Bir Aşk Hikayesi


Bir Aşk Hikayesi

Hikaye oku; Benim bir arkadaşım vardır … Aşk için yaratılmıştır kendisi… 30 yaşındadır… 90 defa aşık olmuştur… Aşkları boy boy, cins cinstir… Lahuti, ilahi, Eflatuni, karasevdavi, cismani, hayvani, ila …

Benim arkadaş yakışıklıdır, cerbezelidir, sportmendir ve kuşbeyinlidir… Yani, asrımızda, aşık tipinin bütün vasıflarını haizdir…

Benim arkadaşıma mukavemet kabil değildir. Tavsiye ederim, ne zevcenizi, ne kızınızı, ne hemşirenizi, ne validenizi, hatta ne de büyük validenizi, hatta evdeki Arap bacıyı bile ona takdim etmeyiniz.

Benim arkadaşın başından, aşk maceraları dolayısıyla, birçok felaketler geçmiştir… Dört defa dayak yemiş, iki defa posta olmuş, beş altı defa para soyuntusuna getirilmiştir. Fakat geçen senenin yazında başından geçen felaketin bir benzerine daha tesadüf etmek mümkün değildir…

Geçen sene mehtaplı bir yaz gecesinde Büyükada’da Prenses­ler bir ziyafet vermişlerdi. Bu ziyafette bizim arkadaş da ispat-ı vücut etmişti…

Mehtap, kadınları bir kat daha güzel gösterir… Malum, değil mi? İşte bu malum olan Şey, benim arkadaşı Nadiye Hanıma fena halde aşık edivermiş… Nadiye Hamının ince kalem gibi kaşları, gür, uzun, kıvrık kirpikleri varmış … Ağzı kiraz gibiymiş … Saçları altın sarısı, lüle lüle. ..

Derhal ahbap olmuşlar… Bir gece içinde dostluk lüzumundan fazla ilerlemiş … İnce kalem gibi kaşların, kıvrık uzun kirpiklerin, kiraz gibi dudakların ve lüle lüle saçların karşısında, benimki çileden çıkmış. Ve ne olmuşsa olmuş, gecenin sonunu bir otelde Nadiye Hanımla geçirmeye karar vermiş …

Karar tatbik edilmiş… Otele gidilmiş .. .

Sabahleyin güneş pencerelerden içeri girerken benim arkadaş uyanmış … Yanında mışıl mışıl uyuyan sevgilisine gündüz gözüyle bir kere daha doya doya bakmak için eğilmiş, fakat!. Fakat!.. O ne? Yatakta Nadiye Hanım değil, hiç tanımadığı· başka bir kadın yatıyor… Hem ne kadın!

Kaşları yok, kirpikleri yok, dudakları yok ve saçları dümdüz, simsiyah …

Çıldırmak işten değil…

Nadiye Hanım nerde? Acaba gece uyuduktan sonra, yavaşça yataktan sıyrılıp kendi yerine bu mendebur kadını mı bırakmış?..

Benim arkadaş fena halde kızmış… Nasıl kızmasını Uyuyan kadını dürtükleyerek kaldırmış ve hiddetle sormuş :

– Siz kimsiniz? Nadiye Hanım nerede? ..

Uyku sersemi olan kadın hayretle :

– Asıl sen kimsin? demiş … Ben Nadiye’yim … Beni tanımadı­nız mı? Yoksa çıldırdınız mı?

Benim arkadaş hakikaten çıldırmış :

– Siz Nadiye Hanımsanız, o ince kalem gibi kaşlarınız nerede? demiş.

Nadiye Hanım gülerek :

– Kaşlarım mı? Nerede olacak, boya kutumun içinde … diye cevap vermiş …

– Ya kirpikleriniz? ..

– Kirpiklerim mi? Takma kirpiklerim yatağa düşmüş olacak… Yenisini getirtirim Avrupa’ dan …

– Sarı,  lüle lüle saçlarınız?

– Sarı perukam mı? Masanın üstünde …

Tabii benim arkadaş, “Kiraz gibi dudaklarınız nerede?” diye sormamış artık… Yıldırım gibi giyinerek otelden ayrılmış… Otel parasını bile vermemiş…  Siz olsanız, verir miydiniz? ..

Nazım Hikmet Ran

(Ben/Yeni Gün gazetesi, 23.3.1931)

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir