikayeleri,

The post Fabl Hikaye Örnekleri appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/fabl-hikaye-ornekleri.html/feed 0
Resimli Kısa Çocuk Hikayesi “Ahmet’in Kuşları” https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/resimli-kisa-cocuk-hikayesi-ahmetin-kuslari.html https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/resimli-kisa-cocuk-hikayesi-ahmetin-kuslari.html#respond Mon, 21 Feb 2022 14:59:06 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=8451 Resimli Kısa Çocuk Hikayesi “Ahmet’in Kuşları” Okunma Sayısı: 569

The post Resimli Kısa Çocuk Hikayesi “Ahmet’in Kuşları” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Resimli Kısa Çocuk Hikayesi “Ahmet’in Kuşları”

The post Resimli Kısa Çocuk Hikayesi “Ahmet’in Kuşları” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/resimli-kisa-cocuk-hikayesi-ahmetin-kuslari.html/feed 0
Resimli Kısa Çocuk Hikayesi “Ağaç Doktorları” https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/resimli-kisa-cocuk-hikayesi-agac-doktorlari.html https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/resimli-kisa-cocuk-hikayesi-agac-doktorlari.html#respond Wed, 16 Feb 2022 13:18:45 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=8390 Resimli Kısa Çocuk Hikayesi “Ağaç Doktorları”   Okunma Sayısı: 748

The post Resimli Kısa Çocuk Hikayesi “Ağaç Doktorları” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Resimli Kısa Çocuk Hikayesi “Ağaç Doktorları”

 

The post Resimli Kısa Çocuk Hikayesi “Ağaç Doktorları” appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/resimli-kisa-cocuk-hikayesi-agac-doktorlari.html/feed 0
Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 20. Bölüm https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-20-bolum.html https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-20-bolum.html#respond Mon, 31 Jan 2022 14:14:01 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=8298 Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 20. Bölüm Kendini Beğenmişlik 5 Aralık, Pazartesi Dün Votini ile Rivoli Caddesi’nde gezmeye gittik. Dora Grossa Sokağı’ndan geçerken Stardi’ye rast­ladık. Kendisini gördüğümüzün farkında değildi. Bir kitapçı vitrinine o kadar dalmıştı ki; yanından geçsek yine göremezdi. Gözlerini kapağı açık duran renkli atlastan ayıramıyordu. Kimbilir, belki de ona sahip olmayı çok arzu ediyordu. […]

The post Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 20. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 20. Bölüm

Kendini Beğenmişlik

5 Aralık, Pazartesi

Dün Votini ile Rivoli Caddesi’nde gezmeye gittik. Dora Grossa Sokağı’ndan geçerken Stardi’ye rast­ladık. Kendisini gördüğümüzün farkında değildi. Bir kitapçı vitrinine o kadar dalmıştı ki; yanından geçsek yine göremezdi. Gözlerini kapağı açık duran renkli atlastan ayıramıyordu. Kimbilir, belki de ona sahip olmayı çok arzu ediyordu.

“Kolay gelsin Stardi! ” dedim. “Tebrik ederim, sokakta bile ders çalışıyorsun ! “

Koca köylü, ters ters baktı:

” Dalga geçme benimle, süt çocuğu! ” dedi.

Şaka yaptığımı anlayınca güldü. Eliyle selam verdi. Votini, çok şık giyinmişti . Bunun, bir çocuk için gereğinden şık olduğunu söylemeliyim. Ayağında kırmızı deri çizmeler, başında beyaz keçe bir şapka, sıntında ipek şeritli bir çeket vardı. Çeketin düğmeleri açıktı. Yeleğinin cebinden gümüş bir saat zinciri sallanıyor­du. Çalımından durulmuyordu; fakat böbürlenip övün­mesi, bu kez başını derde soktu.

Ağır ağır yürüyen Bay Votini’yi arkamızda bırakarak bir süre yolda koştuktan sonra, taş bir sıranın önün­de iyi giyimli olmayan bir çocuğun yanında durmuş­tuk. Çocuk başını öne eğmiş duruyor ve yorgun görü­nüyordu. Gezinerek gazete okuyan bir adam bizden tarafa baktı. Çocuğun babası olmalıydı. Çocuk sıra­nın ortasında oturduğu için, biz iki başa oturduk.

Votini, çok şık olduğunu çocuğa göstermek için ba­hane arıyordu. Ayağını kaldırarak benden tarafa ses­lendi:

” Subay çizmemi beğendin mi?”

Votini’nin maksadını anladığım için konuyu değiş­tirmek istedim. Ama o, sorusunu tekrarladı.

“Güzel, dedim, sana çok yakışmış.”

Çocuk hiç oralı olmadı. Votini pes etmek niyetinde değildi. Ayağını indirip çeketinin şeritlerini gösterdi.

“Bu ipek şeritlerin yerine gümüş düğmeler taktır­mak istiyorum; ne dersin?”

” Bilmem.. ” dedim, ” Şeritler de güzel duruyor. Bence gerek yok.”

Votini göz ucuyla çocuğu izliyordu. Çocuk ipek şe­ritlere de bakmadı. Çocuğun kayıtsızlığı hoşuma git­mişti. Votini bu seferde beyaz şapkasını çıkardı; eli­nin üzerinde döndürmeye başladı. Çocuk şapkaya da dönüp bakmadı. Votini burnundan soluyordu. Ben kıskıs gülmeye başladım.

Votini cebinden saatini çıkardı, göstere göstere bana doğru uzattı.

“Sence bu saat kaç para eder?”

“Bilmem… Kabı altın suyuna batırılmış galiba.”

“Ne münasebet! Gerçek altın.”

“Gerçek altın olamaz. içinde gümüş karışığı da vardır. “

Votini saatini çocuğun gözlerine doğru yaklaştırdı:

” Hey arkadaş, sen söyle; bu saat altın mı değil mi?”

” Bilmem. ” dedi çocuk.

Votini iyice kızmıştı. “Şu havalara bak! Dönüp bak­ mıyor bile.” dedi.

Çocuğun babası Votini’ nin sözlerini duymuş ola­cak ki; gazetesini indirip bizden tarafa doğru yürüdü. Votini’nin kulağına eğildi. Alçak sesle:

” Kusura bakmayın, çocuk kör! ” dedi.

Yetini dehşetle irkildi. Ayağa fırlayıp çocuğun yüzü­ne baktı. Çocuğun gözleri taş gibi donuk ve ifadesizdi. Belki kendisine bakıldığının bile farkında değildi.

Votini utancından kıpkırmızı kesildi. Bakışlarını yere indirdi. Sonra çocuğa döndü:

“Özür dilerim arkadaşım.” dedi; “Bilmiyordum.”

” Önemi yok… ” dedi çocuk.

Votini eve dönünceye kadar hiç konuşmadı. Çok üzülmüştü. Gösterişi seven bir çocuktu belki; ama kötü kalpli değildi.

HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİ

1 2 3 4 7 9 10 11 12 13 14 15  16 17 18 19 20

hikaye okuma sitemizin çocuk hikayeleri bölümümde okuyacağınız bu hikaye çocuklar için çok faydalı bir eğitici çocuk hikayesidir, eğitici bir hikayedir, çocuklarımızın başarılı olmalarına destek olacak bir hikayedir. Bu hikaye düşündürürken eğiten bir hikayedir. Bu hikaye bölümler şeklide bir hikayedir. Hikayenin her bölümünü sırası ile okumak çok faydalı olacaktır. Hikayeyi daha iyi anlamak için mutlaka hikayeyi sırası ile okuyunuz. Çok faydasını göreceğiniz bir hikayedir. Bu hikayeyi güvenle çocuklarınıza okuyabirlirsiniz.  Bu hikayeyi güvenle çocuklarınıza okutabilirsiniz. Bu hikaye kesinlikle çocuk eğitiminde destek olacak bir hikayedir.

hikaye, hikaye oku, öykü, masal, eğitici hikayeler, ders veren hikayeler, kısa çocuk hikayeleri, çocuk hikayeleri, düşündüren hikayeler, çocuklar için hikayeler, ahlaklı hikayeler, masallar, çocuklar için masallar, çocuk kitapları, okul, ders, ödev, öğretmen, hikaye örnekleri,  Hikayeler Masallar, Kısa hikaye, Büyükler için Hikaye, 0-6 ay bebek hikayeleri, Eğitici uyku masalları, Parmak çocuğun hikayesi, 5-6 yaş kısa hikayeler, fakirler, fakir, mektup, 5-6 yaş masalları oku, Eğitici uyku masalları, Hikaye, En güzel Masallar, Kısa Masal oku, Masal Oku, Kısa hikaye, 0-6 ay bebek hikayeleri, gösteriş meraklısı, kendini beğenmişlik, kendini beğenmiş,

The post Çocuk Hikayeleri; Çocuk Kalbi 20. Bölüm appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/cocuk-hikayeleri/cocuk-hikayeleri-cocuk-kalbi-20-bolum.html/feed 0
Masal “PEKMEZCİ ANNE” Masalı https://hikayelerimizden.com/masal-2/masal-pekmezci-anne-masali.html https://hikayelerimizden.com/masal-2/masal-pekmezci-anne-masali.html#comments Fri, 17 Dec 2021 19:06:54 +0000 https://hikayelerimizden.com/?p=8253 Masal “PEKMEZCİ ANNE” Masalı Masal Oku:  Bir varmış bir yokmuş. Zamanın birinde bir tüccarın biricik bir kızı varmış. Adı Akçiçek’miş. Bir gün tüccar hacca gitmeye karar vermiş. Fakat kızına bakacak kimsesi yokmuş. Akçiçek “Babacığım, sen merak etme. Eve bir senelik yiyecek koy, kapıyı da üzerimize taşla ördür. Sen gelinceye kadar ben dadımla evde kalırım” demiş. […]

The post Masal “PEKMEZCİ ANNE” Masalı appeared first on Hikaye Oku.

]]>
Masal “PEKMEZCİ ANNE” Masalı

Masal Oku:  Bir varmış bir yokmuş. Zamanın birinde bir tüccarın biricik bir kızı varmış. Adı Akçiçek’miş. Bir gün tüccar hacca gitmeye karar vermiş. Fakat kızına bakacak kimsesi yokmuş.

Akçiçek “Babacığım, sen merak etme. Eve bir senelik yiyecek koy, kapıyı da üzerimize taşla ördür. Sen gelinceye kadar ben dadımla evde kalırım” demiş.

Adam çaresiz kabul edip hacca gitmiş. Masal, çocuk hikayeleri

Akçiçek’in böyle evde kapalı kaldığını padişahın oğlu işitmiş. Bu kızı çok merak etmiş. Bir gün yaşlı kadın kıyafetine girerek yanına pekmez almış ve kızın örülü kapısına gitmiş.

– Pekmez satarım, gönüllere sevinç katarım, diye bağırmış.

Kız bu sözleri dinlemiş. Babası da pekmez almayı unutmuş. Yalnızlıktan da sıkılmaya başlamış. Kapının önüne gelip pekmezciye seslenmiş:

– Pekmezci anne! Çık damın üzerine. Pekmez sat; masal söyle bize, demiş.

Pekmezci anne kızın dediğini yapmış. Gönlünü de kıza kaptırmış. Akçiçek de onun masallarından çok hoşlanmış.

Artık her gün pekmezci anne geliyor, masal söylüyormuş. Akçiçek de ona kalbindeki arzuları anlatıyormuş. Babasına kavuşmak ve pekmezci anneden ayrılmamak en büyük arzusuymuş.

Nihayet babası hacdan dönmüş. Padişah adamı karşılayıp Akçiçek’i oğluna istemiş. Tüccar bu işe çok sevinmiş. Ama Akçiçek pekmezci anneden ayrılacağı için çok üzülmüş.

Düğün günü gelip çatmış. Şehzade, gelin odasına girince Akçiçek’i ağlar bulmuş.

Sebebini sormuş.

Kız “Ben pekmezci anne olmadan yaşayamam” deyince şehzade “Bundan sonra hep onunla birlikte yaşayacaksın. Çünkü pekmezci anne bendim” demiş ve her şeyi anlatmış.  Bunu duyan Akçiçek çok mutlu olmuş. Böylece Akçiçek ile şehzade evlenip mutluluk içinde yaşamışlar.

etiketler: hikaye, Kısa hikaye,  En kısa hikaye, Etkileyici hikayeler, Romantik aşk hikayeleri, Aşk hikayeleri, kısa hikayeler 9. sınıf, Karga hikaye, Anlamlı hikayeler, 5-6 yaş masalları oku, En güzel Masallar, Eğitici uyku masalları, Kısa hikaye, Hikayeler Masallar, 6 yaş masal oku, Kısa Masal oku, Masal Oku, Kısa masal, Uyku getiren masallar, Zeka geliştirici masallar oku, 6 yaş masal oku, Eğitici uyku masalları, rapunzel’in masalı, Öykü ile masal, Romantik masallar, Eğitici uyku masalları, Uyku getiren Masallar Oku, 5-6 yaş masalları oku, En güzel Masallar, Zeka geliştirici masallar oku, Eski ve Uzun Masallar, Masal Dinle, 6 yaş masal oku, Eğitici uyku masalları, 5-6 yaş masalları oku, 5 Yaş için kısa Masallar, 3 Yaş Masal Oku, Zeka geliştirici masallar oku, 6 yaş masal oku, Kısa Masal oku, En kısa Masallar, Hikaye (Öykü), öykü, masal öykü, Öykü nasıl YAZILIR, öykü’nün videoları, öykü’nün maceraları, Kısa öykü örnekleri ve yazarları, Öykü Color, Kısa Masal oku, Eğitici uyku masalları, 6 yaş masal oku, 5-6 yaş masalları oku, Hikayeler, hikaye kitabı oku 1. sınıf, Masal oku uzun, Zeka geliştirici masallar oku,

The post Masal “PEKMEZCİ ANNE” Masalı appeared first on Hikaye Oku.

]]>
https://hikayelerimizden.com/masal-2/masal-pekmezci-anne-masali.html/feed 1