Dini Hikayelerden Seçmeler; “Cennete İstenmeyen Sultan”


Dini Hikayelerden Seçmeler; “Cennete İstenmeyen Sultan”

Şam Hükümdarlarından Melik Salih, kıyafet değiştirerek, her seher vakti kölesi ile şehre çıkar, çevreyi dolaşırdı. Arap geleneklerine uygun olarak, yüzünün yarısını örterek çarşı ve mahalleleri gezer, muhtaç kimseleri tespite çalışır, onlara hazinesinden yardımda bulunurdu. Merhamet sahibi, fakir dostu bir adamdı.

Yine kölesiyle dolaşmaya çıktıkları bir gece, iki dervişin bir mescitte yattıklarını gördü. Bunların gönülleri perişan, içleri üzüntü içindeydi. Soğuk gecede gözlerine bir saniye uyku girmemişti. Kaya kertenkeleleri gibi güneşi düşünüyorlardı.

Biri diğerine diyordu ki:

“Eğer şimdi oyun ve eğlenceyle vakit geçiren, zevk u safa içinde gününü gün eden mağrur padişah, o kıyamet günü bizim gibi âcizlerle birlikte Cennete girecekse, ben mezarımın toprağından başımı bile kaldırmam. Bugün sefalet zinciri madem ki bizim ayağımızdadır. O halde o gün de, Cennet-i Âlâ bizim mülkümüz, bizim yuvamız olmalıdır. Ömrümüz boyunca bunlardan ne iyilik gördük ki, bir de ahirette suratlarını çekelim. Melik Salih, Cennet bahçesinin duvarına yanaşsın da görelim bakalım; pabucumu çıkarır, kafasını patlatırım!”

Melik Salih, dervişin bu sözlerini işittikten sonra, orada fazla durmak istemedi, hemen sarayına döndü.

Aradan kısa bir süre geçince, kainatı nuruyla aydınlatan güneş doğdu ve gözlerden uykuyu silip götürdü.

Hükümdar hemen adamlarını gönderip, o iki dervişi saraya çağırdı. Ağırbaşlılık içinde tahtına geçip oturduktan sonra dervişler geldi, onları huzuruna kabul ederek büyük ikram ve ihsanlarda bulundu. Üzerlerine yağmur gibi cömertlik yağdırdı, ruhlarını aşağılık duygusundan kurtardı.

Vaktiyle nice yağmur, soğuk ve sel sıkıntısı çekmiş olan dervişler, artık padişahın önemli adamlarıyla arkadaşlık ediyor, onlarla birlikte geziyorlardı. Üstleri başları perişan sabahı zor ederlerken, şimdi süslü elbiselerine güzel kokular sürüyorlardı.

Aradan bir zaman geçince, dervişlerden biri hükümdara sordu:

“Ey yüce sultanım, cihan senin kulağı halkalı kölendir! Bir insana değer verilmesi için onda bir çok güzel özellik bulunmalıdır. Büyüklüğe ancak makbul kimseler erişir. Biz kullarının nesini beğendiniz de bunca ikram ve iyiliklere boğuyorsunuz?”

Melik Salih, bu soruya çok sevindi, keyifle gülümsedi:

“Bak derviş! Kudretine güvenerek, âciz ve düşkünlere kötü davranan bir hükümdar değilim. Aksine onların iyiliğini, güzelliğini ve rahatını isteyen biriyim. Ama siz de bana karşı çirkin düşünceler beslemeyin. Cennete ulaştığımızda aramızda huzursuzluk çıkmasın. Bugün barışın kapısını açtım ki, yarın Cennetin kapısını yüzüme kapamayın!”

Kudret sahibiysen bu yolda yürü, şeref istiyorsan yoksulun elinden tut!

Bugün muhabbet tohumu ekmeyen, yarın Cennette Tuba dalından meyve alamaz.

Ağzına kadar benlik suyuyla dolmuş bir kandil olursan, sende ışık olur mu? Meclisleri, mum gibi sinesinde yanacak bir şey bulunan insanlar aydınlatır.

Bostan ve Gülistan’dan Seçme Hikayeler – Şeyh Sâdi Şirâzî – Hzrlyn. Can Alpgüvenç

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir