Dehşet Hikayesi “Odamdaki Cinayet”


Dehşet Hikayesi “Odamdaki Cinayet”(+18)

“O, elini tabancasına atarken, ben bir yumrukta suratını dağıttım. İkinci vuruşumda, ayakları yerden kesildi ve kapıya doğru uçtu. Atıldım, yakasından tutup kaldırdım. Ağzından dökülen kan ve diş yerde kümelenmişti. Sol yumruğumu kaburga kemiklerinin altına gömdüm ve konuş it dedim. Yere yığıldı, baktım ölmüştü.”

“Mayk, külüstürüne (Bu, onun öğünmek için gösterdiği bir çeşit alçak gönüllülüğün etkisiyle otomobiline verdiği isim; yoksa yepyeni ve lüks bir araba) atladı ve güzel sekreteri Velda’ya doğru volta aldı.”

Derinden bir kan kokusu, aldığım nefese yapıştı kaldı. Bir sapık muhayyilenin hayal adamları çevremde toplandılar. Odam serin olmadığı halde, ince bir üşümeyle titredim. Anlatılması güç bir iç durumuydu bu. Kitabı açar açmaz, şeytanca bir özgürlüğe kavuşan çehrelerin vahşiliği elle tutulurcasına gerçekti.

Kaçarcasına İngilizce ders kitabıma sığındım. Mr. Wilson;

So this is your Formyard Mr. Forest? sorusunu sordu.

Anlayamadım. İngiltere kadar uzak ve soğuktu soru, omuzlarımı silktim.

Bir yoldan geçen, herhangi bir ilgisiz yolcu gibi davranmalıydım. Oyalanmamalıydım çehrelerde. Kitapların sayfalarında var olan, kemikleşen bedenler önünde düşünmemeliydim. Halbuki odamda o yaratıklar, bende buldukları ortamda gelişiyorlar ve benim hayal gücümde, gerçekten var oluyorlardı.

Bir başka kitap aldım elime. Tagor’du bu. Bambu şekli, tarçın kokusu ve Hindistan güneşi sinmişti mısralarına. “Çölün kuşu olan kalbim, gözlerinde semasını buldu. Gözlerin sabahın beşiği, yıldızların krallık ülkesidir. Şarkılarım onların derinliklerinde kaybolur. Beni, o semada, onun tenha büyüklüğünde bırak uçayım, yalnız… Bırak, bulutlarına asılayım ve güneşinde kanal açayım.”

Birkaç sayfa çevirdim. “Doğru mu?” diye başladı yeniden.

“Aşkının sırf beni aramak için asırlardan, dünyadan geçtiği doğru mu?”

“Beni bulunca da, asırlar kadar uzun ve derin arzularının uçuşan saçlarımda, dudaklarımda, gözlerimde ve nazlı dilimde tam sükûna kavuştuğu doğru mu?”

“O halde, sonsuzluğunun sırrının benim küçücük alnımda yazılı olduğu doğru mu?”

“Söyle, bütün bunlar doğru mu sevgilim?”

Durdum, daha fazla okuyamadım, elimde değildi bu.

Hayal yaratıkları birbirlerini ilgiyle inceliyorlardı. Velda, güzeldi ama Tagor’un hayal kadını bir başka anlamda doğuca güzeldi. Elleri iki yana sarkmıştı Tagor’un, dudaklarında tatlı bir gülümseme vardı, mutluydu ve asildi, yabancıydı odama.

Mr. Wilson, uzun boyluydu, ruhsuz bir mavilik vardı gözlerinde. Mayk Hammer cesede dikmişti bakışlarını. Yerde birikmiş kan koyulaşıyor, üstü zarımsı bir donmayla parıldıyordu.

Ve bir genç adam, Kabil, akan suya bakarak ilk insan hayalini kuruyordu. Habil, olanlar yetmezmiş gibi, odamda bu gece Kabil’i öldürdü.

Bahaeddin Özkişi

Sitemizin Dehşet Hikayeleri adlı hikaye kategorisinde, korku edebiyatının dehşetli hikayelerini ve öykülerini  okuyucuları tarafından çok beğenilen merak ve ilgi ile  beklenen dehşet veren hikayelerini, korku ve gerilim türündeki hikayeler ve öyküleri, aynı zamanda ürpertici ve zengin hayalgücü ile yazılmış, sınır tanımayan içeriğiyle dehşetli hikaye ve öyküleri  okuyabilirsiniz.

hikaye, hikaye oku, öykü, dehşet, dehşet hikayeleri, dehşet öyküleri, korku, korku hikayeleri, gizem, gizem hikayeleri, gizemli hikayeler, gizemli öyküler, ölü, mezar,ceset, kan, ölüm, şizofren,  korkutucu, gerilim, korku, hayalgücü, dehşet veren hikayeler, dehşet öyküleri, korku, korku hikayeleri, gizem, gizem hikayeleri, gizemli hikayeler, gizemli öyküler, ölü, mezar,ceset, kan, ölüm, şizofren,  korkutucu, gerilim, korku, hayalgücü, dehşet veren hikayeler, hayalgücü, dehşet veren hikayeler, dehşet öyküleri, korku, korku hikayeleri, gizem, gizem hikayeleri, gizemli hikayeler, gizemli öyküler.

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir