BİR HALK HİKAYESİ


Sultanım ben kızın Perişan’a aşığım, samimi söylüyorum, sana da bunu söylemiştim, ama henüz sizden bir haber gelmedi.

Dedi:

Haber gönderdik biz,

Nereye göndermiştiler, Mahmut Bey ne bilsin ki, Perişan’ın anası kızının ağzıyla yazmış ki:

Baba gönlüm vardır, ver gideyim.

Tahir Bey duymuştu mevzuatı zaten, hanım oğlan Gülşah Sultan’a da sormuştu, bu çoban için Perişan Sultan yandı kavruldu, ama çoban geri dönmedi. Ne bilsin ki, Tahir Bey Çoban Süleyman İspir’de. Perişan Sultan ise, yaslı yaralı önündeki fincanda zehir dolu, yanındaki arkadaşı Telli’yle beraber:

Telli, nişan yüzüğüm bana gelir gelmez ben şu fincandaki zehri içeceğim. Benim gönlüm, benim rızam, benim aşkım Çoban Süleyman’dan başkasına varmaz, başkasını mutlu etmez, demişti.

Perişan Sultan burada yaslı, yaralı kalsın, size haberi nerden verelim,

Tahir Bey İspir’e yolcuydu, hediye almak için İspir’e gidecekti, şöyle elinde bastonu, kolunda devesi, Hacı Ağanın hanına geldi, hanın kapısı açıldı, simadan çok yakışıklı bir delikanlı kapıyı açtı, bir of çekti Tahir Bey. Hemen Çoban Süleyman sordu:

Amca neden of çektin?

Ah yavrum ah, bir Çoban Süleyman var, onu bulsam da ona birkaç tane vursam.

Süleyman anlamıştı durumu:

Amca az önce buradaydı, o bir şeyler söyledi, ben yazdım.

Yavrum Çoban Süleyman’ı gördün mü?

Gördüm,

Ne söyledi? Adresini ver, gidip bulayım.

Yok, baba, yok. Ne söylediğini ben yazmışım.

Bakalım burada -Tahir Bey bilmiyordu ama Çoban Süleyman’ın o olduğunu-

Süleyman’ın ağzıyla ne söyleyecekti? Fakat o ki, dedi ya, bir kız onun için yanmış, kavrulmuş, Süleyman dedi ki kendi kendisine:

— Ulan ben ne kadar vefasızım, bir kız benim için bu kadar müddet yanar, kavrulur, ben onun aşkına bir vefakârlık göstermedim.

Bunun üzerine, hem Tahir Bey’e sitem olsun diye hem de gönlündeki aşkı dile getirmek için, bakalım neler söyledi Süleyman:

Baba gider isen selamım söyle
Ağlamasın yârim hemen gelirim
Gördüm ki sevdiğim gözden yaş döker
Ağlamasın yârim hemen gelirim

Yavrum bu sözleri Süleyman mı söyledi? Adresini ver gidip bulayım.

Eğlen baba, eğlen.

Bu nasıl kaderdir ömrümü söker
Zalim felek bana bağda kan döker
Gördüm ki nazlı yar boynunu büker
Ağlamasın yârim hemen gelirim

Evet değerli dostlar, öyle ya, ehli irfan idi Tahir Bey Amca:

Yavrum sanki bu Süleyman sevdiğine bir haber gönderiyormuş gibi, Allah rızası için, Allah aşkına evladım, bak bunun adresini ver gidip bulayım ben bunu, ben bu kızın onun için yanıp kül olduğunu bizzat kendim söylemek istiyorum.

Baba, o da kavruluyordu,

— Ya, ne söyledi sana yavrum, bir şey dedi mi? Bir kız onun için yanmış kavruluyormuş, ondan dolayı sana bir şey söyledi mi?

Evet, baba, evet,

Ne söyledi yavrum, Allah aşkına söyle.

Dinle, baba, dinle:

Ben bir Süleymanım vermedim veda
Arzuhalim budur cenabı hüda
Esen rüzgâr yâre getirin seda
Ağlamasın yârim hemen gelirim

Yavrum sözden anlaşılıyor zaten, bu adam da gitmek istiyormuş; ama iş işten geçmeden Allah rızası için gel bunları kavuşturalım, bunun adresini bana ver, ben gidip bunu bulayım, dedi Tahir Bey.

Amca, ben sana söz veriyorum.

Yavrum, ben gidiyorum, bak Perişan’ı nişanlandırıyorlar, dedi.

Amca, tanımam oradakileri, ama kime veriyorlar?

Yavrum, ben unuttum, sana hiç sormadım, öyle kafam dağıldı, o sevdaya takıldı benim beynim, sen kim idin yahu, sen bu Süleyman’ı nereden tanıyorsun, Hacı Bey nerede? Benim şuurum şaştı gitti, yaşlı adamım, bu sevdayı da duydum, daha da yaşlandım.

Amca ben Hacı Ağanın oğluyum.

Yavrum, nasıl onun oğlu olursun? Onun oğlu yok ki.

Ben gurbetteydim yeni geldim.

Yavrum, ben geri dönüyorum Değirmen köyüne, dedim ya sana, Perişan’ın dünürcüleri geliyor, nişanını yapacaklar.

Amca ben de onu sormuştum. Kime veriyorlar o köyde?

Sen kimi tanırsın ki evlat?

Ne bileyim? Bir ara yolum düşmüştü o köye, az da olsa birilerini tanırım.

Yavrum Ahmet Bey’in oğlu Kahraman Bey’e veriyorlar.

Eyvah!

Süleyman dedi ki ona:

Benim vefasızlığımdan Perişan Sultan da mutsuz olacak. O bana bu kadar fedakârlık gösterdi, aşkıma bu kadar karşılık verdi, dillere destan oldu, yandı kavruldu, kül oldu, ama benim ona karşı bir vefam, bir sadakatim olmadı.

Yavaş yavaş yola koyulmak istiyordu. O esnada Mahmut Bey dünürcülerine haber yollamıştı:

Buyur gelin, şerbetimiz hazırdır.

O anda Mahmut Bey kendi kendine “yahu ben kızımı nişanlandırıyorum, haber yolladım karşı tarafa, dünürcüler gelecekler, nişan yapılacak, şerbet içilecek,” dedi, “ama ben o günden bugüne hiç gidip yavrum seni gönüllü mü verdim, gönülsüz mü verdim diye kızımın hatırını bir sormadım.”

Perişan’ın anası her şeyi biliyordu. Perişan Sultan’ın babası geldi, Tahir Bey de köye dönüyordu, geldi ki, yine arkadaşı olan cariyeyle beraber, Telli’yle beraber oturuyorlar; ama gözleri kan çanağına dönmüş:

Yavrum, ne oldu sana? Senin gönlünün istediğine vermedim mi ben?

Eyvah baba, eyvah, felek bizi ne dalgaya bıraktı, hele dinle, hele dinle,

Alır Perişan Sultan, bakalım babasına ne söyler?

Alır Perişan Sultan:

Açma baba açma dertli yaramı
Yaradan Mevlaya bağışla beni
Derdimin çaresi olmadı yazık
Okunan duaya bağışla beni

Yavrum Allah aşkına, derdin ne senin? Seni gönlünün istediğine verdim ya…

Hayır, baba, hayır, sen beni gönlümün istediğine vermedin.

Yavrum, ne olacak bizim halimiz, ben karşı tarafa haber yolladım.

Hele dinle baba…

Cariye arkadaşı seslendi Mahmut Bey’e:

Mahmut Amca, siz gönülsüz verdiniz.

Yavrum, ya kâğıda yazmıştı ki, ‘baba gönlüm var da ver gideyim’ ben onu gönlüne göre verdiğimi biliyordum.

Hayır, hayır, hele dinle, sana kimle haber yolladığını söylesin Perişan.

Aman baba aman ben de çok keder
Böyle mi yazmıştı yazıyı kader
Anamla sana gönderdim haber
Belki de vermedi bağışla beni

Eyvah yavrum, eyvah, ağlamaya başladı Mahmut Bey:

Yavrum, felek bizi ne dalgaya bıraktı, karşı taraf, Ahmet Bey, on bir kardeş, arkalı, dallı budaklı, ben ne cevap veririm o adamlara, ben seni bu gözyaşlarınla nasıl veririm onlara?

Perişan dedi:

Baba, hele dinle, hele dinle.

Peki, yavrum, senin gönlün kimdeydi? Ben bilemedim bunu.

Alır Perişan Sultan son sözünü:

Perişanım baba gözlerim alkan
Yardımcınız olsun bizi yaradan
Benim sevdiğimdir Çoban Süleyman
Ayırma Mevla’ya bağışla beni

Eyvah yavrum, felek bizi ne güne bıraktı, ne dalgaya bıraktı, haber yolladık, atlılar gelecekler akşam, ben ne cevap vereceğim Ahmet Bey’e?

O arada Perişan Sultan burada ağlayarak dursun, yanındaki cariye arkadaşına dedi zaten:

Hikayenin Sayfaları

1 2 3 4 5 6 7 

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir