Mesnevi’den Hikayeler; “Çakal”


Mesnevi’den Hikayeler; “Çakal”

Çakalın biri, bir boya küpüne düşer, içinden çıkmak için bir müddet uğraşır. Çakalın rengi değişir, rengarenk olur. Aynada kendisine bakar, boyalı oluşuna sevinir. Güneş vurdukça parıl parıl parlamaktadır, gurura kapılır. Büyük bir sevinçle diğer çakalların yanına gider. Çakallar sorar:

Seni böyle magrur ve mesrur eden nedir? Bu gurur ve kendini beğenmişliğin sebebi nedir? Derler.

Çakal:

Benim şu parlak renklerime bir bakın, gül bahçesi gibi rengarengim. Beni dinleyin, sözlerime itaat edin, ben dünyanın övüncü, dinin esasıyım, deyip tavus olduğunu iddia eder. Onlara der ki;

Hiç benim gibi boyalı, rengarenk çakal gördünüz mü?! Bundan sonra bana çakal demeyin. Ben tavusum. Çakallardan biri:

Sen hile ve aldatmaca ile bu hale dönüşmüşsün. Sen tavus değilsin. Tavusların güzel kanatları vardır, endamla kuyruklarını sallarlar. Sen onlar gibi yürüyebiliyor musun? Kanat çırpabiliyor musun? Dedi.

Boyalı çakal şaşkınlıkla hayır, dedi. Bir diğer çakal:

Peki, sen tavus gibi ötebiliyor musun? Dedi. Boyalı çakal:

Hayır dedi, başı öne eğik bir halde. Çakal gülümsedi:

O zaman tavus değilsin! Tavusun güzelliği ve sesi Allah’ın ona hediyesidir. Sen sadece, zahirdeki görünüşünden dolayı büyüklük ve güzellik iddia ediyorsun, dedi.

Onu yalnız başına bırakır ve çekip gittiler. Allah, mevcudatın her birini kendi özellikleri ve dış görünümleriyle yaratmıştır. Hiç kimse bir diğerinin dış görünümüne bürünmekle onun gibi olmaz. Asl olan zahirde görünen değildir.

Mesnevi

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir