BİR HALK HİKAYESİ


Değirmen köyünde bir ağa daha vardı, Kahraman Bey’in babası Ahmet Bey. Tabii herkes kendine göre bir ağadır, fakat o da çok zengindi, Kahraman Bey Perişan’ın anası Hanım Sultan’a bir mektup yazdı ki:

Hanım Sultan, biz böyle zenginiz, dallı budaklıyız, kızın Perişan’a aşığım, kızını benden esirgeme, demişti.

Zaten Perişan’ın yüreği yanıyordu, Perişan yaslıydı, Süleyman gitmiştiya, anasıysa, derler ya, paranın yüzü sıcaktır, Perişan’ın anası Hanım Sultan ise bu haberi sevinçle alarak geldi kocasının yanına:

Mahmut Bey ne mutlu bize ki, bak, kızımızı kim ister? Ahmet Bey’in oğlu Kahraman Bey ister.

Mahmut Bey tevekküllü adam idi, dedi ki:

Hanım, benim bir tek kızım var, onu gönülsüz veremem, kimde gönlü varsa ona vereceğim.

Bu arada tabii ki kim soracaktı kıza bunu? Babası soracak değildi? Zaten babası kızının derdini anlayamıyordu. Annesi gelip soracaktı. Hanım Sultan geldi Perişan Sultan’ın yanına. Perişan Sultan ise bir cariye arkadaşıyla oturmuş, onunla gönül derdini paylaşıyor, gönül yarasından muhabbet açılmış, açılmış ama akan kanları, açılan yaraları saran kimse yok. Orada, vaktiyle cariye arkadaşı Telli de birine âşık olmuş, Perişan Sultan’a derdini, sitemini anlatıyordu ki:

Perişan, zaten bu dünya böyledir, hiç kimse sevdiğiyle olamıyor, hiç kimse sevdiğini alamıyor.

Acaba Çoban Süleyman nereye gitti, diye sordu Perişan.

Kapı çalındı, Telli kapıyı açtı, kapıyı açınca Hanım Sultan:

Yavrum gözün aydın,

Perişan sandı ki Süleyman geldi, heyecanlandı:

Buyur, ana,

Yavrum bak, bak, ne mutlu bize ki seni kim ister? Ahmet Bey’in oğlu Kahraman Bey bize izdivacında bulunmuş, gelmek istiyorlar, bir şerbetimizi içmek istiyorlar, ne diyorsun yavrum?

Perişan Sultan ise, Çoban Süleyman’dan almış olduğu yarayla Kahraman Bey’le evlenebilir miydi, buna evet cevabını verebilir miydi? Buna gönlü müsaade etmez ki.

— Telli, eline bir kâğıt, bir kalem al. Ana sen de odanın dışında bekle, ben sana arzumu şu satırların içerisinde bildireceğim, dedi Perişan.

Bakalım, Perişan Sultan arzusunu nasıl bildirecekti:

Ondan başkasına vermem gönlümü
Gönlümün sultanı canan gelmese
Viran etti bahçem ile gülümü
Sevdiğim o bülbül gülşan gelmese

Kız, Telli, yazdın mı, diye sordu Perişan Sultan.

Sonra da aldı sözünü:

Ben kime açayım gizli yaramı
O bitirdi takatimi çaremi
Onsuza açamam gönül yaramı
Derdimin ilacı derman gelmese

Cariye arkadaşı Telli döndü Perişan’a:

Perişan, kimden bahsettiğini biliyorum, anlıyorum, yalnız annen bekliyor, sözün sonunu…

Garip Perişan’ım yazın halimi
Sizler bakın gözden akan selimi
Ondan başkasına vermem gönlümü
Sevdiğim Süleyman civan gelmese

Yazdın mı yavrum, diye sordu kapının arkasından anası.

Yazdım, ana, dedi Perişan.

Telli hemen bu kâğıdı Perişan’ın anasına verir, Perişan’ın anasıysa çok merhametsizdi, gönül yarasını, gönül duygusunu, gönül cefasını tatmayan, görmeyen biriydi. Bir ana, kızına bu zulmü yapar mı? Perişan’ın yazdıklarını itibara almayarak hemen onları sildi, kızın ağzıyla yazdı ki:

Baba gönlüm vardır, ver gideyim.

Mahmut Bey ne bilsin, Perişan Sultan ne bilsin, cariye arkadaşı olan Telli ne bilsin ki Hanım Sultan böyle bir yazı yazmış.

Biz haberi size kimden verelim? Mahmut Bey, karşı tarafa, yani Kahraman Bey’in babası Ahmet Bey’e haber yollasın:

Efendim, bizler hazırız, ne mutlu bize ki, sizin gibi dostlarla muhatap olacağız, senin gibi bir ağanın oğluna ben kızımı vereceğim, ne mutlu bana, demişti.

Biz size haberi nerden verelim? Dönelim İspir’e, Çoban Süleyman ise, masaya başını koymuş, rüyasında ala koyunu görüyor, ala koyun ağlıyor:

Çoban Süleyman ne olursun dön.

Düğünden, dernekten bahsettik ya, aynı köyden, Değirmen köyünden, yani Perişan Sultan’ın köyünden Tahir Bey isminde biri hediye almak için İspir’e gidecekti; fakat duymuştu ki, Perişan bir çobana gönül vermiş…

Köyden içeri girdi, hazırlığını yapacak sıradayken hanımı Gülşah Sultan’a seslendi, Tahir Bey’in hanımı Gülşah Sultan dedi ki:

Tahir Bey, bugün seni endişeli görüyorum, hayırdır?

Hanım sizin muhabbetinize istemeyerek de olsa kulak misafiri oldum. Çünkü bayanların sohbetine erkekler kulak misafiri olmaz; ama ben baktım ki, siz bir gönül yarasından bahsediyorsunuz, beni de celp etti, o vesileyle az da olsa, istemeyerek de olsa dinlemek zorunda kaldım. Aranızda bir gönül
meselesi geçti. Bu Perişan Sultan bizim Mahmut Bey’in kızı mı?

Evet,

Peki, o çoban kim?

Çoban Süleyman diyordular ya, Mahmut Bey’in çobanı vardı, Mahmut Bey’in kızı çobanına âşık olmuş, çoban da helal süt emmiş biri olduğu için dönüp kıza bakmamış, çekmiş gitmiş.

O anda Tahir Bey içindeki duygularla Çoban Süleyman’ı kınamıştı:

Hanım, benim üstümü, başımı hazırla, onlar söz vermişler, Ahmet Bey’in oğlu Kahraman Bey, Perişan Sultan’a elçi gidecek, deyince, Gülşah Sultan da etkilenmişti:

Eyvah, demek ki, Perişan Sultan sevdiğini alamadı, ama Kahraman Bey de bir ağa oğludur.

Ne de olsa, demin dedim ya varlığın yüzü tatlıdır:

Bu düğünde benim bulunmam gerekiyor, demişti Tahir Bey,

Düğüne gelen hediyesiz gelir mi? Gelmez. Hediye almak için nereye gidecekti, İspir’e, devesiyle beraber, deveyle giden nereye gidecekti? Hacı Ağanın hanına gidecekti.

Tahir Bey araştırıyordu, soruyordu, hazırlanıyordu İspir’e gitmeye, hediye almak için İspir’e gidecekti; çünkü Perişan Sultan’ın düğüncüleri gelecekti. Nişanı yapılacaktı Perişan Sultan’ın, kiminle yapılıyordu, Ahmet Bey’in oğlu Kahraman Bey’le. Tekrar aradan biraz zaman geçince Kahraman Bey baktı ki, Perişan Sultan’ın annesi Hanım Sultan’dan yine bir izdivaçta bulunmuştu:

Hikayenin Sayfaları

1 2 3 4 5 6 7 

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir