BİR HALK HİKAYESİ


Bir köy ismi vermişti Süleyman’a, o köyün ismi neydi? Değirmen köyü, Süleyman günün bir gününde Değirmen köyüne gelecekti. O zamanlar vesait yok efendim, araba yok, yola revan olan dertli Süleyman, Çoban Süleyman kavalını ince ince çalarak yola düştü, geldi günün bir gününde Değirmen köyüne geldi.
Köye girdi, ilk rastladığı adama sordu:

Amca, bu köyün ağası kimdir?

Aslında bu soru sorulmazdı. Ne de olsa Süleyman gençti, On yedi on sekiz yaşlarındaydı. Amca da ehli irfan olduğu için anladı ki bu gencin tecrübesi bunu gösterdi:

Yavrum, yakışıklısın, çok güzel bir siman var, ama bu soru böyle sorulmazdı ya, herkes kendine göre bir ağadır, belli ki, sen köyün zenginini soruyorsun, dedi.

Evet, amca…

Yavrum, şu kapıda gördüğün Mahmut Bey bu köyün çok zenginidir, onun kapısına gidersin, arzun, isteğin, dileğin ne ise, Mahmut Bey yerine getirir.

Mahmut Bey’in kapısına gelen Çoban Süleyman:

Selam Ağam,

Aleykümselâm, yavrum, buyur, bir arzun mu var?

Yok, ağam, seni sordum da geldim.

Buyur yavrum,

Mahmut Bey, Çoban Süleyman’ı içeri aldı, Allah ne vermişse, yemek falan yendikten sonra:

Yavrum ismin ne senin, diye sordu.

İsmim Süleyman’dır, amca…

Benim ismimi belki öğrenmişsin, duymuşsundur, benim de ismim Mahmut.

Biliyorum Mahmut Amca, seni köyün içerisinde sormuştum.

Peki, yavrum bir arzun mu var senin?

Amca beni kapına çoban tutar mısın?

Mahmut Bey baktı ki Allah buna öyle bir güzellik vermiş ki Çoban Süleyman’ın güzelliği Mahmut Bey’i de celp etti, “Yarabb-el Âlemin, ben bu delikanlıya ne yapayım ki bunun gönlü, arzusu yerini alsın” dedi:

Yavrum benim varım, servetim çoktur, istersen sana da vereyim, ama ben bu gençlikte, böyle güzel simada bir delikanlıyı çoban tutamam.

Yok, amca, benim gönlüm çobanlık yapmak ister.

İyi peki, yavrum, sen bilirsin.

Ağanın bir kızı var Perişan isminde, Perişan yayladaydı, anasıyla beraber iki senede bir köye dönerlerdi. Günün bir gününde, hikâye ya işte zaman çabuk geçti, Perişan Sultan’ın da sebep vakti doldu, anasıyla beraber yayladan döndüler ki hemen onun kız arkadaşları toplandılar:

Kız Perişan, babana Allah bir servet vermiş, bir servet vermiş ki kapınızda bir çoban var.

İyi canım, altı üstü bir çoban değil mi?

Kız burada büyük konuştu. Kuşluk zamanı, yani kuşluk zamanı dediğimiz şöyle sabahla öğlen arası saatlerde Çoban Süleyman koyunları getirdi, Sarımcı kadın koyunları sararken Perişan Sultan balkondan şöyle bir baktı, Çoban Süleyman’ın güzelliğini görür görmez, o da yanmaya başladı.

Yarabb-el Âlemin, bana arkadaşlarım söylemişti, ama inanmamıştım. Cenabı Allah şuna nasıl bir güzellik vermiş, dedi.

Çoban Süleyman koyunları köyün içerisine geldiği zaman gelinler, kızlar Çoban Süleyman’ın gelişine hayranı olurdular. Fakat Süleyman’ın bir haysiyeti vardı, gözünü alır, kimseye bakmazdı. Sarımcı kadın koyunları sardı, Çoban Süleyman koyunları aldı, şöyle köyün içerisinde köylünün de bağlıkta koyunlarını otlatırken Perişan Sultan dayanamadı:

— Ben Süleyman’ın yanına gideceğim, dedi.

Kararını verdi, geldi Süleyman’ın yanına:

Selam, ağanın çobanı,

Aleykümselâm, bacı,

Bacı lafını duyunca kız sanki bir okla vuruldu:

Süleyman, sen sözden anlar mısın?

Ne bileyim, biraz anlarım.

Bakalım burada Perişan Sultan, Çoban Süleyman’a ne söyler?

Aldı Perişan Sultan:

Dinle bu sözümü canım Süleyman
Sen beni bağında gül kabul eyle
İstersen veririm sana canımı
Bu garip gönlümü çöl kabul eyle

Süleyman döndü:

Ben ekmeğini yediğim bir ağanın kızına dönüp bakamam.

Ulan zalim oğlu zalim, Allah sana öyle bir güzellik vermiş ki senin güzelliğin benim gönlümü virane etti.

Süleyman ise; “aman ağamın kızı” deyip kızın ismini bile ağzına almıyor, Perişan Sultan bile diyemiyor:

Ağamın kızı, koyunların zamanı geldi, götürmem lazım,

Dur ulan, zalim oğlu zalim, koyunun zamanı mı?

Aldı kız, bakalım ne dedi:

Böyle midir bu dünyanın oyunu
Ben sormadım asaletin soyunu
Ne düşündün zalim çoban koyunu
İstersen gönlümü yol kabul eyle

Hikayenin Sayfaları

1 2 3 4 5 6 7 

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir